MÜJGAN
Eğirdirde Bir Aşk Hikayesi
(15)
Müjganın elini Şemsettine verdi, onları gelin odasına kadar götürüp kapıyı açtı:
Haydi, hayırlı uğurlu olsun deyip kapıyı kapattı.
Diğerlerine de:
Haydi bakalım, yolcu yolunda gerek, herkes evine.
Güllüşah da aynı fikirdeydi. Hayatından, becerdiklerinden memnun, mutlu, o da odasına çekildi.
İkinci defa yalnızdı Müjgan Şemsettinle.
Kocası sigarasını yakarken o da bir şeyler yapmış olmak için baklava tepsisine yaklaştı, elinde bir tabakla. Tabağa birkaç dilim koydu, Şemsettine uzattı.
Şemsettin:
Sen belki bilmezsin ama, ben tatlı sevmem Müjgan, haydi sen ye onlardan; benim sevdiğim de burada.
Dolaplardan birinden daha önce Kıymet yengeyle gönderip saklattığı kırmızı şarap şişesiyle kristal bir bardak çıkardı.
Müjgan tatlıyı, özellikle baklavayı çok sevmesine rağmen:
Öyleyse ben de yemem dedi.
Ne yapacağını bilmediğinden, olduğu gibi yatağın üstüne oturdu.
Artık bundan sonrasının nasıl ve ne olacağını bilemezdi. İçinden:
Benden bu kadar dedi.
Şemsettin şarabını yudumlarken gömleğinin düğmelerini çözmeye başlamıştı bile.
Yavaş yavaş Müjgana yaklaştı. Çok dikkatli ve duyarlıydı.
Sanki dünyanın en normal işini yapıyormuş gibi soymaya başladı Müjganı. Müjgan her dokunuşta ürktü, ne yapacağını nasıl hareket edeceğini, kendisini bu gece nelerin beklediğini bilmemekteydi.
Sonunda kendisini kocasının ellerine bırakmaya karar verdi.
Müjgan birdenbire çırılçıplak kaldığının farkına vardı. Bu gece için hazırlanmış, yatağın ayak ucunda serili duran geceliğine uzandı eli. Şemsettin yakaladı o eli.:
Bırak onu, ihtiyacın olmayacak ona bu gece
dedi.
Şöminede kalın odun alevleri şarkılar söylerken, kendini tecrübeli ellere bıraktı Müjgan.
Her şeye hazırdı yürekten vermeye ve daha güzeli verileni almaya.
Tanımadığı dünyalarda tanımadığı zevkler keşfetti bu eller altında. Bulutlarda uçtu, kanatlandı bilmediği derinliklerde, paylaştı kendini Şemsettinle.
Biri verdi, diğeri aldı, diğeri verdi, öbürü aldı.
Alışverişlerin en doğalı, en katkısızı, en temizi gerçekleşti bu iki vücutta, bu iki kalpte.
Şemsettinin her dokunuşunda kendisine verileni hiç şaşırmadan aldı, kabul etti, zevkle. Her koklayışında daha bir açılıp büyüdü Müjgan çiçekler gibi.
Ne o Şemsettine doydu, ne de Şemsettin onun tecrübesiz, taze vücudunu kendisine candan verişine.
Emeksiz aldı Şemsettin. Aşkın buyruklarına gönüllü boyun eğmiş, her aldığında derinden cevap veren Müjgan, sevişmenin sessiz derinliğine dalıp dalıp çıktı her seferinde daha temiz, daha pak
Şehvetin dalgalarında bir gökte, bir yerde, zamansız
mekansız
Şemsettinin coşkusu yönlendirdi onu, yangına doğru götürdü onu, kor olup kül olana dek.
Çetin bir ceviz kıracağını sanmıştı Şemsettin bu gece, oysa büyük bir teslimiyetle vermişti kendini ona Müjgan.
Bu alışveriş güneş doğana kadar sürdü.
Nihayet Şemsettin yataktan kalkıp banyoya gitti. Müjganda kalktı, sabahlığını giyip vücudunun sıcaklığını duya duya pencereye yaklaştı. Doğmakta olan güneşle göl kızıl ve turuncu bir renk cümbüşüne bürünmüş, nazlı nazlı dalgalanmaktaydı.
Mutluluğunu düşündü.
Şemsettin banyodan yanına gelip arkasından sarıldı.
Sıra sende, çabuk ol da biraz uyuyalım kahvaltıya kadar, yoksa Güllüşahı kızdırırız.
Müjgan çabucak duşunu aldı, çırılçıplak kocasının koynuna koştu. Ama artık Şemsettin de yorgundu, uykuyu hak etmişti. Birbirlerine sarılıp ilk beraber uykularına daldılar.
devam edecek