NİS’Lİ DİMİTRİ
Eğirdir’de, halk arasında bir hikayeye konu olur Nis’li Dimitri. Likya (Trmmili) Bölgesinden Eğirdir Nis’li (Yeşilada’lı) Dimitri Musa’ya inanır. Musa dininin yozlaşmasıyla birlikte İsa’ya inanmaya başlar. Gel zaman git zaman Dimitri’nin İsa inancı da zayıflar. Müslüman olmaya karar verir fakat Şehadet getiremeden vefat eder. Annesi de tabutu başında; ‘Ah oğlum, vah oğlum ne Musa’ya ne de İsa’ya yarandın; ortada kaldın’ diyerek ağlamaya başlar.
Öbür dünya (ahiret) inancı Adem’den beri var. İlk insan ademi kastetmiyorum. Kutsal kitaplarda yer alan Adem’den bahsediyorum. Akıllı insanın var oluşundan itibaren öbür dünya inancı ve irade yerleşmiştir. Yazılarımda; Türkçe’nin, Sibirya’dan Anadolu’ya yolculuğunu anlatmıştım. Yaklaşık 14-12 bin yıl önce başlayan bir yolculuk. Aynı irade, din inancını da Anadolu’ya taşır.
Öbür dünya inancının, adaletin, iyiliğin, güzelliğin yolculuğu ve yayılımı zorludur. İnsanı merkez alan bir yaklaşımdır. İnsanlığın doğrulukta, adalette, iyilikte buluşması çok kolay olmamaktadır. Hazar Denizi, Aral Gölü civarında olduğu düşünülen Nuh tufanından sonra bile insanlar, doğruyu kolayca bulamadı. Kengerlerin (ya da Sümerlerin) yaklaşık 5500 yıl önce din ağırlıklı yönetimlerinde ve medeniyetlerinde de insanlar, öteki dünyayı kavrayamadılar. Gılgamış’ın ölümsüzlük arayışını hatırlayınız. Nihayetinde Sümer’den ayrılan Hz. İbrahim’in, Anadolu’dan başlayarak bir yaratan ve öteki dünyayı anlatan yolculuğu kolay olmadı. Hz. İbrahim’in devamında Hz. Musa zamanında ilk reform yapıldı. Bu reformdan sonra, doğru yoldan çıkan insanlık için ikinci reforma Anadolu’da ihtiyaç duyuldu. Son reformu biliyoruz. Kuran-ı Kerim’ de Allah kelamı ile bunun nasıl olduğu anlatılır.
İkinci din reformu öncesi Anadolu’daki durumu ve Eğirdir’i merkez alarak anlatalım. Kuman anayı biliyoruz. Sibirya’da yol gösterendir. Tanrı’ya yakın olmak için kutsal saydıkları yüksekçe dağlara çıktıklarını ve yakarışlarını yeterince bildiğimizi sanıyorum. Kuman’dan türeyen Kamların geleceği görmeye ve Tanrı’yı anlama çabaları hepimizin malumudur. Aslında kamları, şaman olarak biliyoruz. Onlar, büyücü gibi gösterilmeye çalışıldığı da gerçektir! Aslında öbür dünya inancının yansımalarını tümülüslerde de görmek mümkündür. Ölen insanların mezar odalarında öbür dünya için dirilecekleri inancı ile ilgili bir çok ritüel günümüzde de mevcuttur. Sibirya Baykal Gölü civarından başlayan Moğolistan ile Turan’dan devam eden Hazar üzerinden İran ve Anadolu’ya uzanan bu dini ritüeller değişik şekillerde yapılmıştır. Kengerlerin (ya da Sümerlerin) ayrıca Elamların zigguratlarını biliyoruz. Elamların da öbür dünya inançları bilinmektedir. Kuman ana yolculuğu, Anadolu’da Hatti’ye sonra Çatalhöyük ve Eğirdir Gölü çevresinde Likya’ya ve Karya’ya kadar devam etti. Çatalhöyük’teki kutsal anayı hatırlayalım. Likya’da ise ; ‘kimlerdensiniz diye sorulursa’ ananın adının söylendiği bilinmektedir. Likya’daki ‘mater’ adlandırması, Karya ve Misya (Frigya)’da ‘kibele’ olarak karşımıza çıkar. Eğirdir ve Hoyran göllerini birleştiren boğaz, kutsal boğaz diye anılır. Barla bölgesinin ilk olarak ‘Makedonya’ adlandırması ve kadın savaşçı Amazonları da söylemek gerekir. Eğirdir; Laodikya yani Lidya bölgesidir. Lidya (Lydia)’nın eski adı Maionia’dır der Herodot. Zaten bu bölgenin adı küçük Ana-dolu’dur.
Eğirdir’de kadının yerini anlatmaktan geçemeyiz. Bu bölgede kadınlar baş tacıdır. Çıtlık yazlası, Hıdırellez Sekibağ’ı, Karıbağları, Kadınlar Pınarpazarı etkinlikleri kadınlar içindir. Dünyanın ilk kız kilisesi Eğirdir Yeşilada’dadır. Efes (Lykia – Karya) prokonsül yönetiminin esas merkezi Eğirdir (Laodikya)’dır.
Kral yolu; Likya (Lykaonia)’dan başlar, Assuva, Manarga, Yalvaç altından Kötürnek ve Kutsal Boğaz’dan geçerek Uluborlu’ya ulaşır. Bu yol Anadolu’yu baştan başa katederek İran (Huzistan) Elam şehri Susa’da sona Erer. Likya, Karya, Misya ve Lidya (Etrüsk bölgesinde) Zeus’u yani öbür dünya inancını biliyoruz. Sümer (Kenger) ve Elam’da ki öbür dünya inancını anlatmıştık. Bu kral yolu; Turan’dan Anadolu’ya ve İran’a varan öbür dünya yoludur. Makedonyalı İskender’de bu yoldan öbür dünyaya gitmiştir! Daha sonra gelen Romalıların; köleci, ayrımcı ve sınıf farkına dayalı uygulamaları yeni bir din reformunu, ihtiyaç haline getirdiği bilinir. Makedonyalı Meryem (Efes) ve İncil’le devam eden ikinci din reformu. Roma’nın parçalanması ve Anadolu’da Doğu Roma Ortodoks teoloji inancı yerleşir, ana mübarektir. Kumanların ve dolayısıyla Gagavuz (Gök Oğuz)’ların bu inancı benimsemeleri şaşırtıcı değildir.
Daha sonraları İncil’deki tahrifatlar ile değişik adlandırmalar ve teoloji anlayışının esas anlamından uzaklaşması ile yeni bir din reformu ihtiyacı doğduğu da görülmektedir. Son din reformunun; Gök Taşının (Hacer ül esved’in) bulunduğu ve Huza kabilesi tarafından korunan Kabe’nin (Allah’ın evi) bulunduğu topraklarda yapıldığını biliyoruz.
Acaba, Nis’li Dimitri’nin ruhu huzur içinde midir? Umarım; insanı merkez alan iyiyi, doğruyu, güzeli gösteren ve adaleti yerleştiren anlayış dünyayı kuşatır!