REKTÖR
İBİCİOĞLU ARADI VE…
SDÜ Rektörü sayın Prof. Dr. Hasan
İBİCİOĞLU, dün akşam saat 20.00 sularında cepten aradı… Bir saati aşkın
telefonda konuştuk… Verimli ve de yararlı bir konuşma yaptığımızı
söyleyebilirim… O saatlerde, bilgisayarımın başında internette geziniyordum.
Hani, “sörf yapmak” deniyor ya, işte öyle.
Sevgili Rektörümüz Hasan Hoca,
hâl-hatırdan sonra, hemen konuya girdi. “HABER 32” İnternet Sitesinde, sayın
Milletvekilimiz Recep ÖZEL’in, SDÜ’nün Kampüs alanında düşündüğü ve “yap-işlet
– devret” modeliyle ihaleye çıkarttığı ve bu ihalenin de yapılıp hayata
geçirildiği apart yapılanması ve yaşam
merkeziyle ilgili olarak, Rektör İBİCİOĞLU’nu eleştiren bir demeci
yayınlanmıştı. Ben de, Zeki TARHAN olarak, hiçbir mahlas (=Takma ad-Kod
ad-Rumuz) kullanmadan, bu habere bir yorum yazmıştım. Yazdığım bu yorumda
özetle: “…Bu eylem ve işlemin, idarî tasarrufun “VAHŞİ KAPİTALİZMİN ÇİRKİN
YÜZÜ” olduğunu belirterek, bu eylem ve işlemin Isparta “ORTA SINIFINI” ortadan
kaldıracağını dile getiriyor ve sayın Rektörün bundan önceki söylemlerine
dayanarak şöyle yazıyordum: Hani, SDÜ şehirle bütünleşecekti, şehirle
kucaklaşacaktı, şehirle entegre olacaktı?!!! Artık Rektör inandırıcılığını
yitirmiştir…” Bu bir kuyruklu yalan.”
***
Sayın Rektörümüz, inanamamış tabii
bu yorumun benim tarafından yazıldığına. Bunca yıldır hukuku olan ve bugüne dek
iyi ve de medenî ilişkiler içinde olduğu Zeki TARHAN, bu şekilde ifadelerle
Hasan Hoca’ya niçin yüklensin di?!!! “Mutlaka”, evet “mutlaka Zeki TARHAN’la
Hasan Hoca’nın arasını açmak isteyenler bunu yapmıştır” diye düşünmüş sayın
Hocamız. Böyle düşündüğü için de, benim yazdığım yorumu, “HABER 32” internet
sitesinden aynen okudu. Ben de okuduğu metni, eş zamanlı olarak internetten
takip ediyordum…
…Ve Hasan Hoca, bana soruyordu: “Zeki bey,
bu yorumu siz mi yazdınız?” Ben de şöyle yanıt veriyordum sevgili Rektörümüze:
“Evet Hocam, Ben yazdım, Zeki TARHAN. Zaten, bugüne dek yazdığım yorumlarda ve
köşe yazılarımda, hiçbir zaman mahlas (=takma ad-kod ad-rumuz) kullanmadım. Medeni
cesaretim olduğu için kod ad kullanmam Hocam” dedim…
Tabii, doğal olarak üzülmüştü Hasan
Hocamız. Ve kim olsa da üzülürdü… Benim yorumumda; hakaret içeren sözcüklerin de olduğunu, bunun
hiç de şık olmadığını, etik olmadığını söylüyor ve söz konusu ihalenin,
Üniversite Senatosu kararıyla, ihale prosedürüne uygun ve şeffaf bir şekilde
yapıldığını dile getiriyordu…
***
Bendeniz, eleştirinin dozunu ya da kantarın topuzunu biraz kaçırmış
olabilirdim. Hasan Hoca da “aşırı alınganlık ya da eleştiriye hoşgörülü
davranış sergileyememiş olabilirdi.
…Evet, bu minval üzere giden telefon
konuşmamız, artık bir “SÖYLEŞİ” formatına dönüşmüştü…” EĞİRDİR VE EĞİRDİR’DEKİ
ÜNİVERSİTE YAPILANMASI” üzerine yoğunlaşmıştık. Rektör İBİCİOĞLU ve ben Zeki TARHAN, her ikimiz de EĞİRDİR’e
eleştirel açıdan bakıyorduk…
Elma hasat mevsiminin sonuna
gelmiştik. Elmalar toplanmış, soğuk zincire yollanmıştı… Eğirdir’li elma
üreticisi ve Eğirdir’linin sermaye birikimi, ne hikmetse bir türlü eğitime
kaynak transferini sağlayamıyordu… Tarımdan sağlanan fazla, ne sanayinin
finansmanına ve ne de hizmet sektörünün en önemli ayağı olan “EĞİTİM”e
aktarılamıyordu?!!! Peki, nereye gidiyordu tarımdan sağlanan fazla?!!! Hemen
söyleyelim; “ÖLÜ YATIRIMA!!!” Yani; Banka sistemine, Antalya’da konut sektörüne!!!
Başka?!!! Sıkı durun: ELMA TÜCCARI’na kaptırılıyor, buharlaşıyordu… Bunu ise,
ancak Banka sisteminde görebiliyorduk…
Bu konuları, uzun uzun konuşuyorduk
Hasan Hocayla. Sonuçta ikimiz de iktisatçıydık. Dilimizden anlıyorduk… Aklın
yolu birdi tabii…
***
Hani dedim ya, bir saati geçmişti
sayın Rektörümüzle konuşmamız diye… EĞİRDİR SU ÜRÜNLERİ FAKÜLTESİ’nin Kampüse
taşınmasını eleştiriyordum… Fakültemizin “SU” dan uzaklaşmasının yanlışlığını
dile getiriyor, gelmiş –geçmiş Rektörlerin bunu kafalarına koyduklarını, hatta
Erkan MUMCU’nun, EĞİRDİR SU ÜRÜNLERİ FAKÜLTESİ’nin Burdur’a nakli ile Burdur’a
kurulacak Üniversitenin nüvesini teşkil etmesi için, TBMM’de verilen bir
önergeye imza koyduğunu da anlatıyordum…
Hasan Hoca; EĞİRDİR SU ÜRÜNLERİ
FAKÜLTESİ’ne öğrenci tercihlerinin yapılmadığını dile getirirken, bunun sadece
Eğirdir’e özü olmadığı, bütün Türkiye genelinde maalesef böyle bir manzaranın
görüldüğünü de söylüyordu…
Boşalan Fakülte Binasını, Yüksek Okullar
açarak değerlendirdiklerini söylerken, “…Meslek Yüksek Okulunu boşa açmadım”
diyordu… Eğirdir’in mutlaka bir “ÜNİVERSİTE ŞEHRİ” olacağı vurgusunu yapan
Rektör İBİCİOĞLU, bakın başka neler diyordu: “…EĞİRDİR’DE TURİZM ÜNİVERSİTESİ
KURUYORUZ… BU YAPILANMAYI, “BUTİK ÜNİVERSİTE” şeklinde düşünüyoruz… Turizmi öne
çıkaran TEMATİK ÜNİVERSİTE OLACAK EĞİRDİR’DE KURACAĞIMIZ ÜNİVERSİTE!!! Eğirdir;
üç fakültesiyle, On bin öğrenci sayısıyla, devasa bir ÜNİVERSİTE KENTİ olacak…
İşte size üç Fakülte:
1) TURİZM FAKÜLTESİ
2) SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ
3) SOSYAL HİZMETLER FAKÜLTESİ”
***
Soğuk rüzgârlar eşliğinde başlayan telefon konuşmamız, Akdeniz’in o
ruhumuzu okşayan serin ve de ılıman ikliminde, dostlukları pekiştiriyordu…