BİR ANNE ANNE / 60’ LI – 70’ Lİ – 80’ Lİ YILLAR
VE KÜRESEL ISINMA!!!
Zeki TARHAN – ANKARA
BÖLÜM : 2
Sedat’ın küçüklüğü ve 60’ lı yılların başları…Yazın Antalya’lılar Isparta’ya gelir, bir ev kiralar ve bütün yazı memleketimizde geçirirlerdi…Bu olgu; Isparta’nın Antalya megapolünün “ARKA BAHÇESİ” olduğunun da somut bir göstergesiydi…
…Ve takip eden yıllar…70’li yılların ortalarına gelinmiştir. Isparta’lılar, Antalya’ da ev sahibi olmaya ve yaz aylarında Antalya’ya gitmeye başlarlar… Gelin burada, KARAKOYUN’un anneannesi Zehra nineye bir kulak verelim. Zehra nine bu duruma bir anlam veremez ve yadırgayan bir tavırla bakın nasıl bir söylem biçimi ile “bilge”liğini perçinler: “Vah, vah, vah!!! Yaz geldi mi Antalya’nın akıllıları Isparta’ya geliyor, Isparta’nın delileri de Antalya’ya gidiyor!!!” Torun KARAKOYUN ise, Zehra ninenin yadırgadığı bu metaforik ve ironi içeren söylem biçimini bakın nasıl yorumluyordu: “…Demek ki, anneannem KÜRESEL ISINMA’nın doğuracağı sonuçları önceden görmüştü.”
***
…VE ÖZAL’LI YILLAR / 80’ LERİN ORTALARI
KARAKOYUN, devlet memuru olarak görev yapıyor… Akşam eve geldiğinde, televizyon haberlerini izlerken bazı yolsuzluk haberleri canını sıkıyor ve sesini yükselterek tepki gösteriyordu… Ve anneanne, Sedat’ın üzüldüğüne dayanamaz, torununu yanına çağırır, bakın ne der: “Gel garaoğlan, şuraya otur, sen neden takıyorsun bu olaylara?... Bizim memlekette (….) ile devlet bildiğini işler.” Ve anneanne bunu dedikten sonra, lâfına şunu da ilâve eder: “Hadi sen kahveye git, kafayı biraz dağıt…” diyerek torununu kahveye gönderir.
…O zamanlar kahvehaneler Rehabilitasyon Merkezi gibiydi. Torun, anneannenin sözünü tutmuş, kahveye gitmiş ve rahatlamış olarak eve dönmüştü.
SON SÖZ :
…Evet iki bölümlük bu yazımızdan, okuyucularımızın alacağı çok dersler var aslında. Okuma – yazma bilmeyen bir anneannenin biyolog torununa nasıl destek çıkarak, ruh sağlığının bozulmasına izin vermediğinden tutun, Antalya ile Isparta’nın etle tırnak oluşu ve her iki ilin ortak bir coğrafyayı paylaşmak zorunda kaldıklarını, her iki ilin insanlarının nasıl TOROS KÜLTÜRÜ ile yoğrulduğunu, bölgesel anlamda baktığımızda; İç batı Akdeniz’in BAKA şemsiyesi altında “SÜRDÜRÜLEBİLİR / DENGELİ KALKINMA” misyonunun ıskalanamayacağı, Antalya – Isparta arasındaki mevsimsel İÇ GÖÇ olgusunun da sosyo – kültürel boyutlarının iyi analiz edilmesinde yarar olduğu ve bunun gibi gibi birçok açılardan değerlendirildiğinde, ister ön bahçe, ister arka bahçede konumlanmış olalım, biz TOROS’larız!!!
Hoşça kalın…