EĞİRDİR’DE KENTSEL GELİŞİM – Ali SİNAN 17
EĞİRDİR’E DAİR KİTAP KRİTİĞİ…
Zeki TARHAN - ANKARA
BÖLÜM 7 / 17
…Evet, 12 bölümlük kitap kritiğimizin 7. Bölümü olan “EĞİRDİR’DE KENTSEL GELİŞİM” konulu Mimar Ali SİNAN’ın kaleme aldığı yazısının 17. kritiği ile bu bölümün şu anda son yazısını okumaktasınız. Hemen ardından; Kitabın 8. Bölümün “SAKİN KENT EĞİRDİR” konulu, Prof. Dr. Nilüfer NEGİZ ile Dr. Özkan YALÇIN’ın müellifliğini yaptığı yazının kritiğini yapacağız…
Haydi başlayalım…
***
SONUÇ :
“…1940’lı yıllarda kentsel ölçekte alınan kararlar, mevcut dokuyu koruyarak yayılma politikasına dayanmaktadır. En eski yerleşim birimi olan Yarımadaya dokunmadan, kent merkezini güneye kaydırarak yeni bir merkez belirlemek ve merkezin etrafında büyüme sağlanmak istenmiştir. Kentin özgün topografyasının, ulaşımı zorlaştırması bakımından idari binaların taşınmasıyla başlayan yeni merkez üretme süreci sekteye uğramıştır.”
“1952 yılında yapılan ilk imar planında ise; Yeni Mahalle ve Yazla Mahallesi büyüme alanları olarak seçilirken, 1952 öncesi merkezin taşınmasında oluşan başarısızlıktan dolayı, ilk büyüme alanı olarak Yazla Mahallesi önerilmiştir. Ayrıca bu planda merkeze dokunulmamıştır. Her iki düşüncede de; tarihi merkezin ve doğal güzelliklerin korunması ön plandadır.”
***
“…59’ Cami Mahallesi yangınıyla birlikte, KENTSEL GELİŞİM SÜRECİ TÜMÜYLE DEĞİŞMİŞ ve yeni imar planı çalışmalarına başlanmıştır. 1961’ de başlayan planlama sürecinin temelinde öncelik; insanlara bir an evvel barınabilecekleri konutlar üretmek olmuştur. Bir önceki planla kıyaslandığında, nitelikli bir büyüme yerine, hızlı ve kolay büyümek tercih edilmiştir. Kentin ve Kentlinin iyi analiz edilmeden oluşturulduğu 1963 planı ile TARİHİ DOKUYA HİÇBİR REFERANS VERİLMEMİŞ, PEK ÇOK KENTLİ YAPILAN İSTİMLAKLER İLE YERLERİNDEN EDİLMİŞLERDİR. Ayrıca, kentin kadastrosunun da yapılmamış olması, başta altyapı olmak üzere pek çok yatırıma engel oluşturmuştur. 63’ imar planı; aceleci ve tepeden inme bir plandı.”
***
YANGIN YAPI KALINTILARI VE GÖLE DOLGU!!!
“63’ ten sonra, kent topografyası hızlı bir biçimde değişime uğruyor, yangından arda kalan yapı kalıntıları kent dışına çıkarılmak yerine, Göle dolgu malzemesi olarak kullanılmıştır. Sahil yollarının dolgusunda da ağırlıklı olarak yapı kalıntıları ve inşaat hafriyatları kullanılmıştır.”
***
ADA YOLU DOLGU SÜRECİ!!! KENTİN ÖZGÜN DOKUSU VE TOPOGRAFYASI KAYBOLDU!!! YAPI / DOĞA İLİŞKİSİ BOZULDU!!! İÇ KALE / DIŞ KALE/ ADA İLİŞKİSİ NE YAZIKTIR Kİ ARTIK OKUNAMAMAKTA!!!
…Ve 70’ li yıllar… Kuraklık nedeniyle, gölün su seviyesinde önemli düşüş yaşanmış, Adalara doğru DOĞAL BİR YOL meydana gelmiştir. Ada halkının ve kent yönetiminin de dahil olduğu ADA YOLU’ nu doldurma harekatı başlar… Kemik Hastalıkları Hastanesinin inşaatından çıkan hafriyatlar da ADA YOLU’ na dökülüyor ve ADA YOLU dolgu süreci hızlanıyordu…
Kentin özgün dokusu ve topografyası kaybolmuş, geçmişten beri kurulan yapı – doğa ilişkisi bozulmuştur. YAPILAN DOLGULAR İLE KENT –KIYI BİRLİKTELİĞİNDE BOZULMALAR OLUŞMUŞTUR!!! NE YAZIKTIR Kİ, BUGÜN KENT MERKEZİNE BAKILDIĞINDA; İÇ KALE, DIŞ KALE VE ADALARIN BİRBİRLERİ İLE KURDUKLARI İLİŞKİ OKUNAMAMAKTA!!!
***
KENT, KONTROLDEN ÇIKACAK BİR BİÇİMDE
DAĞILMAYA BAŞLAMIŞ!!!
80’ li yıllara gelindiğinde, artan nüfusa karşılık konuta duyulan ihtiyacı, mevcut altyapının karşılayamadığı somut bir şekilde görülüyordu… Bu durum ise; yeni bir imar planının yapılmasına işaret ediyordu… Ve 1981 imar planı yapılır. Bu planda; kentin güney ve kuzeyinde yerleşim yerleri önerilirken, BOĞAZOVA’ nın tarımsal amaçlı kullanılması düşünülür… Ve konut /altyapı ihtiyacına cevap verilir. Artık kent; kontrolden çıkacak bir biçimde dağılmaya başlamış, özellikle tarım alanlarında yapılaşma artmış, kentin özgün dokusunun bulunduğu merkez mahallelerde, doku ve siluette önemli değişiklikler olmuştur. Özellikle eğitim ve sağlık birimlerinin bu denli dağınık olmasından dolayı, bu birimlere hizmet verecek sosyal donatılar yetersiz kalmıştır. Diğer taraftan, askeriyenin kentin kilit noktalarını dokunulmaz kılması, imar planında yer alan pek çok yatırım ve hizmeti engellemiş olması, bu dağınıklığın diğer önemli sebeplerinden biri haline gelmiştir. Kenti ve Kentliyi bilmeden, TEPEDEN İNME bir biçimde getirilen karar ve yasalar ile birlikte de gerek üst, gerekse alt ölçek bağlamında, PEK ÇOK MESELE ÇIKMAZA GİRMİŞTİR!!!
***
KENTSEL MİRAS ZENGİNLİĞİ KORUNARAK GELECEK NESİLLERE
AKTARILMALIDIR!!!
“Gelinen son noktada; her ne kadar kentin özgün karakter ve dokusunun okunabilecek potansiyeli olsa da, bu potansiyel günden güne yok olmaktadır!!! Bütüncül yaklaşımların olmaması, siyasi kaygılar, tepeden inme karar ve yasalar, kenti bulunduğu konumdan geriye sürüklemektedir… Bunun yanında, kentin son planı olan 1981 imar planı, bugünün ihtiyaçlarına cevap verememekte olup, güncel kentsel ilişkileri kurmaya engel olmaktadır. Bu bağlamda; kentin doğal, kültürel, tarihi ve arkeolojik değerleri ile ekolojik, ekonomik ve yönetsel boyutları bir bütün halinde ele alınarak, planlama ve kentsel tasarım yapılmalı ve bugüne kalan KENTSEL MİRAS ZENGİNLİĞİ KORUNARAK GELECEK NESİLLERE AKTARILMALIDIR.”
***
TARHAN DİYOR Kİ:
…Evet, Mimar Ali SİNAN’ın yazısının kritiği bugün bitmiş oluyor. Çok beğendiğim bir yazıydı bu yedinci bölüm. Sevgili Ali’miz e teşekkür ediyorum. İyi ki Eğirdir’ in kültür elçisi Nuri GÜNGÖR abimiz Ali için; “Eğirdir’in Everesti” diye bir lakap takmış. Ali için takılmış en güzel “lakap” bu olsa gerek. Mimar Ali SİNAN; çok emek verdiği, en güzel, en mükemmel yazıyı yazmak için gecesini gündüze katarak hepimizin ders alacağı bir yazıyı, bir hap ve bir yudum su eşliğinde bizlere sunmuş adeta. Eğirdir’ in sosyo ekonomik ve sosyo kültürel yapısıyla birlikte, tarihsel dokusunu özümseyerek, torunlarımıza miras bırakacağımız arkeolojik ve ekolojik değerlere kadar, kente bir bütüncül olarak bakabilen bir projektörü bizlerin elimize tutuşturuyor Ali SİNAN. Ali SİNAN bir mimardır. Aynı zamanda akademisyen tabii. Tıp doktorları, hastalıklı bir organa cerrahi müdahale yada operasyon yapacakları zaman, olaya bütüncül olarak bakarlar… Ali de; EĞİRDİR’ e bakarken, bir genel cerrah gibi, bütüncül olarak bakıyor. Bu bakış açısı dır ki, Alimizi kıymetli kılıyor.
***
SİNAN’ ın yazısının kritiğini yaparken Eğirdir’e uğrayan seyyahların izlenim ve değerlendirmelerini düşündüm… Seyyahların korktukları şuydu: Eğer bu bakir doğa, bu sakinlik bozulur, doyumsuz insanlar burada çoğalır, vahşice doğaya hakimiyet kurarlarsa eğer, bu kente çok yazık olur.
Ali’nin yazısı; bana bu seyyahların ne denli haklı çıktıklarını anlatıyordu… Ve TARHAN, SİNAN’ın bu yazısının hem merkezi otoriteye, hem yerel yönetime, hem halkımıza çok, ama çoook önemli mesajlar ve de raporlar içeren bütüncül bir yaklaşımla EĞİRDİR’ in MR’nı çekiyor, teşhisi koyuyor ve tedaviyi de bir hapla su eşliğinde sunuyor.
Eğirdir’ in Everesti, daha ne yapsın Allah aşkına?!!!
YARIN :
PROF. DR. NİLÜFER NEGİZ VE “SAKİN KENT EĞİRDİR”