AB
AVUTMACASI
Eğer Avrupa Birliğine girme sözü ve
umudundan dem vararak, yeniden bizleri uyutmaya kalkışırlarsa; bu ninniyi
dinlemeye tahammülümüz kalmadı. Bir zamanlar Avrupa'ya yönelme, iyi yönde
ilerlemenin ve doğru yönetilmemizin istikameti olarak görünüyordu
yöneticilerimize.
Belki de bu fikir doğruydu. A.B.
hedefinde ilerlemek; ülkemize batılı yönde kalkınmanın yolunu açacaktı. Bize
karşıt olan Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin seçim kaybetmesi, umutları iyice
artırmıştı bile! Fakat şimdi o umutlar hiç kalmadı. Yürüyen, toplanan, fikir
yürüten vatandaşlara öldürmeye kast edercesine gazla vs... ile müdahale
edilince; tüm o güzel umutlar çürüyüp gitti. "Bu durumun Türkiye'mizin dış
itibarını son derece olumsuz etkilediğini ve telafisinin zor olduğunu"
Sayın Başbakan yardımcısı da söylüyor.
Yöneticilerimiz ise; batı ülkelerine
benzeme ve vatandaşların fikir yürütme, toplanma hürriyetlerine saygı
göstermeye, hiç niyetli değiller. Sanayileşmeyi zirveye çıkaran batılı
ölçütlere uymayı da düşünmüyorlar. Yönümüzü Arap ülkelerine ve oralardaki
mezhep ve tarikat çatışmalarına doğru çevirdiler. Padişah olmaya özendiler.
Batı uygarlığının "Hürriyet, Adalet, eşitlik, kardeşlik" gibi
prensipleri dışlandı. Eskiden
uluslararası alanda etkiliydik; başka ülkelerin kaçırılan vatandaşlarını bile
kurtarırdık. Şimdi Lübnan'da mezhepçi bir örgüt tarafından kaçırılan kendi
pilotlarımızı bile kurtaramadık!
Bizi A.B. ye almama konusunda
Sarkozy kadar olmasa da; karşı çıkan Sayın Merkel'in son seçimi kazanması ise;
yüzde 10’lara kadar inen Avrupa Birliği'ne girebilme olasılığımızı, sıfırın
altına indirdi. Birliğe girmemizin olanaksızlaşması, yalnızca Sayın Merkel'in
seçimi kazanmasıyla değil! Demokratik hakların kullanılmasına baskıyla,
silahla, zehirli gazla, dış ülkelerden çok pahalıya satın alınan tomalardan
öldürücü derecede tazyikli ve kötü ilaçlı sular sıkılarak engel olunması,
görüntümüze daha da çok zarar
verdi. A.B. hayalini ihtimal dışı
bıraktı. Bunlar olmasaydı, belki üç milyondan fazla Türk'ün çalışarak Alman
ekonomisine katkı sağladığı için; Merkel bile bize yeşil ışık yakabilirdi.
Bizimkiler arada bir; "Avrupa
Birliğine girmek asıl amacımızdır deseler de; artık o palavraların hiçbir
değeri kalmamıştır. Peki madem o ihtimal hiç kalmadı; niçin ayrıca Avrupa
Birliği Bakanlığımız ve Bakanımız var? Onu bilemem. Fakat Sayın Avrupa Birliği
Bakanımızın, "Artık Avrupa Birliği’ne girme olasılığımız kalmadı"
yolunda beyanatlar verdiğini; gazetelerde herkes gibi okudum, ekranda
gördüm.
Dünyanın öbür ucundaki Kore iç savaşında,
binlerce şehit vermemiz karşılığında NATO üyesi olmuştuk. Batı dünyası ve
uygarlığı ile irtibatımız ve politik görüşmelerimiz, o çatı altında belki
sürebilir. Fakat uluslar arası düzeyde bozulan imajımızı tamir etmez. Yeniden
bir savaşı üslenmeye çağrılmamız olasılığı ise; ayrı bir tehlike!
En önemli ihracat müşterimiz olan ve
daha düzeyli bir barış ve uygarlık yakalamış bulunan A.B. ile yakınlaşıp onun
değerlerine ulaşmamız olanaksızlaştı. NATO'nun askeri gibi görünmek ise; bize
fazla bir itibar sağlamaz.