Sare Öztürk: “Atatürk Çocukları Yetiştirdim”
1985 yılından 2015 yılına kadar (30) yıl öğretmenlik görevini yaparak emekli olan Zübeyde Sare Öztürk emekli olan öğretmenler adına bir konuşma yaptı.
Konuşmalarında öğrencilerine anne, abla, arkadaş olduğunu en önemlisi Atatürk çocukları, Atatürk gençleri yetiştirdiğini ifade eden Öztürk, şunları söyledi: “1985 yılında bir Köy okulunda istekle, sevgiyle başladığım mesleğime 30. Yılın sonunda nokta koydum.
Öğretmenlik bir ruh işidir. Bir aşktır öğretmenlik, sevgidir, fedakarlıktır. Mesleğimizin temelinde sevgi ve sabır yatar. Hele de ilkokul öğretmeni iseniz…
Mesleğimizin asıl amacı insan yetiştirme ile ilgili olup toplumların gelişip şekillenmesinde birinci derece rol oynarız. Her mesleğin mimarı öğretmendir. Çocuğun ilk eğitim yuvası ailedir. Ardından onu taçlandıran okul gelir. Çocuklarımız ellerimizde hamur gibi şekillenir, elmas gibi işlenir.
Her iş, her meslek kutsaldır, saygındır. Hangi işi yaparsak yapalım isteyerek, severek yapalım. Öğretmenlik böyle bir ihmali kaldıramaz…
Kimi işler vardır. Onları iş yerinde, ofiste, büroda, atölyede bırakabilirsiniz. Ama öğretmenlik mesleği asla öyle değildir. Sınıfta, okulda, evde, uykuda, rüyada bizi meşgul eder. “Ne yapmalıyım? Nasıl davranmalıyım? Nasıl davranırsam onu değiştirebilirim gibi…
Bizler öğretmeniz, insanız. Elbette sorunlarımız olabilir. Bu sıkıntılarımızı hiçbir zaman sınıfa taşımamalı, öğrencilerimize yansıtmamalı, her ne yaşarsak yaşayalım onları evimizde bırakıp çıkmalıyız.
Öğretmen öğrenmeye rehberlik edendir. Öğrencilerin akademik yönden beslenmesinin yanında soran, sorgulayan, araştıran, okuyan, öğrenmeyi seven, kendisini sürekli yenilemeyi ilke edinen, hayata çok yönlü bakan, hayallerine yürüme cesareti olan ve yol gösterici ise iz bırakır.
Öğretmen, sahip olduğu bilgi ve donanımı öğrencilerine aktarmanın, mesleğini icra etmenin yanı sıra, öğrencilerini kişiliği ile de etkilemektedir. Öğrenciler kısa zamanda öğretmenlerinin neye, nasıl tepki vereceğini, nasıl bir kişiliği olduğunu çözerler.
Mesleğimi icra ettiğim sürece öğrencilerimi, okullarımı çok sevdim. Her gün istekle, sevgiyle şefkatle gittim. Bu sevgiyi, bu enerjiyi öğrencilerime geçirdiğime inandım. Çünkü onlarda da bu isteği hep gördüm. Onlara anne-baba-arkadaş oldum. Sorunlarını dinledim, oyun oynadım, şarkı söyledim, adeta çocuklaştım. Onlar benim parçam oldu. Adeta bütünleştik. Onların büyümelerine tanık oldum. Onların bilgi becerilerini, yaratıcılıklarını keşfettim, duygularının farkına vardım. Atatürk çocukları yetiştirdim. Onlar bugün Atatürk gençleri oldular, anne-baba oldular. Farklı makam, mevkii, çeşitli işlerde bulunuyorlar. Her şeyden önemlisi iyi birer insan oldular. Bugün pek çoğu ile görüşüyorum, aranıyorum. Onlarla ilgili olumlu duyumlar, başarılar beni hep gururlandırdı, onurlandırdı.
Atamızın özdeyişinde de belirtildiği gibi;
“Öğretmenler! Cumhuriyet fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister. Yeni nesli bu nitelik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir…”
Sorumluluğumuzun idraki içindeyiz. Işığımız Cumhuriyet, yolumuz Atatürk ilke ve inkılaplarıdır.
Sözlerime burada son verirken; vatanımızın kurtarıcısı ve modern eğitim sistemimizin kurucusu Başöğretmen Atatürk’ün manevi huzurunda saygı ile eğiliyor, bütün öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü yürekten kutluyorum…”