MART 2014’e doğru
Yerel
seçimler yaklaşıyor. Berber koltuğunda traş için oturanın saçları kesildikçe
kucağına dökülen ak / kara saçların ayırdımında beniz solukluğu ve şaşkınlığı
yaşayan insan gibi olacak olan başkanlar bakalım neler savuracaklar. Savrulanlar
hallaç pamuğu mu yoksa malama (1) mı? Göreceğiz.
Her
Belediye Başkanı mutlaka hizmet ifa eder. Hiç kimse mankenler gibi podyumda
salınmak için hizmete talip olmaz. Seçilenlerden de kimi kuru söğüt ağacından
düdük çıkaracağım diye çabalar, kimi zor şartların başkanıdır sık boğaz edilir,
kimi de merkezi hükümet iktidarın başkanıdır, inşallah bir eli yağda bir eli
balda olacak “para”lar Ankara’dan akıp gelecek ve Eğirdir’in otuz yıllık makus
talihi değişecek zannı ile rüya içinde gezinir, gezindirir. Fakat ne menem bir
talihtir ki üzerindeki “makus”luğu bir türlü atamaz, attıramaz.
Halk
nasıl bir yönetime layık ise başkanı da o minvalde seçer. Seçimle gelen başkan
asla spontan değildir. Programı, projesi elbette vardır. Bunları dermeyan etmek
başkanın şeffaflığını gösterir.
Halen
başkan olup da tekrar adaylığa soyunanlar başkan ikenki icraatlarını bir bir
sıralayacaktır elbette. Yaptıkları, yapamadıkları, yapmaya niyetlenip de bir
kısım odakların (!) engel oldukları vesaire... Planlı bir stabilizasyon uyguladıklarını
söyleyeceklerdir.
Ancak
izaha muhtaç olanları sıralayacak olursak;
Sümen
altında bekleyen imara aykırı kaçak yapıların yıkım kararlarını,
Göz
yumulan siyasi nüfuz ticareti ve eş dost akraba kayırmacılığını,
Bankamatik
memurlarının ne iş yaptıklarını,
Gölün
kıyı kenarına 100-150 kamyon çöp ve atık dökülmesini, sonra da bu atıkların
poyraz rüzgarı ile kenara yığıldıkları, fakat bunların toprağın 80-100 cm.
altına nasıl girdiğinin izahının yapılamadığını “haberim yoktu” mazeretine
sığınıldığını,
Geçmişteki
belediye başkanlarından da ölenlerin hayırla, sağ olanların selametle yad
edileceği yerde inkar politikası ile tü-kaka diyeceklerini hep beraber seçim
meydanlarında dinleyeceğiz (mi acaba!).
Ve
bu söylemleri “yiyenler” alkışlayacak “yemeyenler” ise ironik biçimde “vah
zavallı” diyecek.
Seçim
sath-ı mahallinde;
Mahalle
sokaklarında kanalizasyon, kilit parke taş döşeme ve /veya onarımı, çöplerin
zamanında alınması, sinekle mücadele vesaire gibi işler belediye başkanının
yapmakla mükellef olduğu rutin icraatları için o mahalle sakinleri topluca
teşekkür ve el-etek ve yanak yanağa öpücükleri ile el ele fotoğraf çektirme
yarışına girenler elbetteki alkış tufanı koparacaklardır. Ve bu tufanı
koparanlar sayesinde tekrar reis olabilme yüzdelerini artıracaktır. Az yağlı,
yarım yağlı, tam yağlı ve en dozajlısı olan ağdalı / yağlı alkışlar kendilerine
şefkat merhamet ve fotoğraf hatırası ve en önemlisi inikas olarak geri
döneceğinin farkında olan seçmen camiasının oyları reis olup olamama ayırdımının
dizem ve tartımı olacaktır.
1920’den
bu tarafa ve 1963-1989 dönemi iki çınar reisin icraatları için alkışa gerek
yok. O’nlar zaten alkış istemiyor. Dünyada iken de istemediler. Eyyamcılar, iki
yüzlüler ve inkarcılar hariç olmak üzere mütedeyyin, şuurlu ve inanç sahibi
insanların duaları o çınarlara yetecektir.
Tekraren
adaylığını duyduğumuz başkan adayları “yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır”
dediklerinde “bol keseden üfürdüklerim, ütopik söylemlerin teminat dışıdır”
diyebilecekler mi acaba.
Bekleyip
görelim.
(1) Taş ile tahıl karışımı