GÖNÜL BAĞI
Ali Taş
Eğirdir’i bilirsiniz; bir tarafı dağ, bir tarafı göl. Şehir, göle yarımada gibi uzanan yamaca kuruludur. Şehrin bir tarafından diğer tarafına geçmek için, eskiden yani atmış yıl önceye kadar yamacı kesen manzaralı bir yol kullanılmaktadır. Ardıçlar içerisindeki bu yol, zamana ve teknolojiye yenik düşer. Halk çare arar, yabancı bir uzmana danışırlar ve uzman der ki; ‘ya bir yol bulun ya da yeni bir yol yapın’. Düşünürler, mevcut yolu genişletmek zor gelir. Uzmana yeniden başvururlar, biz bir yol bulamadık. Uzman şaşırır ve sorar, eskiden nasıl yapardınız? Derler ki; ‘eşeği, davarı salarız, onların geçtiği yerden yol yaparız’. Uzman; ‘bu kadar rastgele ve plansız olur mu? Yolu, göl kenarından yapın’ diye öğüt verir. Böylece şehri var eden anlamı idrak etmeden; yol, göl kenarından geçirilir.
Bu yolu öneren uzman ise araştırma sonucunda görür ki; halkın söylediği doğrudur. Gerçekten de en doğal ve en güvenilir seçeneklerden birisidir. Zira hayvanların içgüdüsünün yanılmaz olduğunu öğrenir. Biz ise geriye dönüp baktığımızda; çevre, göl, tarih ve anıları arıyoruz. Anlamla birlikte bu güzellikler de yok artık! Gönül bağımız kopmak üzere; yeni bir yol arıyoruz! Dışarıya mı baksak yoksa öze mi dönsek? İşte bu kitap, bu zihin sorununa yani bir şeyi, bağlamından ve anlamından koparma durumuna çare aramaktadır.
İngiliz tarihçi Arnold Joseph Toynbee’ nin sözü aklıma geldi; ‘Bir insan topluluğunun ayırt edici özelliğinin etnik kökeni, bulunduğu coğrafya yahut bir takım maddi avantajları değil, krizlere karşı cevap verme kabiliyeti olduğunu söyler’.
Yunus Emre ile devam edelim;
‘İlim ilim bilmektir / İlim kendini bilmektir / Sen kendini bilmezsin / Ya nice okumaktır’.
Beyin dikkat ağları; bir amaca yönelmek için gereklidir. Üst düzey stratejik amaç için ise olağanüstü bilinç olmalıdır. Olağanüstü bilincin varlığı; asgari içsel dikkati ve benliği gerektirir. Özgür irade; olağanüstü bilince giden yolu açar. İçsel dikkat; niyeti, dışsal dikkat; bilgi toplamayı ifade eder. İçsel dikkat; yukarıdan aşağı yapılanmadır ve bağlamdır, dışsal dikkat; yani seçici dikkattir aşağıdan yukarı yeni yapı oluşturmaya çalışmaktır.
Söz; duygudan çıkar, akılda dize gelir
Akılda dize gelen sözler, dizile dizile manayı verir
Manayı veren diziler, düzüle düzüle ağızdan dökülüverir.
Türkçe düşünelim; çünkü Türkçe, beyin sinirsel ağlarını oluşturmada en uygun dildir. Türkçe’nin köke eklemeli dil yapısı, kökten birçok anlamlandırmaya geçişe imkan vermektedir. Zamandan tasarruf ve anlamlandırmada kolaylık sağlar. Türk dili; ağaç tipi yapılanmaya, kök dil olması nedeniyle uygundur. Aynı zamanda kavram oluşturmada, kümeler oluşturmada yatkınlığı vardır. Bilindiği üzere beyin; hem tasarrufu sever, hem de ağaç ve küme yapıları üzerine kuruludur. Bu sayede bağlama bağlı bağlantılar kolay kurulur ve anılardan anlama ulaşmak kolaylaşır. Sonuçta, Türkçe düşünüş şekli, bizim sorunlara çözüm bulmamızı kolaylaştırır.
Not: Kitapları, Arçelik Bayi’sinden temin edebilirsiniz.