Dünyanın Kuruyan Gölleri İçin Burdur'da
Buluştular
Doğa
Derneği'nin 'Kuruyan göller için uluslararası buluşma' çağrısıyla Ortaasya,
Ortadoğu, Balkanlar ve Afrika'dan Burdur'a gelen doğacılar, aktivistler ve
akademisyenler, Türkiye'de ve dünyadaki göllerin neden kuruduğu hakkında
görüşlerini ortaya koyup, kuruyan ve kurumakta olan göllerin kurtarılması için
Mehmet Akif Ersoy Konferans ve Sergi Salonu'nda buluşup, ortak işbirliği planı
hazırladılar.
Yaptıkları
konuşmalarda, Türkiye'deki göllerin yanlış su ve tarım politikaları nedeniyle
kuruduğunu dile getiren Doğa Derneği yetkilileri, Burdur Gölü, Aral Gölü, Lut
Gölü, Turkana Gölü, Amik Gölü, Hula Gölü, Urumiye Gölü başta olmak üzere,
Türkiye'den Kenya'ya, İran'dan İsrail'e, Kazakistan'dan Yunanistan'a, dünyanın
bir zamanlar balıklara ev sahipliği eden, çevresinde kuşlara, bitkilere ve
insanlara hayat veren sayısız gölü hızla kuruduğunu vurguladılar.
Bir
çok ülkeden gelen katılımcılar kuruyan ve kurtarılan göllerle ilgili örnekler
verip yapılması gereken çalışmaları anlatırken, Burdur Vali Yardımcısı Bahir
Altunkaya, Belediye Başkanı Sebahattin Akkaya ve Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Mustafa Saatcı, Burdur Gölü için yapılması gereken
çalışmalara destek olacaklarını ifade ettiler.
Anadolu'da
son 60 yılda yaklaşık 2 milyon hektarlık sulak alanının kuruduğunu yada
kurumaya terk edildiğini, bunun da 2 tane Marmara Denizi kadar büyük bir alan
olduğunu konuşmasında vurgulayan Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Güven
Eken, Burdur Gölü, Tuz Gölü, Amik Gölü, Akşehir Gölü, Akgöl, Emen Gölü, Avlan
Gölü, Karagöl, Seyfe Gölü, Güvenç Gölü, Alpaslan Gölü, Gencali Gölü, Söğüt
Gölü, Kestel Gölü, Gökçeören Gölü, Simav Gölü ve Efteni Gölü'nün ülkemizde
kurumuş ya da kurumaya terk edilmiş sulak alanlardan sadece bir kısmı olduğunu
belirtti.
Bir
zamanlar dünyanın dördüncü büyük gölü olan Kazakistan-Özbekistan sınırındaki
Aral Gölü'nün bugün devasa bir çölden ibaret olduğunu hatırlatan konuşmacılar,
Ortadoğu'nun en büyük gölü olan İran'daki Urumiye Gölü'nün yüzde 60'ı, dünyanın
en alçak noktası olan Lut Gölü'nün ise üçte birinin kuruduğunu, NASA'ya göre,
2003-2010 yılları arasında Türkiye, Suriye, Irak ve İran'ın birçok bölgesinde
toplam 144 kilometreküp tatlı su rezervinin kaybolduğunu, Bu miktarın neredeyse
Lut Gölü'nün toplam su hacmine eşit olduğunu, bununda Ortadoğu ve Hindistan'dan
sonra dünyada yer altı su rezervlerinin en hızlı kaybeden ikinci bölgesi olarak
görüldüğünü ortaya koydular.
"Türkiye
ilerlemiyor"
Toplantının
açılış sunumunu yapan Akdeniz Sulak Alanları'nın Korunması Araştırma
Merkezi'nden proje yöneticisi Dr. Christian Perennou, 20. Yüzyılda Akdeniz'e
akın suların yüzde 50 oranında azaldığını, AB'nin Türkiye'yle ilgili
hazırladığı ilerleme raporunda, Türkiye'nin doğa koruma konusunda ilerlemediğini
açıkladığını söyledi. Akdeniz Bölgesi'nin 1900'de sahip olduğu sulak alanların
yaklaşık yüzde 50'sini kaybettiğini açıklayan Perennou, tarımsal sulama amaçlı
sondaj kuyularının yer altı suyunu tükettiğini; barajların ise dere ve
akarsuların göllere taşıdığı yüzeysel suyu azalttığını, bunun sonucunda başta
göller olmak üzere tüm Akdeniz'de sulak alanların kuruduğunu belirtti.
Perennou, Türkiye'nin yanlış su ve tarım politikaları nedeniyle Avrupa'da sulak
alan kaybının en çok yaşandığı ve tarımda su tüketiminin en çok arttığı ülke
olduğunu da vurguladı.
"Çalışmalar
bir an önce başlamalı"
Bu
güne kadar sadece tartışmalar yürütüldüğünü fakat yeterli çalışmaların
yapılmadığını savunan Vali Vekili Bahir Altunkaya, bir an önce gerekli
çalışmaların başlatılmasının doğru olacağını ifade etti.
"Arıtma
Tesisi kurduk"
Burdur
Belediye Başkanı Sebahattin Akkaya, Burdur Gölü'nün kurtarılmasıyla ilgili
Belediye'nin elinden gelen desteği verdiğini, Burdur Gölü'nün kurtarılması için
birçok toplantılar yapıldığını fakat somut adımlar atılamadığını dile
getirerek, Belediye'nin arıtma tesisi kurduğunu ve göle akan atıkları
arıttığını söyledi.
"Elimizden
geleni yapıyoruz"
Mehmet
Akif Ersoy Üniversitesi Rektör Prof. Dr. Mustafa Saatcı, Üniversite olarak
Burdur Gölü'yle ilgili sorunlara duyarlı davrandıklarını ve tüm çalışmalarda
üzerlerine düşen görevleri yerine getirdiklerini belirterek, "Sivil Toplum
Kuruluşlarının Burdur Gölü'yle ilgili başlatmak istediği tüm çalışmalara destek
verdik. Burdur Gölü'yle ilgili önlem alınmadığı takdirde, belki gelecek
nesiller Burdur Gölü'nü göremeyecekler. Burdur Gölü, Burdur'a ve çevresine
hayat veren bir kaynak. Bu kaynak yok olduğu zaman Burdur ve çevreside yok
olmaya mahkum olacaktır." dedi.
Toplantının
birinci günü yapılan sunumlarda, dünyanın en alçak noktası olan, Ürdün-İsrail
sınırındaki Lut Gölü, çevresinde 1,5 milyon yaşında insan fosillerinin
bulunduğu Kenya'daki Turkana Gölü, Ortadoğu'nun en büyük gölü Urumiye Gölü ve
Türkiye'nin ikinci büyük gölü Tuz Gölü'nün aynı yanlış politikalar nedeniyle
kuruduğu ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı belirtildi. Göllerin
kurumasının göl çevresinde varlığını sürdüren insan da dahil tüm canlıların
yaşamını tehlikeye soktuğuna dikkat çekildi.
Toplantıda
kuruma tehlikesiyle karşı karşıya iken, kurtarılan göllerin hikayeleri de
paylaşıldı. 1950'lerde kurutulan İsrail'deki Hula Gölü, Ermenistan'ın en büyük
gölü olan Sevan, İran'daki Seyran Gölü ve 20.yüzyılın en kapsamlı doğa
katliamlarından birine maruz kalan Irak'taki Mezopotamya Sazlıkları, uzun
mücadeleler sonucu yeniden hayata döndürülen sulak alanların bazıları olduğu,
yerel halkın, doğa korumacıların ve kamu kurumlarının işbirliğiyle yürütülen
çalışmalarla Sevan Gölü'nün su seviyesinin 3,78 metre yükseltildiği, Seyran
Gölü'ne akmakta iken kuruyan akarsu yolları kazma-kürek ve iş makineleriyle
açıldığı, 1990'larda Mezopotamya Sazlıkları kurutulduğunda bölgeyi terk eden on
binlerce insan, sazlıkların su basmasıyla memleketlerine geri döndüğü ve
Restore edilen Hula Gölü'nde bugün 30 binden fazla turna kışladığı toplantıda
öne çıkan konuların arasında yer aldı.
"Bütün
savaşlar doğaya yönelik"
Burdur
Gölü başta olmak üzere birçok gölün kuruduğundan dolayı kızgın olduğunu ama
umudunu hiçbir zaman yitirmediğini konuşmasında dile getiren Doğa Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı Güven Eken, "Meselenin özünü kuşlar, göl, köylüler,
Burdurlular, yetkililer, aslında herkes biliyor. Aslında sorunu çözmek için
konferans yapmaya da gerek yok. Konuşulmayan bazı gerçekler var. 'Kapımıza
savaş geldi niye böyle işlerle uğraşıyoruz' diyen insanlar olabilir. Dünyada
oluşan en büyük ve bütün savaşların, insanlığın doğaya açtığı savaşlar olarak
düşünüyorum. Bütün devletleri, insanları, insanlığın oluşturduğu bütün
oluşumları içeren devasa bir savaşın içerisindeyiz. Buda doğaya açtığımız
savaştır. Bütün savaşların mayası, insanların doğaya açtığı savaştır. Erkeğin
kadına, zenginin fakire, güçlülerin güçsüzlere, patronun işçisine açtığı
savaşların mayasında, insanın doğaya açtığı savaş var."dedi.
1994
yılından beri Burdur Gölü'ne gelip, kuş sayımları yaptığını ve gölün kuruduğuna
kendisinin de şahit olduğunu ifade eden Eken, Burdur Gölü'nün bu denli
kurumasında Doğa Derneği'de dahil olmak üzere herkesin suçlu olduğunu savunup,
Türkiye'de göllerin Devlet Su İşleri'nin kurulmasından beri planlanarak ve
istenerek kurutulduğunu söyledi.
2000'li
yılların ardından binlerce yeni barajın kurulduğunu açıklayan Doğa Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı Eken, Türkiye genelinde 4 bin adet HES ve baraj
bulunduğunu vurgulayarak, " Göllerin kurumasındaki en büyük etken barajlar
ve HES'lerdir. Artık 4 bin baraj ve HES'le ülkemizin siyasi sınırını net bir
şekilde görebiliyoruz. Düşünün artık o kadar çoklar. Aynı haritanın aynasıda
ülkemizdeki maden ocaklarıdır. Muazzam bir maden ocağı var ve 30 kata kadar
artacak. Bunu söyle açıklayalım; Kurbağa'yı sıcak suya atmışlar hemen atlamış
çıkmış. Başka bir Kurbağa'yı soğuk suya atmışlar, yavaş yavaş kaynamış ölmüş.
Bizimkiside buna benziyor işte. Ormanlar yandığında hep birlikte seferber oluyoruz
ama göller kururken, yavaş yavaş izliyoruz. Biz iktidarları 2 milyon yıllık
gölü kurutsun diye seçmiyoruz. Biz güzel bir ülkede yaşamak için iktidarı
seçiyoruz." dedi ve son 12 yıl içerisinde Türkiye'de Ramsar Sözleşmesi'yle
korunan birçok gölün kurutulduğu ve kurumasına izin verildiğini söyledi.
"Yanlış
su ve tarım politikaları
gölleri
kurutuyor"
Doğa
Derneği Genel Müdürü Engin Yılmaz, Kuruyan Göller İçin Uluslararası Buluşma'nın
Türkiye'de ve dünyada yüzyıllardır var olan göllerin son 60 yıldır benzer
yanlış tarım ve su politikaları nedeniyle yok olduğunu ortaya koyduğunu
belirterek, Göllerimizi yaşatmazsak, göllere bağlı hayatını sürdüren balıklar,
kuşlar, insanlar ve diğer canlılar da yaşamlarını yitirecek. Biyolojik
çeşitliliğimizle birlikte göllerin ilham verdiği türküler, maniler, masallar,
bir başka deyişle kültürel zenginliğimiz de yok olacak. Türkiye'den Kenya'ya,
Ürdün'e ve Yunanistan'a göllerimizi kurutan yanlış tarım ve su politikalarına
karşı, derelerin göllere özgürce akmasına olanak vererek su döngüsünün
bütünselliğini koruyan, göllerimizin "su hakkını tanıyan, yörenin
şartlarıyla uyumlu tarımsal üretime dayalı alternatif politikaları hayata
geçirmekten başka çaremiz yok. Bu toplantı ile, göllerimizi yaşatmak, doğayla
uyumlu yaşam biçimlerini ve politikaları hayata geçirmek için bölgesel düzeyde
işbirliğinin ilk tohumlarını attık."dedi.
"Az
su tüketen ürünler yetiştirilmeli"
Toplantıda
konuşan Doğa Derneği Burdur Gölü'nü Kurtarma Projesi Koordinatörü Ayşe Sargın,
göllerimizi yaşatmanın tek yolunun doğayla uyumlu yaşam ve üretim biçimlerinin
hayata geçirilmesi olduğunu belirtti. Sargın bu pratikleri şöyle özetledi:
yörenin iklim ve su şartlarına uygun olarak az su tüketen ya da yağmura dayalı
tarımsal ürünler yetiştirmek, tarımda tasarruflu sulama sistemleri kullanmak,
gölleri besleyen derelerin üzerine baraj yaparak göle su akışını kesmemek, hali
hazırda var olan barajlardan göllere "hakkı" olan suyu düzenli olarak
salmak. Göllerin "su hakkı"nı Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
İran Ofisinden Dr. Ali Nazaridoust "gölün yaşaması için her sene göle
girmesi gereken su miktarı" olarak açıklıyor. Urumiye Gölü'nün hakkı olan
suya kavuşması için, göl çevresinde az su tüketen tarımsal ürün desenine
geçilmesi ve barajlardan göle düzenli su salınması kararları alınmış ve bu
kararlar gölün Yönetim Planı çerçevesinde uygulanıyor.