GÖLE “DOĞRU” BAKMAK
“GAZOZ KAPAĞI…”
Böcek, tatlı su ıstakozu adlarıyla bilinen
kerevitin yer yüzünde 600’e yakın türü
vardır. Türkiye'deki tatlı su göllerine uyum sağlayan tek kerevit türü (Astacus
leptodactylus) Doğu Avrupa kerevitidir. Türkiye’deki kerevit üretimi;
1985-yılında 7-8 bin ton, Eğirdir’deki üretim 1978-80 de yaklaşık 3 bin
ton, 1981 sonrası 2 bin ton ve 1986-1987 de 50 -100 kg.
Kerevitten
neden sadece 6 -7 yıl gelir elde edildi? Kerevitin, hiç tükenmeyecekmişçesine
yapılan kontrolsüz şekilde aşırı ve bilinçsizce avlanması. Kerevitlerin yok
olmasına neden olan hastalık (Kerevit Vebası-bulaşıcı). Hastalık ilk olarak
İznik Gölü’nde ortaya çıktığında gerekli önlemlerin alınmaması, oradaki av
malzemelerinin kerevit avcılığı için diğer göllerde kullanılması vb. ve çevre
kirliliği, kerevitin adeta neslinin tükenmesine neden olmuştur.
Çözüm Çalışmaları ve
Unutulmaması Gerekenler
Öncelikle 1986 yılı öncesi yapılan yanlışlıklardan ders çıkarılmalıdır.
Görüldüğü gibi doğal göllerde iyileştirme-geriye dönüş daha çok; emek, para ve
zorluklar demektir. Dün gölün verdiğini, bugün biz ancak göle vererek
almaktayız ki; bu da tartışılır. Ülkemizde başta SDÜ Eğirdir Su Ürünleri
Fakültesi, Eğirdir Su Ürünleri Araştırma İstasyonu ve destekleyici kuruluşlarla
yıllardır Kerevitin Kültür ortamlarında yetiştiricilik çalışmaları
yapılmaktadır ve bu çalışmalardan önemli gelişmeler elde edilmiştir. Gölde
“kerevitlendirme” çalışmalarıyla yok
olma noktasındaki üretimin, bu yıl 75 tona çıkarıldığı belirtilmektedir. Ayrıca
Eğirdir’de Kerevit Kuluçkahanesinin kurulmasının planlandığını, burada da
hastalıktan korunmuş kerevit yavrularının yetiştirilerek göllere salınacağı
bildirilmektedir.
Bu tip projenin işlerlik kazanması ve yürürlüğe girmesi çok önemli ve
başarılı bir adım olacaktır. Fakat kerevit konusunda araştırma yapan bilim
insanlarının en önemli uyarı ve önerileri;
kerevitteki veba hastalığı tamamen yok olmadığından (hastalığın tam
anlamıyla etkisini yitirmediği) kerevitin gelişme süresinin uzun olması
nedeniyle de kerevit üretiminin, hastalıktan korunaklı ve temiz alanlarda
yapılması gerektiğidir. Yani önce temiz su…
Bekleyelim görelim ve
önceden yapmamız
gerekenleri sonra yapma
alışkanlığından vazgeçmeliyiz…
Şu
soruların yanıtı çok önemlidir.
-
Göl 1970 koşullarında mıdır?
-
Gölün dip yapısı nasıl?
Temiz-sağlıklı
tarım, temiz toprak, hava ve suyla yapılır ilkesinde hareketle. Göllerin
“kerevitlendirilmesinde” “balıklandırılmasında” başarılı olabilmek için gölün
su kalitesi ve verimliliği öne çıkmaktadır. Kerevit dip hayvanıdır, çakıllı
diplerde, yassı taşların altında veya sığ çukurların içinde barınırlar,
beslenme, büyüme-çoğalma ortamlarının dip yapısı temiz olmalıdır. Gün değil, geleceği
kurtarmak için ilk yapılacaklar sona bırakılmamalı. Önceki para birimiyle bir
trilyon üç yüz elli milyar TL. harcayıp, “göl kurtuldu”, “kerevit balığının”
verimi arttı – WWF projesine benzememelidir çalışmalar. Göl yönetimi de bu
çalışma içerisinde değil miydi?
-
Olmayan “kerevit balığı”nın sayısı-verimi arttı mı?
-
Eğirdir Gölü gerçekten kurtuldu mu?
-
Tarımın şekli değişti mi?
-
Harcananlar ve sonuç?!
-
Yeni harcamalar?
-
Neden gölün “alt yapısıyla” ilgili proje yok?
Beyanatlar,
sözler; laboratuvar çalışmalarının önüne geçmemeli… Bilim insanlarının
çalışmalarına ve emeklerine saygı duymalı…
Kerevitten
kazanılan parayla
alınan “gazoz
kapakları…”
1990’lı
yıllardan bir araştırma anısı; “Eski
balıkçılardan Mehmet bey; eski günlerin
bereketini unutamıyor; Gölümüz bir hazineydi. Çocuk kadar balıkları vardı.
Okula bile gitmez, balığa çıkardık. İstikbal kaygımız yoktu. Böcek(kerevit) çok
çıkardı, çok kıymetliydi, ihraç edilirdi. İki günde, bir altın yapardık, dövme
altın, cumhuriyetin iki misli. Altına “gazoz kapağı” derdik, o kadar çoktu.
Şimdi hiçbir şey kalmadı. Bitti gitti…”
Kerevit;
göller yöresindeki göllerin hazinesiydi ve o yılların-günlerin bereketiydi
balıkçılar için.
Göle
“gazoz kapakları” atmadan, gölden “gazoz
kapakları” toplamak, balıkçılarımıza su ürünlerini kendilerinin değerlendirebileceği
ortamların, tesislerin kazandırılması ve Kerevit Kuluçkahanesi Projesinin
gerçekleştirilerek göldeki kerevit üretiminin 1980 yıllarındaki miktarlara
ulaşması dileklerimle…