Çok Geç Olmadan!

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,Çok Geç Olmadan!
Haberin Tarihi: 13.12.2019 18:00:01 - Okunma Sayısı:8607 defa okundu.

Ayşenur CESUR yazdı...

ÇOK GEÇ OLMADAN!

Ayşenur CESUR

Bana harika bir çocukluk, gençlik geçirten Eğirdir gölünde tehlike çanlarının çaldığını Eğirdir’de 17 Mayıs 2015’de yapılan Eğirdir Gölünü Kurtar toplantısına katılmamla fark ettim. Önlem alınmazsa artık gözle görülmeye başlanan Siyanobakterilerin (mavi-yeşil algler), 2-3 sene sonra patlama yapacağı ve bunun da gölün içme suyu niteliğini kaybetmesine yol açacağı belirtilmiş; ayrıca kontrolsüz sulama ve gölet/baraj yapımının göle zarar verdiği vurgulanarak zamanla gölün kurumasına neden olabileceği, yaşanan örneklerle vurgulanmıştı. 3 seneye kalmadı; 2017 ekiminde sadece su çekilmesine değil, kırmızı-mavi alglerin şehir içinde bile, örneğin 2. Sahil yolu ve ada yolunda, tüm kıyıyı sardığına şahit oldum.
Sonra elimden geldiğince gölle ilgili tüm toplantılara katılıp gelişmeleri izlemeye çalıştım. Ama sonuç alınamıyordu. İlgi azdı; insanlar göle bakıp onun güzelliği karşısında bu uyarıları gözardı ediyordu. İlk kez geçen sene şubat ayında (6 Şubat 2019) ISVAK, Isparta Valiliği ve Isparta’daki üniversitelerin işbirliğiyle düzenlenen panel sonrasında, özellikle Vali beyin konuyu çok yakından takip edeceği sözü üzerine ümitlenmiş ve gölün gitgide daha derinleşen sorunlarının devlet bazında ele alınıp çözümlenebileceğini düşünmüştüm. Toplantı sonunda yayınlanan manifesto tüm milletvekillerimize de iletilmişti. Zaten İYİ Parti Milletvekilimiz Aylin Cesur konunun yakın takipçisiydi ve TBMM genel kurulunda bu konuda araştırma önergeleri vermişti. Ama muhalefette olduğu için anında reddedilmişti tabii…
Siyasi otoritenin katkısı olmadan sorun çözülemezdi elbet... Ağustos 2019'da Çevre ve Şehircilik Bakanı Isparta’ya geldi ve müjdeleri verdi. TOKİ müjdesi... Millet bahçeleri müjdesi (Eğirdir’in Köprübaşı mevkiinde 55 bin metrekarelik bir alana, Isparta’da tren garına) ve nihayet birkaç arıtma tesisi müjdesi... Müjde bunlarla da kalmadı; Sayın Bakan’ın “Gölde hem dip çamuru hem de su seviyesinde azalma sorunları var. Buna ilişkin bilimsel bir rapor hazırlayacağız. Çıkacak rapor doğrultusunda dip çamuru başta olmak üzere etrafındaki alanların temizliğine ilişkin çalışmaları yapacağız” söylemi, içimizdeki umutları yeşertti. Eylül ayında iktidar milletvekillerimizden Sayın Mehmet Uğur Gökgöz’ün “7 renkli gölün dip çamuru temizleniyor” beyanatı hepimizi heyecanlandırırken, ne zaman, nerde, nasıl sorularını da aklımıza getirdi. Sayın vekilimizin Gelendost Yenice ve Büyükkabaca Pupa çaylarına iki adet arıtma tesisi kurulacağı vaadi de çok önemli… İnşallah bütün bunların gerçekleştiğini görürüz; çok geç olmadan… AYRICA... Sayın vekili baştan sona dinledim... Isparta turizminin atardamarları olarak gül, lavanta, Zindan mağarası, Gölcük, Yazılı Kanyon vs.. vs.. sayılırken Cennet gölümüzün adı hiç geçmiyordu... Bu göl, içinde yüzülebilen tertemiz bir göldü bir zamanlar plajları, altın kumu ve tertemiz sahilleriyle... Ve yabancı turist de gelir, yüzerdi içinde, keyifle…  çocukluğumda.  Şimdi o sahillerde ve gölde insanlar yerine algler ve yosunların hükmü var... Projelerinde gölü eski günlerine döndürmek, orayı bir su sporları merkezine dönüştürmek niye yok? Yoksa yüzmek ayıp mı?
Bu arada diğer milletvekilimiz gölet üstüne gölet/baraj açılışları yapıyor. Bu göletler gölümüzü besleyen su kaynakları üzerinde yapılıyor. İnsanın içi gidiyor gölün derinliği 6 metrelere düşmüşken, yüzölçümü sadece 2 yılda en az 100 metrekare azalmışken, bir sene önce gölde yüzülebilen en temiz alan olan Yazla yöresinde bile gölde adacıklar ortaya çıkmaya başlamışken... Gölet yapımı yerine vahşi sulama, 1970’lerden kalma üstü açık kanallarla sulamanın ele alınma zamanı geldi de geçmiyor mu? Bu kanallarda akan ve sıcakta buharlaşan suyun haddi hesabı yok.
Dip temizliği elbet güzel bir adım, eğer başladıysa.... ama göle su gelmeyince, ya da su hoyratça kullanılmaya devam edildikçe bu göl nasıl beslenecek?... Burdur gölü, suyu acıdır, sulamada kullanılmaz... Ama buna rağmen kurudu. Hem de dönüşü olmayan bir şekilde... Neden mi? Ona giden su kaynakları kesildiği için...
Biz gölümüzü kurtarın; kuruyor, zehirleniyor dedikçe bize “felaket tellalları” dendi. Biz felaket tellalı değiliz. Geçen senelerde bir çok bilimsel toplantıya katıldım ve bilim adamlarından şunu öğrendim: Kuşaklandırma projesi mutlaka yapılmalı, vahşi sulama ve vahşi tarıma son verilmeli. Yoksa dünyada en sevdiğim, en değer verdiğim yer olan gölümüzü kurtarmanın imkanı yok... Bunlar bilimsel gerçek, felaket tellallığı değil.

Bu arada Mayıs 2019'da Kültür ve Turizm Bakanımızın eşi Sayın Pervin Ersoy “Her şehri ünlüsüyle geziyoruz projesi” kapsamında bir grup sanatçı ile ilimizi ziyaret etmişti ve “Memleketimiz bir cennet, Eğirdir apayrı bir cennet” diyerek ayrılmıştı ilçemizden... Bir Allah'ın kulu çıkıp sorunlarımızdan kendisine bahsetmediğinden olsa gerek… Zaten sorun burada.  Gölümüz sadece Akpınar tepesine çıkıp "Aman ne güzel manzara" denilip çay içilecek bir yer değil. Yaşayan ve yaşatan bir cennet orası. Son oksijeni tükenmeden bir şeyler yapmalıyız.

Rahmetli babam Mustafa Cesur’un 1994‘de yazdığı gölle ilgili yazılarına ulaştım. “Gölleme usulü elma sulama hiçbir yerde görülmez. Bir hesaba göre 124 kat su kullanmaktır. Belki hoyratlıktır, fakat hakikatte gölü mahvetmektir. Oto kontrol, suyu israf ettirmemenin supabıdır” diyerek vahşi sulamanın bizi getireceği noktayı, daha o zamanlardan bize işaret etmiş.

Bu gölü öldürmenin vebali çok ama çok büyük...

Bir çaresizlik vardı. Eğirdir sevdalılarının göl için Cimer’e, yetkililere yazdığı hemen her dilekçede “Gölümüz temizdir” cevabının alınması ya da Sayın Zeki Tarhan örneğinde olduğu gibi cevap alınamaması artık farklı eylemler ortaya konması gerektiğini ortaya koyuyor. Toplantıda "Konuşma yerine artık somut bir şeyler yapalım" düşüncesi ön plana çıktı ve toplantı hep birlikte Egirdir'den Isparta'ya bir yürüyüş yapalım önerisiyle son buldu. Siyasi otorite ve yerel yöneticilerin sessizliğini bu şekilde bozalım düşüncesiyle bu görüş ortaya atıldı... Öneri Sayın Prof. Dr. Doğan Altınbilek hocamdan geldi. Eğirdir'linin ve gölü çevreleyen diğer ilçelerde yaşayanların, yani Gelendost'lunun, Yalvaç'lının, Senirkent'linin, Sütçüler'linin ve ülkemizin en büyük su kaynaklarından birinin göz göre göre yok olmasına isyan eden tüm doğa severlerin katılımıyla bu yürüyüş gerçekleştirebilir mi? Tüm doğa severlere ve Eğirdir sevdalılarına soruyorum.

Bu Haberi Paylaş



  • Rumuz
    (Rumuz)
    13.12.2019 19:00:32
    İnşallah koltuk sevdalı yöneticiler siyasi laf ebeğili yapmadan şehrimizin gözbebeğini kurtarır. Malesef şehir ve yöre halkımız sokakta ve kahvehanelerde sadece sanki Afrikafada bir göl kuruyor muhabbetlerinde. Çok yazık olacak memleketimize çokkkk.
Yorum Yap

İlgili Haberler