SU YASASI TASLAĞININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ…
Zeki TARHAN – ANKARA
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
AKIN / ÖZEL
Ülkemizde su yönetiminin çok başlı, çok parçalı ve eşgüdümden uzak bir yapıda olduğu, genel kabul görmüş ve de yadsınamaz bir gerçektir. Göllerimizin su miktarı ve su kalitesi konusunda karşılaştığı riskler, sadece yasal ve idari değil, birçok eksikliğin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.
Su yasamızın olmayışı, ülkemiz için önemli bir eksikliktir. Ancak, su yönetiminin bütünleşik ve sürdürülebilir bir şekilde uygulanabilmesinin önündeki tek engel de, bir su yasamızın olmayışı değildir. Bu nedenle; su yasası çıktıktan sonra, uygulamaların düzenlenmesi, su yasası kapsamında yer almayan, ancak su yönetimi ile ilişkili olan birçok yasal, kurumsal, kültürel, ekonomik düzenlemelere de ihtiyaç duyulacaktır.
***
Su yasası taslağında yapılan / yapılacak olan değişikliklerin, havza ölçeğinde entegre bir şekilde uygulanabilmesi için de ekolojik, ekonomik, sosyal, sosyokültürel önlemlerin alınmasına ve sürdürülebilmesine de ihtiyaç olacaktır. Su yasası; göllerimizin / akarsularımızın daha akılcı yönetimi için yasal bir altyapı olacaktır elbette, ama bu; sorunları çözebilecek bir sihirli değnek de değildir.
***
TBMM Genel Kurulunda, küresel iklim değişikliğinin etkilerinin en aza indirilmesi, kuraklıkla mücadele ve su kaynaklarının verimli kullanılması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonunda, Türkiye Barolar Birliği Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Başkanı Av. Gökhan CANDOĞAN ile Komisyon Başkanı Veysel EROĞLU arasındaki diyalog, ÇEVRE HUKUKU konusunun, SU YASASI için ne denli önemli olduğunu , bizlere somut olarak göstermekte…
Av. Gökhan CANDOĞAN – Türkiye’deki çevreyle ilgili pek çok meselede, bizim en büyük eksikliğimiz alana derinlik katacak entelektüel birikim yok, çevre hukuku ile ilgili çok net söyleyebilirim. Çünkü; Türkiye’de hukuk fakültelerinde çevre hukuku kürsüsü yok. Türkiye’de doktora yapmak istediğinizde, bilim alanları listesinde çevre hukuku yok. Genç insanımızın çalışmak istediği, fikir üretmek istediği bir alanda, bizi üniversitemizde alan yok. Türkiye’ de çevre hukuku alanında doktora yapmış iki, en fazla üç kişi var biliyor musunuz? 2 veya 3. Şu anda onlar da, çevre hukuku kürsüsü olmadığı için, birisi milletlerarası hukuk kürsüsünde, birisi özel hukuk kürsüsünde, birisi de kamu hukuku kürsüsünde çalışma yapıyorlar… Bu insanların hiçbirisinin ne yazık ki, doğrudan çevre hukuku çalışma hakkı, imkanı yok.
Şimdi siz, üniversitelerinde çevre hukuku kürsüsü olmayan bir ülkede, bu tür yasal düzenlemeleri derinliğine ele alıp, bir noktaya getiremezsiniz, müzakerelerde başarı elde edemezsiniz çünkü, bunun hukukçunun bakış açısının çok ciddi eksiklik oluşturduğunu düşünüyorum.
Biz, Barolar Birliği olarak YÖK’e bir başvuru yaptık. Hukuk fakülteleri bünyesinde, Çevre hukuku kürsüsü ana bilim dalı kurun diye. Biz şu anda, Üniversiteler arası kurulun bu konuda bir görüş oluşturmasını bekliyoruz… Meclis de bu konuda hassas davranmalı diye düşünüyorum.
***
Komisyon Başkanı Veysel EROĞLU – Çevre hukuku çok önemli. Ben de İTÜ Çevre Mühendisliği bölümünde, hem öğretim üyesi hem de Çevre Teknolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı iken, Çevre Mühendisliği Bölümü programına ÇEVRE HUKUKU dersi koydurmuştuk. Yani; çok faydalı ama, Çevre hukukunu verecek hoca da pek bulamadık. Bu konu da gerçekten çok önemli. Uluslar arası müzakereler için de şart. Sadece Türkiye’ deki çevre hukuku değil, uluslar arası çevre hukukunun da mutlaka ele alınması gerekiyor. Bu teklifiniz gerçekten güzel. Çevre hukukunun, çevre mühendislerine verilmesi gerektiği gibi, Hukuk fakültelerinde de, bir ana bilim dalı başkanlığının olması uygun olabilir diye düşünüyorum, çünkü önemli bir konu.
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) – Bizi çevre hukuku da kurtarmayacak, İKLİM HUKUKU falan kurulması gerekecek bundan sonra bence.
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU – İklim hukuku mu?
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) – Böyle giderse Türkiye’nin çevre hukuku da bizi kurtaramaz.
DEVAM EDECEK…