BAŞINA YAĞAN
Bayrağımıza
karşı duyarlılığımın temelinde, Gönen Köyenstitüsü mezunu ilkokul öğretmenimiz
rahmetli Mehmet Hilmi Öcalın biz öğrencilerine söylemiş olduğu şu sözlerin
olduğuna eminim: Bir yerde bayrak töreni yapılırken yönünüzü bayrağın olduğu
yöne dönerek hazırola geçin. İstiklâl Marşına eşlik edin. Gönderde çekili
bayrağın bulunduğu yerden geçerken de başınızla bayrağı selamlayın. Bayrağı
yerde görürseniz kaldırın.
İlkokulda
Atatürkü tanıdım. 10 Kasımlarda oyun oynamazdık. Ulusal yas günüydü.
Atatürkün anısna saygıydı. Onu anlatan yerli ve yabancı yazarlarla Atatürkü
daha iyi tanıma fırsatı elde ettim. Fukara bir köylü çocuğunun öğretmen olmasındaki
birinci faktörün, Onun kurduğu Cumhuriyet olduğuna inanırım. İzmirde
merdivene serilen Yunan Bayrağını kaldırtan, Bayrak, temsil ettiği ulusun
şerefidir Odur.
15
Temmuz HAİNLİĞİNİN ardından Türkiye, Bayrak, Atatürk davasında hidayete
erenleri, günah çıkaranları, gömlek değiştirenleri özgür basın-ekran sayesinde
öğreniyorm. Kalkışma öncesinde laiklik olmasa olmasa da olur diyenlerin
kalkışma sonrasında laiklik olmadan olmaz demelerine tanık oluyorum.
Eğirdirde
toplu törenler için halkın, kamunun hizmetine sunulan yerler bulunmaktadır.
Kervansaray Toplantı Salonu, bunlardan biridir. Geniş, rahat, kullanışlı bir
yerdir. Bu salonda bir sahne bulunmaktdır. Sahnesinde de Türk Bayrağı ve Atatüürk
Posteri asılıdır.
Kervansaraya
gittiğim iki ayrı düğün töreninde de aynı görüntülerle karşılaştım. Getirilen çelenkler,
Türk Bayragını ve Atatrük Posterini kapatacak şekilde yerleştrilmişti.
Birincisi, hain kalkışmadan önceydi. Düğün sahibini uyardım, çelenkleri bayrak
ve posterin üzerinden alarak yan tarafa
bizzat koydum. Ben bunları yaparken bir takım acayip bakışlar olduğunu da
gördüm.
Kalkışma
sonrasında gittiğim diğer düğünde de aynı manzara vardı. Yemek masasında
bulunanlara olumsuzluğu işaret ettim. Önceki gördüğüme deyindim. Bunu
yazmalıyım dedim. Masada bulunanlar, Boş ver, yazma türünden korku ve
umursamazlık anlatan cümleler bile harcadılar. Şunu içtenlikle belirtmeliyim
ki, tuzun bile kokmuş olduğu bir dönemden geçerken Türk Ulusu bireylerinin bu
tür duyarszılıklarına sessiz kalmayı kendime zincir ve işkence sayarım.
Şimdi
soru zamanı: Bayrak ve poster burada
sürekli asılı kalmalı mıdır? (Bence kalmalıdır.) Salonu kiralayana, görevliye
Türk Bayrağı ve Atatürk Posteri konusunda duyarlı olmaları hatırlatılmalı
mıdır? Çelenkten, çiçekten para kazanan esnaf, Napolyonun sözünü rehber edinimenin
yanında çelengi bırakırken duyarlı davranmalı mıdır?
Türk
Bayrağını önemsiyorsan, öyle demokrasi nöbetlerinde eline almak, balkonuna
asmak yetmez. 30 Ağustoslarda, 29 Ekimlerde, 23 Nisanlarda, 19 Mayıslarda
da balkonuna asacaksın. Biraz sonra solacak
bir çelengin onu kapatmasının yanlışlığını göreceksin, tepkini vereceksin.
Atatrükü
önemsiyorsan, hain bir kalkışmadan sonra sarıldığın gibi değil daima ona
sarılacaksın. Humeyniyi sevebilirim ama Atatürkü asla diyenlere, kurtuluşu Kuran
yerine Menzilde, dergâhta, cemaatte arayanlarla aranı soğuk tutacaksın.
2009 yılı 10 Kasımında bir kaşka gazetenin aynı adlı köşesinde:
Atatürk düşmanlarının her zaman var olacağını hiç unutmayacağız demiştim. Şimde de şunu ekliyorum: Türkiye Cumhuriyetini
kuran halkı, Türk Ulusu oılarak tanımlayan Atatürke düşmanlık onun kurduğu
Türkiye Cumhuriyetine, Türk Bayrağına ve Türk Ulusuna düşmanlıktır.
Fransız tarihçi Jean Paul Roux, 2000 yıldır tarih
sahnesinde yer alan Türklerin, ÖNEMSEMEMEK olumsuzluğundan bahseder. Küresel
sömürü/vahşi kapitalizm, emeline karşı gördüğü her değeri törpüler. Senin
dostun değildir. insanların değerler aşınması karşısındaki duyarsızlığından yararlanmasını
iyi bilir.
Türk Bayrağının, Atatürk Posterinin üzerine saygısızca
yerleştirilmiş çelenkleri önemsemiyorsan düşmana dolaylı yoldan hizmet
ediyorsun. Türkiyeye darbe, PKK, IŞİD benzeri pisliklerden başka neyin başına
yağmasını bekliyorsun?