Bellek, Tarih Ve Eğirdir Müzesi

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,Bellek, Tarih Ve Eğirdir Müzesi
Haberin Tarihi: 8.12.2020 14:39:21 - Okunma Sayısı:7933 defa okundu.

Ali Taş yazdı

Bellek, Tarih Ve Eğirdir Müzesi

Bellek, işlevsel olduğu tarihten itibaren bilgi saklar. Zaman süresince geçmişe ait izler saklanır. Aslında doğada geçmişe ait izler vardır. Fidan büyüyüp ağaç haline geldikçe; gövdelerinde halkalar oluşur. Herhangi bir anda, ağacın yaşını öğrenmek istediğimizde; halkaların sayısı ağacın yaşıdır. Keza karbon içeren maddelerin yaşı; karbon elementinin atomlarının yarılanmasından bakılarak yaş tayin edilebilir. Hatta evrenin yaşını öğrenmeye çalışıyoruz. Benzer şekilde ilk akıllı insanın yaşını araştırıyoruz. Atom yüklerine bakarak, kararlı / kararsız (1 / 0) zamansal değişim sürecine bakıyor, bellek izlerini arıyoruz. Bu neden önemli; aslında geçmişi bilerek, geleceği bilmek istiyoruz. Geleceğin yön tayini ancak geçmişi bilmekle olur. Eğer her sabah uyandığımızda dünü hatırlamıyor olsaydınız, ne olurdu?

Bellek; olayların, sahnelerin, nesnelerin an ve an kaydedilmesiyle ortaya çıkar. Zamanla ise kaydedilenden tarih ortaya çıkar. Yola çıktınız, bir şey arıyorsunuz; nereden yola çıktınız? Dün neredeydiniz? Ne arıyorsunuz? Sorularına cevap bulamazsanız, bellek yok demektir. Bellek olmayınca bir iş de yapılmamış olur. Bellek ile ancak 5N (Ne, Nerede, Nasıl, Neden, Nasıl), 1K (Kim) sorularına cevap ararsınız. Bellek oluşturmak, belleğe hızla ulaşmak, bellekteki bilgileri kullanarak geleceği tahmin etmek farklı şeylerdir.

İNSAN BELLEĞİ :

Konu insan olunca bellek de önemlidir. Canlılarda kayıt anlamında bellek var denebilir. Kedi, köpek sizi kokunuzdan tanıyabilir. Ağaç, gövdesinde zamana göre halkalar oluşturabilir. Yalnız insan, belleğine hem kayıt yapar hem de bu kaydı kullanabilir. Aynı zamanda bellek, oku / yaz bellektir. İnsan belleğinin diğerlerinden farkı; bir kanaat oluşturmak üzere (iyi / kötü) duygular işin içine girer, bellek kayıtlarında önemli bir rol oynar. Aynı zamanda hızlı karar vermesinde etkin hale gelir. Bunun yanında insan belleği sınırsız gibidir. Bellek gelişim gösterir. Kayıt sistemini iyi düzenlerseniz iyi sonuç alırsınız. Kim olduğumuz belleğimizle ölçülür? İnsan belleği iki yaşından itibaren kayıttadır. Bu yaştan itibaren insanları ve çevresini tanımaktadır. Belleğin okunur, yazılır hale gelmesini sağlayan bilinç için; algı ve farkındalık gelişir. Belleğe ulaşmada önemli rol oynayan beynin sekreteri (cingulate cortex) ve bellek modülleri özellikle nesne, olay ve ilişki belleği (perirhinal, postrhinal, entorhinal cortex) gelişmeye başlamıştır. İnsan için epizodik bellek önemlidir. Diğer insanların konuşmalarını anlayarak kendisi için ne ifade ettiğini anlamaya çalışır (zihin teorisi), duygular önem kazanmaya başlar.

Altı ve on iki yaşları ise ana bellek (hipocampus) önem kazanır. Bellek devrelerinin bütünleşeceği , ana belleğin bilgi kullanımı için özelleşeceği , öğrenmek için belleğe erişimin başladığı (belleğin yoğun kullanıldığı) dönemdir. Bilinç’ in geliştiği devredir. Davranışlar ve duygular (korku ve üzüntü) bu dönemde anlam kazanır. Duygular değerlendirilir ve bellek oluşturmada önem kazanır. Yanallaşma çağı (sağ ve sol yarım küre ayrımı) başladığı için olumsuzluklar her zaman için önemlidir. Sağ yarım küredeki bellek olumsuzluk, sol yarım küredeki bellek olumluluk biriktirir. Algının tavan yaptığı zamandır. Farkındalıkla birlikte benlik gelişir. Benlik, kendisi ve başkası için anlam taşır. (Sol yarım küredeki bellek ben, sağ yarım küredeki bellek sen’ dir). Konuşma anlama, sözcük, cümle çözümleme ve bellek ilişkileri önemlidir. Konuşma, okuma, yazma merkezi sol yarım küredir. Bu melekelerin azami gelişmesi , sol yarım küredeki belleği azami ölçüde geliştirir. Beynin sekreterinin yetkileri  ve epizodik bellek (retrospenial) gelişmektedir. Ana belleğin (hipocampus) ya da otobiyografik belleğin etkin olduğu yaşlardır. İlk defa yeni bilgilerle karşılaşmaktadırlar. Gün içerisinde öğrendiklerini derin bir uyku ile belleklerine kaydetmeleri gerekmektedir.  Belleğe hızlı erişim için gerekli  şemalar (programlar); bu devrede yoğun oluşur. Çoklu görev modülünde (Anterior Frontal Cortex) etkin görülen diğer modüllerdeki bilgiler gece derin uyku denilen  (NREM) bölümünde belleğe erişim anahtarıyla kaydedilir. Yeni öğrenilenler ile eski öğrenilenler arasında bağ varsa ilişkisel bellekte; REM uykusuyla (rüyalı uyku) birleştirilir. Ana bellek’ in giriş kapısına (Dentat Gyrus) yeni bilgi iliştirilir. Bu yeni bilginin geçerlilik süresi 1- 6 aydır. Bilgi; yeniden öğrenilerek pekiştirilmezse Dentat Gyrus’ tan ana belleğin (hipocampus) derin katmanlarına kaydedilmez. Eğer bir bilgi üstün körü öğrenilmişse; gece derin uykuda önemsizler kısmında kalır. Bu bilgi budanarak çöp sepetine atılır. Sorgulayıcı olmak, ilişkileri kurmak (ilişkisel belleğe yazmak) için önemlidir.

On iki – yirmili yaşlar (ergenlik) yürütücü işlev, karar verme ve duygu işlemenin tavan yaptığı yaşlardır. Özellikle beynin sekreterinin tüm yönleriyle geliştiği, bilgiye (kütüphaneye) ulaşma fihristinin oluştuğu son aşamadır. Sosyal olaylar ve içe bakışcı benliğin geliştiği evredir. Sosyal ilişkiler ağının kurulduğu yaşlardır. İçe bakışsal benlikte; iç görü’ nün (5N, 1K) olması demek, ana belleğin derin katmanlarına ulaşmak demektir. Bu yaşlarda 5N, 1K gelişir, epizodik bellek (retrospenial memory) önemlidir. Benliğin tam oluştuğu yaşlardır. Bu yaşlarda stres bellek kaydını etkiler. Stres ve uykuya dikkat edilmezse; bilgiler kayıt edilmeden silinir.

Yirmi – yirmi beşli yaşlar, zamansal benliğin geliştiği, otobiyografik belleğin tam anlamıyla oluştuğu, her türlü belleğe erişimin arttığı yaşlardır. Zaman algısı oturmuştur. Bu şu anlama gelir. Her türlü belleğe özellikle ana bellek ve ilişkili belleklere tam ulaşım demektir. Geçmiş ile gelecek oluşturulur (tarih). Tüm evrelerde öğrendiğimiz bilgiler (şema / program - sinirsel ağlar) en üst düzeydedir. Sizce önemli olmayan bilgiler (program / şemalar) bu çağda uyku ile budanır. Önemli kullanacağınız bilgiler kalır.  Burada belleğe ulaşan tüm programlar (sizin kullandığınız) kalır, diğerleri atılır. Sonra beyinde kalan bağlantılarla yetineceksiniz. Geliştirmek sizin elinizde. Akıllı insan evresidir. Beyninizde kalan programlar ve onların ulaştığı bellekteki (özellikle ön beyin) bilgiler kadar akıllısınız. Zeki olmanız ise hisleriniz yani sağ yarım küredeki bilgileri (şema ve belleği) ne kadar kullandığınızdır.

Yirmi beş – otuzlu yaşlarda eldeki bilgiler (duygu yüklü ve mantıksal bilgiler) emrinizdedir. Olgunlaşma yaşıdır. Olgunlaşma demek (ergenliğin kararsız halinden); kararlı hale gelmek demektir. İnsan belleği için önemli olan üç şey imge, simge, derinlik (ağaç modeli) ve bunlar arasındaki ilişkidir.

Hangi belleğe nasıl ulaşacağınız, ne kadar hızlı ulaşacağınız ve bilginin tutarlılığı önemlidir. Belleği (/ kütüphaneyi) nasıl oluşturduğunuz, bellekten nasıl sonuç alacağınızı gösterir. Eğer olumsuzluk biriktirdi iseniz menfi bilgilere (sağ yarım küredeki bilgilere) daha çabuk ulaşacaksınız demektir.  Ayrıca belleğe ulaşım yolları önemlidir. Hep görüntüye önem verdi iseniz, bilgiye ulaşmada görsel kısa yol oluşmuş olur. Hep konuşmaya (/ işitmeye) önem verdi iseniz işitsel kısa yol oluşmuş demektir. Konuşma, aynı zamanda uzun yol’ a çıkar. Okuma ve yazma ise belleğe ulaşan uzun yol’ dur. Hem görmeniz, gördüğünüz sözcük ve cümleyi (/ tümceyi) anlamlandırmanız gerekmektedir. Eğer okuma ve yazmayı; görme ve dinleme ile zenginleştirirseniz belleğe ulaşmada tüm yollar (kısa ve uzun) açıktır.

Ateş gördünüz kaçacaksınız, uyarı sesi duydunuz dikkat kesileceksiniz. Bir şey daha var ki; yılan görmediğiniz halde yılan hissi uyandıran şeylerden kaçacaksınız. Bu da binlerce yıldır derin katmanlara (bellek ve şemalara) kazınmıştır. Bu da kültür gibi geçmişten gelen iyi bir şeydir. Ön beyinde oluşturduğunuz şemalar ne kadar çoksa (AFC) yani ne kadar çok çalıştı iseniz belleğe ulaşım (tarih) ve gelecek planlama o kadar önemlidir. Bu da sizin alın yazınız oluyor.

Algı (imge), ön beyne ulaşımda önemli rol oynuyor. İmge; belleğe ulaşmada uzun yol’ un önemli aracıdır. Simge ise belleğe ulaşımda kısa yol’ un önemli aracıdır. Örneğin; (sıkılmış, yumruk yapılmış el). İmge, nesnelerin grublanması (/ kataloglanması, fihrist) yani ağaç oluşturma. (Tüm kuş türlerini bir ağacın kökü etrafında toplama) bellekte ilişki kurmanın aracıdır. Örneğin; Türkçe buna uygundur.  Örneğin; bel kökünden türeyen sözcükler ; bellemek, belletmek, bellek gibi. İngilizce gibi dillerde böyle bir yapı olmadığı için sözcük ezberlemek durumunda kalırsınız. Bellek büyür ama ilişki kurmak zorlaşır. İmge, simge ve ağaç yapısıyla oluşturulan belleği koordine etmek programlar ve şemalarla olur. Bunları, programlar (/ şemalar) ve bellek gibi bir yere yazmadı iseniz, kaybolur.

Kaybolmamak için kültür kadar tarih yazmak;  yapmak ile eşdeğerdir. Özetlersek;  bellek görsel kısa yolu ile etkin olur. Ancak bu kestirme yol, sizi yanlış yollara götürebilir.  Bellek yine işitsel yolla; okuyarak, yazarak etkin olur. Bu uzun yoldur. Bu yolla anlam arayışı net olacağı için sizi doğru yola sevk eder. Bellek, dinlenme ve uyku modunda işlevseldir. Stres, kaos ve hedef peşinde koşarken devre dışı kalır. Belleğe doğru ve hızlı erişim yapmak istiyorsak, ön koşulu öğrenmektir. Öğrenmeden kasıt, bellekte kayıt açmak (imge, fihrist ve ağaç oluşturma / gruplama) ile olur. Yeter koşul ise beyin programı / şema (korteks’ te) oluşturmaktır. Bunun koşulu da öğrenilenleri tekrardır. Bu da gün sonu ve altı ay içerisinde yeniden öğrenilenleri gözden geçirmekle olur. Gerekli koşulu da plan yapmak ve strateji uygulamakla olur. Bellek, dinlendirici aktivitelerle ve spor ile zindedir.

                Kültürel ve genetik miras belleği hazır hale getirir. Dil, bellekte alan açar, kayda hazır hale getirir. Dili, tam ve zengin kelime dağarcığı ile kullanırsak bellek zengin olur. Bilindiği gibi Türkçe, iletişim ve anlaşma dilidir. Sağlam bellek ile belleği tam kapasite kullanabilmek için beyin programları ve şema oluşturmak gereklidir. Bunun için çözüm arayışları bitmemelidir. Belleği tam kapasite ile kullanabilmek için belleğin oluşma evrelerine dikkat etmek gerekir. Bütünlükten ve mantıktan uzak bölük börçük bilgiler belleği bozar. Çalışma ve amaç belleği iyileştirir.

İnsan istikrarı, iç uyaranlar ile dış uyaranlar arasında denge kurabilmekten (swot analizi’ den) geçer. Bellek, insanın yaşamıyla vardır. İnsanın geçmişiyle bağlantısı toplum hafızası; kültür, yazı, kitap ve müzelerle olur.

TOPLUM BELLEĞİ / HAFIZASI:

İnsanlar, toplumları oluşturur. Bir toplumun hafızası tek tek insanların hafızalarının ortak yanlarının toplamıdır. Ortak yanlar ne kadar fazla olursa yani toplum homojen ise toplumda da hemen hemen tek bellek oluşur. Beraber ağladığımız, beraber güldüğümüz bir durumdur bu. Bu bellek aynı zamanda ortak kültürdür. Sağlam bir kültür; kolay oluşmaz, binlerce yıl gerekir. Tabi ki geldi geçti popüler kültürden bahsetmiyoruz. Ortak kültür (/ ekin) dil, din ve milli birliktir. Özellikle dil, toplumun hafızasının temelidir. Türk toplumunun çimentosu, binlerce yıldır konuşulan Türkçe’ dir. Sibirya’ dan başlayarak Orta Asya’ da yol alan, Sümer’ den geçen ve Anadolu’ ya gelen dildir. Eğer bir dilde, başka bir dille 100’ den fazla ortak sözcük varsa bu diller akraba’ dır. Türkler; soylar ve boylar olarak yaşamışlardır. Türk adı, etnik temelden çok kültür temelinin adıdır. Yani Türkçe konuşan toplumların birlikteliğidir. Türkçe’ de akraba ile ilgili sözcükler, diğer dillerin tamamından daha fazladır. Bu gösteriyor ki ortak hafızaya giden yol, Türkçe konuşmaktır. İnsan belleği ömürle sınırlı iken Türk toplumunun belleği binlerce yıllıktır. Bu kültüre, bu belleğe; popüler kültür ulaşılamaz kılmamalıdır. Bu belleği korumalı ve yaşatmaya devam etmeliyiz. 

Bir insanın iş yükü ve çözüm bulma kapasitesini entropi ile ölçersek; insanın iş yükünün artması (0 -> 1) ile entropinin yükseldiğini görürüz. Artan iş yükünü zengin şema ve bellek kapasitesi ile çözer yani kararlar isabetli olursa entropi azalır (1 -> 0). İç ve dış uyaranları dengeleyerek, hedefte isabeti yakalamak ancak bilgi ile olur. Buna beyin diliyle konuşmak diyoruz. Benzer şekilde bir toplumda bilgi birikimi yüksekse, isabetli kararlar alınır. Toplumsal entropi diliyle konuşursak; yanlış bilgi ve doğmalarla yönetilen ya da çatışmacı kültür (kamplaştırma) hakim olan toplumlarda kaos artar (entropi yükselir). Toplumu yönetilebilir hale getirmek için toplumda uzlaşmacı kültür hakim kılmak ve topluma istikrar getirmektir. İstikrarlı ortamlarda büyümek kolaydır.

Binlerce yıllık kültür ve bilgi birikimine sahip olan Türk toplumunun sosyal sermayesi;

. Devletin aldığı kararlara / uygulamalara aktif katılım

. Birbirimize saygılı ve toleranslı

. Kendi menfaatimiz yanında kamunun menfaatidir.

Toplumlarda verim alınan, önemli görüşleri olan insanların çıkması, toprağın verimi gibi kültür birikimi sonucudur. Binlerce yıl sürebilir. Son Türk Devleti’nin kurucusu bilge Atatürk, kültür ve eğitim konusunda Doğu’ dan ya da Batı’dan kopyalanacak eğitim programlarının bizim için yararlı değil, aksine tehlikeli olacağını savunmuş şöyle demiştir. ‘Çocuklarımıza, gençlerimize, öğrenim sınırı ne olursa olsun; önce Türkiye’ nin bağımsızlığına, kendi benliğine, milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla savaşma gerçeği öğretilmelidir. Dünyada uluslararası duruma göre, böyle bir mücadelenin gerektirdiği donanıma sahip olmayan bireylerden oluşan toplumlara bağımsızlık hakkı yoktur. Kültür, bütünüyle milli bir konudur ve programlarımız milli olacaktır.  Ancak ilim ve fen neredeyse, oradan alacağız! İlim ve fen konusunda herhangi bir kayıt ve sarf yoktur. Eğitimin çağdaş kültüre dayalı olması, eğitimin millilik özelliğini bozmaz’. Eğitimin Türkçe olması ve Türkçe alfabe kullanılması konusunda hassastır. Türkçe’ nin seslerinin en doğru olarak aktaracak olan Latin alfabesi olduğuna karar vermiş ve şöyle demiştir. ‘Büyük Türk Milleti cahillikten, az emekle kısa yoldan, ancak kendi güzel ve asil diline kolay uyan bir vasıtayla kurtulabilir. Bu okuma yazma anahtarı, Latin esasından alınan Türk alfabesidir’. Çünkü Avrupa’ da ilk uygarlığı kuran Etrüskler’ in Alfabesi ile Latin Alfabesi  ve Göktürk Alfabesi ortak kültürün ürünleriydi.

Atatürk’ ün bir diğer konuşması da beyin dilinin gelişmesinde etkili olan kadınlar konusuydu. ‘Kadınlarımız da, erkeklerimiz gibi sorumluluğunu bilen çağdaş düşünceli bireyler olarak geliştirmeliyiz’ demekte ‘ kadına değer verme ve saygı göstermemizin en büyük nedenlerinden biri, onun görevinin analık olmasıdır. Bu ülkenin kızını da erkeğini de bu analar yetiştirecektir. Bu nedenle kadınlarımız, erkeklerimizden daha verimli, olgun ve bilgili olmaya mecburdurlar’. Atatürk’ ün büyüklüğünü ve düşünce yapısını ifade eden bir yazı; Türk Dünyası Tarih Kültür Dergisi Kasım 2020 sayısında Prof. Dr. Turan Yazgan’ ın sözleriyle yer almıştır. ‘Türkiye’ de milli kültür temelinde yapılan eğitim, Atatürk’ ten sonra Greko – Latin kültürüne döndürüldüğü için, eğitim ile milliyetçilik tamamen tepelendi. Milliyetçiliğe tamamen düşman nesiller yetiştirilmeye çalışıldı ve nihayet milliyetçilik ‘Vatan, Millet, Sakarya’ şeklinde alay konusu haline getirildi. Milliyetçiliğin aşağılanmasıyla Türk’ün Türklüğünden utanması hedefleniyordu; bu hedefe maalesef ciddi derecede ulaşılmıştır’. Ulusal Kurtuluş Savaşında Atatürk’ ün yanında olan İnönü hakkında Atilla İlhan’ ın görüşü ilginçti. 16/9/20 tarihinde Hürriyet gazetesinde yer alan; ‘Ulusal kültürü ulusal geçmişten yararlanmadan yaratamayız. Bu da İnönü döneminde olduğu gibi Yunan / Latin kitabı yapmakla olmaz, tam tersine Mustafa Kemal döneminde olduğu gibi Türk Tarih Kurumu’ nun, Türk Dil Kurumu’ nun işi ciddiye alıp ulusal tarihi ve dili üzerinde çalışacak zemin olarak belirlenmesi ile olur’.  

11/11/20 Hürriyet, Önay Alpago ne diyor? ‘Atatürk demek ulus egemenliği’ demektir. Yalnız ‘bugün’ değil, ‘yarın’ olabilmek demektir. ‘Atatürk’’ ün vefat ettiği tarihte T.C. dünyanın en hızlı sanayileşen üç ülkesinden biridir. (Rusya, Japonya, Türkiye), ekonomik büyümenin lokomotifi sanayi sektörüdür. Bacası tüten, tek fabrikası olmayan topraklarıyla şişe camdan selüloza, çimentodan kimyaya, dokumadan şekere, uçaktan demir çeliğe (17 ayrı sektörde) fabrikalar açılmıştır. Hepsi kendi öz kaynaklarımızla yapılmıştır. ‘Hastaneler, kamu binaları, okullar yapılmıştır. Telgraf, telefon, havagazı, tramvay, maden ve demiryolları gibi yabancı sermaye kuruluşları paraları ödenerek millileştirilmiştir. Osmanlı Devletinden devraldığımız borçlar hariç hiç borcu yoktur. İhracatı, ithalatından fazladır. Bütçesi denktir’.

Türk Milli Eğitim sistemi 27/12/1949’ da ne oldu? Türkiye ile ABD hükümetleri arasında eğitim komisyonu kurulması hakkında anlaşma imzalanır. İmzalanan bu anlaşmanın 5. Maddesi şu şekildedir. ‘Komisyon, 4’ ü T.C., 4’ ü A.B.D. vatandaşı olmak üzere sekiz üyeden kurulu olacaktır. Bunlara ek olarak, Türkiye’ deki A.B.D.’ nin diplomatik heyetinin başı (A.B.D. büyükelçisi) komisyonun fahri başkanı olacaktır. Komisyonda oyların eşit olması durumunda kesin oyu misyon şefi (A.B.D. büyükelçisi) verecektir!

Her fikir değerlidir ama her taşın altında Roma (/Helen) Medeniyeti arayanlar onun altında ne olduğunu merak  etmezler mi? İşte 10/11/20 tarihli Hürriyet gazetesinde yer alan bir yazı; ‘En büyük kurtarma kazısı’ başlığı altında ‘Seyitömer höyüğü kurtarma kazısında Roma, Hellenistik; demir çağı, orta tuç çağı ve erken tunç dönemlerine ait binlerce eser (dokumacılık ve çanak, çömlek üretim merkezi) gün yüzüne çıkarıldı. Hellenistik dönem (M.Ö. 323, M.Ö. 30), Roma dönemi (M.Ö. 30 – M.Ö. 330), Demir çağı (M.Ö. 500 – 332), Tunç çağı (M.Ö. 3000 – 1200)’. Peki Demir çağı ve Tunç çağını yaratanlar kimdi? Roma döneminin altında hangi medeniyet vardı? Araştırmak gerekmez mi? İşte kazılarda ortaya çıkıyor, tortuyu kaldırmak gerekir. Atatürk, bu nedenle büyüktür. Bazıları ‘hangi Atatürk’ diye soruyor, bazıları da ‘son iki yüz yıllık Batı Medeniyeti’’ ni yok mu saymalıyız? demektedir. Batı Medeniyeti gökten zembille mi indi? Acaba temelinde ne vardı? Diye sormayı akıl edemiyor. Bu da olsun! Bilgisayarı açıp, Google’ a sorarsanız; İngiliz, Amerika’ lı gibi düşünürsünüz. Google’ da çalışan bilim insanları (son 20 yıl) beyin dilini çözerek, Google arama motorunu geliştiriyorlar. Aradığımız her şeyi buluyoruz, diyorsanız aldanıyorsunuz.  Aklınızı kullanınız. Bu konuda Prof. Dr. Eşref Adalı’ nın yazdığı ‘Türkçe Doğal Dil İşleme’ kitabına bakmanızda fayda var. Türkçe düşünmek ve Türkçe arama motoruna sahip olmak, bizlere çok şey kazandıracaktır. Türk Kültürü nedir? Karadeniz şivesiyle, Azerbaycan şivesiyle konuşmak farlı mıdır? Bunları Türkçe arama motoruyla detaylı görebilirsiniz.

Google gibi arama motorları, zafer deyince sizi; (işaret parmağı ve orta parmak ile yapılan ‘V’ işareti) Viktorya döneminde  (1875 – 1900)’lara götürür. Türkçe arama motorunda , binlerce yıllık Türk zaferlerini de görebilirsiniz. Bunlar birer simgedir. Simgeler kısa yol’ dur. Sizi kestirmeden bellek’ te çağrışım yaptırır.  Yorulmamak için kestirmeden gitmenin zararlarının farkında olmak, gelecek için faydalıdır.

SAKİN ŞEHİR EĞİRDİR’İN BELLEĞİ:

Toplum’un belleği kültür olduğuna göre, yaşadığı şehir’ de belleğe sahiptir. Üstelik şehrin belleği daha da renklidir. Özellikle bir toplum tarafından kurulup, bugüne gelebilmişse şehir, bellek açısından daha duru ve akıcıdır. Eğirdir gibi şehrin kurucusu kabul edilen Ön Türkler (Lidya/Etrüsk ve Med/Kayani) ve bir ara Bizans’ ın sınırları içerisinde olmuş (Hırıstiyan Türkler’in varlığı) son bin yılda Hamidoğulları tarafından başkent yapılmış Eğirdir, ayrı bir yere sahiptir. Eğirdir’in yer aldığı bölgeyi (hafızayı şekillendirme açısından) inceleyelim.

Lidya (M.Ö.), İç Batı Anadolu’dan Ege’ye, Likya (M.Ö.) ise İç Batı Anadolu’dan Güney Ege ve Akdeniz’e uzanan bölgenin adıdır. Prof. Dr. Havva İşkan ‘Likya’nın geçmişi, M.Ö. 8 bine kadar inen bulgularla Göbeklitepe’ye yakın bir konuma erişti. Patara Antik kenti kazı başkanı Prof. Dr. Havva İşkan, Patara’ da kadınlar çok ön plandaydı. Tarihçi Heredot, ‘Likya’ lıların öyle bir adeti vardı ki başka hiç kimse de yok. Her hangi bir Likya’ lıya kimlerdensin diye sorsanız, size annelerin adını söylerler’. Demiştir. Likyalılar, kendilerini annelerin soyundan tanımlar. En büyük anıt mezarı ben kendim, kendi paramla yaptım. Ve kendi içine kocamla, kardeşimin gömülmesine izin verdim’ yazar. Ama anaerkillik, Likya’da bir yönetim şekli değildir. Meclis’in önünde Likya birliğinin yazıtları yer alır. Montesquieu’nun ‘Yasaların Ruhunda’ dediği gibi ‘Likya Birliği’ gelmiş geçmiş bir demokrasi örneğinin anavatanıdır. Başkan bir yıllığına seçilir, aynı şehirden üst üste ikinci kez başkan seçilmezdi. En küçük yerleşim yeri bile temsil edilirdi’.

Ana Tanrıça’nın Çatalhöyük’ te bulunması gibi. Lidya, Hürriyet Gazetesi 16/9/20 tarihli haberinde;  ‘Lidya Yazıtı’ nın Türkiye’ye iade edileceğini duyurdu. Lidya Yazıtı, bir dilek yazıtıydı. (Lidya Steli, balık ağı çalan iki kardeşin bir tür ağıt yazısıydı). Antik dönemlerde insanlar arzularını gerçekleştirmek ya da işledikleri günahlardan kurtulmak için tapınaklara kurbanlar, hediyeler sunarlar.  Herkesin görmesi ve ibret alması için de taşlara günahlarını ve dileklerini yazarlardı’ paragrafı yer almıştır.

EĞİRDİR VE ISPARTA ADI:

Eski Likya Tanrısı Theoı Agrioi (Agreis, Agroteroi / Vahşi Tanrılar). Milattan Sonra Psidia’ nın Batı bölgelerinde dağlık kült mağaralarda görülmektedir. Miletli Thales (M.Ö. 624 – 546) bunu, ‘tanrılardan doğa ilişkilerine’ olarak adlandırmaktadır. Kale (Lidya / Etrüsk Kalesi) tarafından Eğirdir Sivrisine baktığımızda ‘Uyuyan Güzel’’ i görüyoruz. Aynı zamanda batı bölgesinden Sivri’ ye tırmanırken İnek Denizi Mağarası ile karşı karşıya geliriz. Bu mağaraya, (Med / Kayaniler’ in av sahasında) adak sunulurdu. İster Doğu’ dan Batı’ ya bakın Agroteroi -> Eğridir, ister Batı’ dan Doğu’ ya bakın Agroteroi -> Eğridir Kale (eğri) burnunu görün. Eğirdir, Kayı boyundan olan Osmanlı döneminde İğdir boyunun çokluğundan ve fıstık şeklindeki gölün İğdir Boyu Tamgası’ na benzemesinden dolayı İğdir -> Eğirdir deyin doğu bölgesinde aynı kapılara (Selçukların Üçok Boyu -> Üç Kapılar) çıkar.

Eğirdir Sivrisi’ nden Sevinçbey tarafına baktığınızda Isparta’ yı görürsünüz. Persler (Med / Kayani’ lerden sonra M.Ö. 6. yy ortaya çıkan halk Ahamenişler), Anadolu’ ya geldiklerinde Teke Yöresin’ ndeki halkları (Lidya / Etrüsk, Med / Kayani komşu halklar) Sparda olarak adlandırmışlardır. Bu bölgede bulunan Med / Kayanilerin Spartakene Boyunu hatırlamalıyız (Spartakene -> Sparda -> Isparta).

EĞİRDİR YÖRESİ VE BOYLARI:

Tarihte hiçbir kent / şehir birden bire var olmaz, hiçbir medeniyet te gökten zembille inmez. Anaların hakkının olduğu Anadolu’ da da bu böyledir. Sibirya’ dan Baykal’ ın Batı bölgelerinden Anadolu’ ya gelenler (Gulikanlar / Kurukanlar -> Üç kurukan -> Üç Karluk) hayvancılık (geyik, at, inek), demircilik ile uğraşıyorlardı. Eğirdir’de Karluk Boyları da (Karluk -> Üç Ok -> Salur -> Teke -> Taş) vardı. Sivri eteklerinde Akpınar ve Sekibağ’da hayvancılık yapan Gulik’ lere ne demeli?  (Gulikanlar -> Gulik). Karluk’ lar da reisin olmayışı demokratik anlayışı ifade eder. Bu da Oğuz’ lar daki demokratik kültürü gösterir. Hep birlikte hareket, iyiliklere iyilikler ile karşılık vermek. İşlerinden biri zulme uğrar veya sevmediği bir şey görürse, başını semaya kaldırıp ‘Bir Tanrı’ (Ali Dede’ nin deyişiyle ‘Nimet Hakkı İçin’) der. Çin kaynaklarında; Hyun-n->Tu-Cüe -> Hunlar -> Türkler, H’yung-nu -> Tığ-lo -> Tığlı’ lar, Timur’ un mensubu olduğu Barlas kabilesi (Çağatay Türkçesini hatırlayalım), Karamanoğulları oymakları (Oğuz Boyları) İğdir, Begdili, Yuvalı, Bozkırlı, Afşar adlarına dikkat edelim. Keza Isparta’ da Hırıstiyan Türkler Kumanlar, Peçenekler vardı. Osmanlı kayıtları 1643 yılı (1058) sicile göre Isparta Agrus kasabası İslam adlı köy (Peçenek köyü), Yine Isparta Uluborlu’ da iki mahalle, Peçenek mahallesidir. Oğuzlar’da yabgulara bağlı ordu kumandanları  ‘Sü-başı’ adını, Selçuklular ‘Subaşı’ memuriyeti olarak Anadolu (-> Eğirdir’ e) getirmişlerdir. Harzem’ de Oğuz -> Salur -> Teke boyları, Türkmenler (/ Yörükler) Merv’den, Horasan’ dan Atabey (Agrus -> Aras) ve Eğirdir’e gelmişlerdir. Selçuklular, Anadolu’da batıya doğru ilerlediklerinde Batı’da olan Türkler’ e Rum demişlerdir. Eğirdir’ e yerleşim;  Med (/ Kayani) döneminde Sivri dağının eteklerinden Göl’e, Lidya ( / Etrüskler) döneminde Kale içine doğrudur diyebiliriz. Kısacası; genellikle Anadolu’nun kuzeyine Bozok’lar, güneyine Üçok’lar yerleşmiştir.

EĞİRDİR’ DE KULLANILAN SÖZCÜKLER:

Daha önce Eğirdir’ de kullanılan sözcükler ve (etimolojik) anlamlarını yazmıştık. İlave olarak; Kuman’ ların kullandığı bazı sözcüklere bakalım.

İlan              -> Yılan

İtik               -> Köpek

Çabak         -> Balık

Ayaz           -> Açık Hava

Çibuk         -> Baston

Kemençe  -> Musiki Aleti

Çerçi          -> Tüccar

Yurguçi     -> Hakim

Peçenek   -> Bacanak!

Biliyoruz ki Eğirdir’in dili zengindir. Bu zenginlik, çok eski çağlardan beri (Ön Türkler’den), Batı Türkleri (Selçuklu adlandırması ile Rum), Doğu Türkleri’nden gelir. Akraba boyların dilleri, Eğirdir’ e yansımıştır. Akraba üzerine (Amca, Dayı, Teyze, Hala, Kayın, Kayınço, Baldız ve diğerleri) çok sözcük kullanırız. Eğirdir’de kullanılan Türkçe’ye, halk ağzı ile Eğirdir’ce de diyoruz.

Atatürk’ ün dil üzerine bazı sözleri;

. ‘Türk Dili, milletin kalbidir’

. ‘Türk demek dil demektir. Ulusallığın çok belirgin özelliklerinden birisi dildir. Türk Ulusundanım diyen insanlar, her şeyden önce Türkçe konuşmalıdır’

. ‘Türkçe konuşmayan insan, Türk Kültürüne (/Ekinine), topluluğunu bağlılığını öne sürerse buna inanmak doğru olmaz’

Türk Tarihi ve Dili bir hazinedir, son yıllardaki araştırmalarda ortaya çıkmaktadır, halen yapılacak çok şey bulunmaktadır. Bu konuda Yunus Emre’ nin sözleri ;

‘İlim ilim bilmektir

 İlim kendini bilmektir

 Sen kendini bilmezsen

 Ya nice okumaktır’.

EĞİRDİR’DE KADINLARIN YERİ:

Eğirdir’de kadınların yeri farklıdır ve önemlidir. Yer adları ve etkinlikler bu konuya örnektir. Kız Kilisesi, Karı Bağları (/ Karabağlar), Kadınlar Pınarpazarı’nı biliyoruz.

Çatalhöyük’te bulunan Ana Tanrıça heykeli üzerinde Türk Tamgaları ile yazılan yazı (Çatalhöyük Yazıtı, 8000 y.ö., ‘Alfabetik yazı başlangıcı’); Prof. Dr. Kazım Mirşan’ın okumasıyla  ‘OĞ, ON AT UW İT ED ED’ -> ‘insan, kosmostaki kutsal impulsudur yaratılışın’. Kadının evrendeki yeri açısından önemlidir. Yine ‘Beldibi’ kaya resimlerindeki tamgalar (M.Ö.6000 yy. + + + O) ve Likya uygarlığındaki kadının yerini gösterir. Eğirdir’ de Kadın’ ın önemi konusunda yer adlarının varlığı yeterli göstergedir. Kadınlar Pınarpazarı, Yumurtaş Sekibağ Hıdırellez’i, Çıtlık Yazlası, Karı Bağları (/ Karabağlar), Med (/ Kayani)’ lerin inançları ve Psidia inanç bölgesinin bu bölgede varlığı; Eğirdir’ de dünyanın ilk ve tek Kız Kilisesi’ nin yer alması (Ana Erkil medeniyet ve inanç merkezinin kesiştiği nokta) burayı önemli kılmaktadır. (Atatürk’ ün Türkçe alfabe seslerini esas aldığı, en eski akıllı insan Saka (/ Yakut)’ ların atalarının Kuman Ana (/ Asena)’ sı ‘Dişi Kurt’ simgesi) Kadın’ ın Türkler’ deki yerini göstermektedir. Neolitik çağda 16 evreli bir yerleşim süreci geçiren Hacılar Höyüğü (Burdur), 2. Tabaka (M.Ö. 6000 keşfi) kerpiç ev yapısı (Killa -> Etrüskler -> Kelif) ‘Hacılar Tipi’ kadın biçimli kaplarda yine Kadın ön plana çıkar. Anadolu Selçukluları ( / Hamidoğulları) Esma Sultan Hamamı’ nı biliyoruz.

Eğirdir’e Google gözü ile bakarsanız Roma (/ Prostanna) görürsünüz. Prof. Dr. Eşref Adalı’ nın ‘Türkçe Doğal Dil İşleme’’ si  ile bakarsanız; temelini görürsünüz.

EĞİRDİR TİCARET MERKEZİ :

Eğirdir, medeniyetlerin ve yolların kavşak noktasıdır demiştik. Bu durum neden Eğirdir’ in ‘Ticaret Merkezi’ olduğunu gösterir. (İskender’ in çekim merkezi Psidya bölgesinden geçmesi dikkate sunulur). Kervansaraylar (/ Hanlar), Selçuklu Sultanları ve Devlet adamlarınca vakıf olarak kurulmuştur. Eğirdir Kervansaray’ ı II. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından  (1237 – 1238 yılında) yapılmıştır. Yine Eğirdir merkezine yakın, Ertokuş Yeşilköy Hanı (1223 yılı); Eğirdir’ in ticaret yollarının Eğirdir – Konya) kavşak noktası olduğunun belgesidir. Yine Eğirdir’ i, Aksu, Sütçüler (Adada) üzerinden Antalya’ ya bağlayan yol. Keza Eğirdir’ i, Eğirdir – Isparta – Denizli’ ye (İpek Yoluna) bağlayan kervansaraylar (Evdir, Kırkgöz, Susuz, İncir Han) önemli hat. Antik dönemde (Roma) Eğirdir (Prostanna); Yalvaç (Psidia) bölgesi, Burdur (Sagalassos) ekseni üzerindedir. Ayrıca Eğirdir, Antik dönemden önce Med (/ Kayaniler)’ in Kral Yolu üzerinde yer almıştır. Keza Lidya (/ Etrüsk)’ lılar zamanında yapılan Eğirdir Kalesi’ nin bölge üzerinde yer alması (Lidya – Med) kesişim noktası üzerinde olmasındandır. Buraya ait ad ve tatların olması (Kelif, Mat (/ Med helvası), Eğirdir pastırması) ve bölgenin Başkenti olması; Eğirdir’ i özel kılmaktadır. Bunlar, Uzun Dönemli Bellek te olanlardır. Kısa Dönemli Bellek te olanlar ise son elli yılda ticaret adına hatırlanan (doğa, göl turizmi, balıkçılık, hayvancılık, tarım ve elma) ve bölgenin önemli pazarı Pınar Pazarı’ dır. Eğirdir’ in sanatkarları’ nın (ustaların, demirci ve kalaycıların, eğerci ve semercilerin, helvacı ve leblebicileri) unutmamak gerekir. Biraz daha geriye gidersek; alışveriş merkezleri hanların (Pamuk Hanı, Saffet’ in Hanı), Çıra Pazarı, Odun pazarı ve İplik Pazarı’ nı anmalıyız. Eğirdir’ in en hareketli çarşısı İplik Pazarı, fırıncıların olduğu (Pazar Sokak’ ta) çarşı idi. Eğirdir’ de Medrese’ nin olması okuma, yazma geleneğinin de eski olduğunu gösterir. (Son yüz yılda önemli bilim adamları yetiştirmiştir). Eğirdir’ in Kısa Dönemli Belleği kadar Uzun Dönemli Belleği önemlidir. Kısa ve Uzun Dönemli Belleğimizden kalanlar, ticaretle bağlantılı kent müzesinin kurulmasının gelecek kuşaklar için yararlı olacağını belirtmek gerekir.

BELLEK VE  MÜZE:

Belleğe ilk kayıtlar önemlidir, unutulmaz. Bellek kaybı olsa bile (Örneğin; Alzhemir) ilkler hatırlanır. Şehirlerin bellekleri de müzelerdir. Kısa dönemde var olan nesne ve olayların yer aldığı müzeler, sığ kalır. Eğer şehir müzesi olacaksa uzun dönemli tarihlerden beri var olan, halen yaşayan kültürün temsil edileceği müze olmalıdır. Eğirdir’ de; Anadolu’ nun Batı’ ya ve Akdeniz’ e açılan kapısı, medeniyetlerin kesişim noktası ve Türk imgesinin hatırlanacağı ve kullanılacağı bellek ya da müze, şehir müzesi olmalıdır. Uyuyan güzel Eğirdir’ de kadınların ön plana çıktığı (Ana Tanrıça bölgesinde);

. Yumurtaş (Sekibağ), tarihi eski

. Çıtlık Yazlası, tarihi eski

. Kadınlar Pınar Pazarı, neredeyse bin yıllık

. Dünyada ilk Kız Kilise’ si, tarihi eski

. Dokumacılık, (kadınların eseri kilim ve halı dokuma), tarihi eski

Türk imgesi ve bağımsızlığın Anadolu’ ya mührünün vurulduğu (Miryekefelon ve Kurtuluş Savaşı ve Atatürk’ ün sözleriyle (‘ne muhteşem güzellik’) Eğirdir bir abidedir. M.Ö.’ den kalesi, inanç merkezi olarak Camisi (1237 yılı), eğitim merkezi olarak Medresesi , ticaret yollarının kesişim noktasında Kervansaray, Anadolu Selçukluları (Hamidoğlu) başkenti Eğirdir’ de açık hava müzesi olarak yukarıda sayılan özellikleri kuşatan Eğirdir Kervansaray’ ı; ‘Açık Hava Müzesi’ adayı olmalıdır. Hayata geçirilmesi, Eğirdir’ in Uzun Dönemli Belleğinin işlevsel olması demektir.

EĞİRDİR MÜZESİ:

Müzeler, şehrin bir nevi bellekleridir. Tarih ile belleğe ulaşmada görsel kısa yol oluştururlar. Çağrışım ve farkındalık sağlamak, oluşan kültürü yansıtmak ve detaya ulaşmak açısından bir fırsat sunarlar. Türk kültürünün gelecek kuşaklara aktarılmasında ve Türk imgesinin oluşturulmasında müzeler önemli bir yer tutar.

Bu bölgede (Eğirdir çevresinde) yer alan müzelerden biri Isparta Müzesi’ dir. Isparta Müzesi bölgenin tarihi müzesi ve kent müzesi gibidir. Müzelerden biri (Prof. Dr. Turan Yazgan) Etnografya Müzesi’dir. Burdur’ da doğa tarihi müzesi ve açık hava müzesi (eski çağ tarihi müzesi) yer almaktadır. Burdur’ da Ağlasun ve Hacılar’ da eski çağ höyüklerinin olduğunu biliyoruz. Antalya’ da tarih müzesi var. Bölgenin önemli eserlerinin burada olduğu bilinmektedir. Bir de giysi konusunda ‘İnan Kıraç Müze’’ si var.

Eğirdir; tarihi, doğası ve ticaret yollarının kesişim noktası olması dolayısıyla müzeyi hak edecek yerleşim yerlerimizden birisidir. Eğirdir’ de çeşitli müzeler kurulabilir.

. Doğa ve Çevre müzesi kurulabilir. Aslında Eğirdir ve Kovada Gölü çevresi doğa açık hava müzesi gibidir.

. Yerel müze (kent müzesi) olabilir. Eğitim amaçlı (eski cezaevinin olduğu bölge) kent müzesi ve kütüphane yapılabilir.

. Açık hava müzesi yapılabilir. Anadolu’ ya mühür vurma (1176 Miryekefalon) ve hem de Selçuklu anısı (ticaret yolu merkezi) olarak EĞİRDİR KERVANSARAY’ı , AÇIK HAVA MÜZESİ  olarak idealdir.

SONUÇ:

Kutadgu Bilig’de yer alan beş şey önemlidir.

. Doğruluk

. Mutluluk

. Akıl

. Kanaat

. İlim

Bunlar toplumu önde götürür. Toplumun belleği kültür (/ Ekin) ise şehrin belleği müzedir. Bütün insanların huzur içinde yaşayacağı ancak bu sakinlik içinde belleğin aktif olacağı bir ortam sunalım. Eğirdir’in belleğini (/ hafızasını) geri kazandıralım ve MÜZE’yi hayata geçirelim.

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap