EĞİRDİR GÖLÜ; TÜRKİYENİN VE MİLLETİMİZİN GELECEK NESİLLERE
BIRAKMAK ÜZERE EMANETİ
* DSİ, GÖLÜN KİRLİLİĞİNİ VE POMPA KATLİAMINI ÖNLEYEBİLECEK
Mİ?!!!
* YEREL YÖNETİMLERİN ARITMALARLA ARASI NASIL?!!!
* GÖL HAVZASINDA, İYİ TARIM
UYGULAMALARI VE TEŞVİK
* FISTIĞIN ÇEVRESİNDEKİ 81 YERLEŞİM BİRİMİNİ KUŞATACAK
ARITMA?!!!
* HER KURUM, GÖREVİNİ
YAPABİLECEK Mİ?...
* SORUN NE?!!!
İŞİN ZORLUĞU MU, ÖNCELİKLERİN FARKLILIĞI MI?...
GÖLÜMÜZÜN KURTARILMASI İÇİN, YETKİ VE
SORUMLULUK KİMDE?!!!
VE ACİL ÖNLEM Mİ,
RADİKAL ÇÖZÜM MÜ?!!!
EĞİRDİR
GÖLÜ ne bir balıkçı teknesiyle açılan ve Gölün hidrobiyolojik / hidrojeolojik
/ Su Ürünleri dengesi ve popülasyonu ile fiziksel özelliklerini ve bütünüyle
EKOLOJİK DENGE sini bizzat alana inerek gözlemleyen Eğirdir Kaymakamı
Abdullah AKDAŞ, Fıstık biçimindeki Gölümüzü çevreleyen ( 81 ) yerleşim
biriminin seçimle yada atamayla gelen yerel yöneticilerine, merkezi otorite ve
onun taşra yapılanmasına, sosyal medyada paylaştığı bir fotoğraf karesi ve bir
cümlelik söylem biçimiyle, can çekişen EĞİRDİR GÖLÜ için ACİL ÇÖZÜM LÂZIM
diyordu
Ve Gölün su ürünleri dengesi için de: Gölün hali, içler acısı diye
haykırıyordu
***
Burada,
Kaymakam AKDAŞ ı, hem ( 81 ) Yerleşim Birimine örnek olması ve o birimlerin
karar verici mercilerine yetki ve sorumluluklarını anımsattığı için kutluyoruz
Hani
denir ya;
Bu iş zor be kardeşim diye.
AKDAŞ ın; EĞİRDİR GÖLÜ için yapılacakların zor olmadığına inandığına,
içtenlikle inanıyoruz
Başkan
ŞENGÖL ün, EĞİRDİR GÖLÜ için adeta dilinden hiç düşürmediği bir söylem
biçimi var: YEDİ KOCALI HÜRMÜZ!!!
ŞENGÖL ün bu söyleminde kastettiği olgu şu idi: Gölün o kadar çok karışanı var ki, Gölün
sahibi kim, yetki ve sorumluluk kimde / hangi kurum ve kuruluşta?!!! Ve tabii,
son tahlilde ortaya çıkan; bir yetki gaspı ve yetki kargaşası
***
Yıllar
önce, TÜBİTAK tarafından projelendirilen ve BOĞAZOVA Kırsalında hayata
geçirilen, ne yazık ki verimli çalıştırılamayıp devre dışı bırakılan DOĞAL
ARITMA TESİSLERİ ölü birer yatırım ve de kaynak israfı olarak anılmaktadır
bugün.
DSİ
patronajlığını ve de BU GÖLÜN SAHİBİ KİM? sorusuna verilecek yanıt, hemen
belirtelim ki; DSİ olacaktır. Peki DSİ, yıllardır dile getirilen Eğirdir
Gölündeki kirliliği ve POMPA KATLİAMI olarak dillendirilen, tarla ve
bahçelere gübre olarak giden yavru balık kaçaklarının önüne geçebilmiş
midir?!!! Ne yazık ki kocaman bir HAYIR!!! Peki, ya kirliliği önleme, o da
hayır!!!
***
Yerel
Yönetimler, ARITMA TESİSLERİ ni sağlam / tam kapasite ve de verimli
çalıştırabiliyorlar mıydı? Bu sorunun yanıtını da olumlu olarak vermekte
zorlanıyoruz tabii
Zaten,
Yalvaçın Deri Sanayisi, EĞİRDİR GÖLÜ
nü yıllardır ağır metal deşarjlarıyla zehirledi
Yakın zamanda yapılan ve uzun süre
de devreye sokulamayan YALVAÇ arıtma tesisinin VERİMLİ ÇALIŞTIĞINI söylemek
mümkün değildi
EĞİRDİR
ARITMASI, bir dönem beş yıl hiç çalıştırılmadan, atıl kapasite olarak, öylece
devre dışı bırakılmıştı. Elektrik enerjisinin maliyette yüksek bir girdi unsuru olması, yerel yönetimleri bu
yola sevk edebiliyordu
Şimdi
gündemde; ÖZEL İDARE nin Fıstığı
çevreleyen KÖY ARITMALARI vardı ve
DSİ nin bu kuşaklama projesinin ihale sürecini biran önce bitirmesi
bekleniyordu
***
İyi tarım
uygulamaları ve teşviklerin, Gölümüz Havzası dikkate alınarak ve İç batı
Akdenizin klimatik özellikleriyle şekillenen ürün deseni ıskalanmadan
yapılmasının kaçınılmaz olduğu da bilinmeliydi
En son açıklanan MİLLİ TARIM
PROJESİ ile Göl Havzamızdaki tarım ekonomisine ne sağlanıyordu dersiniz?...
***
Son söz olarak, şunlar
söylenebilirdi: Bu Göl; Türkiyenin ve Milletimizin gelecek nesillere
bırakmak üzere emaneti.
Evet,
DÜNYA MİRASI bu Gölümüzü, şiirler
yazarak, övgüler düzerek değil, radikal (=köklü) çözümler üreterek
kurtarabiliriz
Bu ise; EĞİRDİR GÖLÜ NÜN BÜTÜNÜYLE RESTORASYONU ile
mümkündür.