GÖLE "DOĞRU" BAKMAK

eğirdir haber,akın gazetesi,egirdir haberler,son dakika,GÖLE "DOĞRU" BAKMAK
Haberin Tarihi: 6.9.2013 10:39:00 - Okunma Sayısı:1766 defa okundu.

GÖLE “DOĞRU” BAKMAK

“GAZOZ KAPAĞI…”

 

Böcek, tatlı su ıstakozu adlarıyla bilinen kerevitin yer yüzünde 600’e  yakın türü vardır. Türkiye'deki tatlı su göllerine uyum sağlayan tek kerevit türü (Astacus leptodactylus) Doğu Avrupa kerevitidir. Türkiye’deki kerevit üretimi; 1985-yılında 7-8 bin ton, Eğirdir’deki üretim 1978-80 de yaklaşık 3 bin ton,  1981 sonrası 2 bin ton ve  1986-1987 de 50 -100 kg.    

            Kerevitten neden sadece 6 -7 yıl gelir elde edildi? Kerevitin, hiç tükenmeyecekmişçesine yapılan kontrolsüz şekilde aşırı ve bilinçsizce avlanması. Kerevitlerin yok olmasına neden olan hastalık (Kerevit Vebası-bulaşıcı). Hastalık ilk olarak İznik Gölü’nde ortaya çıktığında gerekli önlemlerin alınmaması, oradaki av malzemelerinin kerevit avcılığı için diğer göllerde kullanılması vb. ve çevre kirliliği, kerevitin adeta neslinin tükenmesine neden olmuştur.

Çözüm Çalışmaları ve

Unutulmaması Gerekenler

     Öncelikle 1986 yılı öncesi yapılan yanlışlıklardan ders çıkarılmalıdır. Görüldüğü gibi doğal göllerde iyileştirme-geriye dönüş daha çok; emek, para ve zorluklar demektir. Dün gölün verdiğini, bugün biz ancak göle vererek almaktayız ki; bu da tartışılır. Ülkemizde başta SDÜ Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi, Eğirdir Su Ürünleri Araştırma İstasyonu ve destekleyici kuruluşlarla yıllardır Kerevitin Kültür ortamlarında yetiştiricilik çalışmaları yapılmaktadır ve bu çalışmalardan önemli gelişmeler elde edilmiştir. Gölde “kerevitlendirme” çalışmalarıyla  yok olma noktasındaki üretimin, bu yıl 75 tona çıkarıldığı belirtilmektedir. Ayrıca Eğirdir’de Kerevit Kuluçkahanesinin kurulmasının planlandığını, burada da hastalıktan korunmuş kerevit yavrularının yetiştirilerek göllere salınacağı bildirilmektedir.

     Bu tip projenin işlerlik kazanması ve yürürlüğe girmesi çok önemli ve başarılı bir adım olacaktır. Fakat kerevit konusunda araştırma yapan bilim insanlarının en önemli uyarı ve önerileri;  kerevitteki veba hastalığı tamamen yok olmadığından (hastalığın tam anlamıyla etkisini yitirmediği) kerevitin gelişme süresinin uzun olması nedeniyle de  kerevit üretiminin,  hastalıktan korunaklı ve temiz alanlarda yapılması gerektiğidir. Yani önce temiz su…

Bekleyelim görelim ve

önceden yapmamız

gerekenleri sonra yapma

alışkanlığından vazgeçmeliyiz…

            Şu soruların yanıtı çok önemlidir.

            - Göl 1970 koşullarında mıdır?

            - Gölün dip yapısı nasıl?

            Temiz-sağlıklı tarım, temiz toprak, hava ve suyla yapılır ilkesinde hareketle. Göllerin “kerevitlendirilmesinde” “balıklandırılmasında” başarılı olabilmek için gölün su kalitesi ve verimliliği öne çıkmaktadır. Kerevit dip hayvanıdır, çakıllı diplerde, yassı taşların altında veya sığ çukurların içinde barınırlar, beslenme, büyüme-çoğalma ortamlarının dip yapısı  temiz olmalıdır. Gün değil, geleceği kurtarmak için ilk yapılacaklar sona bırakılmamalı. Önceki para birimiyle bir trilyon üç yüz elli milyar TL. harcayıp, “göl kurtuldu”, “kerevit balığının” verimi arttı – WWF projesine benzememelidir çalışmalar. Göl yönetimi de bu çalışma içerisinde değil miydi?

            - Olmayan “kerevit balığı”nın sayısı-verimi arttı mı?

            - Eğirdir Gölü gerçekten kurtuldu mu?

            - Tarımın şekli değişti mi?

            - Harcananlar  ve sonuç?!

            - Yeni harcamalar?

            - Neden gölün “alt yapısıyla” ilgili proje yok?

            Beyanatlar, sözler; laboratuvar çalışmalarının önüne geçmemeli… Bilim insanlarının çalışmalarına ve emeklerine saygı duymalı…

Kerevitten

kazanılan parayla

alınan “gazoz

kapakları…”

            1990’lı yıllardan bir araştırma anısı;  “Eski balıkçılardan Mehmet bey;  eski günlerin bereketini unutamıyor; Gölümüz bir hazineydi. Çocuk kadar balıkları vardı. Okula bile gitmez, balığa çıkardık. İstikbal kaygımız yoktu. Böcek(kerevit) çok çıkardı, çok kıymetliydi, ihraç edilirdi. İki günde, bir altın yapardık, dövme altın, cumhuriyetin iki misli. Altına “gazoz kapağı” derdik, o kadar çoktu. Şimdi hiçbir şey kalmadı. Bitti gitti…”

            Kerevit; göller yöresindeki göllerin hazinesiydi ve o yılların-günlerin bereketiydi balıkçılar için.

            Göle “gazoz kapakları” atmadan, gölden  “gazoz kapakları” toplamak, balıkçılarımıza su ürünlerini kendilerinin değerlendirebileceği ortamların, tesislerin kazandırılması ve Kerevit Kuluçkahanesi Projesinin gerçekleştirilerek göldeki kerevit üretiminin 1980 yıllarındaki miktarlara ulaşması dileklerimle…

Bu Haberi Paylaş



Yorum Yap