YILIN RÖPORTAJI
DÜN VE BUGÜN EĞİRDİR KEMİK HASTALIKLARI HASTANEMİZ
TARHAN SORDU PROF. DR. ÜNAL KUZGUN YANITLADI…
Prof. Dr. Ünal KUZGUN’un Özgeçmişi
1946’da Afyonda doğdu. Babasının memuriyeti nedeniyle yaşantısı 4 yaşına kadar Afyon'da daha sonra İstanbul'da geçti. Eğirdir ile çocukluğundan beri irtibatta. İlk orta ve Liseyi İstanbul'da okuyup 1963’de girdiği İstanbul Tıp fakültesinden 1969 da mezun oldu. 2 yıl Mardin'de pratisyen hekim olarak çalıştıktan sonra Ortopedi ve Travmatoloji ihtisasına başlayıp l975’de uzman oldu. İstanbul Tıp Fakültesi Ortopedi kliniğinde devam eden akademik çalışmalarının sonucu 1980’de Doçent oldu. 1982’de üniversiteden ayrılarak Sağlık Bakanlığı Şişli Etfal Hastanesi Ortopedi Kliniği Şefliğine atandı. 2003 yılında Rıdvan Ege hocanın himmetleriyle Ufuk Üniversitesinde Profesör, 2011 yılında da emekli oldu. Türk Ortopedi ve Travmatoloji Derneği (TOTDER) ve Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği (TOTBİD) başkanlıklarında bulundu. Halen TOTBİD Sağlık Hukuku Kurulu Başkanlığı görevini sürdürüyor.
***
Röportaj : Zeki TARHAN
TARHAN – Türkiye’ de veremle savaş, 2. Dünya Savaşı sonrası gönüllü kuruluşların girişimi ile başlıyor ve resmi kuruluşların işbirliği ile genişletiliyordu… “EĞİRDİR KEMİK VE MAFSAL VEREMİ HASTANESİ” Menderes Hükümeti döneminde, Eğirdir eski Hükümet Binası onarılarak 100 yataklı sağlık kuruluşu olarak 1 Ocak 1952’de dönemin Sağlık Bakanı Ekrem
Hayri ÜSTÜNDAĞ tarafından hizmete açılmıştı.
1955 yılına gelindiğinde; Balta Limanı Kemik Hastalıkları Hastanesi Deniz ve Güneş Tedavi Enstitüsü, 1960 yılında ise; İzmir Urla Kemik ve Mafsal Hastalıkları Hastanesi ve Trabzon Kemik Hastanesidir. Açılan bu Hastanelerin en etkin çalışanı, “EĞİRDİR KEMİK VE MAFSAL VEREMİ HASTANESİ” olduğu bilinmektedir. Sizce de öyle mi?
KUZGUN – Etkin çalıştığı kuşkusuzdur. Bunun en önemli nedeni başta merhum Dr. Orhan Aslanoğlu olmak üzere yıllarca bu hastanede hizmet vermiş meslektaşlarımızın özverili çalışmalarıdır. Sadece Eğirdir ve çevresinden değil Türkiye’nin dört bir yanından gelen hastalara her açıdan çok iyi hizmet verilmiş, hastalara sahip çıkılmıştır. Bu hizmeti alan yurdum insanında yıllar içinde ‘ben bir de Eğirdir’e gideyim derdime orada çare bulunur’ görüşü hakim olmuştur. Bu görüşü yaratan en önemli etkenin başta hekimler olmak üzere tüm hastane çalışanlarına yerleşmiş olan hizmet anlayışıdır.
TARHAN – Eğirdir Kemik ve Mafsal Veremi Hastanesinin Eğirdir’ de açılmasının en önemli sebebi EĞİRDİR GÖLÜ müdür?
KUZGUN – Tüberküloz yani veremin tedavisinde güneş ve deniz havasının önemli rolü olduğuna inanılmıştır. Çoğunlukla da sanatoryumların deniz ya da göl kenarına yapıldığı bilinmektedir. Ancak bunun Uludağ ya da Kastamonu Ballıdağ sanatoryumları gibi istisnaları da vardır. Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında bulaşıcı hastalıklarla çok iyi bir savaş veren devletimiz akciğer dışında özellikle kemik ve eklem tüberkülozu ile savaş için Göl kenarında Eğirdir ve deniz kenarında da 3 hastane kurarak bu hastaların tedavisine sunmuştur.
TARHAN – 1952’de 100 yataklı olarak açılan Hastanemiz, 1953 yılında 125 yatağa, 1954 yılında acil hastalar için 10 yatak daha eklenerek 135 yatağa çıkarılmıştı. 1957 yılına gelindiğinde ise; 400 yataklı ikinci binanın temeli atılmış, 1958 yılında tamamlanarak yatak kapasitesi 500’e çıkarılmıştı. Yıllar itibariyle Hastanemizin ilerleyen süreçlerde yatak kapasitesinin arttırılmasını nasıl yorumluyorsunuz?
KUZGUN – Yatak kapasitesinin artması ihtiyaçtan doğar. İhtiyacı artıran ise verdiğiniz hizmettir. Eğirdir’e yurdun dört bir yanından gelen hasta ve hasta sahipleri her bakımdan sahiplenilmiş, git-gel diyerek oyalanmadan gerekiyorsa yatış ve tedavileri yapılmış ve büyük bir çoğunluğu Eğirdir’den memnun olarak ayrılmışlardır. Bu memnuniyet gittikleri yerlerde kuşkusuz dillendirilmiş ve yeni hastalar Eğirdir’e inanarak ve güvenerek gelmişlerdir. 2000li yıllara kadar bu rağbet ülke çapında devam etmiştir.
TARHAN - …Ve 1958 yılında Hastanemizin ismi; “EĞİRDİR KEMİK HASTALIKLARI HASTANESİ DENİZ VE GÜNEŞ TEDAVİ ENSTİTÜSÜ” olarak değiştirilmişti. Bu isim değişikliğine sizce neden gerek görüldü?
KUZGUN – Bunun sebebini ancak o yıllarda bu değişikliği yapanlar bilebilir. Ama 50’li yıllardan başlamak üzere ülkemizde kemik-eklem hastalığı olanların kafasına Eğirdir yerleşmeye başlamıştır. Kemik eklem, güneş, deniz denmeden Eğirdir adı telaffuz edilmiştir. Daha uzunu olarak ise Eğirdir Kemik hastalıkları hastanesi ismi telaffuz edilmiştir. Eğer siz bir kurum olarak gelişmiş ve insanların zihninde yer etmişseniz bir kelime bile yeterli olabilir... EĞİRDİR
TARHAN - …Ve 1959 yılına gelindiğinde, Hastanemizin yatak kapasitesi 200 yatak ilavesiyle 700’ e çıkartılıyordu. Bildiğiniz gibi Eğirdir’ liler Gölümüze “Göl” değil “Deniz” derler. İsim değişikliğinde, yerel halkın Göle bakışı sizce bir etken olarak kabul edilebilir mi?
KUZGUN – Yatak kapasitesinin artışında rol oynayan unsur Eğirdir’liden ziyade yurdum insanının bu hastaneye olan güveni,yorulmadan üzülmeden aldığı hizmet ve bunun yarattığı rağbet olmuştur.Bu rağbet kuşkusuz yöneticiler tarafından değerlendirilmiş ve yıllar içinde yatak kapasitesi artırılmıştır.
TARHAN – 60’lı yıllarda, yine Hastanemizin adı değişiyor ve 1966’da; “EĞİRDİR KEMİK HASTALIKLARI HASTANESİ” adını alıyordu. Bu isim değiştirmenin arka planında, bizlerin bilmediği başka hesaplar mı var? diye de düşünmeden edemiyoruz.
KUZGUN –Siz bir kuruma ne isim koyarsanız koyun halk ne anlıyor ve neyi kullanıyorsa geçerli olan da o oluyor. Değiştirilmiş uzun isimlerden hangisi etkin iletişimi sağlıyorsa halk onu kullanır. Çok uzunu kullanamayan ya da aklında tutamayan vatandaşımız Eğirdir diyerek dahi kafasında kavram oluşturmuş ama daha ötesinde ise en çok kullanılan Eğirdir Kemik Hastalıkları hastanesi ismi olmuştur. Eğirdir Kemik hastalıkları hastanesi ile ilgili bildiğimiz ve bilmediğimiz hesapları maalesef daha sonraki yıllarda yaşadık.
TARHAN - …Ve 1968 yılı. 11 katlı 1000 yataklı kompleks bir pilot proje. 1970 yılında 1000 yataklı olarak planlanan Hastane binasının temeli, DEMİREL hükümetinin Sağlık Bakanı Dr. Vedat Ali ÖZKAN tarafından atılmıştı. Ama bir şey olmuştu; Heyelan tehlikesi, bütçe yetersizliği ve mevsim koşulları ileri sürülerek, Eğirdir Kemik Hastalıkları Hastanesi inşaatı bir süre durduruluyordu…
…Ve 16 yıl sonra, 9 katlı 3 blok halinde tamamlanarak 25 Nisan 1986 yılında hizmete giriyordu… Artık Hastanemiz; Ortadoğu’nun, Kafkaslar ve Balkan’ların en büyük “KEMİK HASTANESİ” idi ve Türkiye’nin dört bir yanından Eğirdir’e hasta akını oluyordu… Siz bu olguyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
KUZGUN- Bir hastanenin hatta bir doktorun hastaları kazanması uzun çabayı gerektirir ve zordur ama kaybetmesi çok kolaydır. Yukarda anlatmaya çalıştım… Dr. Orhan Aslanoğlu’ndan başlayarak Eğirdir’de görev yapan hekimler, hastaları sahiplenerek ve gereken tetkik ve tedavilerini yaparak ve çoğunlukla onların Eğirdir’den memnun ayrılmalarını sağlayarak bu artışa yol
açmışlardır... Diyarbakır, Erzurum ya da Edirne’den kalkıp bir hasta ve hasta sahibinin Eğirdir’e hiç ön bilgiye sahip olmadan gelebileceği düşünülemez. Bu insanların bir doktor adından değil de Eğirdir isminden etkilenerek Eğirdir’e gelmeleri de Eğirdir Kemik Hastalıkları hastanesinin gerçek anlamda bir kurum olduğunun göstergesidir.
TARHAN – İlerleyen süreçlerde; Eğirdir Kemik Hastalıkları Hastanesinin etkisinin azalmasını nasıl yorumluyorsunuz?
KUZGUN – Etkinin azalmasının en önemli nedeni Ortopedi ve Travmatoloji uzmanlarının sayısının artışı,bir ara konup bilahare kaldırılan ama 2000’li yıllardan sonra tekrar konan mecburi hizmet yasası ile İllerin yanında kasabalarımız hastanelerinde bile Ortopedi ve Travmatoloji uzmanlarının bulunmasıdır.Yeşil kart uygulamasının da yürürlükte olması, Eğirdir’e gelen hastaların önemli bir bölümünün o zaman için yeşil kartlı olmaları, sevk edilmeleri konusunda bulundukları yerdeki Ortopedi ve Travmatoloji uzmanlarının sevk yapmayıp doğal olarak gereken tedaviyi yapabileceklerini ifade etmeleri ve yapmaları bu etkinin azalmasının en önemli nedenidir.
TARHAN – Şöyle bir geriye baktığımızda; Hastanenin Isparta’ya taşınması, Askeriye’ye devri, beş yıldızlı otel yapılması, ya da Devlet Hastanesine dönüştürülmesi, hatta yabancı dilde eğitim gören bir TIP EĞİTİM KURUMU yapılması vb. gibi öneriler kamuoyunu meşgul etmiştir. Bunlara ne diyeceksiniz?
KUZGUN- Bu kuşkusuz bir tercih meselesidir.Politikacıların politik tercihlerine yerel halkın istekleri, bunu o yörenin politikacılarına iletişleri ve isteğin politik açıdan önemi tercihlerde rol oynar. Bu konuda Eğirdir halkının hastanenin geleceği ile ilgili ne dereceye kadar hassasiyet gösterdiğini iyi değerlendirmemiz lazım. 50’li yıllarda açılmış 4 hastaneden Urla Kemik Hastalıkları hastanesi normal bir kasaba hastanesine dönüşmüş olup Trabzon Kemik Hastalıkları hastanesi yöreye verdiği hizmeti eskisi gibi devam ettirmektedir. Baltalimanı Kemik Hastalıkları Hastanesi ise Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak 16 milyon nüfuslu İstanbul’da faaliyetini etkin bir şekilde sürdürmektedir. Ben hastanenin geleceği ile ilgili tartışmalardan hocam rahmeti Prof Dr Rıdvan Ege’nin uyarması ile haberdar oldum.2009 yılında hoca Eğirdir Kemik hastalıkları hastanesinin kapanma ya da başka amaçlarla kullanılmasının gündeme geldiğini,bir Eğirdirli olarak benim bu konuda Türk Ortopedi ve Travmatoloji ailesinin görüşlerini ortaya koyup kamuoyuna duyurmamın yararlı olacağını belirtti.O zaman Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği başkanı olarak konuyu yönetim kurulumuzda değerlendirerek Eğirdir’de kapsamlı bir toplantı yapmayı kararlaştırdık.
TARHAN – 10 Ekim 2009 tarihinde, benim de katıldığım ve çok büyük bir zevk aldığım “Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği” Eğirdir’ de, “EĞİRDİR KEMİK VE EKLEM HASTALIKLARI HASTANESİNİN GELECEĞİ” konulu tartışmalı bir AÇIKOTURUM düzenlenmiş ve Hastanenin geleceğine ilişkin çok önemli bazı kararlar almıştı. Alınan bu kararlar, Merkezi Otoritenin karar
verici kurum ve kuruluşlara da mutlaka verildiğine göre, bir sonuç elde edilmiş miydi?
KUZGUN – Alınan kararları ben bizzat zamanının Sağlık Bakanlığı müsteşarı Dr. Nihat Tosun a elden iletmiştim. Hastanenin Akdeniz bölgesinde özellikle travma olgularının tedavisinde ya da Ortopedik Nörolojik hastalıkların, yurt çapında tümöral Ortopedik olguların veya revizyon gerektiren Artroplasi vakalarının tedavisine yönelik bir misyon yüklenebileceğini iletmiştik. Bu saydığımız olguların hemen hemen tamamında rehabilitasyon da gerekeceğinden fazla yatak sayısının bu açıdan avantaj olacağı kanısındaydık. Ancak bu görüşlerin dikkate alınmadığının ilk göstergesi hastane alanında daha küçük çapta bir hastanenin yapılması oldu. Bakanlığın bu konuda kesin kararının ne olduğunu ise ancak ana bina yıkılmaya başlayınca anlayabildik.
TARHAN – 2001 yılı / 2004 yılı / 2015 yılı, Hastanemiz için; kapatma – birleşme ve yeşil alan tartışmaları ile geçtiği zaman dilimleri… Ne diyeceksiniz?
KUZGUN – Ben diyeceklerimi yukarda söyledim. Bu başta yöre halkının konuya verdiği önemle alakalıdır. 1968 yılında Rıdvan Ege hocamız Türkiye’de ilk Ortopedi ve Travmatoloji Kongresini Eğirdir’de düzenlemiştir. Ankara İstanbul İzmir değil de Eğirdir’de. Hoca bu branşa gönül vermiş bir kişi olarak hizmetin en yoğun ve iyi verildiği bir yere yurdumuzdaki en önemli hocaları getirmiş ve onlara hastaneyi göstermiştir. Rıdvan Hoca Eğirdir’den bahsederken hep kasabamıza girişlerini anlatır... ’Orhan sağ olsun bizi kasaba dışında karşıladı… Otobüsle Eğirdir’e girdiğimizde otobüsü durduran halkın bizleri bir kenara bırakıp Orhan bey Orhan bey diyerek Orhan Aslanoğluna gösterdikleri hürmet ve sevgi görülmeye değerdi’. Aynı Rıdvan hoca sahil yoluna rahmetli İsa Köklü ağabeyimizin adının verilmesini önemsediğini ama Dr. Orhan Aslanoğlu’nun adının da diğer sahil yoluna verilmesinin kadirşinaslık örneği olacağını ifade etmiştir.Zamanın belediye başkanı Sayın Ömer Şengöl’ün gayreti ve belediye meclisinin kararı ile Isparta yönünden geldiğimiz sahil yoluna Dr Orhan Aslanoğlu adının verildiğini öğrenen Rıdvan hoca Orhan Aslanoğlu adına yazılmış plaketin cadde girişine konulması töreninde bizzat bulunmuştur. Birkaç yıl önce o plaket kaldırıldı, şimdi de hastane binası yıkılıyor. Bence burada herkes kendine bir ders çıkarmalıdır. Eğer Eğirdir’li yıkılan alana yapılacağı söylenen (tabii doğru ise) Millet bahçesini daha yararlı görüyorsa ve mutlu olacaksa bu bir tercih meselesidir. 50 yıldan fazla bir süre yurt çapında ilgi gören ve vatandaşlarımızın koşarak geldiği bu kurum kuşkusuz Eğirdir ekonomisine de büyük katkılar sağlamıştır. Ana bina yıkılmayıp önerilen sağlık hizmetlerinden biri için kullanılsaydı özellikle Eğirdir esnafı için büyük bir kazanç kaynağı olacaktı. Ama şimdiki durumda tarihi bir misyonun yok edildiğini görüyoruz. Türk Ortopedi ve Travmatoloji ailesi Eğirdir’e sahip çıkmak için hastanenin kurulduğu ilk günden itibaren elinden geleni yapmıştır ve bundan sonra bir görev düşer mi bilmem ama gerektiğinde de tüm kurulları ile Eğirdir ve Eğirdir’linin yanında olacaktır.
TARHAN – DEMİREL ve ÖZAL’ı Hastanemizin kuruluşundan itibaren ilerleyen süreçler ve zaman dilimlerinde, Eğirdir Kemik Hastalıkları tarihinde nasıl bir yere oturtursunuz?... Bu iki liderin Hastanemiz ile ilgili “Motto” olarak, kullanabileceğimiz hangi özlü sözleri var?
KUZGUN –Özal’ı bilmem ama Demirel yaşamı boyunca Eğirdir Kemik Hastalıkları hastanesi ile ilgilenmiştir. 2000’li yıllarda hastanenin kapatılmasının gündeme geldiği Demirel’e iletildiğinde Demirel ‘niye kapatılıyormuş?’ diye sormuş cevaben ‘zarar ediyor ondan dolayı’ demişler.
Demirel’in cevabı ise bugünkü sağlık politikasının durumunu özetler niteliktedir. ‘Hastane bu, fabrika mı? Kar da eder zarar da eder... Böyle gerekçe olur mu?’ Yirmi yıla yakın bir süredir Sağlıkta dönüşüm adı altında bir politika yürütülüyor. Bunun temel anlayışı sağlık kurumlarının bir ticari işletme olarak görülmeleri ve hastaların da müşteri olarak nitelendirilmeleridir. Biz hekimler her şeyden önce bu anlayışa tıp etiğine aykırı olduğu için karşı çıkıyoruz.
TARHAN – Eğirdir Kemik Hastalıkları Hastanemizi, Eğirdir’in KONGRE TURİZMİ / SAĞLIK TURİZMİ ve MEDİKAL TURİZMİ açısından nasıl değerlendirirsiniz?
KUZGUN – Bence burada önemli olan niyettir. Kurulduğu günden itibaren misyonu Sağlığa hizmet olan yerleşmiş bir kurumu yıkanların kafasında bir düşünce vardır sanırım. Bu düşüncenin halkın katılımı ile oluştuğunu zannetmiyorum. Ama ‘biz ne yaparsak halk onu beğenir’ düşüncesi hakim ise değerlendirme de zaman içinde yapılacak demektir.
TARHAN – 2021 yılı 100 yataklı yeni Hastane binasının hizmete girişi ile ilgili ne diyeceksiniz?
KUZGUN – Eğirdir’e yetecek bir kasaba hastanesi yapılmış.. Eğirdir’de yaşayanlar memnun ise ne söylenebilir ki?
TARHAN - …Ve bir tarih yok oluyor!!! Eğirdir’in kent hafızası da kayboluyor!!!
Hastanemiz yıkılıyor!!! Ciğerimiz sızlıyor!!! İçimiz yanıyor!!! Son sorumuz bu olsun sevgili hocam.
KUZGUN – Başta Orhan Aslanoğlu hocamız olmak üzere, isimlerini atlarsam üzüleceğim onun için burada tek tek yazamadığım Eğirdir’li olup hastanede görev yapmış meslektaşlarıma, keza yurdun dört bir yanından gelip bu hastanede hizmet vermiş meslektaşlarıma, hemşire, sağlık memuru, sekreter, memur ve tüm hizmetlilere bir Eğirdir’li olarak şükranlarımı sunarım. Onlar özverili çalışmaları ile kasabamızı ülke çapında tanıttılar ve ben mesleki yaşantımda Eğirdir’li olduğumu söylediğimde çoğu hastam ve yakınımdan memleketimle ilgili çok güzel geri bildirimler aldım. Emeği geçen ve geçecek herkesten Allah razı olsun.
TARHAN – Röportajımız için teşekkürler…
KUZGUN – Ben teşekkür ederim..