GIDA, SU ve ÇEVRE GÜVENLİĞİMİZ
Aysen Pervin Güngör
Ziraat Yüksek Mühendisi
Ispartalılar Kültür ve Eğitim Vakfımızın (ISVAK) 30. kuruluş yılı etkinlikleri çerçevesinde Ankara’da düzenlenen söyleşiye, “Türkiye’de Tarım, Gıda, Süt ve Et Sektöründe Gelişmeler“ konulu görüşleri ile konuşmacı olarak katılan Eski Maliye Müsteşarı Sayın İsa Coşkun’a teşekkürlerimi ileterek ben de son yıllarda yoğunlaşarak gündemimizde yer alan; Gıda ve su güvenliği ile ilişkili konuların ana kaynağı olan tarım ve uygulanan politikalar konusunda fikirlerimi kısaca özetlemek üzere söz almış bulunmaktayım.
Ben Ziraat Yüksek Mühendisiyim ve mezuniyetimin üzerinden yaklaşık 40 yıl geçti. Öğrenci iken hocalarımızdan, daha sonra katıldığım toplantılarda, seminerlerde konunun uzmanlarından ülkemizdeki tarımsal üretim, problemlerimiz ve yapılması gerekenleri defalarca dinledim. Aradan geçen bunca yılda ne oldu, hangi problemlerimizi çözdük veya bu yönde adımlar atabildik. Konu ile ilgimiz …meli - …malı’dan öteye geçemiyor, hala aynı yerdeyiz. Doğru politikalarla bir şeyleri düzeltemediğimiz gibi yanlış uygulamalarla da üretim – tüketim – çevre dengesini bozuyoruz. Artık politikalarımızı değiştirmenin, zinciri bir yerden kırmanın zamanı gelmedi mi. Amacımız ne, tarımsal üretimde varmak istediğimiz nokta ne, bunu belirlemek ve planlamak, uygun politikaları uygulamak neden bu kadar zor. Yaşanan sıkıntılar belli, çözüm yönünde neden adım atamıyoruz.
Gıda güvenliğini, su ve çevre güvenliğinden ayrı düşünemeyiz, bu konular günlük kararlarla, birbirinden bağımsız politikalarla şekillenecek bir alan değildir. Planlar ve politikalar birbiriyle ilişkili ve birbirini destekler yönde olmalıdır. Üretim – tüketim ve çevre dengesi kurgulanarak planlanmalı, koruma – kullanma ilkesi esas alınmalıdır.
Ülkemizdeki problemler belli de …meli, …malı’dan öteye geçemeyen uygulamalarımızın bazılarına şöyle bir bakalım:
- Gıda, su ve çevre ile ilgili konularda dönem dönem değişik isimlerle Bakanlıklar kuruluyor veya yeniden yapılandırılıyor. Bakanlıkların görev alanları ile ilgili yoğun çalışmalar sonucunda hassas terazide tartılarak yeni mevzuatlar hazırlanıyor. Ancak ne yazık ki bu mevzuatların uygulamada işlerliği olamıyor, çünkü gıda, su ve çevre birbirinden keskin sınırlarla ayrılacak bir çalışma alanı değildir. Kurumlar ve üniversiteler arasında koordineli bir çalışma ve denetim olmadığı sürece istediğiniz güzellikte ve kalitede mevzuat hazırlayın sonuç almak mümkün olmuyor.
- Yıllardır dillendirilen havza bazında üretime bakalım. Yılda 250mm yağış ile ülkemizin en kurak bölgesi olan Konya Kapalı Havzası’nda, en çok suya ihtiyaç duyan tarımsal ürünlerden biri olan Şeker Pancarı üretiminin havzada su kullanımı planlanmadan giderek artması, yeraltı suyunun giderek artan miktarlarda kullanılması, bölgede bu nedenle oluşan obrukların çoğalmasını nasıl açıklayacağız. Ayrıca mevzuatta, yeraltı suyu kullanımında kuyulara sayaç takılması ve kullanılan suyun fiyatlandırılması önemle vurgulanırken, uygulamada hedef kitlelerin tepkisi düşünülerek bundan imtina edilmesi hangi problemimizi çözüyor.
- Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkileriyle önümüzdeki yıllarda daha etkili yaşanacak olan kuraklık tehlikesi önümüzde dururken, yüzeysel ve yeraltı su kaynaklarından kullanılan suyun bilinçsizce fazla kullanılması, hem su kaynaklarımızın kirlenmesine, hem doğal hayatın olumsuz etkilenmesine hem de su kıtlığına neden olmaktadır. Bu durum, ülke ekonomimize ve stratejik bitkisel ve hayvansal ürünlerimizin yetersizliği ve kıtlığının yaşanmasına neden olarak gıda güvenliğimize olumsuz etki yapmaktadır. Su kullanımını deden denetleyemiyoruz.
- Ülkemizde 26 Su Havzası bulunmakta ve her biri için milyonlarca ödenek verilerek Kuraklık Yönetim Planları hazırlattırıldı. 5 yılsonunda da raporlar revize edilmeye başlandı. Pekiilk raporlaruygulamaya aktarılabildi mi, hayır. Raporlardaki tedbirlerden hangi kurumların ve üreticilerin haberi var. Raporlar kitaplıkların en gözde raflarında yerini aldı, tozlanmayı bekliyor.Ayrıca yıllardır neden bir Su Kanunu çıkarılamıyor.
- Ülkemiz genelinde olduğu gibi Isparta ilinde de Gıda, su ve çevre dengesinde çeşitli problemler yaşanıyor. Türkiye’nin 2.büyük tatlı su gölü olduğu bilinen ve bir tabiat harikası olan Eğirdir Gölü, bölgemiz için en önemli su kaynağıdır. Sulama, içmesuyu, su ürünleri yetiştiriciliği, enerji ihtiyaçları için kullanılmaktadır. Mevcut su kaynaklarının % 83’ünün tarımda kullanıldığını dikkate alırsak, göl etrafında plansız ve kontrolsüz bir şekilde elma ve kiraz üretiminin artmasını nasıl açıklıyoruz. Bu alandaki su miktarı ve çevre konularını dikkate almadan, ulaşmak istediğimiz meyve üretimini planlamadan ve denetim mekanizmalarını kurmadan önce, destekleme ile meyveciliğe yönelen ilk üreticilerin kazanç tatminleri, göl etrafındaki tarım alanlarının hızla meyveciliğe açılmasına neden oldu. Kontrolsüz gübre ve ilaç kullanımı nedeniyle içme suyu kalitesindeki gölde tarımsal kaynaklı kirlilik arttı, göl su seviyesi kritiknoktalara ulaştı. Daha sonra gölde su kullanımı yönünde alınmaya çalışılan tedbirler nedeniyle de ya kaçak su kuyuları açıldı yada 8-10 yılda verime geçen onca emek ve para harcanan meyve ağaçları yine plansız bir şekilde kesilmeye başlandı. Planlama, uygulama ve denetim nerede.
- Bazılarına temas ettiğim bu hususlar dikkate alındığında, ülkemizde su ve toprak kaynaklarımızın dengeli kullanıldığı ve korunduğu, planlarımızın uygulandığı söylenebilir mi. Su kullanılan sektörler arasında ülke genelinde toplam suyun yüzde 75’ini kullanan tarım sektörü dikkate alındığında, Gıda, su ve çevre güvenliğimiz var diyebilir miyiz.