EĞİRDİR GÖLÜ KURTULDU MU?
26
Ağustos 2013 Pazartesi günü gazetemizde yayınlanan “Eğirdir Gölü 500 bin euroya
kurtuldu” başlıklı haberi SDÜ Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi,
Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Eğirdir-Isparta Temsilcisi hemşehrimiz Yrd.
Doç. Dr. Erol Kesici ile değerlendirdik. Kesici, konu ile ilgili sorularımızı
cevapladı.
AKIN-
Hocam,“Simens’in WWF ile yürüttüğü “Yedi Göle Yedi Renkli Hayat ” projesi
Eğirdir Gölü’nü yaşama döndürdü” açıklamaları hakkında görüşleriniz nedir?
KESİCİ-
Manşet çok sevindirici!! olduğu kadar, çok da iddialı… Gölü yaşamış
olmasan, araştırmalar yapmasan, o
dönemin para biriminde harcanan bir trilyon üç yüz elli milyara TL (500 000
Euro) bakınca inanmak, sevinmek gerekir…. diye düşünmek gerekiyor… Anlatılmak
istenilen aynı şeyse, göl kurtuldu deniyorsa… bence komedi….
AKIN-
Neden?
KESİCİ-
Dahili hastalığı olan ve içerisinde sorun olan bir hastaya, kötü
alışkanlıklardan, kötü beslenmeden ve stresten uzak dur demekle ve onları
iyileştirmekle (ne derece?) hastayı kurtarmanız mümkün değildir. Gölün diğer
önemli bir sorunu da içerideki kirlilik
birikimdir…
AKIN-
Sizin yapmış olduğunuz çalışmalarla WWF çalışmalarıyla paralellik söz konusu
mu?
KESİCİ-
Ben ihtisasımı Eğirdir Gölü’nün ekolojik
yapısı üzerini yaptım. Yıllardır çok farklı disiplinlerle araştırmalar
yapılmakta, her ay analizler yapılarak adeta gölün kalitesi (sağlık durumu)
izlenmektedir… Göl dışı faktörlerin gözden geçirilmemesi ve kısacası gölün
kirletilmemesi gerektiğini defalarca dile getirdik.
SDÜ’den
farklı bilim kollarından çok sayıdaki
araştırmacılarla daha yeni yapıp yayınladığımız Eğirdir Gölü Kirlilik
Düzeyi TÜBİTAK çalışması sonuçlarınca; göldeki
tarımsal kirliliğin boyutlarını açıkladık. Çalışmalarımız onaylandı… Hangisi doğru?…
İçme
suyu kaynağı olan tarımsal sulamada kullanılan Eğirdir Gölü’nün gerçeklerini
saptırmak, ahlaki olmadığı gibi yasal da değildir…
Göller
konusunda uzman olan araştırmacılar gölün dününün bu günden iyi olduğunu
söylememektedir…
Gölün
kurtulduğunu söylemek de etik değildir… Hastanın tedavisini geciktirmektir,
zamanı geçirmektir, işin kolayına
kaçmaktır, popülistliktir… Bilim dışılıktır… Yasal mıdır?
Göl
kurtuluşu elbette gölü kirletmemekten
geçer, fakat kabınız (göl çanağınız)
kirliyse kabı da temizlemek gerekmez mi? Bu konuda şimdiye kadar yapılan bir
çalışma var mı? Bu tür çalışma ileride mutlaka yapılacak fakat bu günden daha
zor ve pahalı olacaktır. Göl temiz demekle olmuyor.
Göl
çevresindeki tarımsal üretimde “Damla Yöntemine” geçilmesini yirmi yılı aşkın
süredir her ortamda dile getirdik... Göl çevresindeki su ve kimyasal
kullanımını gelişen teknolojiyle düzenlemek, bir koruma tedbiri olabilir, bu
düzenlemenin de yaygınlığı ve uygulanması tartışılmaktadır. Sulama-gübreleme- ilaçlamalarda klasik
yöntemlere hala devam edilmektedir… Nedeni de,
önlem alınmadan kuyu sularına aşırı oranda yüklenmenin sonucunda, kuyu
ve sondajla sulamada, su azlığının söz
konusu olduğu belirtilmektedir… Kuyular yeterli değildir, su için
derinlere inmek gerekmektedir…
AKIN-
Hocam, Gölün kurtulduğunu söylemek için ne yapılmalıdır?
KESİCİ- Eğirdir Gölü’nün kurtulması için bu sorulara olumlu yanıt vermek
gerekir.
Eğirdir
Gölü’nün dip kesiminde yıllarca biriken azot-fosfor karışımlı dip çamuru
temizlendi mi? Göldeki balık analizleri yapıldı mı?
Göl
suyunda, balıkta, bitkide, dip çamurunda birikime neden olan tarım ilaçlarının
ve diğer atıkların analiz sonuçlar nedir?
Göle
ulaşan su kaynaklarının ve tüm atık suların
ön kısımlarına BİYOLJİK ARITMA yapıldı
mı?
Göl
kıyı kenar çizgisi ve kıyılarının işgallerine son verildi mi?
Tüm
göl çevresindeki tarımda damla sulama yöntemi ve iyi tarım TAVSİYEDEN daha çok
ZORUNLU hale getirildi mi?
Daha
da ek sorular var….
AKIN-
Sayın hocam bu tür çalışmaların inandırıcılığı konusundaki görüşleriniz
nelerdir?
KESİCİ-
Eğirdir Gölü’nde Kerevit balığı var derseniz ve ne kadar inandırıcıysa, bu
çalışmaya da o gözle bakmak gerekir. Elbette; Eğirdir Gölü için her çalışma
önemlidir. WWF’in eğitim- bilgilendirme çalışmaları da önemlidir, temenni
ederim ki WWF’in beyanındaki “Kerevit
balığı” açıklaması bir yazım hatasıdır… Ama defalarca bahsedilmekte… Kerevit..
balık…. Simens… WWF… Yedi göle yedi renkli hayat…
Siz
Kerevit balığı diye bir balık adı duydunuz mu? Eğirdir Gölü’nde Kerevit balığı gördünüz mü?
Daha
önce de söylediğim gibi; konu Eğirdir Gölü olunca “bin ölçülüp, bir biçmek
gerekir”, araştırmadan, bilgi sahibi olmadan fikir beyan etmemek gerekir…
Kerevit balığı denilen tür ne zamandan beri Eğirdir Gölü’nde var.
Literatürlerde ve yöresel adlandırmalarda bile yer almayan bir balığın veya
gölde kerevit balığının kurtulduğunu
belirtilen ve bu kadar çok para harcanan bir proje ne kadar
inandırıcıdır… Kerevit balığı… Kerevit ve balık bir birinden o kadar farklı
ki…. Biri omurgasız canlı, balık omurgalı… biri kabuklu canlı, diğeri balık…
AKIN-
Sonuç olarak?..
KESİCİ-
Bu tür çok iddialı açıklamalar göle, yaşamımıza zarar vermektedir. Bilim
insanlarının çalışmalarını önemsememektir, Reklam mıdır? Çalışma eksikliği
midir?..
Kimsenin kimseyi yanıltmasına gerek yoktur. Eğirdir Gölü çevresinde
yaşayanlar, Eğirdirliler gölün ne durumda olduğunu gayet iyi bilmektedir… Göl
yerindedir, gölle ilgili her şeyi kanıtlamak mümkündür… Yıldız Teknik
Üniversitesi öğrenci grubunun belirttiği gibi;
Eğirdir Gölü, gölü ilk görenlerin dışını, yaşayanlarında içini yakan bir
göldür…
Göl
için makyajdan kesinlikle kaçınmak gerekir, bu kısa süre için kazanç, beğeni,
yaşam getirir en yanlış olanı da bu tür davranış ve beyanatlardır; Gölü
kurtarmaz. Göl her canlının yaşam hakkı,
göl stratejik öneme sahip bir göl… Eğirdir Gölü ile ilgili günü kurtarıcı
beyanatlardan, çalışmalardan, politika
malzemesi etmekten vazgeçmek gerekir, göl için geleceği kurtarmak
gerekir... Gölün bizlere emanet olduğunu unutmamak gerekir… Göl ya kirlidir, ya
da temiz buna da bilimsel çalışmalarla karar verilir…
En
son söz: Gelin “Yer yüzü cennetimiz…. Hazine… Namusumuz….” dediğimiz , dünya mirası olan Eğirdir Gölü’nü
masaya yatırıp, istediğimizi söyleyenlerle değil, siyasilerle, balıkçılarla,
yörede yaşayanlarla, farklı disiplinlerle tartışalım, ne dersiniz…
AKIN-
Hocam görüşlerinizi bizlerle ve okuyucularımızla paylaştığınız için teşekkür
ederiz.
KESİCİ- Ben de her zaman açık yüreklilikle, eksiksiz görüşlerimizi
dile getirme olanağı verdiğiniz için, teşekkür ederim.