Haberin Tarihi:
14.12.2015 09:18:00
- Okunma Sayısı:1722
defa okundu.
10 Aralık 2015 Perşembe günü Eğirdir Prof. Dr. Yazgan Anadolu Lisesi'nde "Türkiye'nin Modernleşmesi ve Atatürk'ü Anlamak" konulu bir sunum yapıldı.
ATATÜRK’E BİR BAŞKA BAKIŞ
ÖZEL HABER-İLHAN ŞİMŞEK
*Atatürk Osmanlı Düşmanı mı?
*Atatürk’e Hakaret Tümden Yanlı
*Osmanlı Modernleşebildi mi?
*10 Kasımlarda Ağlamak Yerine Atatürk’ü Anlayalım.
10 Aralık 2015 Perşembe günü Eğirdir Prof. Dr. Yazgan Anadolu Lisesi’nde “Türkiye’nin Modernleşmesi ve Atatürk’ü Anlamak” konulu bir sunum yapıldı. Süleyman Demirel Üniversitesi Tarih Bölümü Okutmanı Turgut Ermumcu’nun sunumunu öğrenciler nefes bile almadan dinlediler.
Eğirdir Belediyesi Kültür Hizmetleri kapsamında gerçekleştirilen sunuma öğrencilerin ve öğretmenlerin yanı sıra Okul Müdür Duran Kış ile Eğirdir Belediyesi Kültür ve Basın Danışmanı İlhan Şimşek katıldı.
Aynı zamanda Eğirdir Yazla İlkokulu’ndan müdür olarak Emekli olan rahmetli Hüseyin Dursun öğretmenin damadı olan Okutman Turgut Ermumcu Osmanlı İmparatorluğunun büyük bir devlet olduğundan bahisle imparatorluğun nasıl yıkıldığını Avrupa modernleşmesi ile karşılaştırarak verdi. Bu bağlamda Kurtuluş Savaşı ile yeni bir devletin ve kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün modernleşmedeki rolü üzerinde durdu.
Türk Modernleşmesinde Mustafa Kemal konulu sunumda Okutman Turgut Bey Şu konulara değindi.
Mustafa Kemal’in Aldığı Miras
“Mustafa Kemal, nasıl bir miras devraldı ve Mustafa Kemal bize nasıl bir miras devretti?
Sevgili öğrenciler, yıllar öncesinde ülkemizde 10 Kasımda önceden bütün eğlence yerleri kapanır, sinemalar, tiyatrolar gösteriye kapanır; öğrencilerin siyah önlüklerindeki beyaz yakalar çıkartılır Ata’nın yası tutulurdu. Sakın tarihte ise 10 Kasımda Atatürk'e ağlamak mı Atatürk'ü anlamak mı öne çıkmalı diye düşünüldü ve 10 Kasım formatı günümüzde biraz daha değişti.
Atatürk'ü anlamak çok önemli. Onu iyi tahlil edemezsek yaptıklarını iyi değerlendiremezsek Türkiye’yi yeteri kadar anlamak mümkün değildir. Aslında Atatürk’ü anlamak, onun mirasını bilmekten geçiyor. O'nu ve O'nun eserlerini anlamaktan geçiyor. Atatürk'ün devraldığı mira, Osmanlıdan aldığı mirası kimse inkar etmiyor. Televizyonda gösterilen ve Osmanlı’nın bir kesitini anlatan Muhteşem Yüzyıl'ı herkes izledi, ben de severek izledim. Müthiş Osmanlıyı anlatıyor. 3 kıtaya hükmetmiş ve bu üç kıtayı 3 hilalle simgeleştirmiş. Hakikaten insanın ceddiyle övünmemesi mümkün değil. Geçmişte çok büyük işler yapan ve üç kıtaya hükmeden bu ihtişamlı devleti 1800 yıllara geldiğimizde göremiyoruz. Artık ihtişamlı Osmanlı bu yüzyılda ve sonrasında yok. 1500-1600'da efsane olan Osmanlı'dan eser yok!.. Bunun sebeplerinin başında devletin iyi yönetilmediği düşünülüyor.
Avrupa Devletlerinin Başarısı
Lale Devri’yle Batı’nın bizi geçtiği anlaşılıyor. Batı,1700 yıllarda askeri alanda ıslahatlara odaklanmış. Zayıf devletlerin güçlü ordusu olmaz; güçlü devletlerin güçlü ordusu olur. 1800 yıllarda Osmanlı, Batı gerçeği gördü. Batı Medeniyeti bir bütündür. Batı teknolojisini yaratan yine batı medeniyetidir. Batı gibi güçlü olmak için Batı gibi olmak, Batı gibi düşünmek gerekir. 19. yüzyılda Batıdaki güce zihniyet üstünlüğü denilmeye başlandı. Batıyı örnek alan Osmanlı din bilgisi öğreten medreselerin yanına dünyaya bakan mektepler açıyor, meslek okulları, tıp fakültesi ve askeri okullar gibi yeni eğitim ve öğretim okulları açıyor. Yüz yıl boyunca Osmanlı ayaklanmaları engellemeye çalışırken zaman kaybından dolayı sanayiden geri kalınmasından dolayı oluşan sorunları gidermeye çalışılıyor.
19. yüzyıl Osmanlı Devletinin iyice zayıfladığı, tek başına herhangi bir düşmanıyla mücadele edemeyeceği bir dönemdir.
Osmanlıyı Eğitimsizlik Bitirdi
1789 yılında Napolyon Mısır'ı işgal etti. Biz yani Osmanlılar Napolyon’u Mısır'dan çıkaramadık, İngilizlerden yardım aldık. Daha sonraki yıllarda anlaşmazlığa düştüğümüz İngiltere ve Fransa’ya karşı Rusya’dan destek aldık. İhtişamlı Osmanlı İmparatorluğundan nerelere geldiğimizi anlayın. Rusya’yla bugüne kadar 9 kadar savaş yapmışız, 7’sini kaybetmişiz. Düştüğümüz duruma bakın, bir düşmandan kurtulmak için başka bir düşmandan yardım istemişiz. Buna da denge politikası diyorlar. Bu durum, kendi başımıza ayakta duramadığımızın da bir göstergesidir. 19 yüzyılda çok toprak kaybettik; Irak'ı bizim sanıyorduk, Suriye'yi bizim sanıyorduk. Birinci Dünya Savaşı’nda 2 milyon 800 bin kişiyi askere almışız. O zamanki nüfusumuz 16 milyondur. Birinci Dünya Savaşı Osmanlı için büyük bir işgaldir. Montrö, Sevr derken avuç içi kadar toprak kaldı elimizde. Dünya Liderleri bir araya geldiğinde şark meselesini masaya yatırdılar. Tek dertleri Osmanlı'yı bölmek parçalamak, bölüşmektir. Rahmetli Demirel, şark meselesini son derece güzel ifade etmişti. Şark meselesi Osmanlı bölünsün parçalansın, mümkünse 30-40 devlet çıksın bir tanesi bile Türk devleti olmasın meselesidir, demiştir. Bu görüş direk olarak doğrudur. 7 düvel üzerimize çöktü, tek dertleri Türk Devleti kurulmasındı. Sırpların, Ermenilerin bağımsızlığını Batı desteklerken, İstiklal Savaşı ile elde edilen Türklerin bağımsızlığını kimse desteklememiştir. Batının arzusu, Türkleri Kızılırmak yayının arkasına itmektir. Amaçları Türkleri denizlerden uzak tutmaktır. İstedikleri, Osmanlı İmparatorluğu'nu Osmancık'a dönüştürmek…
Sonuçta, milli mücadeleyi kazandık ve yeni Türk Devleti'ni kurduk. Mustafa Kemal ve kadroları, bir daha ülkenin böyle bir felaket yaşamaması için ne yapmak gerekir sorusunu sordular kendilerine. Düne kadar vilayetimiz olan Yunanlılar, Polatlı'ya kadar gelip Anadolu'yu işgale kalkışmışlardır. Halk işgali gördü, geri kalmışlıkları gördü. Bu yüzden modernleşmek gerektiği düşünüldü.
Osmanlıyı Mustafa Kemal Yıkmadı ki
Osmanlı bizimdir. Ama cumhuriyet de bizimdir. Osmanlı'yı biz yıkmadık, bazıları Atatürk'ü Osmanlıyı yıkıp cumhuriyeti kuran adam diye bahsederek Osmanlı’nın yıkılışını acımasızca ona bağlıyorlar. Hayır, o, yıkılmış Osmanlı'dan sonra Cumhuriyet çatısı altında yeni bir devlet kuran adamdır. Cumhuriyetin ilanı ile de modernleşme sürecini başlatmıştır. 18. yüzyıldan önceki 15 yüzyılda eğitimin çok iyi olduğu bir dönem yaşanmış. Dünyanın her yerinden Osmanlı'ya eğitime geliyorlardı. O dönemde Osmanlı'da o kadar çok eğitim kurumu var ki her alanda güzel eğitim veriliyordu.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda Osmanlı'dan devralınan mirasta okuma yazma oranı yüzde 7. Okuma ve yazma oranının bu denli düşük olduğu bir ülkede geçmişi ve yaşananları yazılı bir belgeden öğrenmek çok zor. Çünkü okuma yazma oranının düşüklüğünden dolayı elimizde yazılı bir belge yok. Düşünün ki Çanakale'de 250 bine yakın insanı toprağa gömmüşüz. Bu insanların her birinin bir anısı elimizde olsa biz şimdi Çanakkale’yi çok daha iyi analiz edebilecektik ve her birinin bir anısı olsa 250 bin anı olurdu elimizde. Maalesef Çanakkale'deki anıları biz Anzaklardan öğrendik. Okuma Yazma bilseydik, 250 bin kişi ailelerine mektup yazardı. Elimizde mektup hiç yok gibi bir şey. Ancak zabitlerimizin(subaylarımızın) yazdıkları var ki onlarda çok az. Cumhuriyet kurulduğunda 10 bin kişide 2 kişi yüksek öğrenimliydi. Eğirdir ile bu rakamı karşılaştırırsak Eğirdir’in nüfusu şimdi 17500. O günün hesabı ile Eğirdir’de iki tane yüksek okul mezunu bulunacaktı. 1920 Meclisinde Vehbi Bey, Gayri Müslimlerin düzenli okulları, yüksekokulları olduğu halde, Müslüman olanlar, doğru dürüst bir okulu bile yok, diyor. Yine mecliste Tokat Milletvekili de ne kadar okul varsa Bursa'ya İstanbul'a yapmışsınız. Tokat'a bir bile yapılmamış, diyor. Cumhuriyet kurulduğunda ülkenin yüzde 80’i Müslüman yüzde 20’si gayri Müslüman. Böyle bir ülkede ekonominin yüzde 85'ini azınlıktaki yüzde 20 elinde tutuyor. Müslüman ile gayri Müslümanlar arasındaki dengesizliğe bakın!.. Osmanlı’nın 1917'sinde 43 eczacı var hiç biri Müslüman ve Türk değil. Yine o tarihte koskoca İzmir'de bir tane Müslüman eczacı yok. Yine o yıllarda Eğirdir demiryolu vardır ve batıya doğru akar. Bu yol Konya'yla birleştirmek amaçlanıyor. Eğirdir’deki bin yıllık sedir ağaçları demiryolları ile sömürgeci devletlere yaramıştır Neden Ruslara yenildik? Askeri taşıyacak ulaşım imkanları yok; Araç yok, yol yok… Demiryolu ağımız Doğu'ya doğru yok, Ulukışla'dan Erzurum'a kadar yürüyerek gidildiği için asker yorgun olduğu için savaşı kaybettik. Bütün ülkeden 1500 araç var 1000 araç sadece İstanbul'da var. Her şey dibe vurmuş, kaynaklarını kullanamayan eğitim sıfırlanmış, az sayıda var olan aydınları önce Birinci Dünya Savaşı’nda; sağ kalanları da Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda budamışlar.
İşte ülkenin yokları oynadığı bir zamandan, yokluk durumdan çıkarak Cumhuriyet kurulmuştur ve asıl başarı buradadır. Almanya’nın Birinci Dünya Savaşı’na girerken okuma yazma oranı yüzde 90'dır. Biz savaşa girerken okuma yazma oranımız yüzde 7’dir.
İstatistikler Her Şeyin Doğrusunu Söyler
1920’li yıllarda bütün Türkiye'de 3 bin öğretmen var. İşgale neden olan geri kalmışlıkla ülke zor durumda. Atatürk büyük zaferi kazandığında, düşmanı İzmir'de denize döktüğünde, “Bundan sonraki büyük savaş modernleşme savaşı olacaktır.” diyor. Cumhuriyet o zamana değin insanları kul olmaktan çıkarmış devletin vatandaşına, “vatandaş olma” bilincini kazandırmıştır. Çok önemli bir değişikliktir. Mustafa Kemal'in size ve bize kazandırdığı en büyük özellik, o kimliğini gururla ifade edebilme imkanıdır. Padişah kulluğundan, ümmet kulluğundan vatandaşlığa geçiş modernleşmenin de anahtarıdır. Bütün bunlardan en önemlisi Cumhuriyet, bütün dünyaya Türklük bilincini, Türklük kimliği tanıma ve ifade edebilme özelliği kazandırmıştır. “Ne Mutlu Türk’üm diyebilene!..” sözü, üzerinde durulması ve neden böyle bir sözün söylendiğinin düşünülmesi gerekir. Atatürk neden Osmanlı devleti dememiş yeni kurulan devlete? Atatürk neden yeni kurulan devlete Türkiye demiş? Bunları iyi analiz edersek o zaman Atatürk’ü iyi anlamış ve Türkiye’nin çağdaşlaşma yolundaki ivmesini kavramış oluruz.
Türklük En önemli Birleştirici Unsurdur
Türklüğümüzü gururla ifade edebiliyorsak, ekonomimizden gurur duyuyorsak, Atatürk'ün inkılapları sayesinde bugün buralardayız. Bakın tarihe, nice adamlar gelmiş geçmiş. Ama hemen hemen hiçbiri şu anda anılmıyor. Hepsi unutulmuş. Ancak dünya’da hala saygıyla, minnetle anılan tek lider varsa o da Mustafa Kemal'dir.
Bugünkü varlığımızı Mustafa Kemal’e borçlu olduğumuzu unutmayalım ve onun hakkında kim olumsuz bir şeyler söylerse karşısında duralım.
Atasına saygısı olmayanın kimseye saygısı olmaz ve geçmişini inkar edenlerin, bir zaman sonra, yerinde yeller eser.”
Teşekkür
Konuşmasını öğrencilerin dinleyebileceği dar zamana sıkıştırmaya çalışan Okutman Turgut Ermumcu sunumuna son verdi. Öğrencilerin ayakta alkışladığı sunucu Sayın Ermumcu gösterilen ilgiden dolayı Eğirdir Belediyesine, Prof. Dr. Turan Yazgan Anadolu Lisesi Müdürü Duran Kış Bey’e ve Eğirdir Belediyesi Kültür ve Basın Danışmanı İlhan Şimşek’e teşekkür etti.