Beyşehir-Eğirdir Ve Kovada Doğal Tatlı Su Göllerimizin Stratejik Önemi, Benzer Sorunları Ve Çözüm Önerileri

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,Beyşehir-Eğirdir Ve Kovada Doğal Tatlı Su Göllerimizin Stratejik Önemi, Benzer Sorunları Ve Çözüm Önerileri
Haberin Tarihi: 18.10.2023 17:39:49 - Okunma Sayısı:1532 defa okundu.

Dr. Mehmet GÜRDAL yazdı

BEYŞEHİR-EĞİRDİR VE KOVADA DOĞAL TATLI SU GÖLLERİMİZİN STRATEJİK ÖNEMİ, BENZER SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

                                                                                              Dr. Mehmet GÜRDAL*

21.yüzyılda insanlar için en büyük tehlikenin susuzluk olacağı öngörülmektedir. Bu bağlamda; günümüzde ve yakın gelecekte ülkemizde içilebilir nitelikte tatlı su rezervlerine sahip olan Beyşehir-Eğirdir ve Kovada Göllerimizin son derece önemli stratejik konuma sahip olduklarını söyleyebiliriz.

Tarihi bilgiler; dünyada en büyük ve en güçlü imparatorlukların ve devletlerin deniz ve özellikle göl, nehir, akarsu, ırmak gibi tatlı su kaynaklarının bulunduğu coğrafi bölgelerde kurulduğunu göstermektedir. Gerçekten Mezopotamya uygarlığı (Dicle ve Fırat Nehirleri), Çin İmparatorluğu (Sarı Nehir),Hint uygarlığı (Ganj veİndus Nehirleri), Antik Mısır uygarlığı (Nil Nehri), Antik Roma İmparatorluğu (ünlü Tiber Nehri), Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Tuna Nehri çevresinde kurulmuşlardır.

Selçuklu Devleti ve Osmanlı İmparatorluğu ise; üç tarafı denizlerle çevrili, 8333 km. uzunluğunda denize kıyısı olan, Kuzeyde Kızılırmak- Yeşilırmak, güneyde Dicle- Fırat-Seyhan,  batıda Büyük Menderes, Gediz Nehirleri’ninve tatlı su göllerinin yer aldığı bereketli Anadolu topraklarının en seçkin yerleşim alanları üzerinde kültürel ve sanatsal bakımdan dünyanın en gözde Türk-İslam eserlerini inşa etmişlerdir.

Konuyu Beyşehir ve Eğirdir yerleşkesi bakımından incelediğimizde; Anadolu‘da toplumlar yaşam için gerekli olan tatlı su kaynaklarının yer aldığı Antik Pisidia Bölgesi olarak bilinen Göller Bölgesi’ni ve bu bölgede gölü ile birlikte anılan doğal tatlı su varlıklarına sahip kentler Beyşehir ve Eğirdir’i tercih etmişler ve bu iki kenti; tarih, kültür, eğitim,rekreasyon ve sayfiye merkezi haline getirmişlerdir.

Çünkü içilebilir nitelikteki tatlı su:

  • Varlığımızın temeli ve sürdürülebilir bir yaşam için insanlara sunulan en değerli yaşam kaynağıdır.
  • Su, insan ve tüm canlı organizmanın varlık, gelişme ve büyüme kaynağıdır.
  • Su; sağlık, temizlik ve arınma kaynağıdır.
  • Su medeniyettir.

Bu konuda Hz. Mevlâna (1207-1273), insanlık âlemine sunduğu yedi öğüdünde suyun değerini ve suya olan aşkını şu anlamlı sözlerle dile getirmiştir.

  • Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
  • Hoşgörüde deniz gibi ol.

Hz. Mevlâna’nın 13.yüzyılda söylemiş olduğu bu anlam dolu sözlerinde, insan ile suyun özdeşleştiğini ve aralarında karşılıklı yarara (symbiotik) dayanan güçlü bir ilişkinin olduğunu söyleyebiliriz(1).

Dünyadaki iklim değişikliği, küresel ısınma ve insanların göl, nehir, akarsu, baraj, gölet gibi tatlı su kaynaklarının, su yönetimi uygulamadan bilinçsizce aşırı kullanımına bağlı olarak ülkemizde özellikle son 10 yılda Beyşehir-Eğirdir ve Kovada tatlı su göllerimizde görülen hidrolojik kuraklık tehlikesi; öncelikle tarım, gıda,  içilebilirve kullanılabilir temiz su, sağlık, kent yaşamı, enerji, ulusal ve uluslararası sürdürülebilir turizm ve gelişme (sustainabletourismanddevelopment) gibi hayıtımızın her alanını olumsuz yönde etkiler hale gelmiştir.

UNICEF’in raporuna göre, günümüzde dünyadaki 8 milyar 10 milyon insanın 2.2 milyarınınyeterli ve güvenli içme ve kullanma suyuna sahip olmadığı belirtilmektedir.

İçilebilir nitelikte tatlı suyun; günümüzde petrol, doğal gaz, değerli ham madde kaynakları (altın, gümüş, platin, çelik) gibi stratejik bir ürün olduğunu ve yakın gelecekte kesinlikle birinci derecede hayati öneme sahip stratejik bir ürün konumuna geleceğini ifade edebiliriz. Bütün bu değerlendirmeler sonucu; birer su kenti olan ve şehirlerinin adıyla anılan Beyşehir ve Eğirdir tatlı su göllerimizin, geleceğimiz için korunması ve rasyonel su yönetimi ile birlikte sürdürülebilir  turizmpolitikası uygulanması hayati önem taşımaktadır.

*Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Turizm Fakültesi

Tarihi, kültürel değerleri ve turistik ürün çeşitliliği bakımından Göller Bölgesi’nin lokomotif kentleri olan Eğirdir ve Beyşehir, bu ilgi çekici ve turistik talep yaratıcı özelliklerini büyük ölçüde tatlı su gölleri sayesinde sağlamışlardır.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ‘’Türkiye Turizm Stratejisi 2023 Eylem Planı’nda, Göller Bölgesi’nin“Eko- Turizm Bölgesi”olarak ilan edilmesi, bu görüşümüzü doğrular niteliktedir.

Beyşehir Gölü’nün deniz seviyesinden yüksekliği 1.100 metredir. Yüz ölçümü 650 km2, kuzey-güney uzunluğu 45 km, doğu- batı yönündeki uzunluğu ise 25 km dir.

Konya, Beyşehir ve çevre beldelerin içme, kullanma ve tarımsal sulama ihtiyacını karşılayan Beyşehir Gölü; özellikle son 10 yılda görülen küresel ısınma, buharlaşma, tarımsal alanda damlama yöntemi yerine salma yöntemiyle aşırı su kullanımı sonucu, 15-20 yıl öncesindeki çekiciliğini ve turistik cazibesini kaybetmiştir. Yoğun otlanmanın egemen olduğu Beyşehir Gölü; yerel balık popülasyonunuve yüzölçümünün yaklaşık %12 ile %15‘ini kaybetmiş bulunmaktadır.

Tektonik oluşumlu Eğirdir tatlı su gölü ise; deniz seviyesinden 917 metre yükseklikte, 479 km2 yüzölçümü olan, kuzey-güney uzunluğu 50 km., doğu-batı uzunluğu 16 km. ölçütlerinde olan bir doğa harikasıdır.

Özel hükümler gereği, Beyşehir Gölü‘ndeki kritik su seviyesi kodu 1120,40 metre olarak belirtilmiştir (2).

Eğirdir Gölü’nde ise,“Özel Hüküm Genel Hükümler Bölümü C’’maddesine göre gölün kritik su seviyesi kodu 914,74 metredir. Özel hükümlere göre belirlenen bu kritik su seviyesi kotlarının altına düşülmesi durumunda,  Beyşehir ve Eğirdir Gölleri’nden hiçbir şekilde ve kesinlikle su kullanımı yapılamayacağı açıkça belirtilmiştir(3).

Ağustos 2023 tarihi itibariyle Beyşehir Gölü’nde kritik su seviyenin yaklaşık 14 santimetre altına düşen değerler tespit edilmiştir(4).

Eğirdir Gölü’nde ise, kritik su kodunun yaklaşık 10 santimetre altına düşüldüğü görülmektedir(5).

Eğirdir gölünde yaptığımız son araştırmada, 20 Ağustos 2023 tarihi itibariyle Devlet Su İşleri‘nin limandaki ölçüm cihazlarının su olmadığı için ölçüm yapamaz duruma geldiği görülmektedir.

Beyşehir- Eğirdir ve Kovada doğal tatlı su göllerimizde su seviyesinin azalması sonucu; güneş ışınlarıyla beslenen ve hızla gelişen otlanma yaygınlaşmış, sudaki oksijen seviyesi düşmüş, yerel balık çeşitliliğinde ve istakoz (kerevit) üretiminde verimliliğin azalmasıyla ekonomik kayıplar yaşanmıştır.

Eğirdir İlçesi’ne 25 km. uzaklıkta yer alan Kovada doğal tatlı su gölü; 9 km2 alanı,20.6 km. kıyı uzunluğu, yeraltı kaynak suları, yaban hayatı, olağanüstü manzarası ve

rekreasyon alanları ile yerli ve yabancı ziyaretçilere adeta İsviçre Alpleri’ni anımsatır (6).3 Kasım 1970 yılında gölü de kapsayan 6551 hektar alan Milli Park konumuna getirilmiştir. Deniz seviyesinden 908 metre yükseklikte yer alan  Kovada doğal tatlı su gölü; Eğirdir ve Beyşehir Gölleri’nin bugünkü tüm benzer aynı nitelikteki sorunlarını yaşamaktadır.

Eğirdir ve Kovada Gölü Çevre Koruma Birliği (EKO-Bir)’ninson resmi raporuna göre Eğirdir Gölü’nde Temmuz ayı süresince günde 1 cm. çekilme olduğu, 18 günde yaklaşık 18 cm. su kaybının yaşandığı belirtilmektedir.

Eğirdir Gölü’nün yetmiş yıldır hiçbir döneminde, 2023 yılındaki kadar su kodunun bu denli hızlı çekildiği görülmemiştir. Özellikle 20 Temmuz-20 Ağustos tarihleri arasında Eğirdir Gölü’ndeki su kodunun günde 0.7 cm. ile 1 cm. çekilmesini gözlemlediğimde; yaklaşık 15 yıldır gölümüzün geleceği ve varlığının sürdürülebilmesi için büyük uğraş ve emek veren bu yörenin insanı ve bir akademisyen olarak, kalbimin kırıldığını ve ruhumun incindiğini her an hissediyorum. Çünkü bizler bu şehirde göl ile büyüdük, yetiştik, göl ile sevgi bağı kurduk ve onunla bütünleştik.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Beyşehir-Eğirdir ve Kovada doğal tatlı su göllerimizinbenzer nitelikteki sorunlarını çözebilmek, Göller Bölgesi’ni; Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2023 Turizm Stratejisi’nde öngördüğü“Eko- Turizm’’ merkezi konumuna getirebilmek ve Beyşehir Turizm Fakültesi’nde gelecek yıllarda (göllerimizi korur, bataklık ve çöl olmaktan korursak) yeniden “Göl Turizmi Kongresi” düzenleyebilmek için kısa vadede  acil önlem ve  önerilerimizi önem ve öncelik sırasına göre şöylece özetlemek mümkündür.

  • Beyşehir, Eğirdir ve Kovada doğal tatlı su gölleri için hazırlanmış ve yürürlükte olan “özel hükümler”, kademeli olarak kesinlikle uygulanmalıdır.
  • Beyşehir, Eğirdir ve Kovada Gölü havzalarında yapılan tüm tarımsal sulama faaliyetlerinde, geleneksel salma yöntemi(vahşi sulama) yerine, yaklaşık % 30 su tasarrufu sağlayan kapalı devre damlama yöntemi uygulamalarına özen gösterilmelidir. Geleneksel salma yöntemi (vahşi sulama) , hem göl sularının israfına, hem de yeraltı(kuyu) sularının çok derinlere çekilmesine ve özellikle Konya çevresinde görülen obruklara sebep olmaktadır.
  • Beyşehir ve Eğirdir Gölleri’nden; öncelikle Isparta ve Konya illerine, havzada yer alan ilçe ve beldelere içme-kullanma-sulama amacıyla verilen göl sularının transferi kademeli olarak sınırlandırılmalıdır. Bölgemizdeki hiçbir yerel yönetim; Beyşehir ve Eğirdir tatlı su göllerini, kendileri için hazırlanmış birer baraj gölü olarak görmemelidir. Bölgedeki her yerel yönetim, ülkemizin diğer şehirlerinde olduğu gibi kendi kaynaklarını kullanarak su ihtiyacını karşılayabilmelidir.
  • Beyşehir, Eğirdir ve Kovada Göl havzalarında suların çekilmesi sonucu, göllerin kıyı şeridinde oluşan kamu arazilerinin üzerinde özel şahıslara bahçe ve tarla, kamu kuruluşlarının ise yapılanma şeklindeki kullanımlarına kesinlikle izin verilmemelidir. Bu durum göllerimizin geleceği bakımından bize göre en büyük tehdit olarak görülmektedir(7).

Bu konuda dünyaca ünlü İtalyan filozof Leonardo da Vinci’nin “Doğa kendi yasasını asla çiğnetmez’’. Kendisine ait olanı tekrar geri alır ve insanlara haddini bildirmekte gecikmez sözü hiçbir zaman unutulmamalıdır.

  • Eğridir ve Beyşehir göl havzalarının etrafını çevreleyen dağlardan kar ve yağmur sularını göle taşıyan ve gölleri besleyen derelerin üzerine gölet yapımı (Eğirdir’de tespit edebildiğimiz 16 civarında gölet yapılmıştır), “fayda-maliyetanalizi” yapılarak sınırlandırılmalıdır.
  • Eğirdir ve Beyşehir Gölleri‘nin yakın çevresinde yaşayan yerleşik nüfusun istediği yerde, istediği şekilde, istediği yöntemlerle sondaj kuyuları açmasına önlemler ve yaptırımlar getirilmeli ve uygulanmalıdır. Yeraltı su sondajları, ancak Devlet Su İşleri‘nin denetimi ve gözetimi altında yapılmalıdır. DSİ‘nin denetim ve kontrollerinin yeterince yapılamaması; yeraltı sularının çekilmesine ve buna bağlı olarak gölleri besleyen, göldeki tatlı su gözelerinin kapanmasına sebep olmaktadır.
  • Beyşehir ve Eğirdir Gölleri’ni çevreleyen dağlar üzerinde “Çevre-Etki Değerlendirmesi’’yapılmadan mermer ocaklarının açılmasına kamu yönetimi tarafından izin verilmemelidir. Mermer ocakları; kar ve yağmur sularının, gölleri besleyen yeraltı su rezervlerinin oluşumunu engellemekte, mermerin kesim aşamasında çok miktarda su israfına yol açmakta ve ayrıca “Eko- Turizm” kaynaklarına sahip Göller Bölgesi’nde “görüntü kirliliği”yaratmaktadır.
  • Doğa ananın Batı Toroslar’da 4 milyon yıl önce insanlara sunduğu bu doğal tatlı su göllerini, öncelikle bölgenin yerel yönetimleri tarafından“Koruma-Kullanma Dengesi’’ sağlanarak “Eko-Turizm” amaçlı kullanımı, en akılcı bir uygulama olarak görülmeli ve değerlendirilmelidir.
  • Türkiye’nin stratejik öneme sahip Eğirdir ve Beyşehir doğal tatlı su göllerinin korunmasını, geliştirilmesini, verimli ve rasyonel kullanılmasını ciddi bir ulusal güvenlik konusu olarak görmek ve geleceğe yönelik 10, 20, hatta50 yıllık değerlendirmelerde bulunmak günümüzde zorunluluk haline gelmiştir.
  • Nihayet; 21. yüzyılın ilk çeyreğinde Beyşehir, Eğirdir ve Kovada doğal tatlı su göllerimizin sorunlarının çözümünde; devleti temsil eden kurumlar, yerel yönetimler, üniversiteleri temsil eden akademisyenler, hidroloji uzmanları, turizmciler (turizmologlar), çiftçiler, yerel ve bölgesel basın temsilcileri, doğa ve çevre dostu gönüllüler, yörede yaşayan ve yörenin gerçek sahipleri olan insanlar arasında; gerekli olan görüş ve fikir birliğinin, koordinasyonun (işbirliğinin), yardımlaşma ve dayanışmanın sağlanması gerekli görülmektedir.

Bu konuda son sözümüz; Beyşehir’de ve Eğirdir’de içilebilir nitelikte tatlı suları çekilmiş ve turistik ürün çeşitliliği azalmış bir göl, taşlaşmış ve çölleşmiş verimsiz topraklar, sazlık ve bataklık alanlar, sivrisineklerin egemen olduğu ve sıtma hastalığının yaygınlaştığı sağlıksız bir kent görüntüsü istemiyorsak, içilebilir tatlı su kaynağı ile stratejik önem ve özelliklere sahip olan Beyşehir-Eğirdir ve Kovada Göllerimizi insan kaynaklı zarar verici faaliyetlerden öncelikle korumak ve onun,  Eko-Turizm amaçlı; kampçılık, trekking (doğa yürüyüşü), biking (dağ bisikleti ile gezi), hiking (kırlarda gezinti), su sporları,skuba (dalış),amatör olta balıkçılığı, rekreasyon ve boş zamanların değerlendirilmesi gibi insanlar için sağladığı çok çeşitli faydalarından verimli ve ekonomik  bir şekilde yararlanmak olmalıdır.

Eğridir ve Beyşehir birer su kentidir. Gelecekte de“su ve eko turizm”kentleri olarak anılmalıdır.

Bu duygu ve düşüncelerle, Turizm Kongresi’nin Göller Bölgesi ve Türk Turizmi için yararlı olmasını diliyorum.

KAYNAKÇA

  • GÜRDAL, Mehmet; Türkiye Turizm Coğrafyası, “Profesyonel Turist Rehberi ve Gezi Kılavuzu” Nobel Akademik Yayıncılık, Ankara, 2014.
  • KESİCİ, Erol;Göller Bölgesi, Araştırma Sonuçları, 10 Ağustos 2023.
  • GÜRDAL, Mehmet; 21. Yüzyılda İnsanlığı Tehdit Eden En Büyük Tehlike: SUSUZLUK, Makale, 30 Temmuz 2023.
  • KESİCİ,Erol; a.g.a.
  • GÜRDAL, Mehmet; g.m.
  • GÜRDAL, Mehmet; g.k., s. 381-383.
  • GÜRDAL, Mehmet; Eğirdir Gölü’nün  Eko-Turizm Açısından Göller Bölgesi’ndeki Yeri ve Önemi, Eğirdir Bilimsel ve SektörelÇalıştayı, Bildiri, 16 Ekim 2021, s. 4.

 

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap

İlgili Haberler