EVİMDEKİ MİNİ EĞİRDİR MÜZESİ 6. Bölüm

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,EVİMDEKİ MİNİ EĞİRDİR MÜZESİ 6. Bölüm
Haberin Tarihi: 10.9.2013 16:59:00 - Okunma Sayısı:1779 defa okundu.

Kaleöne Meydanı'nda, Kalekapısı'nın otuz metre kadar önünde bulunan ve iki mermer sütunlu, revaklı cephesi kaleye bakan, duvarları kesme taşlardan örülü, üstü iki kubbeli bu bina Eğirdir mütesellimi Şeyh Ali Ağa tarafından, kütüphane binası olarak yaptırılmıştır.

EVİMDEKİ MİNİ EĞİRDİR MÜZESİ 6. Bölüm

EĞİRDİR’DE ŞEYH ALİ AĞA KÜTÜPHANESİ

            Kaleöne Meydanı’nda, Kalekapısı’nın otuz metre kadar önünde bulunan ve iki mermer sütunlu, revaklı cephesi kaleye bakan, duvarları kesme taşlardan örülü, üstü iki kubbeli bu bina Eğirdir mütesellimi Şeyh Ali Ağa tarafından, kütüphane binası olarak yaptırılmıştır. İçi kitaplarla doldurulduktan sonra, 1807 yılında (Ali Rıza Yörükoğlu’ya göre 1811’de) bir vakfiye ile hizmete sunulmuşken, 1925 yılında, içindeki kitaplardan bir kısmı başka ellere geçip, bir kısmı da Isparta’daki “Halil Hamid Paşa Kütüphanesi”ne devredilerek yıktırılmıştır.

            1895 senesinin Temmuz ayının 18’inde, Eğirdir’i ziyaretinde binanın cepheden fotoğrafını çekip, ayrıntılarını anlatan bir yazısıyla beraber kitabında yayınlanan Alman alim ve seyyahı Friedrich Sarre  mimari tarzının İtalyan Rönasansı’nda, Bramante tarafından yapılmış olan binaları hatırlattığını ifade ederek batılı gözü ile ayrıca uluslar arası bir değer de kazandırmıştır.

            Bu yazı şöyledir: “Kare planlı mekan, altıgen bir tanburun üzerindeki düz kubbe ile örtülü. İki sütuna oturan ve giriş kapısının önünde yar alan ön salon da (yani revak da) yine bir kubbeyle taçlandırılmış. Yapının bütünü sanatsal bir düzeyde, belirgin bir armoni (uyum, ahenk) duygusu uyandırıyor ve aynı çağdaki İtalyan temel mimarisini, mesela Bramante’nin ve diğer “Erken Rönesans” ustalarının eserlerini hatırlatıyor.”

            Erken Rönesans Devrinde, bu arada Bramante zamanında tatbik edilen mimari tarz, daha sonraki asırlarda, günümüze kadar batıda yapılan önemli yapılara hakim olmuş ve bugünlere kadar örnek olarak gelmiştir.

            F. Sarre ayrıca binanın ahşap kapısının güzelliğine olan hayranlığını şöyle anlatıyor: “Koyu renk bir ağaçtan ve zengin süslemeli, ahşap bir kapıdan, birkaç kitap dışında maalesef bomboş olan iç mekana giriliyor. Daha eski yapılardaki buna benzer güzellikte yapılan ve tertemiz işlenen ahşap kapılara sık sık hayranlık duyma fırsatımız olmuştu.”

            Bu eşsiz güzel sanat eseri bugün kim bilir hangi müzede veya açık göz bir şahsın  koleksiyonu arasında yer almaktadır.

            Şeyh Ali Ağa Kütüphanesi binası yazarlarımız tarafından, mimari yönden İstanbul’da Divanyolu yakınındaki Kazım İsmail Gürkan Caddesi üzerinde bulunan “Esad Efendi Kütüphanesi” binası ile Vefa’da, Vefa Lisesi avlusundaki “Şehid Ali Paşa Kütüphanesi” ve Üsküdar’da Selamsız Karakolu ile İskele Camii kapısı karşısında ve Hacı Selim Ağa İlk okulu’nun yanındaki “Hacı Selim Ağa Kütüphanesi” binaları esas alınarak yapıldığı yazılmışsa da daha çok Çemberlitaş’taki “Köprülü Kütüphanesi” binasına benzemektedir. Diğerlerine benzerliği ancak küçük ve bağımsız birer yapı olmaları yönündedir.

            Böylesine faydalı, değerli ve güzel bir binanın memlekette bulunması bir şans iken, yanlış bir düşünceyle ve sahip çıkılmaması neticesinde yıkılıp yok edilmesi büyük bir hata ve umursamazlıktan doğan bir kayıp olmuştur. Bu varlığın kasabalarında vaktiyle yapılmış olduğunu bilen gelecek nesillerin duyarlı insanlarının, binanın aynısını yeniden yaparak, bu eksikliği telafi edeceklerine ve bu sanat eserini Eğirdir’in bir köşesine yeniden konduracaklarına inanıyorum. Arzu edilirse bu olmayacak zor bir iş değildir. Yeter ki bu istek doğmuş olsun.

***

            Eğirdir’in bugün kütüphane binası yok ama, geniş bir Eğirdir bibliyografyası vardır. Orada bir “Aşıkpaşaoğlu Tarihi”, bir “Cihannüma”, bir “İbni Batuta Seyahatnamesi”, bir “Mesalikü’l-Ebsar”, bir “Tacü’t-Tevarih”, bir “Karamanoğlu Tarihi”, bir “Zafername”, bir “Seyahatü’l-Kübra” ve bunlar gibi pek çok kitaplarla; öğretmen Cemal Tosun’ların, Etem Kartal’ların, Süleyman Sükuti Yiğitbaşı’ların muhtelif zamanlarda, Eğirdir’de çıkan gazetelere yazdıkları, Eğirdir’le ilgili tarihi bilgiler şimdi bulundukları yerlerde, bütün diğerleriyle beraber sakin ve sessiz olarak yatmaktadırlar. Kimisi bugün artık okuyanlarının pek azaldığı eski yazı ile yazılı, kimisi ulaşılması müşkil uzak diyarlarda, kimisi henüz varlığından haberdar dahi olunulmamış bir haldedirler. Aidiyetlerine kavuşamadıkları için mahzun ve kederlidirler. Kendilerini bulup okuyacak, onları ellerinden tutup, içindeki bilgilerle beraber kendi evlerine, Eğirdir’e, Eğirdir’deki Kütüphanesine götürecek sahiplerini iştiyakle beklemektedirler. Eğirdir’de bir kütüphane binası bulunup, geliri ayarlandıktan sonra orada toplanarak EĞİRDİR KÜTÜPHANESİ’ni meydana getirecek olanlar işte bu kitaplardır. Ve bir gün elbette yerine getirilecek, memleketin öğüneceği bir müessese her an bir ışık gibi gözlerimizin önünde ve kapıları açık olarak parlayacaktır. Eğirdir tarihini merak eden bir lise öğrencisi veya herhangi bir kimse burada, elinin altında hazır bulunan bilgileri kolayca alıp okuyabilecek sadece Eğirdir tarihini değil, bütün kültürel konuları inceleme olanağını elde edebileceklerdir.

            Bu kültür görevinin ilk adımını Şeyh Ali Ağa bundan iki asır önce atmış, Eğirdir’e bu güzel kütüphaneyi kazandırmıştı. 1807’de bir vakfiye ile hizmete açmış, bu vakfiyeyi 1812’de, İstanbul’da yenileyerek bazı değişiklikler yapmıştı.

            Bunun yanında, büyük bir şehircilik anlayışı ile, Hamidoğulları’ndan sonra ilk defa Eğirdir’in imarını ele alarak su yolları, çeşmeler yaptırıp yeni sular getirtmiş, kütüphane binasını içindeki kitapları ile birlikte yaratıp, ikinci bir medreseyi de Eğirdir’e kazandırmıştı.

            Yazar Cemal Tosun Bey, Şeyh Ali Ağa’nın 1832 senesinde, 65 yaşında iken Boğazova’da vefat ettiğini ve Yukarı Yazla’da, Şeyh Berdai türbesi yakınında kendi yaptırmış olduğu camiin haziresinde gömüldüğünü yazmaktadır. Buna göre 1767 senesinde doğmuş olmalıdır. (Katip Çelebi 1648’de yazdığı “Cihannüma” adlı eserinde bu camiin o zamanlarda varolduğunu yazmaktadır. Şeyh Ali Ağa ancak bu camii yeniden yaptırmış veya tamir ettirmiş olabilir.)

            Ruhu şad olsun.

            Kütüphane binasının maketinin yapımına 2007 yılının Temmuz ayında başladım, 2008 yılı Temmuz ayında bitti. 18x25 cm. boyutunda yüksekliği alem dahil 26 cm. dir.              

devam edecek

 

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap