BÜTÜN DİLLERİN ANASI TÜRKÇE
- 5.Bölüm
TÜRKÇE gibi dillerde (model -1) yukarıdan aşağı bağlantıları içerir ve ÖZELLİKLE ÇOCUKLARDA; OKUMA BECERİSİNİ DAHA OLUMLU YÖNDE GELİŞTİRİR.
Bu da SLF-3 yapısal sinir ağının kullanılmasıyla mümkündür. Daha hızlı iletişime izin verir. Ayrıca bu modelde dinlenme ağının (DMN’nin) işlevselliği ve düşünmeye katkısı önemlidir. Dinlenme ağı (DMN); olaysal ve anlamsal bellek, araştırma ve zihin teorisi gibi daha yüksek bilişsel işlevlerle ilişkili ve sağlam düşünmeyi sağlayan bir ağ olur. Dinlenme süreleri sırasında dinlenme ağının bölgeleri işlevsel ve etkili bir şekilde birbirine bağlanır. Anlamsal çözümlemenin de (AG’nin de) anlamanın ve kavramanın itici bir rol alması sağlanır (Sharaev ve ark. 2016). Buna karşılık; dinlenme durumunda, içsel düşünceleri bastırmak ve hedefe yönelik davranışı yönlendirmek için çeldiren görevler (görev negatif ağ), devre dışı bırakılır. Bununla birlikte; bu ‘deaktivasyon’, örneğin; yazılı sözcüklerin anlamsal işlemesi sırasında azalır. Bu da dinlenme ağının algısal veya sessel (fonolojik) uyaran özelliklerinden ziyade anlamsal uyaran özelliklerini temsil etmede rol oynadığını gösterir. Buna göre dinlenme ağının beyin bölgeleri bir dilin ses (fonolojisi) ve yazımından bağımsız olarak anlamsız sözcüklere kıyasla anlamlı sözcükleri işlerken daha güçlü bir şekilde meşgul olur (Lin ve ark. 2016). Dinlenme ağı, anlam bilimin yanı sıra anı (epizodik) belleğin oluşumunda da rol oynar (Baldassono ve ark. 2017). Olaysal bellek, bir olayın anlamsal zenginliğiyle güçlendirilir ve dolayısıyla anlamsal bellekle iç içe geçer (Renault ve diğerleri, 2019). Genel olarak burada tanımlanan kavrama ağı, duyusal içeriklerden bağımsız olarak, oldukça soyut özellikleri işlemek için gerekli anlamsal hafıza fonksiyonlarını barındıran bir beyin ağı olan dinlenme ağı ile büyük ölçüde örtüşmektedir. ‘Fonolojik’ çalışma belleği ile anlamsal sistem (fonolojik sözcük aracılığı ile erişildiği şekliyle) arasında çift yönlü ara yüz görevi gören anlamsal çözümlemenin (AG’nin) farklı bir yönü ortaya çıkmaktadır. Bu özellikle Türkçe için çift kavramaya işarettir. İlginç bir şekilde anlamsal çözümleme biriminin devreye girmesiyle (AG aktivasyonu ile) yeni edinilen bir dilin okuma hızı arasında bir bağıntı bulunmuştur. Bu da gelişmiş sessel (fonolojik) temsillerin sözcüksel olmayan (model-1’de) dillerde kod çözme sırasında kelimeyi tanımayı kolaylaştırdığı görülmüştür. Bu da Türkçe gibi dillerin çağrışım özelliğini gösterir. Ayrıca Türkçe’nin düşüncede de sağlam yapısını gösterir, aynı zamanda önemli kılar (Google’daki yöntem). Diğer dillerdeki (Ortagrafik) deneyim; zamanla bu çözümlemeye kayar ve fonolojiyi kullanarak sözcük yazımının anlamsal temsiller üzerinden doğrudan eşlenmesine olanak tanır. Dil kod çözümleme (AG), dil modelinin bir parçasıdır. Dikkat, bilişsel kontrol ve hata izleme gibi işlevler (yukarıdan aşağı) dil çözümlemede önemlidir. TÜRKÇE HARİCİNDEKİ DİĞER DİLLERDE ÇİFT ÇÖZÜMLEME EKSİK KALIR.
Sonuç olarak; dile dayalı kavramsallaştırma (özellikle MATEMATİKSEL OLMAYAN DİLLERDE) ön beyin ile hedef alanlar arasında nispeten az örtüşme vardır yani bağlam etkisi yoktur. Kavramsallaştırma, ön beyin ile anlamsal çözümleme arasındaki düşünüş şeklinden ortaya çıkar. TÜRKÇE GİBİ HEM YAPISAL HEM DE İŞLEVSEL YOLAĞI KULLANAN DİLLERDE HIZLI ANLAMA GERÇEKLEŞİR. İşlevsel yolak odaklı diller ise hızlı anlamadan yoksun kalır.
BEYİN YAPILARIYLA TUTARLI OLAN TÜRKÇE, ANA DİLDİR YANİ BÜTÜN DİLLERİN ANASIDIR.
-SON-