KAYA HOCAMIZI DİNLERKEN...

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,KAYA HOCAMIZI DİNLERKEN...
Haberin Tarihi: 6.12.2019 08:38:51 - Okunma Sayısı:7642 defa okundu.

Zeki Tarhan Yazdı

KAYA HOCAMIZI DİNLERKEN...

Zeki Tarhan - ANKARA
---------------------------------

Bugün, Yağmurlu bir sonbahar Ankara'sıydı.Yağmura aldırmadan, Kızılay'a indim ve ilk uğradığım kitapçıdan, Kaya hocamızın "CERRAHİ TARİHİMİZ" adlı kitabını satın aldım. Akşam KRT Televizyonunda ise; Dr.ÖR'ün konuğu Kaya Hocamız, Cerrahi tarihimizi anlatıyordu...Bense; hem notlar alıyor, hem de cep telefonumla, TV ekranındaki kimi karelerin fotoğrafını çekiyordum...
***
Program, 1.5 saat sürmüştü. Tuttuğum notlar ise; dokuz sayfa olmuş. 1800'lü yılların tıpta ilerlemiş Almanya ve Fransa' dan, Hitler' in 30 Ocak 1933'de Almanya'da iktidara gelmesiyle birlikte tıptaki gerilemenin ve yetişmiş beyinlerin Türkiye ve Amerika' ya göçüne, "CERRAHİ TARİHİMİZ" bilgi ve belgelerle tanıklık ediyordu...
***
Hitler faşizmi; Yahudi soyundan gelen profesörlerle, siyasal olarak kuşkulu görülen diğerlerinin Alman Üniversiteleri ve kurumlarındaki tüm görevlerinden tasfiye edilmelerine yolaçıyordu...
...Ve sonunda; Hitler amacını gerçekleştiriyor, Hitler faşizminden Almanya'yı terk etmeye zorlanan birçok bilim adamı, ABD' ye ve İngiltere'ye göç ediyordu... En çarpıcı ve tüyler ürpertici örnek de; ünlü matematikçi ve filozof Kurt Grelling gibi uzaklara göç etmeyi tercih etmeyenler yakalanarak, toplama kamplarındaki gaz odalarında öldürülmeleriydi.Genç Türkiye Cumhuriyetine giden ve 64'ü hekim olan 200 kadar bilim adamı, 1933' ten itibaren Türkiye' ye göç etmişlerdi. Türkiye ise; bu bilim adamlarıyla, batının bilim ve teknolojisini kendi ülkesine transfer etme fırsatını yakalamıştı...
***

VAHŞİ KAPİTALİZMİN TIPBA YANSIMASI GİBİ

Cerrahi Eğitimin gelişim sürecinde; Dr. Halsted'in Cerrahi Eğitim Modelini,Kaya Hocamızın ağzından dinlerken adeta Vahşi kapitalizmin Tıbba yansımasını dinler gibiydim...
***
Birçok akademik cerrah yetiştiren Dr. Halsted; Cerrahi Eğitiminin Genel ilkelerini belirlerken, usta - çırak ilişkisini esas alıyor. Bu modelde zaman mefhumu yok, maaş verilmiyor. Bitirip bitirmeyeceği belli değil. (Alman Modeli!) Halsted; yatak başı / hasta başı eğitim modelini de içine alan, Alman ekolü temelli bir eğitim modeli ortaya koyar. (55) Asistan, Dr.Halsted ile bir süre veya daha fazla süre birlikte çalışır, ancak başasistan olamazlar. Bu asistanlardan (20)'si başka merkezlerde profesör, (5)' i doçent ve (8)'i yardımcı doçent olur. Modern cerrahinin gelişimini sağlayan bu cerrahlar, Halsted eğitim sisteminin Amerika'da yayılmasını, benimsenmesini sağlar.
...Ve 21. yüzyılın cerrahi eğitim modeli, böylece şekillenmiş olur...
***
Halsted'in ameliyatları uzun sürüyor...Cerrahide; kısa sürede bitirilmesi, marifet olarak sunulur. Halbuki bu spor değildir.
***
19. yüzyıla kadar cerrahi eğitim; usta - çırak eğitimi şeklinde yapılmıştır. Cerrahinin bir uğraş olmaktan çıkıp, bir mesleğe evrildiği 19. ve 20. yüzyıllarda cerrahi eğitimi, usta - çırak eğitim modelini korumuştur.
***
Amerikalı bir hekim olan Dr. Halsted 1878 - 1880 yıllarında Viyana' da eğitim almış ve daha sonra Amerika' ya döndüğünde, kendi ismi ile anılan eğitim modelini geliştirmiştir.

***

"KENDİSİNİ CERRAHİYE ADAMAMIŞ BİR HEKİMİN BAŞARILI OLMASI GÜÇTÜR"
Prof.Dr. Rudolf Nissen

Hitler faşizminin bazı ırkçı tedbirleri Türkiye'ye kadar uzanıyordu. Türkiye'ye göç edenler de, Alman vatandaşlığından çıkarıldılar. Alman hekimler ve göçmen meslektaşları, Türk - Alman ortak tarihindeki faaliyetleriyle,Türkiye'nin batılı ekonomi ve savunma bloğuna katılmasında ve Türk - Alman ilişkilerinin, ikinci dünya savaşından sonra pekişmesine de katıda bulunmuşlardır.
***
1933'ten başlayarak, Almanya'da 1500 ila 2000 kadar Yahudi bilim adamı yada istenmeyen kişi, mesleklerinden uzaklaştırılmıştı.
***
Türk üniversitelerinin iyi ödeme koşulları ve genç bilim adamlarının akademik faaliyetlerini sürdürme imkanı bakımından Türkiye, ABD ve İngiltere kolonilerine kıyasla, oldukça uygun bir göç ülkesiydi.
Türkiye, kariyerlerinin yarısını tamamlamış bilim adamlarını kabul etti.Bu bilim adamları,meslekten men edilme aşamasında, Almanya' da, üniversitelerdeki hocalarının yerine geçmek üzereydiler. Bunlardan birkaçı için, daha sonra Türkiye'de yeni kürsüler kurulmuştur.
***
Yeni kurulan İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Temel Bilimlerinin hemen tamamı, yabancı direktörlerin yönetiminde 1933 - 1934 yılında eğitime başladı. Klinik bilimlerde, toplam 17 kliniğin altısı mülteciler tarafından yönetiliyordu.
***
Türkiye'ye gelen Alman mülteci öğretim üyeleri arasında Prof. Dr. Rudolf  Nissen, çok önemli vede değerli bir bilim adamıydı.Prof. Dr. Nissen, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinin Cerrahpaşa'daki 1.Genel Cerrahi kliniği direktörüdür. Prof. Nissen; sadece üstün bilimsel nitelikleri ve günümüzde hala kullanılan ameliyatları tanımlaması, ülkemiz genel cerrahi ve göğüs cerrahisine katkılarının çok büyük olmasıyla değil, Almanya ve Avusturya'dan ülkemize göç eden bilim insanlarının organizasyonu ile ilgili çaba harcamış olmasıyla da son derece önemli ve değerliydi.
Prof. Nissen; Dünyada ilk kez yaptığı ameliyatlarla, o dönemde bir efsane olmuştu. 1936'da yaptığı ameliyat, daha sonra "Nissen fundoplikasyonu" işleminin esasını teşkil etmiştir.
***
Nissen; branşlaşmayı bir tehdit değil,cerrahi gelişimin doğal bir sonucu olarak gören ilk bilim insanlarındandır.
...Ve Nissen; "Kendisini cerrahiye adamamış bir hekimin başarılı olması güçtür." der.
Nissen, 1967'de emeki olur ve 22 Ocak 1981' de Basel'de vefat eder.

***

PROF.YORGANCI' YI TV' DE İZLERKEN, YAZARI OLDUĞU "CERRAHİ TARİHİMİZ" İ OKURKEN, ATATÜRK' ÜN "DAHİ" LİĞİNİ ÇOK DAHA İYİ ANLIYORDUK...

...1931 yılında, eğitim bütçesinin mecliste görüşülmesi sırasında darülfünunun düzeltilmesi hakkında bir rapor vermek üzere, Avrupa'lı bir uzmanın çağırılması için bütçeye ödenek konmuştur. TBMM' nin "DARÜLFÜNUN KOMİSYONU", üniversitede reform yapılmasını zorunlu gördüğünü, Eğitim Bakanlığı'na yazarak bakanlığın harekete geçmesini istiyordu. Bunun üzerine bakanlık, İsviçre' deki Cenevre Üniversitesi'nde pedagoji profesörü olarak görev yapan ve bir zamanlar, aynı üniversitede rektörlük yapmış olan Prof. Albert Malche'yi (1876 - 1956 ) çağırır ve kendisinden üniversitedeki reform için bir rapor vermesini ister. Prof. Malche, dört aylık bir çalışma sonucunda bir rapor hazırlayarak Eğitim Bakanlığına verir.
***
Atatürk, Malche'in raporunu titizlikle okur ve değişik notlar alır.Bu notlar, Atatürk' ün "DARÜLFÜNUN" hakkındaki düşüncelerini ortaya koyması açısından son derece önemlidir.
Bakın, Malche'in raporunun tümü ile ilgili Atatürk' ün görüşlerini içeren notların ilk sayfası, şu satırlarla başlar:
"Prof. Malche'ın raporu baştan nihayete kadar okunduktan sonra dikkat ve tespit olunması lazımgelen noktalar şunlardır:
Herhangi bir Türk münevver inkılapçısı lütfen darülfünuna ve darülfünun zihniyetine, yani Türkiye Cumhuriyeti'nde bir kültür programı yapmak düşüncesiyle kafasını yorduğu zaman derekap (çabucak) bulup tespit edeceği gayet bariz noktalardır..."
***
...Ve bakın, Ulu Önder Atatürk o dahiyane eleştirel bakışıyla Malche'ın raporu için yazdığı notlarda neler diyecekti:
"...Okuduğumuz rapor güya Türkiye' de bir âli (yüksek) tahsil müessesesi kurmak için nasihatleri ihtiva ediyor; halbuki hakikatte bütün Türkiye' de bir kültür programı' nın ne olmasına, nasıl olmasına işarettir. O halde bizim için İstanbul Darülfünunu' nu ne yapalım diye bir mesele mevcut değildir. Bizim için bütün Türkiye' de nasıl bir kültür planı yapalım? mesele budur. İşte biz, yalnız ve ancak biz, bu mu'dil (karmaşık) mesele karşısındayız ve onu behemehal (kesinlikle) halletmek mecburiyetindeyiz. Bu mesele vazıh (kesin) surette hallolunmadıkça İstanbul darülfünunu' nun ıslahından bahsetmek ayıptır, abestir, bîmânâdır (manasızdır).
Şİmdi bu son ve mühim mesele ile iştigal ve onu intaç (bitirme) mecburiyetinde bulunan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, (..........................................................................) Almanya'nın,İngiltere'nin, Amerika'nın ilim aleminde yüksekliği tanınmış profesörlerini Türkiye Cumhuriyetinin idare merkezi olan Ankara' ya davet etmek ve onları orada toplamak için hiçbir fedakârlıktan çekinmez."



Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap