GÖNÜL BAĞI
İçinde yaşadığımız evren giderek genişliyor, bu evrende milyarlarca galaksi var. Bu galaksilerden biri de içinde bulunduğumuz Samanyolu galaksisi. Samanyolu galaksisinde ki milyarlarca yıldızlardan biri de Güneş kümesi yani Güneş sistemi. Yine içinde yer aldığımız Güneş sisteminin etrafındaki milyarlarca uydudan biri de dünyamız. Biz bu dünyada yaşıyoruz. Bu dünyada da kendimizi dev aynasında görüyor gibiyiz. Kendimizi bir varlık olarak çok önemsiyoruz ama bu evrende bir toz zerresi kadar önemimiz yok aslında. Yalnız bu dünyaya, bu evrene atomlar ve atom altı düzeyde bağlıyız. Doğduğumuzda bir kanca atıyoruz dünyaya ve evrene. Aynı zamanda beynimizde, çevremizle ilgili bağlantılar artıyor. Dünyayı anlamaya çalışıyor onu yorumlayacak beyin sinirsel ağlarını kuruyoruz. Yakın çevremizin desteğiyle örüyoruz sinirsel ağlarımızı ve bize destek verenlere de gönül bağlarımızı kuruyoruz. Gönül bağı ne kadar kuvvetli olursa, o kadar güçle ayaklar üzerinde duruyor, irademizi kullanıyor ve hayata atılıyoruz.
Yaklaşık 35 yıldır çeşitli dergi ve gazetelerde yazıyorum. Akın Gazetesinde yayınlanan ilk yazım 21.6.1991 tarihinde, İstanbul’ dan gönderilerek yayınlandı. ‘Yazmak’ başlığını taşıyan köşe yazısı aşağıdaki gibidir.
‘Yazmak; düşüncelerin, birikimlerin, tecrübelerin, düşüncelerin, görüşlerin somut ifadesidir. İnsan hayat çizgisiyle, öğrendikleriyle, gördükleriyle, tecrübeleriyle, düşünceleriyle ve sezgileriyle ilerler. Bir sürü olaylarla karşılaşır. Özeleştiri yapar, ‘keşke yapmasaydım da diğer yolu tercih etseydim’ diyerek ders alır, tecrübe kazanır. Tecrübelerle ve birikimlerle gelecekte karşılaşacağı problemlerini daha kolay çözebilir. Tecrübeleriyle ve birikimleriyle bir olay durumunda karar veremediğinde başkalarının fikirlerine ve tecrübelerine kulak verir. Çok güzel özdeyişimiz vardır, ‘yaşlılar yapabilseydi, gençler bilebilseydi’.
Hepimiz düşündüklerimizi söyler, olayları, ilişkileri, eksiklikleri, iyilikleri, kötülükleri tartar fikrimizi söyleriz. Ama çoğu vakaları, yapılanları derinliğine incelediğimiz zaman düşüncelerimizi tam ifade edemediğimizi görürüz, aradan zaman geçer aslında meselenin aslı bu değilmiş deriz. Çabucak söyleniveren fikirler çoğu zaman yanlış olabilmektedir. Aynı fikri, sözü yazıya dökmeye çalıştığımız zaman zorlanıyoruz. Zorlandığımız gibi yanlış yazmamak için tekrar irdelemek zorunda kalıyoruz. ‘Dilin kemiği yoktur’ özdeyişimiz bundan çıksa gerek. Kısacası yazmak düşüncelerin fikirlerin belgesidir diyoruz.
Zaman zaman konuşuyoruz, sohbet ediyoruz. Eğirdir’imizi daha da güzelleştirmek için sözle öneriler getiriyoruz. Sorunlar hakkında çareler buluyoruz. Belirli bir kültür birikimi olan ilçemizde insanlarımız iyiyi arasın, pozitif eleştiri yapsın, katılımcı olsun, gençlerimiz iyi yerde okusun, memleketine faydalı olsun istiyoruz.
Hep dile getirdiğimiz; dünün gençleri bugünün büyüklerinin, elinden geleni yaptığını inandığımız bir konuyu Akın Gazetesi’ nin de desteğiyle, teşvikiyle gördüklerimizi, düşündüklerimizi, yaşadıklarımızı, iyisiyle, kötüsüyle aktarmak istiyoruz. İstiyoruz ama isteyen herkes düşüncesini söylesin, bildiklerini yazsın istiyoruz. Yanlış yapmamaya gayret edeceğimiz konularda, eğer varsa eksikliklerimiz, noksanlarımız onları da anlatalım, yazalım istiyoruz. Yollardan en uzunu olarak bildiğimiz ‘yanlış yapa yapa doğruyu bulacağız’ felsefesinde olduğu gibi doğruyu hep birlikte bulacağımıza inanıyoruz. Ama kaba tabirle ‘olsa olsa’ metoduna başvurmayacağız. Her konuda yazacağız. Yazacağız ki değerli düşüncelerin, tecrübelerin çok olduğuna inandığımız küçüklerimiz, gençlerimiz, arkadaşlarımız, büyüklerimiz bize ışık tutsun.’
Bunca senedir yazmamın nedeni Eğirdir’ e olan gönül bağımdır. Sadece yazmak da değildir gönül bağı. Aynı zamanda gönül bağı, varoluşun temelidir. Saygılarımla.