EĞİRDİR / GÖL VE KAR’LA AŞK!!!
- KAR KURAKLIĞINDAN VUSLAT’A
- …VE YAĞDIR MEVLAM KAR!!!
Zeki TARHAN - ANKARA
Kar yağdı kar memleketime, hem de çok güzel!!! Çocuklar gibi şendik… Ali’nin videolarını defalarca izledim… Ali, Ankara’dan gece Eğirdir’e gelirken Eğirdir gölündeki sazlıkların yangın haberini canlı yayınlamıştı bir zamanlar… Şimdi de; Eğirdir’in ve Gölümüzün “KAR KURAKLIĞI” dan VUSLATA kavuşmasını canlı yayınlıyordu… İyi ki Abdullah; “…Bu karda kışta, Ankara’ya dönüşünü birkaç gün ertele Ali” demişti.
***
…Evet, Eğirdir’in “KAR”la yaşadığı aşkı anonsumuzda da okuduğunuz gibi, “YAĞDIR MEVLAM KAR” diyoruz… EĞİRDİR / GÖL VE KAR’LA AŞK!!!” başlıklı bu yazımızda; Hacettepe Üniversitesi / Çevre Kirliliği ve Çocuk Sağlığı Uzmanı, Isparta’mızın yetiştirdiği değerli bilim insanı hemşerimiz Prof. Dr. Kadriye Yurdakök TEKELİ’nin TARHAN’a yazdığı “KAR”la ilgili mektubunu, virgülüne dokunmadan siz değerli okuyucularımızla paylaşıyor ve mottomuzu yineliyoruz: “YAĞDIR MEVLAM KAR!!!”
“Ekosistemimizde suyun ana kaynağı kar kütleleridir. Kışın yağan kar tüm toprağın üstünü kaplar ve donar. Özellikle dağlarda ısı daha düşük olduğundan donmuş kar kütleleri dağlarda aylarca erimeden kalır. Bu donmuş kar kütlelerinin baharla birlikte erimesi ile bizim yaşam kaynağımız olan su ortaya çıkar. Ne kadar çok kar yağarsa o kadar çok suyumuz olur. Eriyen kar dereleri, gölleri, yeraltı sularını besler ve yok olmaktan kurtarır. O yüzden kışın çok çok kar yağması için dua etmeliyiz. Karsız geçen bir kışın ardından da kuraklık geleceğini bilmeliyiz. Kar kuraklığı denen bir kavram var. O sene kar yağmaz veya beklenenin altında kar yağarsa, ve bu durum üst üste birkaç yıl devam ederse “kar kuraklığı” olacak demektir. O nedenle Uludağ da ki, Erciyes teki, kar kalınlıkları su rezervuarlarımız açısından çok önemlidir. Kış, kış gibi bol kar yağışıyla geçmeli ve bunun için dua etmeliyiz. Kışın ortasında karsız ve güneşli bir hava görüp “Aa, bugün hava çok güzel” diyen olursa “Hayır bugün hava çok kötü ve olması gerektiği gibi değil” deyip kaygı duymalıyız.” Yağdır Mevlam su” yerine “yağdır Mevlam kar” demeliyiz. Bu yağan bol karlar bahar bereketinin müjdecisidir.
Ancak var olan ve karla zenginleşen su kaynakları da bizi hasta edecek ve öldürecek kimyasal atık zehirlerini de içermemelidir. Suyun en büyük düşmanı sanayi atıklarıdır. Sanayi hem çevredeki en temiz suları üretim amaçlı kullanarak tüketir, hem de atıklarını arıtma yapmadan en yakın göl, dereye akıtır. Her gün televizyonda dereler ve göllere, nasılsa oralarda dilüe olur (seyrelir) ve fark edilmez düşüncesi ile atılan zehirlerle kullanılamaz hale gelen dereleri, ölü balıkları seyrediyor ve hiçbir şey yapmıyoruz. O zehirli suları hiç bir hayvana içirtemezsiniz. Ama tarlalar ve bahçeler ister istemez o sularla sulanıyor ve içinde kurşun arsenik, civa kadmiyum gibi vücudumuzda hiçbir şekilde bulunmaması gereken ağır metaller, ve pek çok sanayi atıkları orda yetişen otlara, onları yiyen hayvanlara, tarım ürünü sebzelere, tahıllara, onları yiyen bizlere geçiyor. Falanca pirinçte arsenik varmış.. Nasıl mı? Sulandığı su pis ve zehirli ise olur tabi. Yediğimiz şeylerin üretiminde temiz su kullanıldığının sertifikası olmalı. Atığını arıtma yapmaksızın tertemiz göl ve derelere bilerek kasten akıtan şirketler, ekonomiye katkısı düşünülmeksizin derhal kapatılmalıdır.”