Kolombiya Savaşa mı Hayır dedi,
Barışa mı ?
Terör ve bölgesel bazda terörist eylemler
bölgemizi ve hatta tüm dünyayı kuşkusuz olumsuz etkileyen bir faktör. Tüm
dünyanın üzerinde hem fikir olduğu fakat bir türlü bitip tükenmediği gibi son
dönemde iyice artan ve sanırım dahada artacak olan çağımızın en ciddi problemi.
Artık öyle eskisi gibi bölgesel de değil. Bunun canlı örneği son günlerde
medyamızda yarı doğru yarı yanlış anlatılan FARC örgütünün durumudur. Uzun
yıllardır devam eden bir terörist faaliyet olmasına rağmen ülke kamuoyumuzda
yakın zamana kadar bilinmiyordu. Bölgemizde yer alan başka bir terörist unsur
olan PKKya destek mesajları göndermesi ve hemen ardından Kolombiya Hükümetiyle
anlaşıp Nobel barış ödülüne aday olan örgüt son anda sürpriz şekilde
referandumun olumsuz sonuçlanması ile ülkemizin de bir miktar gündemine oturdu.
Tabi bu kalıcı bir durum değil. Birkaç gün içinde tamamen hafızalardan
silinecektir. Benim özellikle bu konuyu anlatma çabam da aslında biraz bundan
dolayı. Elimden gelirse FARC örgütünün iç yapısını, tarihini ve referandum
sürecini anlatmaya çalışacağım.
Kamuoyunda yaygın şekilde FARC kısaltmasıyla
bilinen örgütün orijinal ismi Fuerzas Armadas Revolucionarias de Colombia
dır. Türkçesi ise Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri anlamına gelir. 1959
yılında Marquetalia bölgesinde kendi özerk yönetimlerini kurmak isteyen bir
grup çiftçi tarafından ortaya çıkarılan harekettir. Çağdaşları gibi işçiler
arasından değil de köylüler arasından çıkarılmasının en önemli sebebi
Kolombiyanın yakın tarihe kadar sanayileşememiş olmasıdır. FARC, 1959 yılında
ilk kısmi örgütlenmelerini gerçekleştirse de esasen örgütlenmesi ve adını
duyurması 1964 yılındaki konferansla olmuştur. Örgüt Bolivarizm, Sosyalizm,
Marksizm ve Leninizm akımlarından etkilenmiş ve silahlanmıştır. Genel söyleme
göre hedef 30.000 savaşçıya ulaşmaktır. Bu sayı örgütün yöneticilerince yeterli
bulunmuş ve bu sayıya ulaşıldığında son savunma koduyla silahlı mücadeleye
girişilip kendi ideolojik ekseninde bir devlet kurmayı nihai amaç olarak
görmüştür. Örgüt amacına ulaşabilmek için her yolu mubah görmüş ve hiçbir
eylemden kaçınmamıştır. Fakat buna rağmen ülkenin içinde bulunduğu ekonomik dar
boğaz ve örgütün eleman temin ettiği bölgelerdeki halkın da eğitim seviyesinin
zayıf olmasından dolayı her şeye rağmen örgüte katılım düzenli olarak devam
etmiştir.
Örgütün oluşumunda güçlü bir hiyerarşik yapı
göze çarpar. Üssün verdiği görev sorgulamadan yapılır, yapılan küçük hatalar gerektiğinde
canla ödenir ve cinsel birliktelikler bile kamp sorumlusunun izniyle
yaşanabilir gibi. Bu sert kuralların varlığı sayesinde örgüt uzun yıllar
varlığını sürdürecektir. (Ta ki kokain tarımından kolay kazanç elde etmeyi
keşfedene kadar. Bu tarihten sonra örgüt çoğu amacından sapmış ve ekonomik
çıkar güden sistemli bir mafya organizasyonu haline gelmiştir.)
Ülkemizde yayın yapan sivrilmiş bazı yayın
organları ve serbest gazeteciler örgütün eleştirilen noktalarının da olduğunu
yazmış (Sanki legal bir organizasyonmuş gibi). Yaptığım kapsamlı araştırmada
yazarlarımız örgütü haksız bile bulamamış sadece bazı hususlarda bu terörist
faaliyete sitem etmekle yetinmişler. Evet, insanların siyasal eğilimleri,
toplumdan farklı düşündükleri konular olabilir, olmalıdır da. Fakat buradaki
konu kaçırılan, tecavüze uğrayan ve hatta çoğu zaman öldürülen sivil insanların
varlığıdır. Bence bu örgütlenmenin kuruluş sebebi ve faaliyetleri her ne olursa
olsun haklı ve legal bir hareketmişçesine dayatılamaz. Aksini iddia edeceksek
İnsan Hakları Sözleşmesi ve türevlerini de hiçe saymış oluruz. Peki Kolombiya
Halkı neden tüm dünyada ilk sayfada !? Terörist bir yapılanmaya ağır tavizler
verilerek devletle uzlaşmasına ve hatta meşru Kolombiya Devletini anlaşmaya
zorlamasına demokratik bir şekilde hayır diyen Kolombiyalılar barışa hayır
demekle suçlanıyor. Dünya barışı için ironik bir durum. Düşünsenize barışı
elinde silahlar olan yüzleri maskeli adamların getirmesini bekliyorsunuz
Peki
hakim dış güçler neden bu olaya seyirci kalıyor ? Bunu da şu şekilde açıklayayım;
Batının Kolombiya Hükümetinin faaliyetlerini bu denli desteklemesinin
nedenlerinden biri ve bence en önemlisi, Latin Amerika için bir model ülke
konumunda olmasıdır. Ya da en azından ütopik bir biçimde öncü olmasının
beklenmesidir. Latin Amerika ülkelerinin neredeyse tamamı sol iktidarlardan
oluşurken, Kolombiya'da hükümeti liberal bir parti oluşturuyor. Muhalefet de
benzer siyasal görüşlere sahip. Dolayısıyla, Avrupa ve ABD için Kolombiya tabiri caiz ise kurtarılmış bölge olarak görülüyor
ve hiçbir destekten yoksun bırakılmıyor.
Kokain üretim ve satış piyasası göz
önünde bulundurulduğunda Kolombiya Amerika ve Avrupa için altın yumurtlayan
tavuk rolünde.
Kolombiyada barış yanlısı olarak bilinen
gazeteler bile; barış anlaşmasından sonra kurulacak özel mahkemelere, FARC
mensuplarının hapis cezası almayacak olmalarına ve FARC'ın siyasi partiye
dönüşüp mecliste zorunlu olarak temsil edilmesine karşı çıkıyor. Durumu sizin
için biraz daha açayım. Kolombiya Hükümetiyle FARC arasındaki anlaşma özetle
şöyle;
1)
Şartlar
sağlandığında FARC silah bırakacak. Silahlar Kolombiya Hükümetine değil BM
yetkililerine teslim edilecek
2)
İşkence
ve Irza geçme suçları hariç diğer suçlar için beraat, İşkence ve Irza geçme
suçu için de hapis cezası yerine sosyal hizmet uygulaması tesis edilecek
3)
FARC
kokain üretimini durduracak
4)
Topraksız
köylüler için toprak reformu sağlanacak
5)
FARC
etkin siyaset yapabilecek. Hatta seçimlerde sandalye elde edemese bile daima 10
sandalye ile temsil edilecek
Liste uzayıp gidiyor
Aydınlatılması gereken bir diğer konu da
(ülkemiz yayın organlarının anlayamadığı konu) referandumun neyi kapsadığı ve
sunulma şekli. Referandum, Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos ve
hükümeti tarafından Barışa evet veya barışa hayır diye sunuldu. Aslında bu referandum;
anlaşma metnine evet, anlaşma metnine hayır biçiminde oylanmalıydı. Yani
Kolombiya Halkı bu anlaşmaya hayır fakat barışa başka bir anlaşmayla evet
diyebilmeliydi. Ancak çok gariptir
devlet başkanı barışın sadece bu anlaşmayla mümkün olabileceğini düşünmüş
ve/veya düşünmek zorunda bırakılmış olacak ki referandum bu şekilde halka
sunuldu ve kıl payı da olsa Hayır sonucu çıktı. (6.373.332 evet, 6.424.604
hayır) Bu durum ülkemiz gerilla sevicileri tarafından Kolombiya halkı güzelim
barışa hayır dedi şeklinde yorumlandı ve kamuoyuna bu şekilde empoze
ettirildi. Ettirildi diyorum çünkü bu görüşe karşı çıkan naçizane bu okuduğunuz
yazının dışında bir örnek daha yayınlanmadı. Bence Kolombiya Halkı akan kanları
ve terörizmin iki yüzlülüğüne karşın, barışa evet fakat devletimizi aciz
düşürecek bu anlaşmaya hayır dedi. Barışın dayatmalar sonucu, silahların
gölgesinde hazırlanan anlaşma metninden başka yollarla da kurulabileceğini
anımsattı.
Bunun yanında anlaşmaya hayır denmesinin
bence önemli bir sebebi daha FARC üyelerinin silahlarının tamamını teslim edip
etmeyecek olmasıyla (ki aynı durum ülkemizde de canlı canlı yaşanmıştır. PKK
ile yürütülen çözüm süreci esnasında PKK yurt içinde ve yurt dışında tonlarca
bomba depolamış ve yeni stratejiler geliştirmiştir.) ve olası bir FARC siyasi
partisinin başarısızlığı sonucunda hayatlarında sadece silah eğitimi almış olan
FARC elemanlarının tekrar silahlanıp kırsal bölgelere çekilmeyeceğinin hiçbir
garantisinin de olmamasıyla alakalıdır. Ülkemiz kamuoyunu bilgilendiren aydın
yazarlarımız bu konuda FARC söz veriyor başlığını kullanıyorlar. Gerçekten
insan kandırma sanatının başarısız bir replikası bile olamayacak bu görüş,
%40ını çocukların oluşturduğu, insan kaçıran, silahlı mücadelede bulunan,
bombalı eylemler yapan ve en önemlisi kendi devrimci değerleriyle de asla
bağdaşmayacak olan kokain üretip satan (- ki Dünyadaki en büyük kokain mafyası
olarak anılır hale gelmiştir.) bir organizasyonun verdiği söze güvenin neden
etik olmayacağını sorguluyor. İddialara yanıt vermek bile kanımca yersiz. Ben
35-40 yılını ormanlık alanlarda, terörist kamplarında ideolojik eğitim
alarak geçirmiş bir örgüt mensubunun BMye vereceği silah ve mühimmatının en az
iki katını toprağa gömmeden şehre ineceğine ve herhangi bir anlaşmaya imza
atacağına inanmıyorum. Bu benim hayatın olağan akışına dayanarak
değerlendirdiğim şahsi fikrim, yorum siz değerli okurlarıma düşüyor. Esenlikle
kalın