15 Temmuz Askeri Kalkışması ve OHAL

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,15 Temmuz Askeri Kalkışması ve OHAL
Haberin Tarihi: 26.7.2016 13:03:00 - Okunma Sayısı:1498 defa okundu.

15 Temmuz Askeri Kalkışması ve OHAL

 

   Fakülte hayatımda katıldığım ilk ders (ki biraz da geç kalmıştım) sanırım Anayasa Hukuku dersi idi. Hocamız Prof.Dr.Sultan Üzeltürk Hanımdı ve asli-tali kurucu iktidardan söz ediyordu. Bir soru üzerine 12 Eylül 1980 darbesi konuşulmaya başlanmıştı. O an tüm anlatılanları bir masal edasıyla fakat dikkatlice dinlerken, geçmiş dönemlerde ne tuhaf ve zor zamanlar yaşanmış, şimdiki halimize ne kadar da uzak olaylar diye geçirmiştim içimden. Fakat 15 Temmuz gecesi anladım ki aslında bu bulantılı günleri yaşatan zihniyet bizden hiç uzaklaşmamış …

Bu yazımda size kalkışmanın kim tarafından yapıldığını, bu konudaki komplo teorilerini, hangi silahların nasıl kullanıldığını kaç tankın sokaklarda yürütülüp, kaç helikopterin düşürüldüğünü ve kaç insanımızı bir hiç uğruna kaybettiğimizden bahsetmeme taraftarıyım. Bu tatsız olayları tekrar anlatıp kimsenin kötü anılarını canlandırmak istemem. Hoş haber bültenleri bu işi şimdiden sahiplenmiş durumda ancak prensip, prensiptir. Ben bu konudaki çizgimi bozmayıp yaraları deşmek yerine meseleyi fikren değerlendirip elimden geldiğince bilgilendirme çabasına girişeceğim. Aslına bakarsanız henüz bir darbe otopsisi için çok erken fakat yapılan haksız değerlendirmeler ve yanlış bilgilendirmelere karşı konu değerlendirmesi yapmayı ve doğru olduğunu düşündüğüm fikirleri kamuoyuyla paylaşmayı bir görev biliyorum.

  Öncelikle darbe girişimi gecesinden bu yana süregelen ‘uydurma tanım’ söylemine bir değineyim. 15 Temmuz gecesi o vahametli saatlerde Başbakan Binali Yıldırım Bey  "Bu çılgın kalkışmayı yapanların yol yakınken dönmelerini istiyorum. Daha fazla masum insan zarar görmeden derhal bu sevdadan vazgeçmelerini istiyorum. Olur ki ileride bu davranışları onların suçunu bir nebze olsun hafifletebilir. Bu andan itibaren, havadan karaya her türlü atışlara karşılık verilecektir" demişti. Aslında yüreklere su serpen bir açıklamaydı. Fakat ertesi gün(ler) tehlike ortadan kalkıp da işin magazinsel boyutu önem kazanmaya başlayınca ‘kalkışma ’ kelimesi hakkında yorumlar yapılmaya başlandı. Bir çoğunu duymazdan geldim fakat aralarında hukukçu arkadaşlarımın da olduğu bir grubun ‘ bu kavram darbe için uydurulmuş bir kavramdır’ demeleri üzerine bu açıklamayı yapmaya karar verdim;

Kalkışma tabiri hukuk terimi olarak kullanılan teşebbüs kelimesinin eş anlamlısıdır. 15 Temmuz gecesi saat 23.00 sularında bu açıklama yapıldığında kaosun hakim olduğu henüz darbe tehdidinin ortadan kalkmadığı bir anda Başbakan Binali Yıldırım tarafından söylendi. Psikolojik olarak fevkalade önemli ve yerinde bir söylem olarak değerlendirmek gerektiği kanısındayım. Darbe tehlikesi henüz boynumuzda hazır bir giyotin gibi beklerken yapılan bu açıklama aslında başarısızlığa uğramış bir darbe girişimi anlamındaydı. Ceza hukuku bağlamında baktığımızda teşebbüs aslında elde olmayan sebeplerle başarıya ulaşamamış haksız bir saldırı girişiminin yine de cezalandırılacağını anlatır. Yani dostlar sonuç olarak terim uydurma değildir. Bknz: Ansiklopedik Hukuk Sözlüğü / Avukat Hüseyin Özcan / Sayfa 375.

Bir diğer alışılmadık hadise ise silahlı askerlerin yönetime el koyduklarını duyurmalarının ardından gece vakti evlerinde oturan insanların perdelerini sıkı sıkı kapamayı değil sokağa çıkıp darbeye engel olmak istemeleriydi. Gelecek nesiller tarafından ülke tarihimiz için belki de en cesur halk hareketlerinden biri olarak kabul edilecek bu davranışın temelinde halkın daha önce askeri darbeleri görmesi ve darbelere ne oranda karşı olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Ülkemizde daha önce  1960-1961 ve 1980-1983 yılları arasında darbeci yönetimler halkı yeterince etkilemiş olacak ki halk 15 Temmuz 2016 tarihinin bir askeri darbe ve muhtemel 16 Anayasasının tarihli ismi olmasını engelledi. Yeri gelmişken şu gerçeğe değinmek istiyorum; batı demokrasileriyle ters düştüğümüzde eleştirilerde bulunup kendimizi demokrasi yönünden gelişmiş Avrupa ülkelerine denk sayıyoruz fakat Türk Anayasa Tarihine baktığınızda darbelerle şekillenen ve halkın neredeyse hiç katılımı olmadan tesis edilmiş bir Anayasalar silsilesiyle yönetildiğimizi görüyoruz. Anayasayı darbeciler yapıyor fakat diğer bütün yasalar sivil iradenin isteğiyle çıkıyor diyebilirsiniz lakin siz değerli okurlarım için küçük bir bilgilendirme yapayım; Anayasa-Kanun-Kanun Hükmünde Kararname-Tüzük ve Yönetmelik. Bu kavramlar hayatınızda aklınıza gelebilecek neredeyse her alanı düzenleyebilir ve sayılanların tümü bir üstündekine ve tabi en üstteki Anayasal normlara aykırı olamaz. Yani piramidal bir yapı olarak tasvir edersek Anayasa en üsttedir ve diğer koyulacak tüm kurallar Anayasaya uygun olmak zorundadır. Bu durum da sıkı kurallarla Anayasa Mahkemesince denetlenir. Yani işin Türkçesi bir grup yarı eğitimli-yarı eğitimsiz demokrasiden anlamayan, sadece silahların üstün olduğunu düşünen, çok muhtemel olarak gelecekte işsiz kalmamak için silahlı kuvvetlere dahil olmuş ve insan haklarına saygısı olmayan birkaç subay derme çatma bir Anayasa yapıyor ve sizin yıllarca onların istediği gibi yaşamanızı sağlıyor. Bence halkı sokaklara döken artık bu tip çağ gerisi hadiselere olan tepkileriydi.

  Tepkinin yanında elbette hayal kırıklığı da iç acıtan bir yöndü. Halkın en çok övündüğü kurum olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin halka böyle silah çekmesi, sivillere tank ve savaş tipi helikopterlerle saldırması hem öfkeyi doğurdu hem de halkın vicdanını derinden yaraladı. Herkesin kulaklarında yer eden Vali Coş’un bir grup askere yönelik sözlerini içeren video kayıt durumu özetliyordu: ‘ Siz Türk Askeri Değil misiniz ! ’

  15 Temmuz gecesi Türk Halkı askeri bir darbeden kurtuldu kurtulmasına ama gözlerini kan bürümüş hayattaki gayeleri ödül avcılığı ve üstün mevki sevdası olan bir grup lejyonerin onurlarını satması sonucu Türk halkının gönlüne darbe yapılmış ve vatandaşların en çok güvendiği kurum olan TSK itibarsızlaştırılmıştır. En büyük dileğim yaralar sarıldıktan sonra ordunun ve milletin yeniden kucaklaşmasıdır. Yazının en başında söylediğim gibi şuan bir darbe otopsisi yapmak için çok erken. Bu yüzden siz değerli okurlarımı askeri kalkışmanın ardından ilan edilen Olağanüstü Hal durumu hakkında naçizane bilgilendirip yazmaktan en çok hicap duyduğum bu yazımı sonlandıracağım.

 OHAL, Olağanüstü Hal teriminin kısaltmasıdır. OHAL Olağanüstü Yönetim Usullerinden biridir. Yani aslında askeri makamların ilan etmesi halinde sıkı yönetim, sivil makamlarca ilan edildiğinde olağan üstü hal oluyor demek küçük fakları dışarıda tutarsak yanlış olmayacaktır. OHAL Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar kurulunca tek seferde en fazla altı ay için çıkarılabilir. Eğer çıkarılacak olan OHAL yaygın şiddet olayları içinse Milli Güvenlik Kurulunun görüşünün alınması zorunludur. Daha ayrıntılı bilgi edinmek isterseniz 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununu incelemenizi tavsiye ederim. Son olarak OHAL’in amacı aslında tüm vatandaşlarımızın da temennisi olan bozulmuş olan kamu düzeninin yeniden tesis etmektir. Gelişmelere mukabil sizlerle olacağım, tekrar tekrar geçmiş olsun, esen kalın.

 

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap