EVİMDEKİ MİNİ EĞİRDİR MÜZESİ 6. Bölüm
EĞİRDİR’DE ŞEYH ALİ AĞA KÜTÜPHANESİ
Kaleöne
Meydanı’nda, Kalekapısı’nın otuz metre kadar önünde bulunan ve iki mermer
sütunlu, revaklı cephesi kaleye bakan, duvarları kesme taşlardan örülü, üstü
iki kubbeli bu bina Eğirdir mütesellimi Şeyh Ali Ağa tarafından, kütüphane
binası olarak yaptırılmıştır. İçi kitaplarla doldurulduktan sonra, 1807 yılında
(Ali Rıza Yörükoğlu’ya göre 1811’de) bir vakfiye ile hizmete sunulmuşken, 1925
yılında, içindeki kitaplardan bir kısmı başka ellere geçip, bir kısmı da
Isparta’daki “Halil Hamid Paşa Kütüphanesi”ne devredilerek yıktırılmıştır.
1895
senesinin Temmuz ayının 18’inde, Eğirdir’i ziyaretinde binanın cepheden
fotoğrafını çekip, ayrıntılarını anlatan bir yazısıyla beraber kitabında yayınlanan
Alman alim ve seyyahı Friedrich Sarre
mimari tarzının İtalyan Rönasansı’nda, Bramante tarafından yapılmış olan
binaları hatırlattığını ifade ederek batılı gözü ile ayrıca uluslar arası bir
değer de kazandırmıştır.
Bu
yazı şöyledir: “Kare planlı mekan, altıgen bir tanburun üzerindeki düz kubbe
ile örtülü. İki sütuna oturan ve giriş kapısının önünde yar alan ön salon da
(yani revak da) yine bir kubbeyle taçlandırılmış. Yapının bütünü sanatsal bir
düzeyde, belirgin bir armoni (uyum, ahenk) duygusu uyandırıyor ve aynı çağdaki
İtalyan temel mimarisini, mesela Bramante’nin ve diğer “Erken Rönesans”
ustalarının eserlerini hatırlatıyor.”
Erken
Rönesans Devrinde, bu arada Bramante zamanında tatbik edilen mimari tarz, daha
sonraki asırlarda, günümüze kadar batıda yapılan önemli yapılara hakim olmuş ve
bugünlere kadar örnek olarak gelmiştir.
F.
Sarre ayrıca binanın ahşap kapısının güzelliğine olan hayranlığını şöyle
anlatıyor: “Koyu renk bir ağaçtan ve zengin süslemeli, ahşap bir kapıdan,
birkaç kitap dışında maalesef bomboş olan iç mekana giriliyor. Daha eski
yapılardaki buna benzer güzellikte yapılan ve tertemiz işlenen ahşap kapılara
sık sık hayranlık duyma fırsatımız olmuştu.”
Bu
eşsiz güzel sanat eseri bugün kim bilir hangi müzede veya açık göz bir şahsın koleksiyonu arasında yer almaktadır.
Şeyh
Ali Ağa Kütüphanesi binası yazarlarımız tarafından, mimari yönden İstanbul’da
Divanyolu yakınındaki Kazım İsmail Gürkan Caddesi üzerinde bulunan “Esad Efendi
Kütüphanesi” binası ile Vefa’da, Vefa Lisesi avlusundaki “Şehid Ali Paşa
Kütüphanesi” ve Üsküdar’da Selamsız Karakolu ile İskele Camii kapısı karşısında
ve Hacı Selim Ağa İlk okulu’nun yanındaki “Hacı Selim Ağa Kütüphanesi” binaları
esas alınarak yapıldığı yazılmışsa da daha çok Çemberlitaş’taki “Köprülü
Kütüphanesi” binasına benzemektedir. Diğerlerine benzerliği ancak küçük ve
bağımsız birer yapı olmaları yönündedir.
Böylesine
faydalı, değerli ve güzel bir binanın memlekette bulunması bir şans iken,
yanlış bir düşünceyle ve sahip çıkılmaması neticesinde yıkılıp yok edilmesi
büyük bir hata ve umursamazlıktan doğan bir kayıp olmuştur. Bu varlığın
kasabalarında vaktiyle yapılmış olduğunu bilen gelecek nesillerin duyarlı
insanlarının, binanın aynısını yeniden yaparak, bu eksikliği telafi
edeceklerine ve bu sanat eserini Eğirdir’in bir köşesine yeniden
konduracaklarına inanıyorum. Arzu edilirse bu olmayacak zor bir iş değildir.
Yeter ki bu istek doğmuş olsun.
***
Eğirdir’in
bugün kütüphane binası yok ama, geniş bir Eğirdir bibliyografyası vardır. Orada
bir “Aşıkpaşaoğlu Tarihi”, bir “Cihannüma”, bir “İbni Batuta Seyahatnamesi”,
bir “Mesalikü’l-Ebsar”, bir “Tacü’t-Tevarih”, bir “Karamanoğlu Tarihi”, bir
“Zafername”, bir “Seyahatü’l-Kübra” ve bunlar gibi pek çok kitaplarla; öğretmen
Cemal Tosun’ların, Etem Kartal’ların, Süleyman Sükuti Yiğitbaşı’ların muhtelif
zamanlarda, Eğirdir’de çıkan gazetelere yazdıkları, Eğirdir’le ilgili tarihi
bilgiler şimdi bulundukları yerlerde, bütün diğerleriyle beraber sakin ve
sessiz olarak yatmaktadırlar. Kimisi bugün artık okuyanlarının pek azaldığı
eski yazı ile yazılı, kimisi ulaşılması müşkil uzak diyarlarda, kimisi henüz
varlığından haberdar dahi olunulmamış bir haldedirler. Aidiyetlerine
kavuşamadıkları için mahzun ve kederlidirler. Kendilerini bulup okuyacak,
onları ellerinden tutup, içindeki bilgilerle beraber kendi evlerine, Eğirdir’e,
Eğirdir’deki Kütüphanesine götürecek sahiplerini iştiyakle beklemektedirler.
Eğirdir’de bir kütüphane binası bulunup, geliri ayarlandıktan sonra orada
toplanarak EĞİRDİR KÜTÜPHANESİ’ni meydana getirecek olanlar işte bu
kitaplardır. Ve bir gün elbette yerine getirilecek, memleketin öğüneceği bir
müessese her an bir ışık gibi gözlerimizin önünde ve kapıları açık olarak
parlayacaktır. Eğirdir tarihini merak eden bir lise öğrencisi veya herhangi bir
kimse burada, elinin altında hazır bulunan bilgileri kolayca alıp okuyabilecek
sadece Eğirdir tarihini değil, bütün kültürel konuları inceleme olanağını elde
edebileceklerdir.
Bu
kültür görevinin ilk adımını Şeyh Ali Ağa bundan iki asır önce atmış, Eğirdir’e
bu güzel kütüphaneyi kazandırmıştı. 1807’de bir vakfiye ile hizmete açmış, bu
vakfiyeyi 1812’de, İstanbul’da yenileyerek bazı değişiklikler yapmıştı.
Bunun
yanında, büyük bir şehircilik anlayışı ile, Hamidoğulları’ndan sonra ilk defa
Eğirdir’in imarını ele alarak su yolları, çeşmeler yaptırıp yeni sular
getirtmiş, kütüphane binasını içindeki kitapları ile birlikte yaratıp, ikinci
bir medreseyi de Eğirdir’e kazandırmıştı.
Yazar
Cemal Tosun Bey, Şeyh Ali Ağa’nın 1832 senesinde, 65 yaşında iken Boğazova’da
vefat ettiğini ve Yukarı Yazla’da, Şeyh Berdai türbesi yakınında kendi
yaptırmış olduğu camiin haziresinde gömüldüğünü yazmaktadır. Buna göre 1767
senesinde doğmuş olmalıdır. (Katip Çelebi 1648’de yazdığı “Cihannüma” adlı
eserinde bu camiin o zamanlarda varolduğunu yazmaktadır. Şeyh Ali Ağa ancak bu
camii yeniden yaptırmış veya tamir ettirmiş olabilir.)
Ruhu
şad olsun.
Kütüphane
binasının maketinin yapımına 2007 yılının Temmuz ayında başladım, 2008 yılı
Temmuz ayında bitti. 18x25 cm. boyutunda yüksekliği alem dahil 26 cm. dir.
devam edecek