Küçük
Kentin Büyük Trafiği...
Herkesin bildiği bir tanımla (TDKda
yer aldığı üzere) trafik, ulaşım yollarının yayalar ve her türlü taşıt
tarafından kullanılması. Her türlü aracın gelişigüzel yolları kullandığı ancak
bu konudaki denetimin ve cezai yaptırımın sadece belirli alanlarda (trafik
kontrolü deyince alkol kontrolü, ceza deyince de radar cezasının akıllara
gelmesi gibi) yapıldığı da aşikar.
Eğirdir, küçük, şirin ve huzurlu bir
kent olma sıfatlarını hak etse de kendi içindeki girdaplardan kurtulamıyor. Bu
girdapların en önemlisi kentin düzenlenemeyen trafiği. Gerek bir yaya gerekse
bir sürücü olarak bu sorunla hergün karşılaşıyoruz. Tabii bu konudaki
savunmalar da var: Yollar dar, Eğirdir coğrafi olarak göl ve dağ arasında
sıkıştığı için..... diye uzayıp giden nedenler sıralanmakta. Ancak tüm bu
gerçeklikleri göz önünde tutarak da gerekli önlemler alınabilir.
19 Haziran 2016 Pazar günü Poyraz
sahil yolunda bir kaza gerçekleşti.
İlkokul çağlarında küçük bir çocuk, kendisine çarpan aracın önünde
sessizce yatıyordu. Ailesinin çığlıkları pekçoğumuzun hala kulağında.
Geçtiğimiz haftasonu plaj mevkiinde farklı bir kaza ile karşılaşmanın tedirgin
edici gerçekliği ile yüzyüzeydik. Eğirdirde yayaların doğrudan zarar gördüğü
kazalar ilk kez yaşanmıyor, geçmişte de örnekleri mevcut. Trafiği düzenlemek
için daha kaç tane kazaya şahit olmamız gerektiğini içeren bir istatistik varsa
da ben bilmiyorum!!!
Trafiğin kentteki genel durumuna
baktığımız zaman; Eğirdirin tek trafik ışığının saat 21.00 den sonra ve kış aylarında bu ışıkların hiç
çalışmamasına tanıklık ediyoruz. Bu süreçte poyraz sahil yolunun araç hızlarını
ölçebilecek otoban kıvamına geldiğini tahmin edebilirsiniz. Öyleki bu sahil
yolu yoğun bir yerleşime sahip olmasına rağmen hız denetiminin isminin
geçmediği bir alan. Her ne kadar Eğirdirde Jandarmadan başlayıp Rüya Park
civarında sonlanan yol hattında hız sınırı uygulaması levhaları 50yi
göstersede, teori ile uygulama arasındaki derin uçurum burada da karşımıza
çıkıyor.
Ada yolunun da trafik konusunda
nasibini aldığını söyleyebiliriz. Özellikle haftasonları araç ve yaya
trafiğinin yoğun olduğu Ada yolunda tümsekler dışında trafiği kontrol eden bir
mekanizma yok. Dolayısıyla kendi can güvenliğinizi kendiniz korumakla
mükellefsiniz. Bir de aracı ile kimliğini pekiştirdiği için aracının gaz
pedalından başka bir fonksiyonu olmadığını düşünenlerin hızla geçtiklerini
düşündüğümüzde Ada bir keyif olmaktan öte yürek hoplatan bir mekana
dönebiliyor. Ada trafiğini tersten kullananları- yola ters girenleri,
bisikletlerin üzerine araçlarını sürmeye çalışanları saymıyorum henüz... Ada ve
trafik denince sadece gece yapılan alkol kontrollerini biliyoruz, onun dışında
bir uygulama yok.
Bunların yanısıra araç parketmede
gelinen son bencillik hallerini de unutmamak gerekli.. Kaldırımlara özenle
yerleştirilen araçlar, özellikle çarşı merkezdeki ara sokakların arasına yolu
ortalayarak park edilen araçların denetim dışında tutulması kentin kullanımının
herkes için eşit olduğu düşüncesinden uzaklaşılmasına neden oluyor.
Kaldırımların hem yayalara, hem bisikletlere ve pek çok zaman da motorlu
araçlara hizmet vermesinden ötürü kullanım hakkı bağlamında nasıl
değerlendirileceği merak konusu.
Tüm bunların altında eğitim şart
cümlesinin geleceğini duyar gibiyim.. Ancak eğitim her konuda şart olsa da trafikte empatinin, sabrın, vicdanın ve en
önemlisi de cezai yaptırımların şart olduğunu düşünenlerdenim. Yağmurda
aracınızda rahat rahat giderken yayaların üzerine ikinci bir yağmuru
çıkarıyorsanız, aracınızı ortalayarak parkettiğiniz yoldan geçebilecek diğer
insanları düşünmüyorsanız ne kadar eğitimli olursanız olun farketmiyor.
Vicdanınız çalışmıyorsa en eğitimlisi de olsanız aynı girdabın içine
giriyorsunuz. Detaylandırılmış tabelaların ve kuralların insanların görebileceği
noktalara yerleştirilmesi, anayollarda hız denetiminin- ki özellikle her iki
sahil yolunda- yoğunlukla yapılması ve gösterilen bu kurallara uyulmadığı
takdirde cezai yaptırımlar ile düzenlemelerin sağlanması hususunda gerekli
adımların atılmasının citta slow yolunda yürüyen bir kente yakışan olduğunu
düşünmekteyim. Kentin sadece kendisinin yavaşlaması değil trafiğinin de
yavaşlaması kenti rahatlatacaktır.