ATATÜRK VE ÇAĞDAŞ TÜRK KADINI 

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,ATATÜRK VE ÇAĞDAŞ TÜRK KADINI 
Haberin Tarihi: 28.10.2023 10:12:43 - Okunma Sayısı:1759 defa okundu.

Muhsin Durucan yazdı…

ATATÜRK VE ÇAĞDAŞ TÜRK KADINI 

 

Muhsin Durucan

 

           “Mümkün müdür ki bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer yarısı semalara yükselsin? Şüphe yok ki ilerleme adımları, dediğim gibi iki cins tarafından beraber arkadaşça atılmalı ve ilerleme ve yenilik alanında birlikte yol alınmalıdır.”

K. Atatürk

*** 

         Kız çocukları ya da kadınlar konusunda, en uygar toplumlarda bile çağlar boyu alışagelmiş önyargılar vardır. Örneğin yeni doğan kız çocuğu “dayanıksız, güçsüz, ince yapılıdır.” diye düşünülür; oysa “erkek çocuğu güçlüdür, sağlamdır ve geleceğin simgesidir.” Kadınlar konusunda da asılsız çok şey düşünülmüş ve bu düşünceler zaman zaman gerçekmiş gibi dile getirilmiştir.

         Oysaki kadın anadır, bacıdır, eştir. Tek anlamda kutsaldır, gereklidir, vazgeçilmez bir varlıktır. Bu bakımdan kadının toplumdaki durumunu, kişilerin özgürlüklerinin tek simgesi olan kişiliğe saygı esasına göre belirlemek gerekir. Onun yaşam koşullarının, düşünsel ve kültürel düzeyinin yükseltilmesi zorunludur. Bir ulusun uygarlıktaki yeri, kadına verdiği değer ve tanıdığı haklarla belirlenmelidir. Toplum ne kadar ilkelse kadınını o ölçüde küçümser ve ona gerekli değeri veremez. Afrika kıtasında güvensizlik, erkeğin çıkarcılığı gibi nedenlerle son derece korkunç ve ilkel bir töre olan kız çocuklarının sünnet edilme olayı ve bu olayın neden olduğu sakatlık ve ölümlerin günümüzde bile varoluşunun bilinmesi, yazılarak dile getirilmesi, ürkütücü olduğu kadar üzücüdür de! Bu gözlemlerin aksine kadının yasalarla hak ve özgürlüğüne sahip olduğu ülkeler uygar ve gelişmiş ülkelerdir.

       Türk kadınları varlıklarını, kadının her bakımdan toplumun temeli olduğunu sık sık dile getiren, Büyük Atalarına borçludur. Ayrıca Türk kadınları şanslıdır; Çünkü Cumhuriyetimiz Atatürk gibi çağdaş düşünce ve çağdaş eylemi kişiliğinde birleştirmiş bir önder tarafından kurulmuş ve yönlendirilmiştir.

        Atatürklün 1923 yılında söylediği şu sözler Türk kadınının, Türk milletinin kalkınmasındaki değerini bütün açıklığıyla vurgulamaktadır: “Milletimiz kuvvetli bir millet olmaya azmetmiştir. Bugünün gereklerinden biri de kadınlarımızın her hususta yükselmelerini temindir. Bu sebeple kadınlarımız da âlim ve teknik bilgi sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün eğitim kademelerinden geçeceklerdir. Sonra kadınlar toplum hayatında erkeklerle beraber yürüyerek birbirinin yardımcısı ve koruyucusu olacaklardır.”

        Görülüyor ki; Atatürk ve onun gibi düşünen aydınlar, kadının erkekle birlikte öğrenim yapması, sosyal, kültürel ve ekonomik yaşamda onlarla yan yana görev alması ve her iki cinsin birbirine güvenle destek ve yardımcı olması görüşünü, yıllarca önce benimsemiş ve savunmuşlardır. Bu konuda Atatürk zaman zaman ulusuna seslenmiş, onları uyarmıştır: “Mümkün müdür ki bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer yarısı semalara yükselsin?

        Türk kadını, Kurtuluş Savaşında ve Cumhuriyetin kuruluşunda erkeği ile beraber gösterdiği büyük çabanın karşılığı olarak bazı hakları hak etmiştir. Büyük Atatürk, Osmanlı devrinde kafes ardında yaşamaya mahkûm edilmiş Türk kadınına 4 Ekim 1926’da Türk Medenî Kanunu ile siyasal ve ekonomik alanda erkeği ile eş haklar vermiştir. 5 Aralık 1934 tarihinde Anayasada yapılan değişiklikle kadına milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Bu haklar, Türk kadını için vazgeçilmez haklardır. Türk kadını ülkesinin yönetiminde erkeği kadar söz sahibi olmalıdır; bu onun doğal hakkıdır. Unutulmamalıdır ki; dünya kamuoyu, Türk kadınının haklarına ilişkin bu durumu Türk devriminin en belirgin özelliği olarak kabul etmiştir.

        Aslında Atatürk ile gerçekleşen devrimlerimizin biri değil hepsi doğrudan ve dolaylı olarak Türk kadınına haklar sağlamıştır. Tevhid-i Tedrisat (Öğretimdin Birleştirilmesi) Yasası ile kız çocuklarımız erkek çocuklarımızla birlikte öğretim ve eğitime başlamıştır. Harf devrimi ile okuma yazmanın kolaylaşması, kılık kıyafet devrimi ile kadının peçeyi ve çarşafı atması, gibi olaylar Türk kadınını ezik ve eşitsiz durumdan kurtarmış, erkeğin yanında onurlu, güvenli, bilgili ve sosyal bir varlık olarak yaşamına yön vermesini sağlamıştır.

        Günümüzde eğitimin hemen her dalı Türk kadını için açıktır. Bilimsel gücünü kanıtlayan kadınlarımız azımsanmamalıdır. Kadın, siyaset alanında az sayıda da olsa söz sahibidir, etkindir. Kadın teknik alanda olduğu kadar sanayi ve ticaret alanında da aktif ve başarılıdır; kamu ve özel kuruluşlarımızda erkek kadar başarılı olduğu görülmektedir.

İnce ve duygulu özelliği Türk kadınlarını sanat dünyasında değişik dallarda uluslararası üne kavuşturmuştur. Kalemini ve fırçasını ustalıkla kullananlarımızın, müzikle yoğrulmuş yaşamlarıyla gururlandıklarımızın, çamura, mermere yaşam verenlerimizin, sahne ile bütünleşenlerimizin ünleri artık ülke dışına yayılmıştır. Sosyal hizmet alanında kadın uluslararası düzeyde oluşturduğu dernekler ile gönüllü çalışmalarını gerçek mesleği ile birlikte ve zorlanmadan yürütebilmektedir.

        Dünya tarihinde 1849 yılında diploma alan ilk kadın hekim Elizabeth Blacwel’dir ve ancak on yıl sonra göreve başlayabilmiştir. Türk kadını Cumhuriyetten önce de hekimlik mesleğini istemiş; ancak bu isteği geri çevrilmiştir. 1922 yılında Besim Ömer Paşa’nın çabası ile yedi kız öğrenci Haydarpaşa Tıp Fakültesine kabul edilmiştir. Cumhuriyet yönetimi sayesindedir ki 1928 yılında altı kadın hekimimizin göreve başladığını görüyoruz.

        Türk kadınının batıdan 60-70 yıl sonra tıp alanına girmesine rağmen, ülkemizde kadın hekimlerimiz, sayıca batı ülkelerinden çok öndedir. Bilgi ve beceri yönünden de değerleri büyüktür. Hukuk, siyasal bilgiler, mühendislik, öğretmenlik ve diğer meslek dallarında da kadınlarımızın başarıları göz kamaştırıcıdır. Bu durum hiç şüphesiz ulusumuz için mutluluk ve onur vericidir. Kadınlarımız, Atatürk’ün kendilerine yasalarla verdiği hak ve hürriyetin değerini bilmektedir. Bu sebepledir ki Atacına bağlılığını sürdürmektedir.

        Prof. Dr. Yıldız Tümerdem Kimdir?

       Okuduğunuz Atatürk ve Çağdaş Türk Kadını, metnini yayıma hazırlayan… Araştırmacı yazar… Güçlü kalem… Şair… Çağdaş Türk Kadını…

        Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Türk Kalp Vakfı Yönetiminde, Üniversitelerde, v.b. kuruluşlarda görev yapmış olan kaliteli bir beyin…

        Gürsel Tümerdem ile evli. Prof. Dr. Burçak Tümerdem Uluğ (Üsk. Üniv.), Uzm. Dr. Burcu Çalık Tümerdem  (Marmara Üni.) adlı iki kızları var. Torun Birsu Çalık (Acıbadem Üni. Öğrenci)…

         Prof. Dr. Yıldız Tümerdem

        Kaynak: ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ,

        Sayı 7, Cilt: III, Kasım 1986

*

Bu Haberi Paylaş



  • Rumuz
    (Rumuz)
    8.11.2023 12:14:42
    Harikasınız...çok değerli ve güzel bir yazı. Gönülden kutluyorum.
Yorum Yap