ŞEHİRBAN DEMİRBAŞ
MARTI
(4.BÖLÜM)
Bana ne kadar kızgın olduğunu tahmin edebiliyorum. Bunun için seni asla suçlayamıyorum. O kadar çok haklısın ki… Seni bırakmak yaptığım en büyük hataydı.
Seninle sohbet etmeyi ne kadar çok özledim bir bilsen…
Bugün Londra’da yağmur var. Sana cadde üzerinde yer alan bir kafeden yazıyorum. Seninle aramda bağ kuran bu kalem ve kağıt bir kez daha kutsallığa yükseliyor benim nezdimde. Şu an karşımda oturuyor olduğunu hayal ediyorum.
Nasıl da yakışırdın tam da şu an bakışlarıma. Zarifliğin, dik duruşun ve anlamını hiçbir zaman kaybetmeyen bakışların… Konuşurken sıklıkla kullandığın ellerin, bazen etrafındaki her şeyi yok sayıp o rahatlıkla benimle sohbet edişin…
Burada yaşarken senin varlığını asla yok sayamıyorum biliyor musun? Sen var oldukça be de var oluyorum bu bedende, evrende.
Seni görmeyeli sekiz ay oldu. Lakin bana sorarsan o sekiz ay sekiz yıla bedeldi.
Hayatımın o kadar çok içindeymişsin, o kadar çok hayatımmışsın ki...
Seninle yaşadığım zaman, birlikte yaptığımız her şey kendi içinde o kadar çok anlam barındırıyormuş ki ben bunu zamanında nasıl fark edemedim aklım almıyor. Bunun derin hezimetini yaşıyorum şimdi.
Şu an burada olsaydın şu yağan yağmurda yürümek isterdin. İliklerine kadar ıslanmak umrunda olmazdı. Dans ederdin yağmur damlalarıyla.
Ve ben seni büyük bir heyecan ve mutlulukla izlerdim. Hayatımın başka hiçbir döneminde izleyemeyeceğimi bilerek her bir hareketini, adımını, mimiğini, mutluluğunu, gülüşünü, dans edişini ruhuma işlerdim milim milim.
Ah Süreyya! Nasıl da vazgeçtim bu sükunetten? Nasıl kendimi senden mahrum bıraktım anlamıyorum.
Hatırlıyor musun, bir bahar ayında Antalya’ ya gitmek istemiştin? İşlerimi zor da olsa erteleyip seninle gelmiştim. Hava yağışlıydı. Sahile inmek istedin. O yağmurlu havada denize girmek istedin. Senin beni dinlemeyeceğini bildiğim için girmemen konusunda ısrarcı olmadım.
Henüz ısınmamış denizin içinde hem soğuktan ürperiyordun, hem de yüzünde tarifsiz bir mutluluk vardı. Seni izlemek; kozasından çıkmak üzere olan bir kelebeği izlemek gibi mucizevi bir haz veriyordu bana.
Yüzündeki o ifade; gökyüzünde uçabilme özgürlüğü varken yeryüzünde olmayı tercih etmiş bir martının ruh halini andırıyordu. Seni o günden sonra bir daha o kadar mutlu gördüğümü hatırlamıyorum. Ben hala seni o an kadar mutlu edememiş olmanın burukluğunu yaşıyorum.
DEVAM EDECEK....