RODOS ADASI
RODOS
ADASI KENDİ NÜFUSUNUN
ELLİ
KATI TURİSTLE DOLU!
En
ücra köşedeki plajlarda ve içkili lokantalarda bile, boş yer yok. yüzlerce
değişik plaj var. Ada volkanik ve kayalık yapıda. Kayalıklar arasında çok fazla kumsal ve plajlar var.
Sahillerin çoğu, rüzgarı önleyen kayalık tepelerle adeta korunuyor. O yüksek
kayalardan bazıları derinlere kadar gidiyor ve içinde dereler akıyor; yollar da
işliyor. Yedi dereler denen ve aşağılara doğru yüzlerce metre inilen yer, çok
turist çekiyor. En derin yerlerde bile lokantalar var. Çınarlar ve başka yaşlı
ağaçlar birbiriyle yarışırcasına yeryüzüne doğru yükseliyor. Değişik Akasya
çeşitleri ve kalın çınarlar her yerde bolca var. O kadar yer gördüm; Yalvaç'ta
bin yaşındaki çınar kadar kalın bir ağaca rastlamadım. Rodos'taki en kalın
ağaçları iki veya üç kişi kucaklayabilir. Yalvaç'taki Çınarı kucaklamak için
ise; sekiz iri adamın kollarını açmaları gerekir. Rodos'taki derin yerlerden
birine SNT PAUL ismi verilmiş. Dışarıda kabir var. Hazreti İsa'nın takipçisi
olan Sent Paul, aslında ilk vaazını Yalvaçtaki Psidya Antiyohya'da bulunan
Yahudi ibadethanesinde vermiştir.
Bazı
kayaların içinde kabuklu deniz canlılarının yarı erimiş kabukları var. En çok
İtalyan Turist görülüyor. İtalya da geniş plajlara sahip! Niçin buralara
geliyorlar? *Belki paralarının bolluğundan... *Belki Yunanlıların konuk
ağırlayıp para kazanmaktaki ustalıklarından. *Rodoslulardan İtalyanca bilen çok
Çoklukta Ruslar ikinci geliyor. Sahiller kadar kale içi de; ilgi çekiyor. OLD
Tawn(Eski Şehir) diyorlar; turistler orada da kalabalık. O kalenin zirvesinde
bile cami ve minare varmış. Rodos Şövalyeleri büyük üstadının sarayı da var.
Çoğu Fransız ve İtalyan asıllı olan bu
masonik ve haçlı yanlısı örgüt, bize karşı direniş ve düşmanlığın başını çekmiş.
Rodos
kalesi Turist çekiyor da; Ankara Kalesi niçin mezbelelik? Belediye
gecekondularda oturanlara küçük daireler versin. Kaleyi de, Samanpazarı’nı
katarak eski, güzel haline dönüştürüp turizme açsın! Ankara, turizme Rodos
kadar elverişli hale getirilebilir.
PUTİN RUSLARI ZENGİNLEŞTİRMİŞ...
Nereye
giderseniz, kadınlı erkekli çocuklu Rus turistlerle karşılaşıyorsunuz.
Bunlardan biri, "Kendi oturduğu kentin, Leningrad'dan (Sen Petersburg) yüz
kilometre daha kuzeyde olduğunu" söyledi. O ücra ve soğuk köşedeki Rus
bile varlıklı olmuş. En çok turist İtalyanlar ve Ruslar; en çok konuşulan dil
ise İngilizce! Ruslar ve onların çocukları bile, İngilizce biliyor. Rusya'daki
Türklerden ise gelen yok.
Sektördeki
her personel ve her Rodoslu İngilizce biliyor. Yüzlerce plajlardan birinin
lokantasındaki garsonlardan biri, Türk olduğunu söyledi. Selanik'li imiş.
Olmayan bıyıklarını güya burarak; "Beni burada Grek bilirler; fakat ben
Selanik'te Mustafa Ali'yim" diye yarı yunanca, yarı İngilizce söyledi.
Rodos ve Yunanistan'a, dünyanın her yerinden turist geliyor. Zenci ve Arap
turist bile çok.Onlar da İngilizce konuşuyorlar.
Değişik
renklerde domates taklidi plastikleri, sert bir tahtaya vurup yapıştırarak;
yeniden domates şekline dönüp dürülüşünü sergileyip; o acayip şeyleri satmaya
çalışan Bengaldeş'liler, sokaklara bağdaş kurup oturmuşlar. Plastik domatesleri
satın alan yok; fakat oyunu sürdürüp birkaç para kazanmayı umuyorlar. Onların
çoğu Türkçe biliyor. Rus vatandaşı turistlerden ise hiç Türkçe konuşan yok. Demek
ki oradaki kandaşlarımız zenginlikten pek yararlanamamış...
Bizim
de güzel sahillerimiz ve plajlarımız var. Niçin Yunanlılar kadar Turist
çekemiyoruz? Belki hizmet sektöründe
onlar kadar oynak, usta ve mütevazi davranamadığımız için! İnsan ağırlamak, çok
alçakgönüllü ve her hizmete (adeta dişi) davranmayı gerektiriyor. Bizim
karakterimiz ise buna uygun değil! Türkçe konuşana pek rastlanmıyor. İnşa Allah
Yunanistan'a verilen topraklarda kalan
kardeşlerimiz dilimizi titizlikle yaşatırlar.
ELHAC HAFIZ AHMET RODOSİ EFENDİ
HAZRETLERİ Rahmetli, 1800'lü yıllarda
İstanbul'da Padişah himayesinde çok zenginleşmiş; doğduğu Rodos'a muhteşem bir
kütüphane binası yaptırıp içini Müslümanlık ağırlıklı kitaplarla doldurmuş;
güzel minareli bir de cami inşa etmiş. Rodos'ta kalan camilerden en önemli
biri, onunkidir. Oğlum, eşi ve torunum
Mehmet Bora Kurucu ile kaldığımız oteldeki odamda; 60x50 cm boyutlarında tahta
zemine yapıştırılmış Fransızca alt yazılı çok eski bir Rodos fotoğrafında, on
bir büyük minare görünüyor. Bugün ise uzaktan bakıldığında Rodos'ta dört minare
görülebiliyor. Kalan Camiler ise; SULTAN SÜLEYMAN CAMİİ, İbrahim Paşa Camii ve
başka bir paşanın adını taşıyan cami'den ibaret. İbrahim Paşa Camisinin yoldan
yüksekteki avlu ve kapısının önünde; orta yaşlı iyi giyimli bir hanım gördük.
Onunla konuşmak isteyince, Alman olduğu anlaşıldı. Araştırmalar yapan bir
uzmanmış.
RODOS BİZİMDİ! ELİMİZİN TERSİYLE
İTİLEREK YANLIŞ YAPILDI. Dedelerimiz
ve Nenelerimiz, "GİRİT BİZİM CANIMIZ! FEDA OLSUN KANIMIZ!" diye
çığrışırlarmış. Analarımız ve babalarımız, niçin aynı gösterileri Rodos için
yapmamışlar?! Oysa Rodos hiçbir zaman Yunan olmamıştı. Birinci dünya savaşında
On İki Ada ile birlikte bizimken, İtalyanlar işgal etmiş. Bugün oralarda kalan
yaşlıların çoğu, İtalyan okullarında okumuş; İtalyanca bilirler. 1947 yılında,
Almanlar ve İtalyanlar savaşı kaybedince; Adayı İtalyan müttefikleri adına
koruyan Alman Birliğinin Komutanına: "Savaşı kaybettik! İngilizlere teslim
olun!" yolunda emir gelmiş. Alman kumandan, bizim Rodos'taki Konsolosumuza
iyi bir teklif iletmiş: "Ege'de ve Akdeniz'de yenilmedik! Fakat Rus
Cephesinde kaybedip teslim olmuşuz. Bana kötü bir emir geldi. Adaya, birkaç
asker çıkarın! Havaya ateş etsinler;
savaş gibi olsun. İngilizlere teslim olmaktansa; size teslim olalım! Siz de
Adayı almış olun!" demiş. Konsolosumuz teklifi Marmaris'teki birliğimizin
komutanına iletmiş. O da Ankara'ya haber vermiş. Askeriye ve Bakanlar kurulu,
teklifi olumlu bulmuş! Fakat İngilizler ve müttefikleriyle çatışmamak için, o
teklif reddedilmiş. Ada İngilizlere terk edilmiş. Onlar da bize karşı sürekli
kullandıkları Yunanlılara hediye etmişler. Yazık!
***
Tıp Profesörü olan en küçük kızımın
görevi dolayısıyla Ankara'ya dönmesi gerekiyordu.Onu Annesiyle birlikte uçakla
Ankara'ya gönderdikten birkaç saat sonra, Oğlum eşi ve çocuğuyla geldiler.
Rodos'a gitmek istediğimi bilen oğlum; internette günlerce uğraşarak çok
teferruatlı ve mükemmel on günlük bir Rodos gezisi hazırlamış. Geçen yıl,
Bodrum'dan Rodos'a giden gemi yoktu. Marmaris'e gidip oradan Rodos'a varmayı
düşünüyordum. Yerli bir firma, büyük gemisiyle bu eksiği gideriyor. Yunanistan'ın battı-batıyor olduğunu ve
krizler yaşadığını televizyondan dinleriz ve gazetelerde okuruz... Gerçek hiç
öyle değil! Avrupa Birliğinden daha çok yardım koparmak için numara yapıyorlar.
Yunanistan kendi nüfusunun kırk katından fazla kalabalık ve zengin turistlerle dolu. Halkı da, "Vur
patlasın, çal oynasın!" havasında... İhtiyarları bile plaj tenisi oynuyor.
Otellerde ve diğer işyerlerinde, bizdeki gibi aşırı personel yok. Kaldığımız ve
en az 200 kişi ağırlayan otelde, üç-dört eleman götürüyor işleri.Her biri
birkaç işi birden görüyor.Böyle olunca kurumların yaşama şansı artıyor. Değil
kavga dövüş; tartışma bile görünmüyor ortalıklarda.