MÜJGAN (17)
Eğirdirde Bir Aşk Hikayesi
(17)
Konuşmadan geceliklerini giyip yan yana yatağa uzandılar.
Elleri başının altında bağlı, gözleri tepede bir noktaya dikildi uzaklardaki Şemsettine sokulmak istedi Müjgan. Tam o sırada o da kollarını indirip yorganı üstüne çekerken, hafifçe dönüp Müjganı yanağından öpüp:
İyi geceler dedi.
Sessizliğe kulak vermekte ustaydı Müjgan. İyi bilirdi sessizliğin dilini.
Anladı artık onun uçup gideceğini.
Müjganda ona:
İyi geceler dedi. İyi geceler benim göçmen kuşum. Biliyorum buralarda kalıcı değilsin. Her nereye gidersen git yolun açık olsun.
Şemsettin çoktan uyumuştu, duymadı Müjganın fısıldadıklarını. Şemsettinin uykuda nefesini dinleye dinleye uyumaya çalıştı, Yavaşça ona sokulup, uyandırmadan kafasını koltuğunun altına soktu, hala su kokan tenine dayadı burnunu, nefes aldı onun çok sevdiği kokusunu içine çekerek.
Seni hep seveceğim.
Kahvaltıda Şemsettin üstü kapalı, yavaş yavaş İstanbula gitmesi gerektiğinden, işlerinden bahsedip evdeki kadınları alıştırmaya çalıştı ayrılığa.
Güllüşah anladı korkulan zamanın yaklaştığını
Birkaç gün sonra o gün de gelip çattı.
Şemsettin İstanbula dönecekti. Kararlıydı.
Müjgan yıkayıp ütülediği çamaşırları, havluları ve çorapları bavullara yerleştirdi, damatlık pijaması hariç. Çiftlikten gelen kışlık yiyecekler için de bir sepet hazırladı. Dış giysilerini de sabah erkenden kalkıp ayrı bir bavula yerleştirdi. Hazırladığı yolluklar için de küçük bir paket hazırladı.
Tren akşama doğru kalkardı daima İstanbula. Uğurlamaya yakın akrabalar da geleceklerdi.
O sabah son olarak annelerle beraber kahvaltı etti Şemsettin.
Kahvaltı sofrası özel günlerde olduğu gibi çok zengindi. Şemsettinin sevdiği her şey vardı.
Bir ara Şemsettin:
Bizim çiftliğin tulum peyniri gibisi yok, onu özleyeceğim dedi.
Müjgan:
Merak etme, fazlaca koydum sepete, bir müddet idare eder. Bitince de gelir, yenisini götürürsün, ayrıca bizi de görmüş olursun dedi.
Cevap alamadı. Zaten cevap da beklememişti. Ayrıca kendi söylediğine kendi de şaşmıştı.
Sadece Güllüşahın soru soran iğneli bakışlarından utandı, böyle açıkça sorular sorduğu için. Başını öne eğdi, yaptığının bilincindeydi.
İstasyona gitme vakti geldi çattı. Aşağıdan emektar kâhyanın sesi duyuldu. Faytonu koşmuş kapıda beklemekteydi.
Şemsettin:
Çık yukarı kahya dedi.
Beraber eşyaları aşağıya faytona taşıdılar.
Önce eşyaları götürdü kâhya İstasyona. Onu yolcu edecek akrabalar da gelmeye başladılar yavaş yavaş. İki defada ulaştırdı onları istasyona kâhya.
Kara tren gelmiş hazırdı. Cof cof durmadan buhar çıkarmaktaydı. Müjganın yüreğine de kara dumanlar kaplamıştı çoktan. Bu ayrılığın sonu ne olacaktı.
Uzun uzun çaldı kara trenin düdüğünü makinist Osman. Bu ilk düdüktü. Artık Müjgan ayrılık saatinin geldiğini anladı. Önce akrabalarla vedalaştı Şemsettin. Sonra Küçük Hanımın elini öptü. Daha sonra Güllüşaha yaklaştı. Ellerini eline aldı, önce yanaklarından sonra ellerinden öptü. Güllüşaha sarıldı:
Söz ver üzülmeyeceğine, beni merak etmeyeceğine dedi.
Tekrar öptü onu, yavaşça uzaklaşmaya çalışırken.
Güllüşah birden ona sarıldı, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
Oradakiler ilk defa Güllüşahı böyle gördüler.
Koca Güllüşah ağlamaktaydı. İnsanlara göstermek istemezcesine, kurtardı kendini kendinden adeta, Şemsettini serbest bıraktı. Faytona doğru yürümeye başladı. Şemsettin arkasından koşup, onu yatıştırmak istedi ama Güllüşah hafifçe itti onu.
Çok geç kalma evlat dedi duyulur duyulmaz.
Koşar gibi faytona vardı, çıktı yerine oturdu.
Sıra, yan tarafta bekleyen Müjgandaydı artık. Sapsarı yüzü ürküttü Şemsettini.
Daha ben gitmeden üzülüyorsun. Nasıl olacak bu iş? Kucakladı Müjganı hafifçe. Yavaş yavaş sırtını okşadı. Yüzünü avuçlarına alıp yavaşça öptü dudaklarından.
Kendine iyi bak. Hiçbir şeye üzülme. Sana hemen dönerim diyemiyorum. Çünkü ben daima plansız yaşar. Dolayısıyla ne zaman ne yapıp nereye gideceğimi bilmem. O an canım ne isterse onu yapar, onu yaşarım. Dolaysıyla ben de bilmiyorum ne zaman döneceğimi, dönebileceğimi, hoşça kal.
Dönüp hızla trene atladı. Kompartımanına varınca da pencereyi açıp kendisini uğurlayanlara el sallamak istedi ama dışarıda Müjgandan başka kimse kalmamıştı. Herkes rahat vedalaşsınlar diye onları yalnız bırakmak inceliğini göstermişti.
Çok geçmeden kara tren tekrar öttü, kara kara. Ve tren kaymaya başladı rayların üstünde yavaş yavaş, derken hızlandı. Müjgan baka kaldı arkasından, söylemek istediklerinin birini bile söyleyemeden.
Tren bir yılan gibi kaya kaya gölü takip etti, bir ucu gözden kaybolurken, diğer ucu İngiliz köprüsünde belirdi.
Belki bir kere daha görürüm diye gözleriyle Şemsettini aradı Müjgan. Uzaklaşan tren de görünmez olmuştu. Müjgan etrafına bakındı, herkes faytona binmiş. Kimse ona:
Haydi gel artık demeye cesaret edemedi, beklediler onu sessizce, acısına saygıyla.
Bir kere daha baktı trenin kaybolduğu noktaya. Sonra hızlı adımlarla yürüyüp Güllüşahın yanına oturdu.
devam edecek