DAVUL SESİ
İnsan uyandı bir sabah buz gibi bir yerde,
Gökyüzünde kara bulutlar, havada uçan demir yığınlar,
Güneşe sarılmak istedi bedeni, izin vermedi onu çiğneyip geçenler.
İnsan haykırdı; durun! Yapmayın!
Kimse duymadı, görmedi, bakmadı ama yaptı.
Tüm insanlık duyu yetilerini kaybetmişti sanki.
Güçlükle yerinden kalktı, insanların yüzüne baktı.
Sadece geleceğe odaklanmış, kan çanağı gözler, programlanmış robotlara yaraşırdı.
Kimse konuşmuyor birbiriyle, çökmüştü iletişimsizlik ölüm sessizliği gibi yeryüzüne
Yanağına süzülen bir damlayı sildi eliyle, karaya boyandı avuçları.
Etrafındaki gri dünya renklere mesaj attı. Renkler inatla çoğunluğa karıştı.
Dünya gökkuşağını kıskanır oldu. Bir kez daha ağladı.
Kalabalıklar arasında yürümeye başladıkça utandı gördüklerine şaşırmaya,
Açıyorsa seviliyordu bir çiçek. Değilse kesiliyordu iki dirhem de olsa bir çekirdek.
Herkes her şeyi biliyordu ama kimse hiçbir şey bilmiyordu.
Cahilin cürmü arşın, zikri kıvamına gelmiş, çıkarla sarmaş dolaş basılmış koridorda,
Empatinin ruhuna şad olsun ki; insanoğlu şimdi yalnızlık obezi.
Bencil ve ego kavramı zamanı muhafız bellemişti özel davranımı yok edercesine öğütmüş olduğu belli.
Yoksa gecenin bir yarısı güneşi gökyüzünde aramak mı daha kolaydı, gündüz yıldızları anlamak mı?
Tavandan akan petrolü içiyor koşa oynaya iki küçük çocuk,
Tel örgülere asılmış insan kemikleri, rüzgarla ritim tutma niyetinde.
Akıl sır ermeyecek tatminsizlikle ağlıyor bir gelin bulutların biçimsizliğine.
Eskiden üretim kralı olan insanoğlu, seyirten teknolojinin sırtına binip şimdilerde olmuş tüketim kralı.
Anka hayale sığmamış, yeryüzünde işe başlamış, İnsanlardan buz gibi soğudu.
Kör cahilin davulu çalıyor, bilenler öğrendikçe halaydan çekiliyor.
Şehriban DEMİRBAŞ
10.05.2020