TARIMSAL DEVRİM, ÇOCUKLARINI MI YİYOR?!!!
- ELMANIN GÖZYAŞLARI İLE EĞİRDİR GÖLÜ’ NÜN
GÖZYAŞLARI IRMAK OLUP, AKDENİZ’E AKIYOR!!!
- BOĞAZOVA’ DAN BAŞLAYIP, GÖLLER BÖLGESİNE YAYILAN KLASİK ELMACILIK, POSTMODERN ELMACILIĞA DÖNÜŞÜRKEN, DÖKÜLEN BU GÖZYAŞLARININ ANLAMI NE DERSİNİZ?!!!
- ELMANIN VE GÖLÜMÜZÜN GÖZYAŞLARINI SİLECEK / BAHTI KARA MADERİNİ KURTARACAK BİRİLERİ ÇIKACAK MI?!!!
Zeki TARHAN – ANKARA
----------------------------------
…Evet, tüm Eğirdir ağlıyordu Tarımsal Devrimin ve de post modern elmacılığın simge ismi Hasan İNCE‘ nin kaybına. Ahirete intikalinin ardından, bu satırların yazarını çok duygulandıran yorumlara tanık oluyorduk. Prof. Dr. Sema Kurucu hocamızın ve Ayşenur Cesur’ un yorumları bana, yukarıdaki başlık ve alt başlıkları atmama vesile oldular.
***
Boğazova’ da, “TARIMSAL DEVRİM’ in altyapısı; Boğazova Bataklığının kurutulmasıyla başladı… Eğirdir Fidanlığı kuruldu. Bugünkü MAREM. Kapitalist ekonominin tarımsal alanda ; “bırakınız yapsın /bırakınız geçsin” felsefesinden arınmış ve sadece kamu yararı düşünerek kolları sıvayan Meyve Fidanlığımızın fidan üretimiyle, bireysel girişimciliğinin önünü açıyor ve özel sektöre örnek ve de öncü oluyordu.
…Ve Halil ÜSTÜN gibi özel girişimin cengaveri ve O‘nu takip edenler, vahşi kapitalizmin kar hırsını kamçılayan içgüdüsüyle, TİCARİ ELMACILIĞIN kapısını aralıyor,müthiş kazançlar sağlıyordu…
***
Timur’ un askerlerinin yağmaladığı üzüm bağlarımız, asmalarımız artık yerini elma fidanlarına bırakıyordu. Asma yapraklarını, Pekmez kazanlarının köpüklerine daldırıp, hüüüüp diye yuttuğumuz günler, çocukluğumuzun anılarında yaşıyordu artık.
Klasik elmacılık; vahşi kapitalizmin ayak sesleri arasında, Boğazova kırsalında ayrık otu gibi hızla çoğalıyor, sadece Eğirdir Gölü çevresi değil, Göller Yöresi kırsalına yayılıyordu…
***
İlerleyen süreçlerde; ÇEVRE LİTERATÜRÜ’ne ve TARIM EKONOMİSİ’ ne “SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA” / ”DENGELİ KALKINMA” / “ORGANİK TARIM” kavramları giriyordu… Tabii birde; Sulak alanların korunması /Ekolojik Denge / Doğal Denge / Ekosistem gibi kavramlar Çevre mevzuatımızın vazgeçilmezleri oluyordu. Bir de LİMNOLOJİ dediğimiz Gölbilimi, bilimsel düşünmenin, sebep – sonuç ilişkilerinin irdelenmesi için, bizlere Göller Bölgesi insanına doğru yolu gösteriyordu…
***
Vahşi kapitalizmin ayak sesleri gitmiş, yıkımlar ve yok oluş süreci başlamıştı artık. Bilimsellikten uzak, kar hırsına yenik düşen, aşırı besin tuzlarının Göl ekosistemindeki tahribatını görmezden gelip, onu ıskalayan / yok sayan bir anlayışın önüne geçilemiyordu…
Bütün uyarılara rağmen, ne MAREM’ deki zengin ve de çok amaçlı Laboratuarlarımız, ne erken uyarı sistemlerimiz, bu yok oluş sürecini durduramıyordu!!!
***
Oksijensizlikten ve pestisit zehirlenmesinden su ürünleri canlıları yaşamlarını yitiriyordu… Yoğun bir şekilde, verimli tarım topraklarımızı zehirliyorduk!!! Toprak ve yaprak analizlerini ıskalıyorduk!!! Var olan erken uyarı sistemini yok sayıyorduk!!!
Yıllar önce, Boğazova’ mızın bağrında bir güneş gibi doğan EYÜPLER Köyümüzün toplu Damla Sulama sistemini, Avrasya’ ya, Ortadoğu’ ya bir TARIMSAL DEVRİM olarak sunuyorduk.
Bugün gelinen noktada; DAMLA SULAMA sistemini de “VAHŞİ SULAMA” mantığıyla uyguladığımız için,bu sulama sisteminden de, istenilen verimlilik sağlanamıyordu.
***
Hasan İNCE; Elmacılığımızın post modern yaratıcısı ve de uygulayıcıs idi. O bir devrimciydi. “EĞİRDİR GÖLÜ YOKSA, ELMA DA YOK” demişti. Şimdi; ELMA AĞLIYOR!!! ELMAMIZ ÖKSÜZ KALDI!!!
Eğirdir Gölü’ nün gözyaşları ile, Elmanın gözyaşları ırmak olup, Akdeniz’ in o ılıman mavi sularına akıyordu…
Hasan İNCE’ nin o mavi gözlerindeki gözyaşları mı?!!! İşte o gözyaşları Cennette altlarımızdan akan ırmak olacaktı…
------- 0 ------