VİRİ VİRİVİRİ!
Ağustos Böceği; cırcır ederek, eğlenerek günlerini geçiriyormuş. Karınca ise olanca gücüyle kışa hazırlanıyormuş. Ağustos böceği tepeden bakarak, karıncanın haline acırmış. Kış gelip çatınca, ağustos böceğinin aklı başına gelmiş!
Bu öykü; çalışmanın erdem olduğu; Eğirdir Gölünün batı taraflarında (M.Ö. 8. YY Etrüsk bölgesi, Eiboia’da) yaşayanHeseidos’un ‘ergon’ olarak aktardığı zamanlarda geçer. Bir ürünün toprakta yetiştirilip olgun yani ergin hale geldiği süreci anlatır. Aşağıdaki öyküyü anlatan da yine Eğirdir Gölünün batısında (Trakya’da) M.Ö. 7. Yy. da yaşayan Aesopus (Ezop)’tur.
Leylek (Leleg), bir gün tilki ile dost olur. Gel zaman, git zaman bir yemek sofrasında beraber olurlar. Leleğin yaptığı tarhana çorbasını, tilki paylaştırmak ister. Leyleğin çorbasını düz bir kaba, kendisininkini çukur bir kaba koyar! Adil görünen bölüşüm sonucunda, leylek sofradan aç kalkar! Kurt ile kuzu, karga ile tilki öyküleri hep Ezop’tan.
Halbuki bunları, La Fontaine öyküleri olarak biliriz. Bütün dünya böyle tanır, Ezop ise öksüz kalır. Ezop’un yaşayıp, yaşamadığı bile bilinmez!
Tilkilik bu ya, viriviriviri! Kaç gızım kaç!