COVİD-19 TEKERRÜR (5. KISIM)
Günümüzde her şeyin tersine doğru gittiği ve insanlar olarak bizi oldukça zorladığı bir hayat gerçeği ile karşı karşıya kaldığımızı fark etmeye başladığımız bir zamanda yaşamaktayız. Anlatılanlara bakıldığında bizleri hiç iyi şeylerin beklemediğini görerek karamsarlık, endişe ve korku içerisinde gelecek kaygısıyla hayatımıza devam etmekteyiz. Negatif enerjiyi de evrene gönderiyoruz. Yaşadığımız günler içindeki gerçekler hepimiz için geçerli. Bunun olması da insanlar olarak bizleri çok fazla etkilemektedir. Üstelik yaydığımız negatif enerji ile de birilerini beslediğimiz çok fazla konuşulmaktadır. Biraz da pozitif enerjiden söz ederek rahatlamakta fayda vardır. Ancak ne kadar iyi yaşamak, ve ailelerimizle iyi şeyler yapmak istesek de gelecek için bizleri karamsar bir yapıya sürüklediler ve ilerleyen zamanlarda yaşanacaklar için de kaygılanmamız gerektiğini göstermektedirler. Bunların hepsi zaman içerisinde yok olup gidecek ve biz insanlar olarak güzel günler göreceğiz (İnşaallah). Biraz sabretmemiz gerekiyor.
Yaşamsal dönemlerimize bağlı olarak evrensel boyuttaki döngülere göz atalım; Maya takvimini mutlaka duymuşsunuzdur. Bu takvimde bhaktonlar var, bunların yanı sıra başka döngüler de var. Gelecekte ne olacağı bilgisi yaratıcı tarafından kimseye verilmemiştir. Ancak kahinlerin yaptığı gibi tahminlerde bulunan bir çok kişi ve kurumlar olabilir. Ya da dünyayı yönetenler gelecekte yapacaklarını günümüzde planlayıp daha olmadan bizlere günümüzdeki gibi gösterip, sanki geleceği görüp öngörülerini ileriye sürerler. Ancak bizlerin gelecekte ne olacağını anlayabilmemiz için geçmişten ders çıkarmamız gerekmektedir. Çünkü geçmişte yaşanan olaylar, gelecekte yaşanacakların bilgisini sağlayacaktır (Tarih tekerrürden ibarettir).
Dünyamızda geçmişte yaşamış olan kadim medeniyetler de, gelecekte bizlere ne olacağını anlayabilmemiz adına gerekli mirasları bırakmışlardır. Özellikle bizim bu mirasları bulabilmemiz, üzerlerinde araştırma yapabilmemiz, içerisindeki sırları anlayabilmemiz gerekmektedir. Dünyada bu iş üzerinde çalışan, günlerini, haftalarını, aylarını ve hatta yıllarını vererek araştırma yapan, matematikçi, astronom, arkeolog ve tarihçi birçok bilim insanı bulunmaktadır.
Antik medeniyetlerde birçok dönemlerde maddi bolluklar yaşanmıştır. Bolluk yıllarında sonra, yoksullukla geçen dönemlerin de gelmiş olduğu günümüze kadar ulaşan metin ve yazıtlardan anlaşılmaktadır. Yaşanmış döngülerin de her zaman için tekrar ettiğini görmekteyiz. Ayrıca antik mısırda da çok şaşalı bir dönemin yaşandığını ve sonrasında çöküş ve yoksulluğun geri geldiğini, tekrardan ayağa kalkış ve çöküş, bir daha, bir daha bu durumun günümüze kadar ulaşan, oluşa gelmiş bir döngü olduğu karşımıza çıkmaktadır.
Antik medeniyetlerden eski Hindistan geçmişine bakıldığında günümüze kadar ulaşan çok önemli belgeler vardır. Bunlardan biri de Mahabharata destanıdır. M.Ö. 3. yüzyıl, bazılarına göre de M.S. 4. yüzyılda ve bazı kaynaklara göre de yirmibin yıl önce yazıldığı sanılmakta olan destan, Hindistan'ın en önemli yazılı kaynağı olarak, döngülerden söz etmektedir. Bunlara, doğu, batı, kuzey ve güney adları verilmektedir. Her döngü, 3000 yıllık dört alt döngüden oluşmaktadır. Antik Hindistan medeniyetlerine göre, güney döngüsünün altında bulunan ve alt döngülerden biri, Lugas denen 2020-2021 yıllarını yaşadığımız bu günleri gösteren Kali Yuga olarak adlandırılan döngünün içerisinde olduğumuz söylenmektedir.
Ahlaki erdemlerin, zihinsel yeteneklerin en alt seviyeye düştüğü karanlık bir zaman dilimi olduğu gösterilen ve Mahabharata destanına göre, yaşanan kali yuga döneminde dünyanın kader çizgisi siyah olarak tanımlanmaktadır. Kali yuganın son zamanlarında insanlar kötülüğe yönelecek, yaşamlarına toplu hastalıklar buluşacak (covid-19), ilgisizlik, öfke ve doğal afetler hatta savaşlar ortaya çıkacak, insana hiç bir şekilde değer verilmeyecek, ızdırap, yoksulluk, cezalar uygulanıp, fedakarlıklar ve dini törenler yapılamayacak bir hal alarak, tüm değerler alçalacak, her şey değişecek. Binlerce yıl önce yazılmasına rağmen söz konusu kali yuga döngüsü günümüze bire bir uymaktadır. Kali yuga diğer üç döngünün arasında bulunmaktadır. Krita Yuga, Treta Yuga, Dvapara Yuga ise ardışık olarak sıralanmış diğer döngülerdir. Şu anda içinde bulunduğumuz her şeyin dibe vurduğu (açlık, yoksulluk, işsizlik, eğitimsizlik, basiretsizlik, vurdum duymazlık, liyakatsizlik, keyfi yönetim, hak ihlalleri, dini ve milli değerlere saygısızlık gibi) bir zaman dilimi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tüm insanlık yükselmek için çabalarken, kali yugadan sonra gelecek döngü en mükemmel olanıdır. Çünkü her şeyin dibe vurduğu bir anda, bütün değerler değersizleştirildikten sonra ardışık olaylar zinciri gelişimi ile birden dipten tepeye ulaşması, her şeyin insanlar tarafından anlaşılması ve kavranması ile en yüksek döngünün oluşması insanlığın gelişimindeki bronz çağı, gümüş çağı, altın çağı veya yontma taş devri, cilalı taş devri dönemleri gibi, kali yugadan sonra gelen krita yuga da mükemmel yaşam oluşturan altın çağdır.
Bu döngüde tek bir inanç olacak, (İslam) insanlar mükelleşmiş ve tam olarak her şeyi anladığı için hiçbir dini bilgi üzerinden konuşma yapmaya gerek kalmayacak (din tacirleri işsiz kalacak), her birey kendi inancını kendi içinde yaratıcı ile paylaşacak, ne fakir, ne de zengin kalacak (agarta insanı) herkes aynı gelire sahip olacak, çalışmaya gerek kalmayacak, insanların gerek duyduğu her materyal doğada fazlası ile var olduğundan, karşılamada sorun yaşanmayacak, bütün hastalıkların tedavisi bulunduğundan, yaşam sağlıklı olacak, nefret, kibir, kötülük, keder ve korku gibi negetif (olumsuz) duygular kalmayacak, bütün insanlık mutluluğun tadına vardığından, dünyanın kader çizgisi de beyaz olacaktır.
Daha sonraki döngü ise treta yugadır. Yaşanan mükemmel bir süreçten sonra yavaş yavaş bozulmalar ortaya çıkacak ve bununla birlikte başka bir döngüye, treta yugaya geçiş yapılacak. Bu dönemde dünyanın kader çizgisinin kırmızı olacağı söylenmektedir. Erdem 1/4 oranında azalacak, insanlık gerçeği aramaya tekrar başlayacak, dini öğretenler ile dini törenler düzenlemeye yeniden başlanacak, bireylerin yaratıcı ile tek tek iletişimde olamayacakları ortaya sürülecek ve din anlatmaya başlayan (ruhban sınıfı) insanlar yeniden ortaya çıkacaklar. Son günlerde internette bazı kanallarda kendilerine göre dini konuşma yapan guruplar ne garibtir ki birbirlerine reddetmekten çekinmemektedirler. Sanki anlattıkları İslam değil de başka bir din tartışmasıdır (cemaatların varlığı bir ülke için ne kadar zararlı oduğu (17-25 Temmuz) böylece anlaşılmaktadır). 02.09.1925 yılı tekke ve zaviyeler kapatılmış, din yalnızca devlet eliyle öğretilmeye ve uygulanmaya başlanmış, cemaatlar ülke yönetiminde söz sahibi olamamış ülkemiz dinsel düzeyde bu güne nispetle, önemli bir sorun yaşamamıştır.
Bir sonraki döngü ise dvapara yugadır. Dünyanın kader çizgisinin sarı olduğu söylenmektedir. Bu döngüde adalet ikiye bölünecek, din dört kısma ayrılacaktır, zihinsel yetiler ve doğruluk azalacak, hastalıklar ortaya çıkacak, insanlar kendini düşünmeye başlayarak, çevresindekileri unutacak, tekrar ilk kan dökülecek, günahların başladığı döneme girilmiş olacak ve çöküş başlayacak.
Kısaca toparlayacak olursak; kali yuga ile dibe vurduk, krita yuga ile mükemmelliği yaşadık, treta yuga ile yavaş yavaş çöküş başladı, dvapara yuga ile en dibe vurduk ve tekrar kali yuga başlayacak ve döngüler sonsuza doğru böyle devam edecek.
Döngülerin özelliklerini biraz açacak olursak, içerisinde sizlerin de fark edeceği gibi anlatılanlar sıralamaya göre gidildiğinde oldukça mantıklı görünmekte ve bu şekilde ilerlemektedir. İyiliğin, erdemin, güzelliğin, merhametin, sevginin dünyadan kaybolduğu son zamanları yaşamaktayız. Ancak bu döngünün ne zaman başladığı ve ne zaman biteceği, krita yuga döngüsüne ne zaman gireceğiz? önemli olan kısmı bu, zaten yazımızın başından beri anlattığımız döngülerin içerikleri önemli değildi. Ancak döngülerin ne olduğu bilinmesi gerektiğinden söz edilmesi zorunlu idi. Konu ile ilgili bilgiler yalnızca mahabharata destanında değil, birçok antak medeniyetlerde bu bilgilere rastlamak olasıdır. Örneğin: Maya takvimi döngüleri ile Hint mahabharata döngüleri sıkça karşımıza çıkmaktadır. Antik zamanlardan günümüze kadar ulaşmış olan bilgiler, metinler ve yazıtlar en sağlıklı olarak bu iki kaynakta bulunmaktadır. Otiler ve Dogon kabilelerindeki belgeler tam olarak ulaşmadığı için ne olduğu anlaşılmamaktadır. Bu nedenle dikkatimizi Maya takvimi ile Hint mahabharata döngülerine vereceğiz. Günümüzde ve geçmişte yaşamış olan birçok matematikçi, filozof, artronom gibi bilim insanları bu iki kaynak üzerine odaklanmışlardır. Yapılan çalışmalar ve araştırmalar sonucunda, Hint mahabharata destanının vermiş olduğu döngü zamanları ile Maya takviminin bhaktonlarının döngü zamanları da birbiri ile kesişmektedir. Bir de, Madam Bavarski'nin yedi ana kök soyu da bu döngülerle kesişmektedir. Önceki yazımızda Madam Bavaraski'den genişce söz etmiştik. Burada ise kısaca da olsa söz etmeden geçmek doğru olmaz.
Evrensel olarak çok büyük bir tevakıf olsa gerek geçmişte yaşayan antik medeniyetlerdeki insanların hazırlamış oldukları döngüler, günümüzde bizlere bir şeylere işaret etmektedir. 21.12.2020 tarihinde jüpiter ve satürnün birbirine çok yaklaştığı ve astrolojik olarak koç burcu ilgisi de bulunmaktadır. Kali yuga döngüsünün ne zaman başlayıp bittiği önemlidir. Döngülere giriş ve çıkışlar bir anda olan zaman dilimi değildir. Girişler ve çıkışlar binlerce yıl sürmektedir. Şu anda dünyamız iki döngünün kesiştiği bir noktada bulunmaktadır. Başlangıçları, bitişleri ile geçişleri anlamak çok kapsamlı bir hesaplama gerektirmektedir. Bu iş için birçok matematikçi, filozof, arkeolog, araştırmacı uzun yıllar emek vermişler, ve günümüzde ise süper bilgisayarlardan yaralanmaktadırlar. Kali yuganın başlangıç tarihi için genel olarak anlatılan olay mahabharata destanı içerisinde ve günümüzden on bin yıl önce yaşanmış termo nükleer savaşın (termonükleer savaş henüz olmadı) sona ermesinden otuzbeş yıl sonra diye düşünülüyor. Bununla birlikte bozulmalar başgösteriyor ve karanlık zamanlara giriliyor. Savaşın bitiminin otuzbeş yıl sonrası takvim yapraklarında yapılan araştırmalar sunucu olarak bizlere M.Ö. 3102 yılını göstermektedir. Ancak M.Ö.3104 yılı da Maya döngüsünün başlangıcı olarak biliniyor. Günümüz süper bilgisayarları bu hesaplamaları yaparken, bir saniyelik zaman kayıplarını da değerlendirdiği için, binlerce yıl içerisinde saniye hataları iki yıllık kaybı ortaya çıkarmaktadır. Kali yuganın başlangıç tarihi böylece M.Ö. 17-18/Şubat/1302'dir diye bütün araştırmacılar bu tarihi baz almaktadırlar. Hesaplamalarında Sanskritçe'den alınan Surya Siddhanta adı verilen astronomik bir inceleme sonucu ortaya çıkan kali yuganın başlangıcında, çıplak gözle görülebilen beş yer merkezli gezegen olan, merkür, venüs, dünya, mars, jüpiter ve satürn koç takım yıldızına 0 derece uzaklıkta sıralandıkları görülüyor. Mahabharata içerisinde bulunun metinde "artık krita yugaya terkedeli çok oldu ve bu döngüdeki düşüşü gördük, dvapara yugada her şey bozuldu, koç burcunda sıralama gerçekleşti, karanlık döngüye giriş yaptık, artık kali yugadayız" denilmektedir. Hint destanındaki döngüler bu düzeyde şekillendirilir, ve anlatılır. Antik yunan medeniyetlerinde de gezegenlerin hizalanması durumu için filozof "Platon, tüm gezegen hareketleri tamamlandığında ve koç burcunda bir araya geldiğinde mükemmel yılların başlangıcı olacaktır" demiştir. Demek ki her döngüye giriş yapıldığında yer merkezli gezegenlerin aynı hatta sıralanması ile karşılaşmaktayız. Ayrıca bu göksel olay 3. yüzyılda Roma'lı yazar Sensorinius tarafından da desteklenmektedir. Çeşitli çizimlerle de birleşmenin olacağı ve gökyüzündeki bu hareketlerin mükemmel bir yıl, platonik, yüksek ve yükseliş yılı olarak adlandırıldığı, bu yazarın günümüze kadar ulaşan metinlerinde görülmektedir. Günümüzde, beklediğimiz yıl ise kali yugadan çıktığımız ve yaşayacağımız, krita yuga döngüsü, mahabharata destanında altın çağ olarak gösterilmektedir. Kali yuganın başlangıcı için, bilinenler dışında bazı söylenenler, Surya Siddhanta ve diğer antik medeniyetlerden gelen bilgilere göre M.Ö. 3102 denmiştir. Ancak o zaman diliminde yaşamış olan tarihinin ünlü gökbilimcisi Arya Pata'nın günümüze aktarmış olduğu bilgilerde bir hesap yapılıyor ve karşımıza matematiksel anlatım çıkıyor. O da 60X60=3600 yıl yada yuganın 4/3 geçtiğinde doğum anımdan (Arya Pata) itibaren +23 yıl olduğu yazılmaktadır. Yani Arya Pata bu metni yazdığında 23 yaşında imiş. Fakat buradaki sorun döngünün içerisinde olduğunu yazmamış olmazıdır. Dikkat edilirse astronomide 3600 yılı ile sıkça karşılaşmaktayız. Gezegenlerin dizilmesi ile 3600 yılı karşılaştırdığımızda, karşımıza ister istemez dünyaya gittikçe yaklaşmakta ve önceki yazımızda da söz ettiğimiz 3600 yıllık, basık ekliptik yörüngeye sahip olan Niburu gelmektedir. Eski Sümer tabletlerinde adı geçen gezegenin, gelişi Anunnakilere göre göksel tanrılar (anunnakiler tarafından göksel tanrılar gezegenlere adlandırılır) tarafından selamlanmaktadır. Anunnaki tanrısı enki oğlu marduyu alıp aya gitmiş ve yükselme hareketlerini inceleyerek bazı yollar ortaya çıkarmış, bunlara da adlar vermiştir. (Enkinin yolu, endrinin yolu, anunun yolu)
Kali yuganın ne zaman başladığı bilinmediği gibi, niburunun gelişinin de aynı tarihlerde çakışacağı bilinmektedir. Kali Yuga döngüsü için araştırma yapan bilim insanlarının çalışmaları sonucunda ortak bir sonuca ulaşılmıştır. Yukarıda, güney döngüsü içerisinde bulunduğumuzu ve dört yogayı hesaplamak için diğer döngüleri de bilmemiz gerektiğinden söz etmiştik. Her büyük döngünün 12000 yıllık olduğunu artık biliyoruz. Döngülerden birini içerisinde de dört adet küçük döngünün varlığını da belirtmiştik, önemli olan küçük döngülerin ne kadar zaman içerisinde ömürlerini tamamladığıdır. Farklı bilim insanlarına göre 1000-4000 yıl olduğu söyleniyor ise de tarihleri ne kadar değişirse değişsin hepside ortak bir noktada buluşabiliyor. Bununla ilgili olarak, bilim insanlarının, Hint astronomlarının, eski Yunan düşünürlerinin ve matematikçilerin hatta Maya takviminde konu edildiği, Buruni'nin dahi araştırma yapmak için 13 yılını Hindistan'da geçirdiğini ve hepsinin de ortak bir sonuca vardığı görülmektedir. (2. yüzyılın ortaçağ bilgini Burunu'nin araştırmasının adı da Hindistan'dır.) Eskiden yapılan çalışmalar ile günümüzdekileri karşılaştırdığımızda ortaya çıkan sonucun 3000 yıllık süreyi kapsaması olmaktadır.
Antik Hindistan'ın en önemli astronomlarından biri olan Arya Pata'nın, güney döngüsünün aynı süreye sahip olduğu dört döngüden söz etmektedir. Şu anda kali yugada yaşıyoruz, bundan sonraki ise batı döngüsü olacaktır. Güney döngüsünün (12000 yıllık süresinin) bitiminden sonra başlıyor. İçerisinde (3000 yıllık) dört adet küçük döngüler bulunmaktadır. Bunlarda insanların 12 sarmallı DNA sını kaybetmeden önceki yetenekleri ile dördüncü boyat varlıklar olarak hayatımıza devam 0edeceğimiz var, değişik evrensel boyutlarla ilgili bilgiler vardır. Yaşamış olduğumuz güney döngüsü, dört döngünün en kötüsü olarak belirtilmektedir. Yani diğeri ise daha üst döngüler olarak değerlendirilmektedir. Güney döngüsü, Hindistan'da 4. yüzyıldan beri kullanılan sabtarishi takviminde kodlanmış ve günümüzde de kısmen kullanılmaktadır. Bu takvim adını büyük ayı takımyıldızını oluşturan yedi adet yıldızdan almaktadır. 7 (rişhi) olarak biliniyor ve 7 bilge deniliyor. Fakat bu takvimdeki döngüler 3000 yıllık değil, 2700 yıllık olarak belirtiliyor. Fark olarak gibi görünen 300 yıl ise matematikdeki ortak küme olarak değerlendiriliyor. Kabul edilen süreç 3000 yıla bağlanıyor. M.Ö. 3102 yılı baz alınarak, göksel olaylara bakıldığında kali yuga döngüsünün sonuna geldiğimizi ve krita yuga ile içinde bulunduğumuz kali yuganın ortak kümesine giriş yapacağımız yılın 2025 olduğu anlaşılıyor. Bu yıl, Hint destanına bakıldığında, kötülüklerin biteceği yıl olarak da karşımıza çıkmaktadır. İkinci kısım yazımızda 2025'in dünyamız için teknolojik bir sıçrama yılı olacağından söz etmiştik. Bununla birlikte insan oğlunun çok fazla bilgiye rahatça ulaşabileceği gibi, manevi olarak da (ister dini, ister enerjisel, ister evreni daha iyi kavrayabilmek veya anlayabilmek) gelişmemiz anlamına geliyor.
21.12.2020'de jüpiter ile satürn gezegenlerinin birbirlerine çok yaklaştığını ve neredeyse tek bir gezegen gibi göründüğünü belirtmiştik. Halbuki bu göksel olay her 20 yılda bir tekrarlanıyor olsa da, ekinoks da vuku bulması, koç burcu yanı sıra konumuzla da ilgili olması önemini artırmaktadır. Binlerce yıl önceki Maya takvimine göre 21.12.2012 yılında gezegenler sıralanacak, dünyada yaşam son bulacak diye o kadar çok senaryolar yazıldı, filmler yapıldı ki, (Tv. bu da hollywood yapımı 2012 adlı film, hala gösterimdedir) bu yılda hiç bir olay olmadı. Acaba Maya takvimi bu kez yanıldı mı ? diye düşünebiliriz.
Kali yugaya giriş yapıldığında, M.Ö. 3102 yılında bütün gezegenler sıralanmış bir durumda idi. 2025 yılında dünya diğer ortak kümeye girip, krita yugaya geçiş yapılacağından 300 yıl sonra jüpiter ve satürn gezegeninin birbirlerine yaklaşması Maya takviminin döngüsüyle ilişkili olmaktadır. Bizler yaşadığımız bu dönemde bütün güçlükleri gördük ve erdemlerimiz vasıtasıyla altın çağ denen krita yuga döngüsüne giriş yapacağız. 2025 yılında başlayan giriş 300 yıl sonra krita yuganın bütün güzellikleri yaşanmaya başlanacak. Ortak küme kali yuganın kötülüklerin barındıracak ama, onlarda yavaş yavaş silinerek düzelmeye başlayacağını görecektir. Krita yuganın güzellikleri bizleri her ne kadar karşılayacak olsa da, bizden sonrakilere daha güzel bir hayatın beklediği söylenebilir.
Hint destanı döngüleri ile Maya takvimi arasında bir karşılaştırma yapılacak olursa; 21
12.2020'de (Maya takvimine göre) dünyanın sonu gelecek ve kıyamet kopacaktı. Bu takvimdeki döngüler bütün evrenin sonunun geleceğini anlaşılmamalıdır. Çünkü Mayalar ne kadar zeki insanlar olursa olsunlar, hatta birçok bilgileri dünya dışından aldıklarını var saymış olsak da, bunu bilmeleri olanaksızdır. Çünkü kıyametin zamanı kimseye açık edilmemiştir. Ancak döngüler geçişleri anlatmaktadır. 2012 yılındaki olası olayların meydana gelmemesi hesapları yapan Maya'lar kadar, bizler bilgili olmadığımız için, daha doğrusu bu bilgileri Maya'lara verenler kadar bilgili olmadığımız için, (Mayalar kadar Dogonlar'ın ve Hopiler'in de çok bilgili oldukları düşünülmektedir.) bu kanıya varmıştık. Halbuki Mayalar'ın yaptığı hesaplamalar doğru ve bizim yaptıklarımız yanlıştı. Mayalar'ı verilen bilgileri anladık ama bir yerde hata yaptık. Bizler hesaplamaları Maya takvimine göre yaparken, günümüzde kullandığımız miladi takvimi kullandık. (İsa peygamberin doğuşu 0 yılı) Günümüz takvimi Maya'larınkinden farklıdır (Mayalar'da kim bilir İsa'yı). Bilim insanları Mayalar'ın kullandığı takvime en yakın olanını Jülyen takvimi ile bir araştırma yaptılar. Jülyen takvimi M.Ö. 46 yıllarında bulunmuş olmasına rağmen, temeli Mısırlıların güneş takvimine dayanmaktadır. Kullandığımız miladi takvime göre kayıp günleri de barındırdığından, şu anda 2012 yılında bulunmaktayız. Yapılan hesaplamalara göre, 2020 yılına kadar ki kayıp günler toplamı 8 yılı bulmaktadır. Mayalar tam geçiş dönemini hesapladılar ve gösterdiler. Hintlilere göre 2025 yılında gireceğimiz ortak küme, Mayalara göre ise 2020 yılının sonunda başlamaktadır. Mayalar Jupiter ve satürnün birbirlerine yaklaşması ile göksel olarak değerlendirilmekte ve bu olayı baz almaktadır. Yani Hintliler 2025, Mayalar ise 2020'yi işaret etmelerine rağmen, aslında tam başlama 2020 olarak bilinmektedir. 2025 ise ortak kümeye giriş yılıdır. Ancak etkileri 2020 yılında görülmeye başlanmıştır.
Mayaların takvimi çok komplike (anlaşılması,yapılması zor olan) bir özellik taşımakla birlikte döngülerin birbiri ile bağlanması sonucu ortaya çıkan bir takvimdir. Ayrıca büyük bir döngü olmayıp 3000 yıllıktır. Mayaların takviminde döngülerin tam zamanları gösteriliyor ama, günümüze kadar ulaşmış belgelerde, bir döngü bittiğinde gelecek olanda ne yaşanacağı veya hangi döngünün geleceği ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadır. Fakat Hint mahabharata destanında yaşanacak olaylar ve döngü geçişleri bire bir anlatılmaktadır. Böylece Maya takvimi ile Hint destanının döngüleri günümüz hesaplamalarına göre kayıyor gibi görünse de 2020 yılı başlangıç, 2025 ise geçiş yılı olmaktadır. Hint döngüsü ile kesişen, Maya döngüsü de bizlere birtakım olayların olacağından söz etmektedir. Ancak Hintlilerin sahip olduğu bilgi, Mayalardan çok daha farklı, çünkü Hint destanında dünya dışı varlıkların da işin içerisine girdiği savaşlardan söz ediliyor. Bu nedenle metin olarak biraz daha detaylı görülmektedir.
Önceki yazımızda Madam Blavatsky'den ayrıntılı bir şekilde söz etmiştik. 7 ana kök soy ve her ana kök soyun, yedişer alt soylarının bulunduğu blavatsky cetvelini hatırlayacak olursak, günümüzü 5. ana kök soyun, yine 5. alt soyunu yaşadığımızı söylemiştik. Madam Blavatsky araştırmaları sırasında tuman punku (tuman punku görselleri) taşlarının bulunduğu yerde, güneş kapısından geçiyor ve geri geldiğinde skrit doktrin adlı iki ciltten oluşan kitabını yazıyor. Teozofi (ırk,din veya itikat farkı olmaksızın dünya dillerini ve bilimlerini, doğanın gizemlerini ve insandaki potansiyel psisik ve spiritüel güçleri araştırmak) derneğini kurduğu da bilinmektedir. bilgilendirilmiş bir bilim insanı olarak değerlendirdiğimizde en az onun kadar önemli Edgar Ceyci, Nicola Tesla, Leonardo da Vinci gibileri de saymakta yarar var. Madam Blavatsky, tablosundaki 5. ana kök soyun 6. alt soyu bitip, 7. alt soya gelindiğinde, bir değişim olacağı, 6. ana kök soyun 1. alt soyuna sıçrama yapacağımızı söylemektedir. Geçiş zamanı olarak da sonlara doğru geldiğimiz belirtiliyor.
Hint destanında, Maya takviminde Dogon kabilesi de, (Sirius yıldızına göre bir hesaplamaları var) Hopi kızılderilileri de geçiş olayından söz etmektedirler. Madam Blavatsky'nin anlatmış oldukları ile Hint destanı ve Maya takvimindeki döngülerle kesişen bir döngünün yaşanacağı kesin olarak belirtilmektedir. Göksel ve evrensel olaylar da bunlara tanıklık etmektedir. Ayrıca Nibiru'nun gelişini de göz ardı etmemek gerekir. Dünyayı yöneten güçlerin arkasındakilerin soylarının kime dayandığı nokta, 3000 yıllık döngüler içerisine bir de Nibiru giriyor. Bu durum anunnaki tanrısı enkinin ve dolayısıyla engrinin de geliyor olması demektir. Bu ise dünyamız için iyi bir durum değildir. Bir sonraki gezegen sıralanması (kali yuga döngüsüne giriş M.Ö. 3102 yılında olmuş ve gezegen sıralanması gerçekleşmişti) 2340-2400 yılları arasında olması beklenmektedir. Dünyanın kali yugadan çıkmış, krita yuga döngüsü içerisinde olduğumuz dönemde de tekrarlanması ile bir geçiş yaşanıyor denmektedir. Döngüler arasındaki geçişlerde gezegen sıralanması olmadığı gibi, insanlarda psikolojik rahatlama, bilgilendirme ve iyilik verileceğinden (kötülükler nasıl verildiyse) söz edilmektedir
İnsanlar olarak her şeyin farkına varmamızla bazı gerçekler yaşanacak, ve bir güç (islami değerlerin demokratik olarak kullanılması) bunu bize gösterecek. Bütün insanlık onun peşinden gidecek ve her şey güzelleşecek, tüm gerçekler ortaya çıkınca (Sedat Peker olayı) kötülükler dünya üzerinden yavaş yavaş silinecek.
Kali yuga döngüsünden daha kötü bir döngü yok, batı döngüsüne geçebilsek, fermi paradoksu gerçekleşmeden (insanlığın kendi kendini yok etmesi) önce krita yugayı geçişle ilerlememizi sağlayabileceğiz. Şimdilik, 2021 ile 2025 yılları arasında 3. dünya savaşının çıkmaması için dua ve tercih etmekten başka çaremiz bulunmamaktadır. Krita yuga da 4.-5. boyut varlıklar olarak yaşamımızı sürdürmemiz olası, döngüler devam ettikçe bu günkü halimize geri dönmemizde ne yazık ki gerçekleşecek ve her döngüde olduğu gibi enerjisel olarak yükselişe geçerken, her yükselişin de bir düşüşü olacak. Böylece döngüler devamlı olarak tekrar edecekler. 2021-2025 yılları arasındaki bekleme süresini kazasız-belasız atlattıktan sonra tüm güzelliklerle karşılaşacağımız zaman dilimi başlamış olacak.
Kuzey, güney, doğu, batı döngüleri olmak üzere, dört büyüklerin her birinin 12000 yıllık süreçlere hakim olduğunu belirtmiştik. Halbuki 48000 yıldan daha büyükleri de var, 5 milyar yıllık süreçleri kapsayan döngülerin de var olduğu hesaplanmıştır. Döngüler büyüdükçe, gezegenler, sonra güneş sistemi derken galaksi (gökada), daha sonra da galaksi kümeleri ve en sonunda 13,7 milyar yıllık evrenin dönüşü ile var olan döngüyü de göz ardı etmemek gerekir.
Büyük döngülerin astronomik değerlerini hesaplamak insan için olası değildir. Çünkü var oluşlarımız çok eski olmadığı ve çok eski bilgilere sahip olamadığımız için büyük döngüler, bizlerden çok daha zeki dünya dışı varlıklar tarafından hesaplanmış ve geçmişimizdeki antik medeniyetlere verilmiş olarak ulaşan bilgilerdir. Bu denli yüksek bilgi isteyen döngüler günümüze kadar ulaştı ise de ve bizden daha bilgili varlıklar tarafından yapıldığı düşüncesine varıyorsak, evrensel boyutta bu varlıkların bir bildikleri vardır. Kısacası yaşanan her olayın geçecek olduğunu biliyorlar, döngüler içerisinde iyi ve kötüyü tartabiliyorlar, madde, anti madde veya artı - eksinin birbirinin dengesinin olduğu, (Mısır papürüslerinde de var. Anibüs yer altındaki hayatında ruhun üflemesi (tü) olayında da anlatılmaktadır.) geçmiş medeniyetlerin de bunların farkında olduğu görülmektedir. Beş milyarlık döngü süreci oluştuğunda, bizlere bekleyen gerçek portalların açılıp evrenler arası geçiş yapılabileceği, hatta negatif (kötü) varlıkların açılan portallardan evrenimize giriş yaptıkları ve kaldıkları da söylenmektedir. Evrenimizde kolonileşen negatif varlıklar yaşadıkları süreler içerisinde işgaller yaptıkları belirtilmektedir. Portallar kapandığında da geri dönememiş ve buna bağlı olarak galaktik federasyonu ile savaşlar yaptıkları söylenmektedir.
Farklı süreleri kapsayan büyük döngüleri bizlerin görmesi olası değildir. Zaten ilerleyen zaman içerisinde kendi yıldızımız (güneş) ömrünün sonuna gelmiş olması nedeniyle bizi yok edecek (biz ondan önce kendimizi yok etmezsek). Elon Musk kısa bir süre önce konuşmasında, marsa gidip yerleşim alanları kurduğumuzda, oranın kanunları, dünyayı tanımayacak, yani marsta yaşayan insanlar dünya kanunu ile yargılanmayacak, orada yaşayanlar ile dünyadakiler arasında kopmalar başlayacak diye ilgi çekici bir açıklama yapmıştır.
Toparlayacak olursak; bu yazımızda, döngülerden söz ettik. Özellikle içinde yaşadığımız kali yuga döngüsünden etraflıca bilgilendik. Hint mahabharata destanı ile maya takvimi döngülerinden ve Madam Blavatsky'nin 7 kök soyu tablosunu göz gezdirdik. Ayrıca bunların hepsinin de bir zaman diliminde kesiştiğinden söz ettik. Gelecekte olacakları biraz anlayabilmemiz için, geçmişe bakmamız gerektiğini gördük. Antik medeniyetlerden günümüze miras kalan olaylarda, 2025'in ortak kümeye geçiş yılı olduğundan söz ettik. İnşaallah 2025 değildir de 2021-2022 yılıdır. Dünya insanları olarak mutlu, huzurlu, gelecek kaygısı yaşamadan hayatımıza devan eder ve gelecek neslimize iyi bir dünya bırakabiliriz. Günümüzde, kapanan işlerleri, devasa boyutlara ulaşmış işsizlik ve yoksulluk, ekonomik sorunları nedeniyle hayatlarına son veren insanlar, buna karşılık başını kuma gömmüş her türlü yolsuzluk, talan, çökme gibi özellikleriyle lüks hayat yaşayan basiretsiz, liyakatsız, vurdum duymaz yöneticiler ile iyice karamsarlığa düşmüştük. İnşaallah bu girdaptan çıkarız. İstanbul sözleşmesinin yeniden hayata geçirilmesi dileğiyle.