BÖLÜM-26
AT ARABALARI
Yakından şahitlik ederim ki bugünün şehir gençliğinin çoğu at arabalarını tanımıyordur. Günümüzde başınızı nereye çevirseniz motorlu araçlara rastlıyorsunuz. Eskiden yük taşımacılığı eşek ve at ile yapılırdı. Eşeklerin sırtına vurulan heybeler, hasırdan veya söğütten yapılmış küfeler içinde her türlü sebze, meyve ve küçük boyutlu yükler taşınırdı.
Şimdi Isparta merkez ve ilçelerinin birçoğunda eşek de heybe de üzüm küfeleri de eşeklere binen çocukların neşeleri de kalmadı.
Atlar vardı Isparta’da doru, beyaz, kırçıl; kulaklar dik, kuyruklar bir gelin duvağı gibi, yürüyüşleri rahvan… Atları sanırsınız bir abide. Yanlış değil atlar birer abide gibidir. Aynı zamanda onurlu, aynı zamanda gururlu. Orta Asya’dan gelip Anadolu’daki yiğide eşlik eden atlar…
Türklerin yerleşik şehir hayatına geçişinden sonra binek hayvanı olarak da kullanılan at, saban önünde tarlayı sürmede, harmanda; daha sonra at arabalarında yük taşıyıcı olarak kullanıldı. Eskiden Isparta’nın şehir içi yolları ve sokakları Bulgar taşı dediğimiz kaya taşı ile döşeliydi. At arabalarının tekerleri de demir çemberliydi. Arabalarının demir çemberleri ile atın ayağındaki nal sesleri birbirine uyum içinde kulakları doldururdu. Bu sesler, alışkın olanlar için sazdan çıkan nağmeler gibi tatlı bir müzik sesi bırakırdı kulaklarda. Isparta’nın yolları ne zaman asfalt oldu at arabalarının tekerleri de asfalta zarar vermesin diye lastikten yapıldı. Bu kez de lastiklerin sessizliği, nal sesleri ile birleşerek ayrı ayrı nağmeler oluşturdu.
Yük aracı olarak kullanılan at arabaları bağ ve bahçeye göç zamanı çocukların neşe kaynağı idi. Yüklerin arasında kaybolan çocuklarla yolculuk yapan evin kedisi ve köpeği Isparta’nın şimdi özlemle andığımız değişik bir kültürüydü. Hele at pislikleri yollarda serilir kalırdı. Nice zaman sonra atların popolarına torba bağlanarak yollar pislikten kurtuldu. Bu ara at pisliğine meraklı olanlar da vardı. Çiçek, özellikle gül yetiştiriciler at ve eşek pisliğini toplardı. Çünkü bu pislikler saman karışımı olduğu için toprağı yumuşak tutan en iyi gübreydi.
Bir de eskiden atların çektiği faytonlar vardı. Şimdiki hükümet binası ve İş Bankasının olduğu alan, eskiden faytonların bir arada bulunduğu bir yer, durak idi. Bu faytonların da kendine göre tek atlı, çift atlı veya körüklü, körüksüz gibi çeşitleri vardı. Körükler yağışlı havalarda örtülü dururken güzel günlerde geriye doğru yaslanır binicilerin görüş mesafelerini artırırdı. Bir yerden bir yere gitmede önemli bir taşıt aracı görevini üstlenen faytonlar aynı zamanda gezi aracı olarak da kullanılarak binicilere tadına doyulmaz bir yolculuk zevki verirdi. Hele faytonun arkasına asılan çocukların eğlenceleri de görülmeye değerdi. Bunu fark eden arabacı kırbacını arkaya doğru bir savururdu ki kamçıyı yiyen çocukların kaçışları sokak aralarında kahkahalarla anlatılırdı.
Şimdi Isparta’da ne eşek var ne at var; ne at arabası var ne payton var. Bunlara bağlı olarak ne semer ne yular ne eyer ne palan ne koşum kayışları ve saraçlar var. Her yanımız motorlu araçlar ve bir o kadar da kazalar, ölümler, gözyaşları…
- İlhan ŞİMŞEK