Erol KESİCİ, Bafa Gölü’nde Araştırmalarını
Sürdürüyor
Bafa
Gölü araştırmalarını sürdüren EKODOSD bilim Danışmanı SDÜ Eğirdir Su Ürünleri
Fakültesi Öğrt. Üyesi hemşehrimiz Erol KESİCİ ve Ege Üniversitesi Biyoloji
Bölümü ile birlikte her ay yaptıkları ekolojik araştırmalardan elde edilen
sonuçlar hakkında bilgi verdi.
Bafa
Gölü’nün Serçin, Gölyaka, Kapıkırı kesimlerinde ve B.Menderes’den gelen sularda
kirliliğin hat safhada olduğunu ifade eden Kesici “Yapılan su analizleri
çalışmalarında bu kesimlerde sularda oksijen seviyeleri düşük, Ph seviyesi
yüksek olup, gölde tuzluluk oranları çok değişkenlik göstermektedir. Bu durum
gölde yaşayan canlı türleri için yaşamlarında sorun oluşturmalarının yanı sıra,
azot ve fosfat vb. besi yüklerinin artışı gölde farklı türlerdeki mavi-yeşil
alglerin(suyosunlarının) artışını hızlandırmaktadır. Gölün bu kesimlerinde
analiz yapmadan bile alglerin oluşturdukları kitleler görülebilmektedir.” dedi.
Tarihi,
kültürel ve ekolojik öneme sahip olan gölün Kapıkırı kesimi gölün en hassas
bölgesi olduğuna dikkat çeken Kesici, “su seviyesinin azalmasıyla göl kıyı
kesiminde alglerin çürümesi- kurumasıyla batık alan oluşmuş olup bu durum koku
ve görüntü kirliliğine neden olmaktadır. Bu oluşum göl kesiminde sinek
popülasyonlarının artmasına neden olmakta, ışığa yönelen gün sinekleri ise
bölgede bilhassa akşamları çok ciddi sorunlar oluşturmaktadır. Yöre halkı,
işletmeciler bu konuda çok rahatsız olduklarını belirtmektedirler.
Bu
yıl yağışların çok olmasına ve göle sürekli su verilmesine rağmen Bafa Gölünde
değişen bir şeyin olmadığı görülmektedir. Bafa Gölü yazın yeşillenmekte, kışın
köpürmekte, gün geçtikçe çözüm daha zorlaşmaktadır.
Göle
bilimsel gözle ve “doğru” bakmak gerekmektedir. İnsan sağlığında erken teşhis
ve doğru tedavi ne kadar önemli ise, bu bakış Bafa Gölü içinde geçerlidir.
Hastalık sadece B. Menderes Nehri’nden kaynaklanmamaktadır.
Gölün
kıyı kenar kesimlerinde, kıyılarında gölün dip kesimindeki önem oluşturan
sorunlar görmezlikten gelinmemelidir. Göl mutlak pansuman önlemleriyle tedavi
edilemez. Bafa Gölü için koruma- kullanımda öncelikleri tekrar gözden geçirmek
ve karar vermek gerekmektedir.
Bafa
Gölü’nün ekolojik bozulmasına neden sadece Büyük Menderes Nehri değildir. Bafa
Gölü’nün etrafında kurulan yavru balık üretim tesisleri, gölün ekolojik
yapısının bozulmasına olumsuz katkı yaptığı görülmektedir.
Özellikle
yaz aylarında tarımsal sulamalar nedeniyle Bafa Gölü’nün hayat damarları olan
giriş ve çıkışlarında hem kapaklar, hem de suyun önünün toprak dolgularla kapatıldığı
görülmektedir.
Balık
üretim tesislerinin atık suları önce Sakızburnu Dalyan kanalına akıtılmakta,
sonra da Bafa Gölü’ne gittiği görülmektedir.
Yavru
balık üretim tesislerinden kaynaklanan proses atık suyu, göldeki hem tuzluluk
oranını artırmakta hem de göle azot ve fosfor girişini çoğaltmaktadır.
Her
iki üniversitenin yapmış olduğu laboratuar araştırma sonuçlarında, göldeki
kirliliğin yoğun olduğu kesimlerde, pH oksijen seviyesi kirliliğe ve oluşan
bitki yoğunluğuna göre çok farklılık gösterdiği görülmektedir. Bu farklılık
göller için çok önemlidir. Farklılıkların birbirine yakın oranda olması en
ideal olanıdır. Gölde bazı kesimlerde yeşil alglerin, bazı kesimlerde de
mavi-yeşil alglerin ve bazı kesimlerdeki yüksek yapılı bitkilerin aşırı oranda ve
türsel artış göstermesi göldeki besi yüklerinin ve su kalitesi sonuçlarının
farklılıklarından kaynaklanmaktadır. Yani gölde kesimlere göre kirlilik
etkenleri farklıdır. Bu durumu iyi analiz etmek gerekir.
Her
yıl zaman geçirilmekte, Bafa Gölü’nde kirlilik ve birikim çok ciddi boyutlara
ulaşmakta, gölde bu sorunlar çıplak gözle bile görülmektedir.
Çevre
ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün incelemelerinde deşarj yönünde çevre izinleri
bulunmadığından, Aydın Valiliği’nce Çevre Kanunu’nun 15. Maddesine göre 1 defaya
mahsus olmak üzere atık suların denize deşarj etmesini sağlayacak hat çekmeleri
için 1 yıllık süre verildiği öğrenilmiştir. İşletmelerin bu maddeye rağmen aynı
şekilde çalışmaya devam etmeleri halinde, faaliyetlerine son verileceği
hakkında bilgi aldık. Gelişmeleri takip etmeye devam edeceğiz.
Göldeki
bu olumsuzluklardan en çok etkilenenlerin başında, yöre balıkçıları
gelmektedir. Tırlarla ihraç edilen balıkların üzerinden yılların geçtiğini ve
gölün değiştiğini söylüyorlar. Artık çektikleri pinterlerin gölün dibindeki
pisliği çıkardığını belirtiyorlar.
Türkiye’de
göl turizminin yapıldığı yerlerin başında, bir zamanlar Bafa Gölü geliyordu.
Beşparmak Dağları’nın eşsiz coğrafyasındaki Dünya miraslarını gezip gören
turistler, sıcağın ve yorgunluğun etkisini göl kıyısına gelerek gölün serin
sularından çıkarıyorlardı. Şimdi ise tek tük gelen turistler üzücü manzaraya
bakarak sadece güneşlenmektedir. Göl kıyısında turizm yapan işletmelerin eski
yıllara oranla günümüzde yaşam savaşı verdikleri görülmektedir.
Orman
ve Su İşleri Bakanlığı Manisa 4. Bölge Müdürlüğü tarafından, Bafa Gölü’nün
doğal ve kültürel kaynaklarını tanıtan panoları ve göl seyir teras
düzenlemeleri yapılmıştır. Bafa Gölü’nde ilk kez yapılan bu uygulama gelen
ziyaretçilerin bilgilenmesi açısından yararlı olmuştur.
Bir
yandan sırtını yasladığı Beşparmak Dağları’nın maden ocakları tarafından delik
deşik edildiği ve geri dönülmez tahribatlar yaşandığı görülürken, bir yandan da
Ay Tanrıçası Selene’nin bu muhteşem gölünün kirletildiği ve çözüm bulunmadığı
takdirde sonuçlarının çok kötü olacağı görülmektedir.
Bafa
Gölü sahipsiz değildir. Göl hepimizindir. Gölü kirletenler bedelini de
ödemelidir. Bafa Gölü’nü bizden öncekilerden temiz aldık, bizden sonrakilere
temiz vermeliyiz. Sorun günümüzde. Günümüzde oluşan ve biriken kirliliğin bir
an önce temizlenmesi için tüm kurumların, gölle ilgili çalışma yapan
üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının, yöre insanlarının ve hatta
kirleticilerin bir araya gelerek gölün geleceği için acil çözümleri hayata
geçirmesi gerekir.” diye konuştu.