YÜZYILDA İNSANLIĞI TEHDİT EDEN EN BÜYÜK TEHLİKE: SUSUZLUK

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,YÜZYILDA İNSANLIĞI TEHDİT EDEN EN BÜYÜK TEHLİKE: SUSUZLUK
Haberin Tarihi: 23.3.2023 10:08:15 - Okunma Sayısı:834 defa okundu.

Dr. Mehmet GÜRDAL yazdı

21. YÜZYILDA İNSANLIĞI TEHDİT EDEN EN BÜYÜK TEHLİKE: SUSUZLUK

               İnsanoğlunun varoluş nedeni ve yaşam kaynağı olan kullanılabilir su miktarının dünyada %2.5  gibi sınırlı olması ve ekosistem içinde su kaynaklarının korunması amacıyla Birleşmiş Milletler Genel Kurulu  tarafından “22 Mart 1993 tarihi Dünya Su Günü” olarak kabul edilmiştir.

               Dünyadaki tüm ülkelerin gittikçe artan kullanılabilir temiz su ihtiyacına dikkat çekmek ve bu konuda kamuoyu oluşturmak amacıyla her yıl 22 Mart tarihinde Dünya Su Günü  çeşitli etkinlik ve konferanslarla kutlanmaktadır.

                İnsan ve tüm canlı organizmalar için yaşam kaynağı olan su konusunu üç aşamada incelemek ve araştırmak mümkündür.

               1) Dünyadaki Durum:

                Dünya nüfusunun 2023 yılı itibarıyla 8 milyar 10 milyon kişiye ulaşması (worldometers), bu nüfusa her yıl ortalama 97 milyon insanın katılması sonucu dünyanın doğal ve fiziksel çevre değerleri zorlanmakta ve kullanılabilir temiz su kaynakları yetersiz kalmaktadır.

                 Ayrıca iklim değişiklikleri ve küresel ısınma nedeniyle dünyada verimli toprak kayıpları olmakta ve çölleşme meydana gelmektedir. Bunların sonucu olarak insanları;  su ve gıda yetersizliği,  aşırı sıcaklar, bunlara bağlı olarak sıtma, kolera, çiçek gibi çeşitli hastalıklar, orman yangınları ve ekonomik kayıplar tehdit etmektedir.

                 UNICEF'in raporuna göre, günümüzde dünyadaki 8 milyar 10 milyon insanın çoğunluğu Afrika Kıtası’nda yaşayan 2.2 milyarının yeterli ve güvenli içme ve kullanma suyuna sahip olmadığı belirtilmektedir.

                 İklim değişiklikleri ve küresel ısınmanın ortaya çıkardığı susuzluk tehlikesi, Avrupa'nın gelişmiş ülkelerinde de görülmektedir. Nitekim, İtalya'da yılda 30 milyon yabancı turistin ziyaret ettiği ve ünlü gondol gezilerinin yapıldığı Venedik şehrinin su kanallarının büyük kesiminde suların  çekilmesi nedeniyle  kanal gezilerinin işlevini kaybetmesi, İtalya'nın en uzun nehri olan Po’nun sularının %61 oranında azalması, Kuzey İtalya'da yer alan  Garda Gölü’nde  suların çekilmesi sonucu ünlü San Biagio Adası’na  yürüyerek ulaşılması, Almanya'da Ren Nehri’nin  ortalama 3 metre olan su seviyesinin 85 cm’ye kadar düşmesi, İspanya'nın  genelinde baraj ve göletlerin su doluluk oranlarının %28.5 düzeyine gerilemesi; susuzluk tehlikesinin ülkelerin ortak sorunu olduğunu göstermekte ve tatlı su kaynaklarının korunarak kullanımını ve rasyonel yönetimini zorunlu kılmaktadır.

                2) Türkiye’deki Durum:

                 Dünyadaki iklim değişikliği ve küresel ısınma ile bağlı olarak ülkemizde özellikle son 10 yılda görülen kuraklık tehlikesi; tarım, gıda, kullanılabilir temiz su, sağlık, kent yaşamı ve enerji gibi hayatımızın her alanını  etkiler hale gelmiştir. Kuraklık esas itibarıyla bir doğa ve iklim olayıdır.

                  Ülkemizde özellikle meteorolojik kuraklık, tarımsal kuraklık ve hidrolojik kuraklık çeşitleri görülmektedir.

                 Meteorolojik Kuraklık: Kar ve yağmur yağışlarının normal değerlerinin altında yağmasıdır.

                   Tarımsal Kuraklık: Meteorolojik kuraklığa bağlı olarak bitkilerin ihtiyacı olan su miktarının yetersizliği ve yeraltı su kaynaklarının azalması durumunda görülür. Bu durum; ürün miktarındaki azalmalara,  hayvancılık sektörünün zarar görmesine ve sonuçta gıda krizine sebep olmaktadır.

                     Hidrolojik Kuraklık: Yağışların iki ya da üç ay gibi uzun süreli uzaması sonucu göl, nehir, akarsu, baraj suları gibi yüzey sularının çekilmesi ve yeraltı su kaynaklarının azalması ile ilgilidir.  Hidrolojik kuraklığın diğer bir etkisi de enerji üretiminde büyük ekonomik e ve sosyal  kayıplara sebep olmasıdır.

                    3) Eğirdir’deki Durum:

                      22 Mart 2023  yılı  Dünya Su Günü’nde  göller bölgesinin  en önemli tatlı su rezervine sahip olan Eğirdir Gölü'nü tehdit eden en büyük tehlike “ hidrolojik kuraklıktır.”

                      Genel olarak meteorolojik kuraklığa bağlı olarak görülen hidrolojik kuraklıklığın, Eğirdir Gölü havzasında görülen başlıca nedenleri; yetersiz kar ve yağmur yağışları,  küresel ısınma,  buharlaşma,  gölü var oluşundan itibaren besleyen  ve  onun tatlı  su  olmasını sağlayan Koca Pınar, Kanlı Palamut Pınarı, Havutlu Pınar, Karot Avlağı Pınarı’nın gölü besleyemez  hale gelmesi, özellikle Tabiat Parkı statüsündeki Gelincik (Barla) Dağı’nın ve diğer  gölü çevreleyen dağların kar ve yağmur sularını göle taşıyan dereler üzerine sayıları 20'ye yaklaşan gölet inşa edilmesi, Kovada Gölü ve Aksu ilçesi güzergahlarını izleyen dağlarda açılan ve yeraltı su kaynaklarının oluşumunu etkileyen, doğal çevrede görüntü kirliliğine sebep olan maden ocakları ve nihayet göldeki su rezervinin iyi yönetilememesinden kaynaklanan aşırı ve bilinçsizce su kullanımı şeklinde özetlenebilir.

                       Bütün bu olumsuzluklar sonucunda Eğirdir Gölü’nün su kodu 30 Kasım 2022 tarihi itibarıyla 914.80 metre seviyesine düşmüştür. Eğirdir son 15 yılın en verimli kar ve yağmur yağışlarını 2022 yılı ocak ayının son haftası ile şubat ayının ilk yarısı arasında 5 kez almasına rağmen, bu hidrolojik kuraklık yaşanmıştır. Tespitlerimize göre, özellikle 3 Şubat 2022 tarihinde şehir merkezinde 20 – 25 cm, yüksek  kesimlerde  ve dağlarda 50 ile 60 cm. kar yağışı olması ve gölün 14 Şubat 2022 tarihinde yaklaşık 10-15 cm. kalınlıkta buz tutması da göldeki su kodunun bu denli tehlike sınırına düşmesini engelleyememiştir.

                        TÜBİTAK ile Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın Eğirdir Gölü'nü koruma ile ilgili özel hükümler bölümünün ( C ) maddesine göre; gölün su seviyesinin 914.74 metreye düşmesi durumunda gölden su kullanımının hiçbir şekil ve amaçla yapılmayacağı açıkça belirtilmektedir.  Buna göre, Eğirdir Gölü’nden su alımı ile ilgili en kritik  seviyeye sadece 6 cm. kalmıştır. Bu tehlikeli durum, gölden içme, kullanma ve sulama amacıyla yararlanan yaklaşık 600.000 kişi için hayati bir uyarı olarak görülmeli ve değerlendirilmelidir.

                         2023 yılını değerlendirdiğimizde, bölgemiz için meteorolojik ve hidrolojik kuraklığın daha büyük ölçekte yaşanacağı öngörülmektedir. Yöremiz 2023 yılı kış aylarında, 2022 yılının aynı dönemine göre daha az ve sınırlı kar ve yağmur yağışları almıştır.

                         Nitekim, 7 Mart 2022 tarihinde 915.45 metre olan Eğirdir Gölü’nün su kodu, 2 Mart 2023 tarihinde 914.91 metreye düşmüş ve böylece su kodunda 54 cm. gibi büyük bir azalma olmuştur. 2023 yılının ilk 3 aylık döneminde ise, son yağışlarla birlikte görülen su kodunda sadece 11 cm’lik bir yükselme görülmüştür. ( Eğirdir ve Kovada  Gölü Çevre Koruma Birliği Ölçümü. )

                         Tüm bu değerlendirmeler sonucunda, gölümüz yok olmadan bazı radikal tedbirlerin ve sınırlamaların uygulamaya alınması zorunlu hale gelmiştir. Çünkü Eğirdir Gölü, içilebilir nitelikte bir tatlı su gölüdür ve bu özelliğinden dolayı hem Göller Bölgesi, hem de ülkemiz için stratejik öneme sahiptir.

                          Günümüzde bu konudaki araştırmalar; bir dilim ekmek için 41 litre, bir bardak çay için 33 litre, bir fincan kahve için 75 litre, 1 adet elma için 67 ile 84 litre suya ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Bu durum, içilebilir tatlı su rezervine sahip olan Eğirdir Gölü'nün yaşam için ne denli hayati öneme sahip bulunduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

                      Eğirdir Gölü'nün varlığını koruyabilmek ve gelecek nesillerin de yararlanmasına sunabilmek için önemli gördüğümüz uygulanabilir önerilerimiz şöylece özetlenebilir.

                    1) Eğirdir Gölü'nün su seviyesini sadece yağışlarla yükseltmek yeterli olamamaktadır. Bunun için, Aksu İlçesi’ndeki Aksu Çayı ile Pınar Gözü sularının Çay Köyü kanalıyla önceki dönemlerde olduğu gibi “ Kemer Köprü”den  Eğirdir Gölü’ne ulaştırma projesi gerçekleştirilmelidir.

                     2)  Bölgemizdeki tarımsal sulama, kesinlikle kapalı devre diğer bir ifadeyle damlama sistemine göre yapılmalıdır. Bu konuda üreticiler bilinçlendirilmeli ve kamu yönetimi tarafından finansal yönden desteklenmelidir.

                     3) Eğirdir Gölü havzasındaki dağlarda açılan ve yeraltı su kaynaklarının geçirgenliğini ve oluşumunu olumsuz yönde etkileyen “maden ocaklarının” açılmasına kesinlikle izin verilmemelidir. Açılmış maden ocaklarının bulunduğu alanlar topraklanarak “Eğirdir Ardıç Gönüllüleri” topluluğu ile birlikte “kokulu ardıç ağacı” dikilmelidir.

                     4) Uzun yıllar Eğirdir gölüne kar ve yağmur suları taşıyan dereler üzerine inşa edilen ve sayıları tespit edilebilen 20 civarındaki göletlerin yapımının durdurulması ve mevcut göletlerden özellikle kış dönemlerinde toplanan fazla suyun Eğirdir Gölü’ne verilmesi faydalı olacaktır.

                     5) Eğirdir Gölü'nden Isparta ve göl çevresinde yer alan, ilçe ve beldelere takviye içme, kullanma ve tarımsal sulama uygulamalarına; Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın “Eğirdir Gölü’nü Koruma Özel Hükümler Bölümünün ( C ) maddesine” göre kademeli olarak son verilmelidir.  Çünkü; bu maddede yer alan göldeki su kodu tehlikesi  914.74  metre  olarak ifade edilmektedir.  Bu kritik ve tehlikeli seviyeye sadece 6 cm. ( 914.80 m.)  kalması, beşinci maddedeki görüşümüzü doğrular niteliktedir.

                      26 Şubat 1991 tarihinde Eğirdir Gölü’nden içme ve kullanma suyu olarak yararlanılabileceğinin açıklanması, bize göre geleceği öngörememe olarak değerlendirilebilir. İşte bu tarihten itibaren Eğirdir Gölü; Isparta (ortalama her yıl 30 milyon  metreküp) ve çevresindeki  yerleşim beldelerinin içme suyunu takviye etmenin yanı sıra; Isparta, Gönen, Uluborlu, Atabey,    Senirkent, Yalvaç, Gelendost ovalarının sulama suyunu da sağlamaktadır. 

                      Değerli Doğa ve çevre dostu hemşehrilerim, buna deniz bile dayanmaz. Eğirdir Gölü; şehirlerin içme, kullanma ve tarımsal sulama ihtiyaçlarını karşılayan bir baraj gölü değildir. Eğirdir Gölü, tabiat ananın sadece Göller Bölgesi’ne değil, tüm Türkiye'ye sunduğu çok fonksiyonlu bir Doğa harikasıdır.

                       Eğer Eğirdir Gölü’nün su kodu tehlike sınırı olan 914.74 metreye düşer ve göl işlevini yitirirse bundan en büyük zararı Isparta ve çevresindeki ilçeleri, hatta ülkemiz görür. İlimiz Isparta'nın Darıderesi Barajı’nın kapasitesinden ve çevresinin olanaklarından daha büyük ölçekte yararlanması imkanları araştırılmalı ve değerlendirilmelidir. Çünkü, Eğirdir ve onun adını taşıyan göl, Isparta ve ilçeleri için, hatta göller bölgesi  ve ülkemiz için bir rekreasyon alanı ve turistik cazibe merkezidir.

                       Komşu ilimiz Burdur ve çevre ilçeleri nasıl kendi imkanlarıyla şehirlerinin içme, kullanma ve tarımsal sulama ihtiyaçlarını karşılıyor ve 47 kilometre kare büyüklükte bir tatlı su gölü olan “Salda Gölü”nü gözü gibi koruyorsa, bizler de hep birlikte Eğirdir Gölü'nü hassasiyetle korumalı ve haklarının sürdürülebilirliğini sağlamalıyız.

                        6) Eğirdir Gölü ile ilgili son sözüm de değerli hemşehrilerime olacak. Eğirdir Gölü'nün bugünkü durumu hepimizi derinden üzmektedir. Gölümüzün sorunlarının çözümü ve mevcut durumunun iyileştirilmesi konularında birkaç akademisyenin başta Akın Gazetesi olmak üzere yerel basınımızın ve bazı kanaat önderi insanlarımızın çalışma ve araştırmaları yeterli olamamaktadır. Eğirdir'de, İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de, diğer şehirlerimizde hatta yurt dışında yaşayan ve Eğirdirliyim  diyen hemşehrilerimizin Eğirdir Gölü ile ilgili ortak görevi ve sorumluluğu olmalıdır.

                         Aslında Eğirdirli olmak; Eğirdir için düşünmek, planlamak, çalışmak, ait olduğu topraklardaki doğayı, çevreyi, gölü koruyarak üretmek ve toplumun tüm kesimlerine faydalı olmaktır. Çünkü;

                       Su; insanlar ve tüm canlılar için varlık, gelişme ve yaşam kaynağıdır.

                       Su, uygarlıktır.

                       Suyun varlığı ülkeler için gelişmişlik göstergesidir.

                       Su, güvenli ve mutlu bir yaşamın kaynağıdır.

                         Bu duygu ve düşüncelerle konu ile ilgilenen ve çözüm yolları arayan doğa ve çevre dostu hemşehrilerimin Dünya Su Gününü kutlar, sevgi ve selamlarımı iletirim.

Dr. Mehmet GÜRDAL 

Eğitimci-Akademisyen-Yazar

Bu Haberi Paylaş



  • Rumuz
    (Rumuz)
    7.4.2023 11:48:30
    Eline diline sağlık. Hepimize düşen görev bu gölümüzü korumaktır. İnşallah herkes bu bilinçle çalışır.
Yorum Yap

İlgili Haberler