Haberin Tarihi:
2.2.2016 09:58:00
- Okunma Sayısı:1339
defa okundu.
KALKINMA ve YAŞAM İÇİN; SUYUN KADAR KONUŞ!
(02 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü)
Sulak alanlar (göller; lagünler, sazlık alanlar vb) biyolojik çeşitliliğin en yüksek olduğu; çok sayıdaki tür ve çeşitteki canlılar için uygun beslenme, üreme ve barınma ortamı olan yalnız bulundukları ülkenin değil, tüm dünyanın doğal zenginlik müzeleri olarak kabul edilmektedir.
SUYUN ÜRETİLDİĞİ TEK FABRİKA!
SULAKALANLARDIR
Su; yerkürede her zaman tasarruflu; kullanılması gereken, fabrikalarda üretilemeyen, en temel doğal kaynaktır. Ramsar Sözleşmesi; dünya ülkelerinin; canlılığın doğuş alanı ve tüm besinlerin yapısında bulunan suyun ve kaynaklarının korunmadan kullanarak giderek kirlenmesi, azalması ve canlıların yaşam alanlarının tehlikeye girmesi sonucu; 02 Şubat 1971’de İran’nın Ramsar Kentinde biraraya gelerek, SULAK ALANLARI korumakla ve akılcı yönetimini sağlamakla yükümlü olduklarının imza ve sözünü verdikleri anlaşmadır.
Türkiye; 23 yıl sonra, 17 Mayıs 1994'ten itibaren Ramsar Sözleşmesi'ne resmen taraf oldu ve ülkemizde 1997 yılından bu yana 2 Şubat; “Dünya Sulak Alanlar Günü” olarak kutlanmaya başlandı. Ülkemiz taraf olduğu sözleşme ile Sulak alanların doğal yapılarının; işlev ve değerlerinin ve ekolojik karakterlerinin korunması zorunluluğu esaslarınca; bu alanlardaki her türlü arazi ve su kullanım planlamalarında, sulak alanların işlev ve değerlerinin korunması esasına uyacağının sözünü vermiştir.
SULAK ALAN KURUDU/TULDU!
1971 yılında tehlikenin farkına varılmasına karşın; Türkiye'de son 45 yıl içinde yaklaşık 1 milyon 300 bin hektardan fazla (24 Eğirdir Gölü veya 3 Van Gölü veya Marmara Denizi kadar-sulak alanlarımızın yarısı-) sulak alanın; kurutma, doldurma ve su sistemine yapılan müdahaleler (kirlilik- balıklandırma) nedeniyle; ekolojik ve ekonomik özelliğini yitirmişse; alınan önlemlerin, verilen“sözün” göstermelik olduğunun ortaya çıkarmaktadır…
SUSARAK YAŞANMAZ… SU’ DAN ŞEYLER;
Suyun varsa; “suyun” var.. Nemi koru…!
Su; dünya üzerindeki yaşamın en temel unsuru olup; sadece doğadan üretilir. Suyun yaşamsal önemi; günümüzde sosyal, çevresel, stratejik ve ekonomik boyutlarla birlikte ele alınmaktadır.
*“Dünya’ya 200milyon yıl hakim olan dinozorların içtiği suları içmekteyiz”
* “SU”; teknolojinin hızla ilerlemesine rağmen yerine başka bir maddenin konulamadığı canlıların, yaşamın olmazsa olmazdır…
*Petrolün alternatifinin bulunduğu günümüzde Suyun alternatifi yoktur…
“Su Ortadoğu’da PETROLDEN daha değerli olup; yokluğu anca HAVA ile kıyaslanabilir..” Suyun yoksa; havan, toprağın yok… Hayat yok!
*Su, Ortadoğu’nun yanı sıra Afrika, Amerika, Asya ve diğer kıta ülkelerini YAKINDAN ilgilendirmektedir. Bu nedenle yeni arayışlar ülkelerin gündemini oluşturmaktadır. Türkiye; artan nüfusu, gelişen ekonomisi ve büyüyen kentleriyle “su fakiri” olma yolunda ilerlemektedir. BM’nin hazırladığı Su Raporu’na göre; Türkiye 2025 yılında su sıkıntısı çekecektir. Ayrıca 2040 yılında ise elindeki su rezervleri yüzünden Türkiye’ye savaş açılacağı bildirilmektedir…
“İnsan” yaşanan çevre felaketlerinin sorumlusudur… Buna “kader” demek…!!!
Gelişen teknolojiye rağmen insanoğlu; canlıların yaşam kaynaklarını oluşturan göllerimizin, derelerimizin, denizlerimizin önemini bir kenara bırakarak, doğal kaynakları bilim dışı kulanmış –kullanmaya devam ederek yaşanan çevre felaketlerinin tek ve öncelikli sorumlusu olmuştur…
*Sular bilinçli kullanılırsa; bolluk- bereket, bilinçsiz kullanılırsa; kıtlık ve felaket getirir. Getirmekte de…! Susuzluk ve susuzluğun getirdiği; kıtlık, açlık;hastalık, fakirlik...
*Eğirdir Gölü gibi sulak alanların giderek yok olması ve olacakları, başımıza gelince görmek yerine ; akıllı davranarak ,göllerimizi bilinçli korumak-kullanmak gerekir...
Eğirdir Gölü gibi sulak alanların; su seviye ve özelliklerini kaybederlerse, iklim değişir; küresel ısınma ve buna bağlı olarak ekolojik denge bozulur, bunun sonucunda seller, felaketler, kasırgalar artar, kuraklık başlar; buzullar erimeye devam eder, deniz suları yükselir, salgın hastalıklar çoğalır, neticede hava koşulları değişecek ve dünya aşırı ısınacaktır… Çözüm doğanı- nemini koru; ekonomi ile ekoloji uyum içinde olsun…
Nafiz Yürekli Koyu vb. sazlık sulak alanlar Doğal Zenginlik Müzeleridir… Yaşam Laboratuarıdır
Doğa, insan olmadan yaşamını sürdürebilir. Ama insan, doğa olmadan yaşayamaz. İnsan doğaya hükmederse kaybeder. Sulak alanlar insan yaşantısı için ekonomik, kültürel, bilimsel ve reaktif değeri olan mekanlardır. Dolayısıyla insanlar canlılarla sulak alanlarla iç içedir. Biyolojik çeşitliliğinin zengin olması yaşamın, besinin hayat kalitesinin zenginliği anlamına gelmektedir. Eğirdir Gölü, doğaldır, doğadır, onun hali neyse ; “halimiz o olacaktır”…
Doğaya rağmen kalkınmada insanlar çok acı bedeller ödediler. Verilen sözler tutulsun… Yasalar uygulansın… Ödenmesin….! “Sulakalanlar Günü kutlanmasın…! Anılsın!