İÇ SULAR KAPTANI ALİ DEMİRAL’IN SEYİR DEFTERİ…
Zeki TARHAN – ANKARA
Onbirinci Bölüm
Sıra, Beyşehir gölünde kayboluş macerasından sonra, Kaptanın onca uğraşıları, karayı niye bulamadıklarının ve hem deneyim hem de iyi bir ders olan, birdenbire ortaya çıkan tehlikeyle bir daha karşılaşmamak için, öğrenilip yapılması gerekenin, yanıtını bulmaya gelmişti.
İlk iş; yeni kurulup da onca malzemeyi / araç gereci, ķısa sürede tedarik eden kurum idaresine, eksik kalan bir pusula aldırmak olsa da, asıl sorun, düz giden bir tekne nasıl olup ta bir kıyıya çıkmamış / yada çıkamamış olmasıydı?!!! Çok geçmeden onu da bulmuştum.
***
Deneme / yanılma yöntemi ile, sakin havada belli bir noktayı kerteriz alarak, bir süre hedefe doğru gözler kapalı, bir de açık olarak ilerleyince, kafamdaki soru işaretine yanıt bulunmuştu… Tekne; dümen sabitlenince, düz gitmiyor çok geniş bir daire çizerek aynı noktaya geliyordu!!! Dıştan takma sürat motoru, tekneye milimetrelik sayılabilecek hata ile sabitlenmişti ve normal havada giderken, gayri ihtiyari farkında olmadan, dümen hep bir şekilde düz yönlendirilebiliyormuş ama farkında değilmişim.
***
Bu olumsuz durumu; üzücü ve MANEVİ SORUMLULUĞU ağır bir tecrübeden sonra, sanayi esnafına düzelttirip, ilerleyen yıllarda alınan yeni teknelerde aynı hataya düşmeden, yıllarca çalıştık… Ve Beyşehir gölü öykümüz; kurum personeline de iyi bir ders olmuştu… Cesaretten ve tecrübeden kaynaklanan, kolay atlatılabilen, küçük gönüllü denemeler dışında, şükürler olsun ki, yine şevkle ve azimle, çalışma amaçlı faaliyetlerimizi sürdürmüştük…
Aynı ısrarlı talimatlarla karşılaşmadan ve bir daha pusulaya hiç muhtaç olmadan, ihtiyaç halinde gönüllü yardım çalışma isteği ile, çalışma arkadaşlarıma sonsuz şükranla ve güzel bir veda töreni ile her zaman severek çalıştığım görevimden ayrılarak, emeklilik yıllarıma ulaşmıştım…
***
Beyşehir gölünde, sisli havada kaybolup saatler sonra karaya çıkmamıza neden olan çobanın, göldeki bir kara kuşu yemek için tüfekle öldürüp bir can alması, aslında bilmeden ve tahmin bile etmeden üç insanın canını kurtarmıştı.
Şevki ağabeyin sevinerek minnet duyguları içinde çobana sarılınca,çobanın ilk sözü; “…Abey n’oldu sizin yüzünüze?!!!” sorusu oldu. Şevki ağabey, yüzünü görmediğinden ne olduğunu da bilmeyerek; “ n’olmuş?” diyordu…Olan belliydi durumun farkındaydık…Suratlarımız soğuktan kararıp, biraz da şişmişti. Bir nevi “koca kafa” olmuştuk. Çoban, durumu daha net anlayınca, üzülme ve sevinmenin aynı anda yaşandığı bir pozisyona girip,hiç unutmadığım şu sözler çıkıyordu ağzından; “…Rabbim, nelere kadirsin şükürler olsun…” Çoban, “biz kimiz / neyin nesiyiz?” gibi kısa bir tanışmanın ardından, bir ateş yakıp bizi ısıttı ve göle çıktığımız yönü tarif ettikten sonra, kıyı kıyı giderek başlangıç noktasına varmıştık…
***
Beyşehir Gölünde kayboluş nedenimiz ise; açık ve sakin havada dümeni sabitleme kelebeğiyle sabitledikten sonra, tespit ettiğim teknenin geniş bir daire çizerek, aynı noktaya gelmesi, maalesef Beyşehir gölünde başımıza gelmişti!!! Biz, kıyıya çok yakın olarak karayı görmeden, kaç kez tekrar açığa gittiğimizi, 20 litre yakıt ve ilâve olarak ta yedek 5 litre yakıtla hesaplarsak, en az on ila on beş tur kesin olmuş diyebiliriz…
…Ve bu gün çoban sağsa, Allah kendisine sağlıklı uzun ömürler versin, o vebali ağır olabilecek kayboluş macerasını birlikte yaşadığım, daha sonraki tarihlerde birçok kez ekip şefliğimizi yapan ve bu gün bir takım rahatsızlıkları sebebi ile Hak’ka yürüyen, Mehmet KAZAN ve Şevki YILDIRIM ağabeylerime, Allah’ tan sonsuz rahmet dileyerek yad ediyorum.
- Bölüm:
KARATAŞ GÖLÜ…