CUMHURİYETİMİZE SAHİP ÇIKALIM
Halife
yetki ve unvanını da taşıyan padişah hazretlerinin; "Yunan ordusu benim
ordumdur; karşı çıkılmasın!" emrini neden ve ne amaçla verdiğini anlamak
mümkün değil! Herhalde, küffar gemilerine binip İngiltere'ye kaçarken "Hanımlarımı
size emanet ediyorum" dediği
işgalci İngilizlerin baskısıyla olmalı. İzmir'den başlayarak yurdumuzu
işgale ve yakmaya başlayan Yunanlılar; ilçe ve köylerimizi yok ediyor;
insanlarımızı acımadan toptan katlediyordu.
Ne
yazık ki; sayıları az da olsa bazı Cumhuriyet düşmanları şimdi; "Kurtuluş
savaşı olmadı. Yunanlılar İzmir'e bir bölük asker çıkardı. Sonra
kendiliklerinden gittiler" diyebiliyorlar. Oysa Yunan mezalimini birçok
kez birinci ağızdan ağlayarak dinledim. 1943 yılında parasız yatılı sınavını
kazanarak Denizli Lisesinin orta kısmına gönderildim; liseyi de orada okudum.
Muğla, Milas, Aydın, Nazilli orta okulunu bitirip gelen paralı yatılılar da
çoktu. Onlar kendi il ve ilçelerinde işgalci Yunan askerlerinin nasıl zulümler
yaptığını, cinayetler işlediğini, köy ve kasabalarını yaktığını; büyüklerinden
duydukları gibi anlatırlardı. O dinlediğimiz dehşetengiz cinayet ve yakma
olayları, yatılı okulun emniyetli yatakhanesinde uykularımızı kaçırırdı. Savaşı
bizzat yaşayan yaşlılar da okula gelip, bize o feci cinayetleri ve şehir, kasaba, köy yakma olaylarını
anlatırlardı.
Zalim
düveli Muazzama işgalcileriyle işbirliği yapanların bütün tuzaklarına karşın;
Samsuna çıkıp Ankara'ya gelen ve kıt olanaklarla yapılan hazırlıklardan sonra
Palikarya'yı denize döküp; sonra da İstanbul'daki işgal kuvvetlerinin gitmesini
sağlayan Mustafa Kemal Paşa'ya ne kadar hayranlık duysak ve takdirle
şükranlarımızı sunsak azdır. Onun korkusuz savaşına Isparta Demir bir Alayla
katılmıştı; o alayda Yalvaçta hazırlanıp atları ve kılıçlarıyla donatılan bir
süvari bölüğü de vardı.
Atatürk'ün
bizlere ve tüm Türk halkına emanet ve hediye ettiği Türkiye Cumhuriyeti;
demokrasiyi de getirmiş ve asil halkımızın kendini seçtiği temsilcileriyle
yönetecek vasfa ulaştırmış; Avrupa Birliğine aday olacak kadar kalkındırıp
geliştirmiştir. Bugün sahip olduğumuz eşit oy hakkını elimizden almaya ve
halkımızın iradesi üzerinde bir diktatörlük kurmaya hiç kimsenin gücü
yetmeyecektir. Bunları bilerek, kim resmi ve özel kurumundaki Türkiye Cumhuriyeti
tabelasını çıkardıysa yanlış yapmıştır. Kısa süre sonra hatasını anlayacak ve o
övülmeye değer kutsal levhayı yerine koyacaktır. Cumhuriyetimiz hiçbir dış
gücün emrinde değildir. Hiçbir düşman birliğimizi bozmaya ve bizi kendi
emellerine alet etmeye muvaffak olamaz. Çünkü halkımız, seçtiği temsilciler
vasıtasıyla kendi kendini bağımsızca yönetmektedir; Cumhuriyetimiz ve
demokrasimiz böylece sonsuza kadar güçlenerek devam edecektir.