Haberin Tarihi:
19.3.2015 09:56:00
- Okunma Sayısı:2335
defa okundu.
18 Mart 2015 Şehitler Günü töreninde duygulu bir konuşma yapan Piyade Binbaşı Yasin Şahin'in şu sözleri günün özeti gibiydi: "Çanakkale'de, İstiklal Savaşı'nda, Kıbrıs'ta, Kore'de ve terörizm ile mücadele harekâtında şehit düşenlerin bir mesajı var Türk gencine; Gözlerinde şimşekler çakan çocuk, tanı beni...
Şehit düşenlerin Türk gencine mesajı; “...Tanı beni ve unutma!”
18 Mart Şehitler Günü dolayısıyla Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı Şehitliği’nde bir anma programı düzenlendi. Saat 09.35’de çelenklerin sunulmasının ardından İstiklal Marşı eşliğinde şanlı bayrağımızın göndere çekilmesi ve saygı duruşu ile başlayan törende Saygı atışı yapılarak şehitlerimiz selamlandı.
18 Mart 2015 Şehitler Günü töreninde duygulu bir konuşma yapan Piyade Binbaşı Yasin Şahin’in şu sözleri günün özeti gibiydi: “Çanakkale’de, İstiklal Savaşı’nda, Kıbrıs’ta, Kore’de ve terörizm ile mücadele harekâtında şehit düşenlerin bir mesajı var Türk gencine;
Gözlerinde şimşekler çakan çocuk, tanı beni… Yüzyıllara damgasını vuran bu başı, bu bileği tanı.
Kimi zaman bir vatan şiirinin mısralarında, kimi zaman türkülerin nağmelerinde, kiminde karlı bölgeleri geçerken, kiminde engin denizlere yelken açmış bulacaksın beni…
Bu kan senin kanın çocuk, bunu bil. Bu can senin canın, yarın öbür gün belki daha uzak bir vakit, seher mahmurluğunda bulur seni kara bulutlar. Tatlı bir uykunun ortasında sokulur koynuna bezginlik. Merhameti sen bilirsin, şefkati senden gayrisi tanımaz.
Tanı beni ve unutma! Toprağa düşmüşüm binlerce kez. Binlerce yerimden vurulmuşum ama hala yaşarım çocuk. Canımı boş yere vermedim. Toprağa düşerken sen vardın aklımda hala sen varsın.
Biliyorum bu kan senin kanın, bu bayrak senin ve yine bir gün olurda bulut çöreklenirse seher vakti, yanı başımda seni bulacağım. Gözlerinde tebessüm, kulağın komutanında Allah'ın adını anarken yumruğun kapalı, ufuklar ötesine haykırıp duruyorsun.
Diyorsun ki, çocuk; vatan sana canım feda...”
P. Bnb. Yasin Şahin, törende yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Ulusça büyük bir heyecan, gurur ve coşku duyduğumuz bu anlamlı günde, her sayfası mübarek şehit kanları ile yazılmış, şanlı tarihimizin en müstesna zaferlerinden birini, Çanakkale Zaferi’nin 100’üncü yıldönümünü kutlamak,
Aynı zamanda kutsal vatan topraklarını bizlere armağan ederken, vatanımızın ve milletimizin istiklali ve bölünmezliği uğruna, şehitlik mertebesine erişen bütün aziz şehitlerimizin şehitler gününü, gönlümüzdeki tüm şükran ve minnet duygularıyla anmak üzere, toplanmış bulunuyoruz.
Gururla kutladığımız bugün, 100 yıl önce kendilerini dünyanın en kuvvetli ve en mağrur ordusu sanan, kendini bilmez yedi düvelin, Çanakkale topraklarında, kahraman Türk askerinin etten ve kemikten fakat iman dolu göğsüne çarpa çarpa, bütün ümitleriyle birlikte Türk sularına gömüldüğü gündür.
Çanakkale savaşı; teknolojik üstünlük ve yarattığı güce karşı, bedenlerini vatana siper edenlerin, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir galibiyetidir.
Bu zafer, birinci dünya harbinin dört yıl sürmesine, çarlık Rusya’sı ve Avusturya-Macaristan imparatorluklarının tarih sahnesinden silinmesine neden olduğu gibi, 20’nci yüzyılda tarihte cereyan eden olayların yönünü belirlemiş, bazı topluluklarda ulus olma bilincini uyandırmış ve ülkemizin bugünkü güçlü ve saygın konuma gelmesinin ilk adımını oluşturmuştur.
Şimdi üzerinde yaşadığımız bu topraklarda, o büyük kahramanlık destanı yazıldıktan sonra, günümüzde Çanakkale sözcüğü bile bize özellikle şu üç anlamı ifade etmektedir.
Birincisi; geçilemediği ve asla geçilemeyeceği,
İkincisi; dünya harp tarihinin en başarılı savunması ve tarihte bir dönüm noktası teşkil etmesi,
Üçüncüsü ise; Türk ulusunun onurlu mücadelesi ile kahramanlığının kanıtı ve ulusça yeniden doğuşun bir başlangıcı olmasıdır.
Bugün;
Aynı isimde, aynı şerefte ve aynı mekânda buluşmuş aziz şehitlerimizin, hiçbir koşulda esir edilemeyeceğinin ve Türk vatanının asla parçalanamayacağının tüm dünyaya haykırıldığı bir gündür.
Bugün;
Üç Kıta'ya Türk adını kazıyanların, Türklük uğruna kınalı bedenlerini toprağa koyduğu gündür.
Bugün;
Şahadeti şerbet, bu dünyayı gurbet sayanların, ruhunu iman ile aklayan, bedenini milletine saklayanların, kendisi cihan, öyküsü destan olanların günüdür.
Bugün;
Ulu önder, eşsiz komutan Mustafa Kemal Atatürk’ün Anafartalar sırtlarında, dünyaya komutanlık sanatını öğrettiği gündür.
Bu zafer, azimli, fedakâr ve onurlu Türk milletini vatanından etmenin ne derece imkânsız olduğunun ispatıdır. Bu zaferle Türk milleti bir kez daha Türk’e zincir vuramazsınız demiştir.
Bir insanüstü mücadelenin destanıdır Çanakkale. Asırlarca türküm diyen her insanın bedenini ürpertilerle, gözlerini minnet damlalarıyla doldurmaya devam edecektir. Çeyrek milyon evladını veren Türk yurdu, şehitlerin ruhu ile sonsuza dek var olacaktır.
Bu kahramanlık manzumesinden bir olayı anlatmadan geçemeyeceğim.
“Bomba sırtı olayı (14 Mayıs 1915) çok önemli ve dünya harp tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan bir hadisedir.
Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiçbirisi kurtulmamacasına düşüyor.
İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkül biliyor musunuz?
Bomba, şarapnel, kurşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok.
Okuma bilenler Kur’an-ı Kerim okuyor ve cennete gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler ise kelime-i şahadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar.
Sıcak cehennem gibi kaynıyor. 20 düşmana karşı her siperde bir nefer süngü ile çarpışıyor. Ölüyor, öldürüyor.
İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren dünyanın hiçbir askerinde bulunmayan tebrike değer bir örnektir emin olmalısınız ki Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.”
Çanakkale’de, İstiklal Savaşı’nda, Kıbrıs’ta, Kore’de ve terörizm ile mücadele harekâtında şehit düşenlerin bir mesajı var Türk gencine;
Gözlerinde şimşekler çakan çocuk, tanı beni… Yüzyıllara damgasını vuran bu başı, bu bileği tanı.
Kimi zaman bir vatan şiirinin mısralarında, kimi zaman türkülerin nağmelerinde, kiminde karlı bölgeleri geçerken, kiminde engin denizlere yelken açmış bulacaksın beni…
Bu kan senin kanın çocuk, bunu bil. Bu can senin canın, yarın öbür gün belki daha uzak bir vakit, seher mahmurluğunda bulur seni kara bulutlar. Tatlı bir uykunun ortasında sokulur koynuna bezginlik. Merhameti sen bilirsin, şefkati senden gayrisi tanımaz.
Tanı beni ve unutma! Toprağa düşmüşüm binlerce kez. Binlerce yerimden vurulmuşum ama hala yaşarım çocuk. Canımı boş yere vermedim. Toprağa düşerken sen vardın aklımda hala sen varsın.
Biliyorum bu kan senin kanın, bu bayrak senin ve yine bir gün olurda bulut çöreklenirse seher vakti, yanı başımda seni bulacağım. Gözlerinde tebessüm, kulağın komutanında Allah'ın adını anarken yumruğun kapalı, ufuklar ötesine haykırıp duruyorsun.
Diyorsun ki, çocuk; vatan sana canım feda...
Adına “İstiklal Savaşı” denilen ve tarihte bir benzeri daha olmayan o kutsal direnişin sahibi Türk Ulusu’na ve O’nun kahraman ordusu Türk Silahlı Kuvvetleri’ne, en yoksul ve yorgun döneminde bile bu gücü veren, gerektiğinde akıtmaktan çekinmediği damarlarındaki “asil kanı” olmuştur.
Türk Ulusu’nun fertlerinden oluşan ve aslında Türk Ulusu’nun bizzat kendisi demek olan Türk silahlı kuvvetleri, Çanakkale siperlerini savunurken, ya da Büyük Taarruz’da düşmanı denize dökerken sergilediği kararlılık ve inançtan zerre kadar geri adım atmamıştır.
Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yolunu aydınlatan ışık, ebedi başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi varlığıdır.
Bizler de burada, aziz şehitlerimizin huzurunda diyoruz ki, atalarının kanı ile suladığı kutsal emanetin anlamının bilinciyle görevini sürdüren Türk Silahlı Kuvvetleri olarak;
En kıdemsiz erinden en üst rütbedeki komutanına, bölücü teröre karşı göğsünü siper ederken ölümsüzleşen şehitlerimizden gazilerimize,
Askeri okula yeni katılan öğrencisinden, gurur ve şerefle sürdürdüğü vazifesini tamamlayarak emekli olmuş tüm personeline kadar,
Bu kutsal vatan uğrunda kanımızın son damlasına kadar topraklarımızı korumak ve vatan sevdası uğruna sarıldığınız şanlı bayrağımızı sonsuza dek göklerde dalgalandırmak için bizler de aynı bedeli ödemeye hazırız.
Bu azim ve kararlılığımızı hazmedemeyenler bilsinler ki, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bu yöndeki iradesini hiç kimse, hiçbir zaman, hiçbir şekilde kıramayacaktır.
Evladını vatana adamış aziz analar, babalar, eşler, evlatlar ve kardeşler müsterih olun! Şehitlerimizin uğruna hayatını feda ettiği tüm kutsallarımızı dün olduğu gibi bugünde aynı azim, inanç ve kararlılıkla korumaya bir kez daha söz veriyoruz
Aziz şehitlerimiz, huzur içinde uyuyunuz! Emanetiniz emin ellerdedir. Bizler; sizlerden teslim aldığımız emaneti, dünya döndükçe çelik bileğimiz ile sımsıkı kavrayacak, bizden sonra sağ kalana teslim etmedikçe son nefesimizi vermeyeceğiz.
Bu duygu ve düşüncelerle, bu toprakları vatan yapmak uğrunda hayatını feda eden bütün şehitlerimizin ve gazilerimizin huzurunda, saygıyla eğiliyoruz.
Ruhlarınız şad olsun…”
Yasin Şahin’in konuşmasının ardından Şehitlikte bulunan Şehit mezarları ziyaret edildi, dualar okundu, karanfiller bırakıldı.