Şanghay İşbirliği Örgütü Hakkında Mülahazalar
Öncelikle
son dönemde kamuoyunda popülaritesi artan Şanghay İşbirliği Örgütüne yakından
bakalım istiyorum. Örgüt ismini ilk toplanılan yer olan Şanghay Kentinden
almıştır. Şanghay, Çin Halk Cumhuriyetinin en büyük kentidir. Örgüt zaman
zaman Şanghay Beşlisi olarak da anılmaktadır. Bunun sebebi ise kuruluşta
beş devletin bulunmasından kaynaklıdır. Yani toparlarsak Şanghayda beş kurucu
devlet tarafından kurulduğu için Şanghay Beşlisi olarak anılıyor. Fakat 2001
yılına Özbekistanın da birliğe katılmasıyla birliğin adı Şanghay İşbirliği
Örgütü olarak değiştirdi.
Örgüt 6
üye, ( Çin Halk Cumhuriyeti, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya, Tacikistan,
Özbekistan ) 5 Gözlemci ( Afganistan, Hindistan, İran, Moğolistan, Pakistan )
ve 6 Diyalog Ortağından ( Azerbaycan, Beyaz Rusya, Ermenistan, Kamboçya, Sri
Lanka, Türkiye ) oluşuyor.
Örgütün
kuruluş amacı sınır güvenliği başta olmak üzere terörizm (o dönem altın çağını
yaşayan radikal İslamcı terör örgütleri ekonomik istikrarı olmayan ve denetimin
zayıf olduğu Asya ülkelerinde yuvalanmayı denemişlerdi. ) ve dış unsurlardan
korunmak üzerine bina edilmiş durumda. Şanghay İşbirliği Örgütü kağıt üzerinde
NATO gibi bir askeri ittifak görünümünde olmasa bile yapılan ortak tatbikatlar
olası bir savaş durumunda bu ülkelerin birbirlerini destekleyeceğini ima
ediyor. Müttefik sıfatıyla destekleyemeyecek olsalar bile en azından Örgüte üye
devletin savaştığı devletle de müttefiklik anlaşması yapmayarak tarafsız
kalacaklarını biliyoruz. Bu da dışarıdan saldıracak bir devlet için bence
ciddi bir askeri üs sıkıntı doğuracağından ( Bu durum örgüte üye devletlerin
toplam yüz ölçümü göz önünde bulundurulduğunda daha net anlaşılacaktır.) bu
şekliyle bile etkin bir savunma sağlayacaktır.
Örgüte
bir de Türkiye perspektifinden bakalım. Bu Asya organizasyonu Türkiye için
yakın zamana kadar çok da büyük bir anlam ifade etmiyordu. Ta ki Ortadoğuda
sular ısınıp, Türkiyenin beklediği desteği Avrupa Birliğinden görememesi ve
gelecekte de göremeyeceğine olan inancın geniş kitlelere yayılması sonucu
Türkiye, Avrupa Birliğine karşı elinde devamlı olarak bulundurabileceği bir koz
arayışına başladı. İlkin belki de sadece blöf amaçlı olan bu arayış, Suriyeli
Mülteciler, Türkiyenin terör örgütleri listesinin Avrupa tarafından bütünüyle
benimsenmemesi ve 15 Temmuz askeri kalkışmasından sonra biraz daha ciddileşerek
devam etti. Önceleri Türkiyenin Avrupa Birliğine olan bağlılığı kimse
tarafından sorgulanmazken günümüzde Avrupa Birliği sürecine olan inanç ve
destek neredeyse tükenmiş durumda. Hatta siz değerli okurlarımla küçük bir
anekdotumu paylaşayım; Fakülte yıllarımda Avrupa Birliği Hukuku ve Avrupa
Birliğinde Malların Serbest Dolaşımı derslerini aldığım Sayın Ulaş Gündüzlere
bir ders esnasında durumu sormuştum.
Ulaş
Hoca durumu bana heyecanla anlatmış ve Şanghay Beşlisi asla Avrupa Birliği gibi
olamaz. Hem amaçları hem de Türkiyeye yakınlıkları farklı. Zaten Türkiyenin
yönü itibariyle de tamamen zıt bir durum ama senin düşüncene de %1 şans
tanıyorum, belki bir gün Türkiye Şanghay İşbirliği Örgütüne üye olabilir
demişti şakayla karışık. Belki şuan sorma fırsatım olsa muhtemelen benim
düşüncemin yüzdelik şansının kırklara, ellilere tırmandığını söylerdi.
Aleyhimizdeki
tüm gelişmelere rağmen Türkiyenin Avrupa Birliğiyle bağlarını tamamen koparması
da Avrupa Birliğine girmeyi beklemesi kadar mantıksızca olacaktır. Evet
meseleye gerçekçi olarak baktığımızda Türkiyenin Rus teknolojisine ve Çinin
siyasi desteğine ihtiyacı var. Bölgede giderek yalnızlaşıyor ve haklı olarak da
bünyesine dahil olabileceği siyasi bir güç arıyor. Fakat yine de anlık bir
siyasi dalgalanmada, duygularla hareket edip her ne kadar tartışmalı da olsa 50
yıllık bir emeği çöpe atmak ülke çıkarlarımızla bağdaşmayacaktır. Bence Avrupa
Birliği ile mevcut statü devam ettirilmeli ve fakat Şanghay İşbirliği örgütüne
de katılım ile ilgili somut adımlar atılmalıdır. Türkiye bu iki örgütü denge
unsuru olarak kullanma şansını yitirmemelidir. Unutulmaması gereken şey Şanghay
İşbirliği Örgütünün de Türkiyeyi hemen ve koşulsuz olarak üye kabul etmeyeceği
/ edemeyeceği gerçeğidir. Eğer Türkiye Avrupa Birliğinden hemen koparsa
ekonomik ve siyasi yalnızlık derinleşecek ve bu kez Türkiye Şanghay kapısında
beklemeye başlayacaktır. Türkiye Avrupa Birliği adayıyken maruz bırakıldığı
tekelci anlayışa bu defa da Şanghay İşbirliği Örgütünce maruz bırakılabilir.
Böyle olumsuz bir tablo oluşmaması için AB ile olan ilişkilerimiz olabildiğince
düzeltilmeye ve bu haliyle devam ettirilmeye çalışılmalıdır. Fakat bu süre
içerisinde de doğu ülkeleriyle siyasal açıdan yakınlaşmak bölgedeki çözümsüz
sorulanları bir nebze hafifletebilir. Fakat bahsettiğim bu yakınlaşma için de
çiçeği burnunda Amerikan Başkanı Donald Trumpın göreve başlaması ve temel
sorunlara nasıl ve hangi açıdan baktığı saptanmalı, uygun bir süre beklenmeli
ve tüm bu göstergelere göre karar verilmelidir. Obama dönemlerinde her ne kadar
zedelense de Türkiye Amerikanın Ortadoğuda vazgeçemeyeceği ve bence
vazgeçmemesi gereken stratejik bir müttefikidir.
Avrupa
Birliği ve NATO ile kıyaslamayı bırakıp salt olarak Şanghay İşbirliği Örgütüne
göz attığımızda ve ideolojilerden bağımsız şekilde düşünürsek Türkiyenin
Şanghay İşbirliği Örgütüne girmesinin önceden beri daha iyi sonuçlar doğuracağı
kanısındayım. Her ne kadar Asyalı ülkelerin bir çoğundan daha gelişmiş bir
sistemimiz olsa bile, Avrupanın kültür dokusuna entegre olamayacağımızı
düşünüyorum. Aynı zamanda olmaz ama bir gün Avrupa kültür yapısına tam
anlamıyla uyan bir yapıya gelirsek de kültürümüzün ve medeniyetimizin değerinde
eksilmeler olacağı görüşündeyim. Tabi bu benim şahsi kanaatim. Fakat şimdi size
bahsedeceğim birkaç husus şahsi fikirler olmaktan çıkıp gerçekler halini
almıştır. Türkiye ŞİÖ ye üye olduğunda özellikle askeri ve siyasal olarak
gelişimini hızlandıracaktır. Bu bağlamda en çok ihtiyaç duyduğumuz konularda
destek alabileceğimiz ortaklarımız olabilecektir. Öncelikle nükleer santral ve
hava savunma sistemi Türkiye için çözülmesi elzem konulardır. Daha sonra bu
destek ikinci nükleer santral ve uçak gemisi hususunda Türkiye için
önceliklidir.
Bir başka konu
zaman zaman Rusyayla üstü kapalı bir gerginliğin yaşandığı Karadenizde petrol
aranması hususudur. Rusya ile siyasal yakınlaşma bu konuda da olumlu etki
sağlayacağı su götürmez bir gerçekliktir. Şanghay İşbirliği Örgütü Türkiyenin
gelecek planları arasında yer alan ve önemsediği bir proje olan Türkiyenin
Asya ve Avrupa Kıtaları arasında Enerji Koridoru olmak iddiasını da
güçlendirecektir. ŞİÖnün Batıya karşı elinde bulundurduğu en büyük koz bence
askeri üstünlüğünden ziyade enerji kaynaklarına hükmetme oranıdır. Böyle önemli
bir konuda enerji vanasının hangi sınırda olduğu yüksek öneme sahiptir. Diğer
rotalar göz önüne alındığında şu an bile Doğu, NATO üyesi ve Avrupa Birliğine
aday bir Türkiyeyi tercih etmek durumunda kalıyor. İleri vadede Türkiyenin de
Şanghay İşbirliği Örgütüne üye bir devlet olması enerji koridoru olması
iddiasını güçlü şekilde destekler nitelikte olacaktır.
Son olarak
Türkiyenin kuruluşundan buyana açıkça veya zımnen güttüğü veya gütmeye çalıştığı
Türk-i Devletlerle olan bağını ve alakasını artırmak misyonu da bence bu
birliğe bağlı olarak daha kolay biçimde sağlanabilir. Şöyle ki; Kırgızistan,
Kazakistan ve Özbekistan doğrudan ŞİÖ üyesi, Azerbaycan Türkiye ile birlikte
ŞİÖ diyalog ortağı ve Türkmenistan ise ŞİÖ destekçisi sıfatıyla dolaylı da olsa
birlik bünyesinde bulunuyor. Eğer Türkiye gerçekten akraba devletlerle
stratejik bir birliktelik içinde olacaksa bu örgüte üye olmak Türkiye için
bence büyük bir şanstır. Şanghay İşbirliği Örgütünü yakından incelemek
isterseniz resmi internet adresi http://www.sectsco.org/ dur. Fakat
maalesef site yalnızca örgütün resmi dilleri olan Çince ve Rusça okunma
seçeneği sunuyor.
Esenlikle
kalın