Kut'ül Ammare Kutlama Programı Düzenlendi
"2. Çanakkale Zaferi" olarak da adlandırılan, 10 bin er ve 350 subayımızın şehit düştüğü Kut'ül Ammare Zaferi'nin 103. yıldönümü, Eğirdir Akşemsettin Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nin hazırladığı programla kutlandı.
Bugün saat 10.00'da Kervansaray Düğün Salonunda düzenlenen kutlama programına Kaymakam Abdullah Akdaş, Belediye Başkanı Veli Gök, İlçe Milli Eğitim Müdürü Ahmet Armutoğlu, daire müdürleri, öğretmenler ve öğrenciler katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşımızın okunmasıyla başlayan programda günün anlam ve önemini belirten konuşmayı yapan Akşemsettin Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü Hüseyin Hüsrev Büyükdoğaç şunları söyledi:
" Bir daha dönmemek üzere gidenleri, en şerefli kahramanları yad etmek, Kutül amare kahramanlarını hatırlamak ve hatırlatmak üzere toplanmış bulunuyoruz. Amacımız geçmişteki savaşların zaferiyle mutlu olmak değildir. Zaten eğer amaç, en kutsal bildiğimiz topraklarsa, emanetlerse bunun adına biz savaş diyemeyiz. Ve bunları yeni nesillere aktarmak boynumuzun borcudur. Çünkü kutsal bildiğimiz her karış toprak diyeti kanla ödenmiş bir topraktır.
Gerek Çanakkale'de gerek Kut'ta dünyanın en büyük devletleri ve onların beraberlerinde getirdikleri sömürgeler, pençelerini her yere takmışlar ve Türk devletini her yerde tarihe karıştırmak, bu milleti yeryüzünden silmek için gelmişlerdi. Gerçi onlar 1071'den beri geliyorlar. Çanakkale'yi veya Kut'u Kut yapan gelenlerin büyük çokluğu değil, onları karşılayan asil ruhtur. Sayının, çeliğin, barutun, karşısında yenik düştüğü, azmin, imanın temsilcisi asil ruhtur. Buradaki dava her zaman olduğu gibi vatan davasıydı. Vatan, her gün sınıflarda gördüğümüz sınırları çizilmiş harita mıdır? Eğer öyleyse Mustafa Kemal Atatürk'ün Kafkasya cephesinde, Filistin cephesinde Sina'da savaşmasını hatta yaralanıp Gazi olmasını ya da bugün askerlerimizin terörle ve teröristle mücadele için Afrin'de, Elbab'ta veya sair yerlerde şahadet şerbetini arslanlar gibi içmelerini nasıl izan ederiz? Toprak parçası eğer canla kanla yoğrulup bedeli ödenen bir yerse buranın adı artık vatandır, gönül coğrafyasıdır. Özgürce nefes alıp her akşam gittiğimiz yer eğer evimizse vatanımız evimizin evidir.
Gönül coğrafyası kavramını idrak edemeyenler Türkiye Cumhuriyeti Devletini 81 vilayet ve 782 bin kilometrekareyle sınırla tutarlar. Semenkant'tan, Ötüken'den yayını gerek cihan hakimiyeti mefküresini ilayı kelimetullahla taçlandırıp, davasını yer yüzünde hakim kılmak ve adaleti tesis etmek üzere yola çıkan bu milletin kahraman askerleri şiirlere ilham kaynağı olmuş, Yahya Kemal'e, "Bu kopan Türk Ordusudur Yarabbi" dedirtmiştir. Hizmet ettiği Bosna'da yardım dağıtırken şerefli Türk subayının o kış şartlarında bir ihtiyarın kapısına kadar gittiği zaman, ihtiyarın, "siz Türk askeri misiniz? Geleceğinizi biliyorduk" demesiyle Kut'ta ayakları yere bere içinde olup artık yürüyemez duruma gelen ve kutsal toprakları terliğiyle savunup günlerce yokluktan çekirgeyle beslenen ve kutsal emanetleri İstanbul'a getiren Halil Paşa'daki ruh Mehmed'in Peygamber Ocağını oluşturan damarlarımızda gezen o asil ruhtur.
Bugün buradan hem de tüm teknolojik imkanlara sahip olan torunlarınız olarak bizlere bıraktığınız mirastan neler kaldı diye sorsak herhalde uzun asırlarda İslam-Türk kahramanları olarak ahlak ve namusun, haysiyet ve şerefin zirvesine yetişmiş bildiğimiz ve iftihar ettiğimiz ecdadımız olarak sizler "Ey mirasyedi çocuklar! Biz Ramazan ayından bir hafta önce Eyüp Sultan Camisi'nin kubbelerini safran, gül ve amber sularıyla yıkatıp, bunu da saban gün ağarırken, gün ışığının vurduğu kubbelerden etrafa güzel ve ferah kokular yayılması için yapardık. Bey'siz Efendi'siz söze başlamazdık, dedelerimiz, bakkaldan zimem defteri (veresiye defteri)'ni çıkarmalarını isterler, baştan, sondan ve ortadan rast gele sayfaların toplamını yaptırıp, miktarını ödedikten sonra; Bu borçları silin! Allah kabul etsin! der, kendilerini tanıtmadan çeker giderlerdi. Borcu ödenen, borcunu ödeyenin kim olduğunu; borcu sildiren, borçtan kimi kurtardığını bilmezdi. Sabahı bekleyen hastalara günün aydınlığını müjdelemek için ezanı saba makamında ağır ağır okur, kimse rahatsız olmasın ve de ihtiyaç sahipleri başı öne eğik gezmede, kimseyi rahatsız etmeden ihtiyaçlarını görsün diye her köşeye bir sadaka taşı koyardık. Müzikle akıl hastalarını tedavi ediyorduk. Kuş evlerimiz vardı. Sadece insana değil, her cana her canlıya saygı duyar, ihtiyaçlarını gidermeye çalışırdık" diyerek başımızı öne eğdirmeyin. Biliyoruz, öncelikle yapmamız gereken sizlere iftira atanlara, hakaret edenlere, sizleri hafife alanlara teessüflerimizi bildirmekle kalmayıp sizi siz yapan değerleri bıkmadan usanmadan onlara anlatmak, anlatmak... Tekrar inşaya çalışmak... Hasarları tespit edip onarmak, yapmak, tedavi etmek... Yaşamak ve yaşatmak... Sonra torunlarımıza kirli ruhlarla dolu bir dünya yerine sizlerle yeniden köprüler kurup alını neslini unutmadan ama asrın bilgisine de tekrar önderlik ederek yenilemek yenilenmek... Meyvemiz bu hamdolsun dedirtebilmek sizlere... Biz sizi örnek alarak, neslimize de örnek olmak isteriz."
"Hilal'i Ahmer Toplantısı" adlı tiyatro gösterisi, Münevver Nur Erdoğan'ın okuduğu "Çöle Yazılan Zafer" adlı şiir, "Osmanlıyı anlat diyen olursa" adlı tiyatro gösterisi, "Halil Paşa'nın Muhteşem Zafer Konuşması" adlı tiyatro gösterisi, Kut'ül Ammare adlı diziden etkileyici sahnelerin sunumunun ardından Asker Duası Oratoryosu ile devam eden program Vatan Marşı'nın seslendirilmesiyle sona erdi.
Kut'ül Amare Zaferi
Bugün tüm yurtta çeşitli etkinliklerle anılan Kut'ül Ammare zaferinin önemi neydi? İngiliz kuvvetleri ve müttefikleri ile Osmanlı kuvvetleri arasında geçen I. Dünya Savaşı'nın temel muharebelerinden biri. 1. Kut Muharebesi olarak da bilinir.
OSMANLI İNGİLİZLERİN TAMAMINI ESİR ALDI
Dicle Nehri kıyısında Kut'ül Ammare şehri yakınlarında konuşlanmış İngiliz ve müttefiklerinin kuşatılmasıyla başlayan muharebe, kasabanın Osmanlı Ordusu tarafından ele geçirilmesi ve İngiliz birliklerinin tamamının esir alınmasıyla bitti.
Kut'ül Ammare, Dicle Nehri kıyısında Şattülarap kanalı ile birleşen Basra Körfezi'nin 350 km kuzeyinde, Bağdat'ın 170 km güneyinde bulunan bir kasabadır. 1915 yılı nüfus sayımına göre 6500 kişi bulunmaktaydı.
SELMAN-PAK'TAN SONRA GERİ ÇEKİLDİLER Tümgeneral Charles Vere Ferrers Townshend komutasındaki İngiliz 6. Poona Tümeni (Hint Tümeni) Bağdat'a ilerlemeye çalışırken 22-23 Kasım 1915'te Selman-ı Pak Muharebesi'ni (Ctesiphon) kazanamayarak geri çekildi ve 3 Aralık'ta Kut'a sığındı.
KUT'U KUŞATTILAR
Yeni kurulan Osmanlı 6. Ordusu'nun komutanlığına atanarak 5 Aralık'ta Bağdat'a varan Mareşal Colmar Freiherr von der Goltz Paşa'nın emriyle Irak ve Havalisi Komutanı Miralay (Albay) 'Sakallı' Nurettin Bey'in birlikleri 27 Aralık'ta Kut'u kuşattı.
MİRLİVA HALİL PAŞA GÖREVE GELDİ
İngilizler Kut'u kurtarmak için General Aylmer komutasındaki Tigris (Dicle) Kolordusuyla hücuma geçtiyse de 6 Ocak 1916 tarihli Şeyh Saad Muharebesi'nde 4.000 askerini kaybederek geri çekildi. Bu muharebede geri çekilme emrini veren 9. Kolordu Komutanı Miralay (Albay) 'Sakallı' Nurettin Bey görevinden alındı ve yerine Enver Paşa'nın kendisinden bir yaş küçük amcası olan Mirliva Halil Paşa (Kut) getirildi.
GENERALLER DEĞİŞTİ
İngiliz Ordusu, 13 Ocak 1916 tarihli Vadi Muharebesi'nde 1.600, 21 Ocak Hannah Muharebesi'nde 2.700 askeri kaybederek geri püskürtüldü. İngilizler Mart başında tekrar taarruza geçti. Ancak 8 Mart 1916'da Sabis (Dujaila) mevkiinde Miralay (Albay) Ali İhsan Bey (Sabis) komutasındaki 13. Kolordu'ya hücum ettiyse de 3.500 asker kaybederek geri çekildi. Bu yenilgiden dolayı General Aylmer azledilerek yerine General Gorringe getirildi.
İNGİLİZLER TESLİM OLDU
19 Nisan 1916'da 6. Ordu Komutanı Mareşal Von der Goltz Paşa, Bağdat'ta bulunan karargâhında tifüsten ölünce, yerine Mirliva Halil Paşa (Kut) getirildi.
HALİL PAŞA'NIN MESAJI
29 Nisan 1916 Townshend birlikleri Kut'ta yaşanan açlıktan dolayı diğer 13 general, 481 subay ve 13.300 er ile birlikte Osmanlı Kuvvetleri'ne teslim oldu. Halil Paşa, Kut'ül Ammare zaferinden sonra 6. Ordu'ya yayınladığı mesajda şöyle dedi:
Arslanlar! Bütün Osmanlılara şeref ve şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın güneşli semasında şehitlerimizin ruhları sevinçle gülerek uçarken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum. Ordum gerek Kut karşısında ve gerekse Kut'u kurtarmaya gelen ordular karşısında 350 subay ve 10 bin erini şehit vermiştir. Fakat buna karşılık bugün Kut'ta 13 general, 481 subay ve 13 bin 300 er teslim alıyorum.
23 BİN İNGİLİZ ASKERİ ÖLDÜ, 13 BİNİ ESİR ALINDI
Bu teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetleri de 30 bin zayiat vererek geri dönmüşlerdir. Şu iki farka bakılınca, cihanı hayretlere düşürecek kadar büyük bir fark görülür. Tarih bu olayı yazmak için kelime bulmakta müşkülata uğrayacaktır. İşte Osmanlı sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci zaferi Çanakkale'de, ikinci zaferi burada görüyoruz. İngiliz kuvvetleri ve müttefikleri, 23.000 ölü ve yaralı, Osmanlı kuvvetleri 10.000 ölü ve yaralı vermiş, 13.100 (bazı kaynaklara göre 18.000) İngiliz askeri esir alınmıştır.
BRİTANYA TARİHİNİN EN AŞAĞILIK TESLİMİ!
İngiliz tarihçisi James Morris, Kut'un kaybını "Britanya (İngiltere) askeri tarihindeki en aşağılık şartlı teslimi" olarak tanımlamıştır. Bu yenilgi İngiliz basınında ve kamuoyunda çok büyük bir infial uyandırdı. Bunun üzerine General Lake ve General Gorringe İngiliz ordusunda görevlerinden alınmış ve yerlerine General Maude getirilmiştir.
KUT SOYADINI ALDI
Bu çarpışmaların askeri tarih açısından bir başka önemi de bilinen ilk havadan ikmal denemesini İngiliz ordusunun Kut'taki birliklerini ikmal için 26 gün boyunca Dicle'deki Ora Üssü'nden 3 adet Short 184 tipi 225 beygirlik deniz uçakları ile bu kuşatma sırasında gerçekleştirmiş olmalarıdır. Ancak bu çaba yeterli olmamış ve sonucu değiştirmemiştir. Halil Paşa Kut'ül Ammare zaferine istinaden Kut soyadını almıştır.