Terörle Yaşamak

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,Terörle Yaşamak
Haberin Tarihi: 18.3.2016 09:42:00 - Okunma Sayısı:2392 defa okundu.

Her şey yolunda giderken ani bir sessizlik

Terörle Yaşamak

 

            Her şey yolunda giderken ani bir sessizlik … Ardından kızıl bir gökyüzü ve kaos … Elinizde sadece bir demet korku ve kin tabi bir de atmak istediğiniz ama düğümlü boğazınızdan çıkmayan feryatlar kalır. Sonsuz hüzün ‘’ Ankara’’ !

            Yine hüzün ve kin dolu karanlık günler yaşıyoruz. Bu yazıyı yazmamak konusunda kendime ciddi bir biçimde direndim. Sırf elim kaleme gitmesin diye uğraşabileceğim başka her şeyle uğraştım. Eleştirel bir anma yazısı bile yazacak olsam terörizmin korkutuculuğuna katıda bulunma olasılığım olacaktı. Her şeyin ne kadar kötü olduğunu ve dahi daha da kötüye gideceğini, güvenlik zafiyetinin hat safhaya ulaştığını ve bu korkunç saldırı da kimlerin yaşamlarını yitirdiklerinden bahsedecektim. Bunun bana ve topluma hiçbir fayda sağlamayacağını düşündüm ve şu ana kadar bir yazı kaleme almadım. Fakat az evvel aklıma daha kötü bir ihtimal geldi. Durup düşündüm. Yoksa terör saldırılarına alışmaya mı başlamıştım ! Yoksa onlarca kişinin aramızdan ayrıldığı, başkentimizin göbeğinde yapılan sansasyonel bir terör saldırısını eleştiremeyecek kadar gözüm mü korkmuştu !

              Bu yazının veya herhangi bir köşe yazısının olmuşlara çare olacağını adım gibi biliyorum. Benim umudum olacak olanlar için cılız da olsa bir söylem geliştirmek ve beni takip eden bir avuç değerli okuruma bu konudan bahsetmiş olmaktır. Bunun yanında böyle derin hüzün uyandıran bir olayın ardından içimi dökme hissim dayanılmaz bir hal aldı. İçimi dökeceğim bir yer varsa o da burasıdır diye düşündüm.

            Böyle kötü zamanlarda hep aynı başlıkları görüp hep aynı lafları işitirsiniz. Fakat ilerleyen zaman diliminde aslında çoğu ifade ve görüşün basma kalıp, içi boş veya imkansız olduğuna şahit olursunuz. Bir anlık kinle söylenen bu laflar saman alevi gibi önce parlayarak yanar ve hemen sonrasında hiçbir şey yokmuş gibi söner. Bu tip olaylardan sonra herkese duymak istediği şeyler söylenir, bir takım asılsız, uydurma haberler kaynakları bile belli olmadan sosyal paylaşım sitelerine sızar. Acılı halkımız da bunlarla avunma telaşındadır. Ertesi sabah yüksek tirajlı gazetelerin saygın kalemleri konuyu değerlendirir. Asla sonuca ulaşmayacak, hükmün etrafından dolaşan ve herkesin yalnızca duymak istediklerini anlatan duygu yüklü bir anlatımı olan kısa kısa yazılar basılır, okunur ve unutulur. Utanarak söylüyorum; yüz kez bombalı saldırı olsa aynı gazeteden özdeş nitelikte yüz adet köşe yazısı elde edersiniz. İnsanları en çok üzecek demde ayarlanan ağır eleştiri ve hatta hesap sorma içeren bu metinlerde devlet yönetimini hedef almak tüm sorunlarımızı çözer gibi bir algı oluşturulur. Evet bu devlet halkına sunduğu tüm özgürlüklerin mutlak garantörü rolündedir. Buna kimsenin diyecek bir sözü yok. Fakat hani bir de bombayı patlatan silahlı bir yapılanma var, bunların ardında siyasi bir oluşum var. Bunların da birazcık suçu yok mu sizce !  Nedense bunlardan hiç bahsedilmez. Sanki doğal olan bomba patlatmak, anormal olan ise üç milyon adet motorlu taşıttan hangisinin bomba yüklü olduğunu tespit edememektir.

   Eleştirmek her zaman için bir gelişim aracıdır. Fakat eleştirirken bir de öneri sunmalısınız. Yoksa sadece birilerine hoş görünüp halkı teskin edersiniz. Bu yüzden ben olayın neden olduğunu veya nasıl gerçekleştiğini bu yazımda sorgulamama taraftarıyım. Bunun yerine olayla bağlantısız gibi görünen fakat kendimce hayati bulduğum bir hususu açıklamak istiyorum.

            Bildiğimiz gibi ülkemizde Suriye’den gelmiş ve hala gelmekte olan zorunlu misafirlerimiz var. Evlerini yurtlarını terk edip yanlarında hiçbir şey olmadan, yaşama iç güdülerine uygun olarak ülkemize geldiler. Sınırlarımızın açılması ve/veya bu şekilde açılması tartışma konusu oldu. Çoğu vatandaşımız bu duruma farklı gerekçelerle karşı çıktı. Fakat olan oldu ve üç milyona yakın insan ülkemizde zorunlu şekilde ikamet ediyor. Ve maalesef yaşamak için her şeyi yapmak zorunda kalıyorlar. Sokaklarımız kucaklarında birkaç küçük çocuğu ısıtmaya çalışan, genelde beton zeminden bir parça mukavva ile korunmaya çalışan kadınlar ve yaşlılarla doldu. Zamanla bunların düzelmesini bekledik, fakat işler daha da kötüye doğru gitti. Sokaklarda yaşayan sadece bir dilim ekmek için kendi türünden bir varlığa el açmak zorunda kalan bu insanlar çok kötü haberlerle anılmaya başladı. Bir kısmı cinsel istismara uğradı. Diğer bir kısmı filikalarda umuda yolculuk ederken boğularak hayatını kaybetti. Kalanlar ise her şeye rağmen yaşamaya çalışıyor. Fakat bu insanlar olabildiğince düşük standartlarda, insanlık koşulları dışında kalmaya devam ederse hem insanlığımız yara alacak hem de er yada geç bu muhtaç insanlar umudu yasadışı işlerde ve hatta silahlı terör örgütlerinde aramaya başlayacaklar. Eğer terörist unsurlar bu ülkeden temizlenecekse alınması gereken hayati önlemlerden biri de bu insanların hayat standartlarının imkanlar el verdiğince yükseltilmesi olacaktır. Devletimizin çabaları takdire şayan olmakla birlikte yeterli seviyelere belli sebeplerden dolayı bir türlü ulaşamamıştır. Benim naçizane önerim, adlarına mülteci dediğimiz, ülkemize iltica eden bu insanlar kurulacak, insani şartlara sahip betonarme bir kente yerleştirilmeli ve kaldıkları süre içerisinde birincil ekonomik faaliyet dalları başta olmak üzere geçimlerini sağlayacak iyi-kötü bir uğraş için zorlanmalıdır.  Eski bir atasözünün de dediği gibi: ‘’ Bana balık verme, tutmayı öğret ‘’ Onları yardımlarla yaşatmak zamanla daha da muhtaç olmalarından başka bir şey sağlamayacak diye düşünüyorum.

            Bu insanlara acilen bir rota tayin edilmelidir ki yaşamak için illegal çatılara sığınmak zorunda kalmasınlar …

            Zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Sizlere veda etmeden sözü dört yılını Ankara’da; Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde geçiren değerli arkadaşım Ömer Lütfullah Gencay’a bırakmak istiyorum. Her şeye rağmen esen kalın ve asla unutmayın !

            Ömer Lütfullah Gencay:  Geçtiğimiz pazar günü yeniden kara bir gün yaşadık başkent Ankara’da hem de şehrin kalbi olarak nitelendirilebilecek bir yerde. Şahsen ben de Ankara’da yaşamış biri olarak o güzergahtan çokça geçtiğimi hatırlıyorum. Yine içimiz yandı, yine lanetler yağdırdık terörün her türlüsüne. Ve bir şey daha görmüş olduk. Terör hiçbir şekilde din, dil, ırk, yaş, cinsiyet, makam ayırt etmeden onca canımızı aldı bizden. Vakıflar Genel Müdürlüğü Müfettişini de Galatasaraylı Umut Bulut’un sevgili babası Kemal amcayı da ayırdı aramızdan. Bu günlerde birlik beraberliğe çok ihtiyacımız var, hem de her şeyden çok. Farklılıklarımızı bir kenara bırakıp ortak yönlerimizi keşfetmeliyiz. Bu vatan bizim ve bizden sonra da çocuklarımızın olacaktır. Bu katliamın tek sorumlusu vardır, o da apaçık bir şekilde terördür. Terörün her türlüsüne ve her türlü “terör sevici” ye bakışımız aynı olmalıdır. İnşallah yarınlar daha bir umut verici olacak, hain terör ülkemizde her türlü unsuruyla silinip gidecektir. Şimdilik ümit etmekten ve duadan başka da elimizden bir şey gelmiyor. Kaybettiğimiz canlarımıza Allah’tan rahmet, kederli ailelerine ve ülkemize başsağlığı dileklerimi sunuyorum. Daha güzel günlerde buluşmak ümidiyle sağlıcakla kalınız.

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap