RODOS ADASI

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,RODOS ADASI
Haberin Tarihi: 12.9.2013 10:05:00 - Okunma Sayısı:2005 defa okundu.

RODOS ADASI

 

            RODOS ADASI KENDİ NÜFUSUNUN

            ELLİ KATI TURİSTLE DOLU!

            En ücra köşedeki plajlarda ve içkili lokantalarda bile, boş yer yok. yüzlerce değişik plaj var. Ada volkanik ve kayalık yapıda. Kayalıklar  arasında çok fazla kumsal ve plajlar var. Sahillerin çoğu, rüzgarı önleyen kayalık tepelerle adeta korunuyor. O yüksek kayalardan bazıları derinlere kadar gidiyor ve içinde dereler akıyor; yollar da işliyor. Yedi dereler denen ve aşağılara doğru yüzlerce metre inilen yer, çok turist çekiyor. En derin yerlerde bile lokantalar var. Çınarlar ve başka yaşlı ağaçlar birbiriyle yarışırcasına yeryüzüne doğru yükseliyor. Değişik Akasya çeşitleri ve kalın çınarlar her yerde bolca var. O kadar yer gördüm; Yalvaç'ta bin yaşındaki çınar kadar kalın bir ağaca rastlamadım. Rodos'taki en kalın ağaçları iki veya üç kişi kucaklayabilir. Yalvaç'taki Çınarı kucaklamak için ise; sekiz iri adamın kollarını açmaları gerekir. Rodos'taki derin yerlerden birine SNT PAUL ismi verilmiş. Dışarıda kabir var. Hazreti İsa'nın takipçisi olan Sent Paul, aslında ilk vaazını Yalvaçtaki Psidya Antiyohya'da bulunan Yahudi ibadethanesinde vermiştir.

            Bazı kayaların içinde kabuklu deniz canlılarının yarı erimiş kabukları var. En çok İtalyan Turist görülüyor. İtalya da geniş plajlara sahip! Niçin buralara geliyorlar? *Belki paralarının bolluğundan... *Belki Yunanlıların konuk ağırlayıp para kazanmaktaki ustalıklarından. *Rodoslulardan İtalyanca bilen çok Çoklukta Ruslar ikinci geliyor. Sahiller kadar kale içi de; ilgi çekiyor. OLD Tawn(Eski Şehir) diyorlar; turistler orada da kalabalık. O kalenin zirvesinde bile cami ve minare varmış. Rodos Şövalyeleri büyük üstadının sarayı da var. Çoğu Fransız ve İtalyan asıllı olan bu  masonik ve haçlı yanlısı örgüt, bize karşı direniş ve düşmanlığın  başını çekmiş.

            Rodos kalesi Turist çekiyor da; Ankara Kalesi niçin mezbelelik? Belediye gecekondularda oturanlara küçük daireler versin. Kaleyi de, Samanpazarı’nı katarak eski, güzel haline dönüştürüp turizme açsın! Ankara, turizme Rodos kadar elverişli hale getirilebilir.

PUTİN RUSLARI ZENGİNLEŞTİRMİŞ...

            Nereye giderseniz, kadınlı erkekli çocuklu Rus turistlerle karşılaşıyorsunuz. Bunlardan biri, "Kendi oturduğu kentin, Leningrad'dan (Sen Petersburg) yüz kilometre daha kuzeyde olduğunu" söyledi. O ücra ve soğuk köşedeki Rus bile varlıklı olmuş. En çok turist İtalyanlar ve Ruslar; en çok konuşulan dil ise İngilizce! Ruslar ve onların çocukları bile, İngilizce biliyor. Rusya'daki Türklerden ise gelen yok.

            Sektördeki her personel ve her Rodoslu İngilizce biliyor. Yüzlerce plajlardan birinin lokantasındaki garsonlardan biri, Türk olduğunu söyledi. Selanik'li imiş. Olmayan bıyıklarını güya burarak; "Beni burada Grek bilirler; fakat ben Selanik'te Mustafa Ali'yim" diye yarı yunanca, yarı İngilizce söyledi. Rodos ve Yunanistan'a, dünyanın her yerinden turist geliyor. Zenci ve Arap turist bile çok.Onlar da İngilizce konuşuyorlar.

            Değişik renklerde domates taklidi plastikleri, sert bir tahtaya vurup yapıştırarak; yeniden domates şekline dönüp dürülüşünü sergileyip; o acayip şeyleri satmaya çalışan Bengaldeş'liler, sokaklara bağdaş kurup oturmuşlar. Plastik domatesleri satın alan yok; fakat oyunu sürdürüp birkaç para kazanmayı umuyorlar. Onların çoğu Türkçe biliyor. Rus vatandaşı turistlerden ise hiç Türkçe konuşan yok. Demek ki oradaki kandaşlarımız zenginlikten pek yararlanamamış...

            Bizim de güzel sahillerimiz ve plajlarımız var. Niçin Yunanlılar kadar Turist çekemiyoruz?  Belki hizmet sektöründe onlar kadar oynak, usta ve mütevazi davranamadığımız için! İnsan ağırlamak, çok alçakgönüllü ve her hizmete (adeta dişi) davranmayı gerektiriyor. Bizim karakterimiz ise buna uygun değil! Türkçe konuşana pek rastlanmıyor. İnşa Allah Yunanistan'a verilen topraklarda kalan  kardeşlerimiz dilimizi titizlikle yaşatırlar.  

   

ELHAC HAFIZ AHMET RODOSİ EFENDİ HAZRETLERİ                                                          Rahmetli, 1800'lü yıllarda İstanbul'da Padişah himayesinde çok zenginleşmiş; doğduğu Rodos'a muhteşem bir kütüphane binası yaptırıp içini Müslümanlık ağırlıklı kitaplarla doldurmuş; güzel minareli bir de cami inşa etmiş. Rodos'ta kalan camilerden en önemli biri, onunkidir.  Oğlum, eşi ve torunum Mehmet Bora Kurucu ile kaldığımız oteldeki odamda; 60x50 cm boyutlarında tahta zemine yapıştırılmış Fransızca alt yazılı çok eski bir Rodos fotoğrafında, on bir büyük minare görünüyor. Bugün ise uzaktan bakıldığında Rodos'ta dört minare görülebiliyor. Kalan Camiler ise; SULTAN SÜLEYMAN CAMİİ, İbrahim Paşa Camii ve başka bir paşanın adını taşıyan cami'den ibaret. İbrahim Paşa Camisinin yoldan yüksekteki avlu ve kapısının önünde; orta yaşlı iyi giyimli bir hanım gördük. Onunla konuşmak isteyince, Alman olduğu anlaşıldı. Araştırmalar yapan bir uzmanmış.                                                                                                                       RODOS BİZİMDİ! ELİMİZİN TERSİYLE İTİLEREK YANLIŞ YAPILDI.                               Dedelerimiz ve Nenelerimiz, "GİRİT BİZİM CANIMIZ! FEDA OLSUN KANIMIZ!" diye çığrışırlarmış. Analarımız ve babalarımız, niçin aynı gösterileri Rodos için yapmamışlar?! Oysa Rodos hiçbir zaman Yunan olmamıştı. Birinci dünya savaşında On İki Ada ile birlikte bizimken, İtalyanlar işgal etmiş. Bugün oralarda kalan yaşlıların çoğu, İtalyan okullarında okumuş; İtalyanca bilirler. 1947 yılında, Almanlar ve İtalyanlar savaşı kaybedince; Adayı İtalyan müttefikleri adına koruyan Alman Birliğinin Komutanına: "Savaşı kaybettik! İngilizlere teslim olun!" yolunda emir gelmiş. Alman kumandan, bizim Rodos'taki Konsolosumuza iyi bir teklif iletmiş: "Ege'de ve Akdeniz'de yenilmedik! Fakat Rus Cephesinde kaybedip teslim olmuşuz. Bana kötü bir emir geldi. Adaya, birkaç asker  çıkarın! Havaya ateş etsinler; savaş gibi olsun. İngilizlere teslim olmaktansa; size teslim olalım! Siz de Adayı almış olun!" demiş. Konsolosumuz teklifi Marmaris'teki birliğimizin komutanına iletmiş. O da Ankara'ya haber vermiş. Askeriye ve Bakanlar kurulu, teklifi olumlu bulmuş! Fakat İngilizler ve müttefikleriyle çatışmamak için, o teklif reddedilmiş. Ada İngilizlere terk edilmiş. Onlar da bize karşı sürekli kullandıkları Yunanlılara hediye etmişler. Yazık!                                                                                                                                                                                                      ***                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                 Tıp Profesörü olan en küçük kızımın görevi dolayısıyla Ankara'ya dönmesi gerekiyordu.Onu Annesiyle birlikte uçakla Ankara'ya gönderdikten birkaç saat sonra, Oğlum eşi ve çocuğuyla geldiler. Rodos'a gitmek istediğimi bilen oğlum; internette günlerce uğraşarak çok teferruatlı ve mükemmel on günlük bir Rodos gezisi hazırlamış. Geçen yıl, Bodrum'dan Rodos'a giden gemi yoktu. Marmaris'e gidip oradan Rodos'a varmayı düşünüyordum. Yerli bir firma, büyük gemisiyle bu eksiği gideriyor.                                                                                                                                Yunanistan'ın battı-batıyor olduğunu ve krizler yaşadığını televizyondan dinleriz ve gazetelerde okuruz... Gerçek hiç öyle değil! Avrupa Birliğinden daha çok yardım koparmak için numara yapıyorlar. Yunanistan kendi nüfusunun kırk katından fazla kalabalık ve  zengin turistlerle dolu. Halkı da, "Vur patlasın, çal oynasın!" havasında... İhtiyarları bile plaj tenisi oynuyor. Otellerde ve diğer işyerlerinde, bizdeki gibi aşırı personel yok. Kaldığımız ve en az 200 kişi ağırlayan otelde, üç-dört eleman götürüyor işleri.Her biri birkaç işi birden görüyor.Böyle olunca kurumların yaşama şansı artıyor. Değil kavga dövüş; tartışma bile görünmüyor ortalıklarda.

 

 

 

 

 

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap