DEPREM VE DEPREM SONRASI
Yurdumuz dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmakta olup; şimdiye kadar birçok yıkıcı depremler olduğu gibi, gelecekte de olması beklenmektedir.
Ülke olarak şu ana kadar onca can ve mal kayıplarının olmasına rağmen, pek de ders almış gibi gözükmüyoruz.
Bilim adamları tarafından defalarca uyarılmamıza rağmen, devlet büyüklerimizce “İmar Barışı” adı altında 1948 yılında başlayıp belirli aralıklarla devam eden; Cumhuriyet tarihimizde bugüne kadar 20’den fazla ve en son 2018 yılında kapsamı biraz daha genişletilerek yasal düzenlemeler yapıldığı görülmektedir.
Ülkemizin deprem bölgesinde olmasına rağmen, “imar barışı” adı altında yapılan düzenlemelerin tek amacı insan hayatını hiçe sayarak oy avcılığı yapmak değil midir?
Ülkemizde onlarca deprem, sel felaketi, toprak kayması vb. doğal afetler yaşanmasına rağmen; her afetten sonra “şöyle mi olsaydı! Böyle mi olsaydı!” denildikten sonra yeni yasal düzenlemeler sözde hemen ele alınır.
Sonra mı ne olur! Sen sağ ben selamet misali yine eski düzen devam eder.
En son asrın felaketi olarak sayfalarda yer alacak olan 6 Şubat 2023 tarihindeki deprem tüm ülkemizi yasa boğdu.
Bu deprem sonrasında da zarar gören yapıların sorumluların cezalandırılması anlamında 100 den fazla müteahhit göz altına alındı.
Fakat vatandaş olarak soruyoruz:
Yapıların tek sorumlusu müteahhitler mi?
Tabiiki yapılan binanın bir numaralı sorumlusu müteahhit.
Ama inşaatta sorumlu olan, proje ve yapı denetimcileri, inşaat-makine-elektrik mühendisleri, inşaatla ilgili yerel yönetim görevlileri, o inşaatın yapılmasında büyük rol oynayan; halkımızın tabiri ile çavuşlar, ustabaşları… Ya bunlar ne olacak?
“Müteahhit emir verdi diye yapılan binalar uygunsuz olsa da biz yapmak durumundayız” mı denilecek?
Müteahhitlerin tutuklanması Doktor Senaları, Hâkim Şeyda–Bayram çiftini, Öğretmen Merve’yi ve hayatlarının baharında vefat eden daha binlerce insanımızı geri getirip acılarımızı dindirebilecek mi?
21.02.2023