GÜLBUDAK SOĞUK HAVA DEPOSU ŞİRKETİ -12-
Elmanın
sınıflandırılması konusunda bir başka tehlike daha vardı. Nitekim bu tehlike
Eğidir’i bir zamanlar tehlikenin eşiğine kadar getirmişti. Bazı üreticiler
bahçeden ne çıktıysa karma koydu. Kasaların üstüne konan birinci sınıf
elmaların altından hayvanların önüne atılması gereken elmalar çıktı. Tüccar,
zarar edince Eğirdir’e güvenini azalttı.
Ya Eğirdir’e gelmedi ya da
Eğirdir’e gelip bir yıl önce aldığı üreticiden yine elma aldı ama bu kez de
parasını ödemedi. Çünkü geçen yılın zararını böyle çıkarmaya çalıştı. Hani hep
söylenir, “Bende bu kuyruk acısı sende evlat acısı varken dostluk olmaz!” diye,
işte bu durum Eğirdir’de ne yazık ki yaşandı.
Gülbudak böyle bir çıkmaza düşmemek için arayışa girdi. Elle yapılan
sınıflamanın önüne geçilemez miydi? Sınıflamayı otomatik olarak yapacak bir
makine yok muydu? “Arayan belasını da Mevlası’nı da bulur!” atasözü boşuna mı
söylenmiş? Kuşkusuz hayır!..
Eğirdir’de
bu işi el atmış biri vardı: Tornacı Veli Küçükköse. Onun bulduğu basit mekanik
yöntemle elmalar kalibresine göre sınıflandırılıyordu. Bir palet üzerinde kayan
elmalar kalibresine göre ayrılıyorlardı. Ayrılan elmalar kasalara konarak
kasaların üzerine birinci, ikinci, üçüncü ifadeleri yazılıyordu. Böylece üreticinin
elması kalibresine göre ayrılıyordu ve tüccar hangi sınıf elma aldığını
biliyordu. En önemlisi birinci sınıf elmanın içinden ikinci sınıf elmanın
çıkmayacağına güven duyuyordu. Böylece tüccarın güveni Eğirdir üreticisine
arttı ve Eğirdir yeniden kendini buldu.
Bu
konuda Hasan Bey, hassasiyetini şu sözlerle dile getiriyor: “Eğirdir
üreticilerinden bazıları bahçesinde ne çıkmışsa hepsini satmak istiyordu. Bu
yüzden kasaya irili ufaklı elmaları karma olarak koyuyordu. Bu ticaret ahlakı
bakımından son derece sakıncalı bir durumdu. Bir bakımdan üretici günü
kurtarmak adına yaptığı bu olumsuz davranışın kendine yöneltilmiş bir silah
olduğunun farkında değildi. Bunu yanında elle yapılan elma sınıflandırmalarında
da bir çok hatalar oluyordu. Bütün bunlar, üreticinin veli nimeti olan tüccarın
güvenini azaltıyordu. Bu durumun yarattığı en büyük tehlike tüccarın Eğirdir’e
elini ayağını çekmesine neden olabilirdi. Nitekim de birkaç tüccar sırf bu
yüzden yönünü başka yerlere çevirdi. Çünkü Türkiye’de elma üreten bir tek
Eğirdir değildi. Biz, ilçemizde oluşacak
böyle bir durumu, emeği ve ömrü Eğirdir elmacılığına hasredilmiş atalarımıza
ayıp olurdu. Özellikle Eğirdir elmacılığını geliştiren ve elmayı ticaret
hayatına kazandırarak Eğirdir insanının onca para kazandırıp Eğirdir
ekonomisine büyük katkıda bulunan Halil Üstün Bey’e hakaret olurdu; kemikleri
sızlardı. Buna gönlümüz razı olamazdı. Bu yüzden sınıflamayı yapacak mekanik
bir düzenek aradık ve bunu da en yakınımızda Eğirdir’de bulduk. Tornacı Veli
Küçükköse’nin yaptığı hareketli elma sınıflama makinesinden dört adet alıp
şirketimize kurduk. Böylece sınıflama el değmeden otomatik olarak
gerçekleşti. Böylece üretici ne
sattığını, tüccar da ne aldığını gözü kapalı olarak gönül rahatlığıyla
değerlendirdi.”
Gülbudak,
elmayı kalibresine göre Eğirdir’de ilk
kez mekanik bir düzenle boylamayı gerçekleştirip üreticiye öncülük yaptığı için
“Eğirdir Çınarları” ndandır.
devam edecek