TORUNUM EFE’ YE SEKİZİNCİ MEKTUP
Zeki TARHAN – ANKARA
Efe, 11 Aralık 2018’ de üç yaşını geride bırakıp, dördüncü yaşa “merhaba” diyordu… Efe, artık okullu olmuştu. Dört aydır “Ana okul” lu. “Neden öyle / neden böyle?” sorularıyla bizleri yormaya devam ediyordu… Zeki Dedenin en çok hoşuna giden de buydu zaten. Sorgulayan, sebep – sonuç ilişkilerini daha bu yaşta iken merak eden Efe’ yi, bu yönüyle daha da çok seviyordum…
***
Dünyanın halini soracak olursan Efe, birkaç cümle ile şöyle söyleyeyim sana; Amerika, süper güç olmanın verdiği şımarıklıkla, Orta doğuyu Rusya ile birlikte dizayn etme peşinde… Amerika’nın korkusu Çin. Avrupa ise, AB’ nin yeniden yapılanma sürecine girmesinin doğum sancılarını yaşıyor… Dünyanın hali, bu kadar yeter Efe.
Tabii Türkiye’ yi de soracaksın bana. 31 Mart’ta yerel seçimler var, yani; üç ay sonra. Yerel seçim takvimi ise bugün başladı…Üç gün sonra da seçmen listeleri askıya çıkacak. Senin ismin olmayacak listede Efe. Çünkü sen, henüz seçmen değilsin. Adı üstünde, Yerel seçim bu. Ankara’yı kim yönetecek, Isparta’ yı kim yönetecek, Eğirdir’ i kim yönetecek, mahalleleri / köyleri kim yönetecek. İşte, bu soruların yanıtlarını sandığa attığımız oylarla, 31 mart akşamı öğrenmiş olacağız.
***
Bak şimdi, ben sana ne anlatacağım Efe, dinliyorsun değil mi? Tamam: ( 6 ) Şubat Çarşamba günü, Isparta’ da Üniversitemiz SDÜ’ nün konferans salonunda; “GÖZBEBEĞİMİZ EĞİRDİR GÖLÜ ÇALIŞTAYI SORUNLAR / ÇÖZÜMLER” konulu bir günlük Çalıştay düzenledik Üniversitemiz,Isparta valiliği ve ISVAK olarak. Bu düzenleyenlere paydaş deniliyor. Bu “çalıştay” da ne yapacağız, onu anlatayım sana:
Hani sana Eğirdir Gölü, Can Ada / Yeşil Ada, Hobanoğlu’ nun kocaman kayığı, kavinne / çapak / eğrez / sıraz / levrek (=Canavar Balık) / istakoz’ u anlatırken, hele dut ağacımızın altına gelen kavinne balıklarını nasıl yakaladığımızı can kulağı ile dinlerdin ya, işte o balıkları, Canavar balığın nasıl tükettiğini, neden tükettiğini ve bu canavar balığı atanın neden Gölümüze bu balığı aşıladığını sorgulayacağız. Hani, sen bana soruyorsun ya; “neden / niçin / nasıl” diye, işte öyle Efe.
Efe, ben sen kadarken Eğirdir Gölünde yüzmeyi öğrenmiştim. Evimizin Deniz kapısından Göle atlar, yüzerdim. Ama Hendek otlarından ileriye gidemezdim. Otlar ayağıma takılır, Gölden çıkamam diye korkardım. Şimdi Efe, Gölümüzün her tarafı otla kaplı.
Eğirdir’ in BOĞAZOVA’ sı bataklıktı. Bataklık kurutulduktan sonra, orası “ELMA ORMANI” oldu. Herkes çok para kazandı elmadan. Elmalar hastalanmasın diye, çok ilaç atıldı, “pestisit” deniliyor adına. Bir de gübre tabii. Yağmurla göle gitti bütün bunlar. Gölün içindeki bütün canlılar, çok üzüldüler bu duruma.
Suyunu kana kana içtiğimiz su, artık içilemez hale gelmişti. Berrak ve içinde bembeyaz çakıl taşlarının yerini otlar almıştı. Su yüzeyi giderek azalıyor, meralar oluşuyordu… Küresel ısınma / buharlaşma derken, Gölümüzden de olacaktık Efe. Biliyor musun, bir de büyük büyük lâflar ediyordu büyüklerimiz: Sen benim torunum oluyorsun ya Efe, senden ödünç almışlar bu Gölümüzü. Bir de “miras” lâfı falan var ama, boşver oralara girmeyelim şimdi.
…Evet, şimdi anladın değil mi Efe, bu çalıştayı niçin düzenlediğimizi?...
***
Torunum Efe; “Evet Dede, anladım” diyordu ve bende; “masal burda bitmiiiiş” diyordum.