Kolombiya Savaşa mı Hayır dedi, Barışa mı?

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,Kolombiya Savaşa mı Hayır dedi, Barışa mı?
Haberin Tarihi: 8.10.2016 09:27:00 - Okunma Sayısı:1371 defa okundu.

Kolombiya Savaşa mı Hayır dedi, Barışa mı ?   

 

   Terör ve bölgesel bazda terörist eylemler bölgemizi ve hatta tüm dünyayı kuşkusuz olumsuz etkileyen bir faktör. Tüm dünyanın üzerinde hem fikir olduğu fakat bir türlü bitip tükenmediği gibi son dönemde iyice artan ve sanırım dahada artacak olan çağımızın en ciddi problemi. Artık öyle eskisi gibi bölgesel de değil. Bunun canlı örneği son günlerde medyamızda yarı doğru yarı yanlış anlatılan FARC örgütünün durumudur. Uzun yıllardır devam eden bir terörist faaliyet olmasına rağmen ülke kamuoyumuzda yakın zamana kadar bilinmiyordu. Bölgemizde yer alan başka bir terörist unsur olan PKK’ya destek mesajları göndermesi ve hemen ardından Kolombiya Hükümetiyle anlaşıp Nobel barış ödülüne aday olan örgüt son anda sürpriz şekilde referandumun olumsuz sonuçlanması ile ülkemizin de bir miktar gündemine oturdu. Tabi bu kalıcı bir durum değil. Birkaç gün içinde tamamen hafızalardan silinecektir. Benim özellikle bu konuyu anlatma çabam da aslında biraz bundan dolayı. Elimden gelirse FARC örgütünün iç yapısını, tarihini ve referandum sürecini anlatmaya çalışacağım.

 

   Kamuoyunda yaygın şekilde FARC kısaltmasıyla bilinen örgütün orijinal ismi ‘ Fuerzas Armadas Revolucionarias de Colombia’ dır. Türkçesi ise ‘ Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri ’ anlamına gelir. 1959 yılında Marquetalia bölgesinde kendi özerk yönetimlerini kurmak isteyen bir grup çiftçi tarafından ortaya çıkarılan harekettir. Çağdaşları gibi işçiler arasından değil de köylüler arasından çıkarılmasının en önemli sebebi Kolombiya’nın yakın tarihe kadar sanayileşememiş olmasıdır. FARC, 1959 yılında ilk kısmi örgütlenmelerini gerçekleştirse de esasen örgütlenmesi ve adını duyurması 1964 yılındaki konferansla olmuştur. Örgüt Bolivarizm, Sosyalizm, Marksizm ve Leninizm akımlarından etkilenmiş ve silahlanmıştır. Genel söyleme göre hedef 30.000 savaşçıya ulaşmaktır. Bu sayı örgütün yöneticilerince yeterli bulunmuş ve bu sayıya ulaşıldığında ‘ son savunma ’ koduyla silahlı mücadeleye girişilip kendi ideolojik ekseninde bir devlet kurmayı nihai amaç olarak görmüştür. Örgüt amacına ulaşabilmek için her yolu mubah görmüş ve hiçbir eylemden kaçınmamıştır. Fakat buna rağmen ülkenin içinde bulunduğu ekonomik dar boğaz ve örgütün eleman temin ettiği bölgelerdeki halkın da eğitim seviyesinin zayıf olmasından dolayı her şeye rağmen örgüte katılım düzenli olarak devam etmiştir.

  Örgütün oluşumunda güçlü bir hiyerarşik yapı göze çarpar. Üssün verdiği görev sorgulamadan yapılır, yapılan küçük hatalar gerektiğinde canla ödenir ve cinsel birliktelikler bile kamp sorumlusunun izniyle yaşanabilir gibi. Bu sert kuralların varlığı sayesinde örgüt uzun yıllar varlığını sürdürecektir. (Ta ki kokain tarımından kolay kazanç elde etmeyi keşfedene kadar. Bu tarihten sonra örgüt çoğu amacından sapmış ve ekonomik çıkar güden sistemli bir mafya organizasyonu haline gelmiştir.)

   Ülkemizde yayın yapan sivrilmiş bazı yayın organları ve serbest gazeteciler örgütün eleştirilen noktalarının da olduğunu yazmış (Sanki legal bir organizasyonmuş gibi). Yaptığım kapsamlı araştırmada yazarlarımız örgütü haksız bile bulamamış sadece bazı hususlarda bu terörist faaliyete sitem etmekle yetinmişler. Evet, insanların siyasal eğilimleri, toplumdan farklı düşündükleri konular olabilir, olmalıdır da. Fakat buradaki konu kaçırılan, tecavüze uğrayan ve hatta çoğu zaman öldürülen sivil insanların varlığıdır. Bence bu örgütlenmenin kuruluş sebebi ve faaliyetleri her ne olursa olsun haklı ve legal bir hareketmişçesine dayatılamaz. Aksini iddia edeceksek İnsan Hakları Sözleşmesi ve türevlerini de hiçe saymış oluruz. Peki Kolombiya Halkı neden tüm dünyada ilk sayfada !? Terörist bir yapılanmaya ağır tavizler verilerek devletle uzlaşmasına ve hatta meşru Kolombiya Devletini anlaşmaya zorlamasına demokratik bir şekilde hayır diyen Kolombiyalılar barışa hayır demekle suçlanıyor. Dünya barışı için ironik bir durum. Düşünsenize barışı elinde silahlar olan yüzleri maskeli adamların getirmesini bekliyorsunuz … Peki hakim dış güçler neden bu olaya seyirci kalıyor ? Bunu da şu şekilde açıklayayım; Batının Kolombiya Hükümeti’nin faaliyetlerini bu denli desteklemesinin nedenlerinden biri ve bence en önemlisi, Latin Amerika için bir model ülke konumunda olmasıdır. Ya da en azından ütopik bir biçimde öncü olmasının beklenmesidir. Latin Amerika ülkelerinin neredeyse tamamı sol iktidarlardan oluşurken, Kolombiya'da hükümeti liberal bir parti oluşturuyor. Muhalefet de benzer siyasal görüşlere sahip. Dolayısıyla, Avrupa ve ABD için Kolombiya  tabiri caiz ise ‘kurtarılmış bölge’ olarak görülüyor ve hiçbir destekten yoksun bırakılmıyor.

   Kokain üretim ve satış piyasası göz önünde bulundurulduğunda Kolombiya Amerika ve Avrupa için ‘ altın yumurtlayan tavuk ‘ rolünde.

  Kolombiya’da barış yanlısı olarak bilinen gazeteler bile; barış anlaşmasından sonra kurulacak özel mahkemelere, FARC mensuplarının hapis cezası almayacak olmalarına ve FARC'ın siyasi partiye dönüşüp mecliste zorunlu olarak temsil edilmesine karşı çıkıyor. Durumu sizin için biraz daha açayım. Kolombiya Hükümetiyle FARC arasındaki anlaşma özetle şöyle;

1)      Şartlar sağlandığında FARC silah bırakacak. Silahlar Kolombiya Hükümetine değil BM yetkililerine teslim edilecek

2)      İşkence ve Irza geçme suçları hariç diğer suçlar için beraat, İşkence ve Irza geçme suçu için de hapis cezası yerine sosyal hizmet uygulaması tesis edilecek

3)      FARC kokain üretimini durduracak

4)      Topraksız köylüler için toprak reformu sağlanacak

5)      FARC etkin siyaset yapabilecek. Hatta seçimlerde sandalye elde edemese bile daima 10 sandalye ile temsil edilecek … Liste uzayıp gidiyor …

 

 

   Aydınlatılması gereken bir diğer konu da (ülkemiz yayın organlarının anlayamadığı konu) referandumun neyi kapsadığı ve sunulma şekli. Referandum, Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos ve hükümeti tarafından “Barışa evet veya barışa hayır” diye sunuldu. Aslında bu referandum; anlaşma metnine evet, anlaşma metnine hayır biçiminde oylanmalıydı. Yani Kolombiya Halkı bu anlaşmaya hayır fakat barışa başka bir anlaşmayla evet diyebilmeliydi.  Ancak çok gariptir devlet başkanı barışın sadece bu anlaşmayla mümkün olabileceğini düşünmüş ve/veya düşünmek zorunda bırakılmış olacak ki referandum bu şekilde halka sunuldu ve kıl payı da olsa ‘ Hayır ‘ sonucu çıktı. (6.373.332 evet, 6.424.604 hayır) Bu durum ülkemiz gerilla sevicileri tarafından ‘ Kolombiya halkı güzelim barışa hayır dedi ’ şeklinde yorumlandı ve kamuoyuna bu şekilde empoze ettirildi. Ettirildi diyorum çünkü bu görüşe karşı çıkan naçizane bu okuduğunuz yazının dışında bir örnek daha yayınlanmadı. Bence Kolombiya Halkı akan kanları ve terörizmin iki yüzlülüğüne karşın, barışa evet fakat devletimizi aciz düşürecek bu anlaşmaya hayır dedi. Barışın dayatmalar sonucu, silahların gölgesinde hazırlanan anlaşma metninden başka yollarla da kurulabileceğini anımsattı.

   Bunun yanında anlaşmaya hayır denmesinin bence önemli bir sebebi daha FARC üyelerinin silahlarının tamamını teslim edip etmeyecek olmasıyla (ki aynı durum ülkemizde de canlı canlı yaşanmıştır. PKK ile yürütülen çözüm süreci esnasında PKK yurt içinde ve yurt dışında tonlarca bomba depolamış ve yeni stratejiler geliştirmiştir.) ve olası bir FARC siyasi partisinin başarısızlığı sonucunda hayatlarında sadece silah eğitimi almış olan FARC elemanlarının tekrar silahlanıp kırsal bölgelere çekilmeyeceğinin hiçbir garantisinin de olmamasıyla alakalıdır. Ülkemiz kamuoyunu bilgilendiren aydın yazarlarımız bu konuda FARC söz veriyor başlığını kullanıyorlar. Gerçekten insan kandırma sanatının başarısız bir replikası bile olamayacak bu görüş, %40’ını çocukların oluşturduğu, insan kaçıran, silahlı mücadelede bulunan, bombalı eylemler yapan ve en önemlisi kendi devrimci değerleriyle de asla bağdaşmayacak olan kokain üretip satan (- ki Dünyadaki en büyük kokain mafyası olarak anılır hale gelmiştir.) bir organizasyonun verdiği söze güvenin neden etik olmayacağını sorguluyor. İddialara yanıt vermek bile kanımca yersiz.  Ben  35-40 yılını ormanlık alanlarda, terörist kamplarında ideolojik eğitim alarak geçirmiş bir örgüt mensubunun BM’ye vereceği silah ve mühimmatının en az iki katını toprağa gömmeden şehre ineceğine ve herhangi bir anlaşmaya imza atacağına inanmıyorum. Bu benim hayatın olağan akışına dayanarak değerlendirdiğim şahsi fikrim, yorum siz değerli okurlarıma düşüyor. Esenlikle kalın …

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap